Selamlık Resmindeki Borazancılar.. Bando Geçerken Halk lşım Gücünü Bırakır ” Saatlerce Onun Arkasmdan Yürürdü Maharrirl 4 Her Hakkı Mahfuzdur Kd Bir zamanlar, bu askerin ge- çişi, cidden heybetli idi. Tabur- ların önünde —meşin elbiseler giymiş, tüfeklerini çapraz boy- nuna geçirmiş (sebilci nefer) ler gider ve bunları da bir dizi (baltacı asker) ler takip ederdi. Bu baltacı askerler, en cesim cüsseli efrattan seçilirdi. Hepsi- nin de geniş sakalları vardı. Başlarına — yüksek — kırmızı fos, göğüslerine de - baoyunların- dan dizkapaklarına kadar uzanan ve bazı demircilerin kullandığı önlükleri andıran - siyah meşin- den bir göğüslük giyerlerdi. Tü- feklerini çapraz olarak boyunla- rına asarlar; büyücek bir baltayı - parlak ve keskin ağzı yukarı gelmek üzere - sağ omuzlarının üstünde tutarlardı. Tiz sadalı bo- zuların ahengine uyarak, yörür- lerdi. (1) Her alayın bir bandosu, her taburun, tam teşkilâtlı borazan ve trampet takımları vardı. Uzun seneler silâh altında kaldıkları için gerek bando ve gerek bora- zan efradı çok pişkin ve işlek çalarlardı. (Babı seraskeri) nin Mercan ka- pısından çıkan bu asker grupu, Mercan yokuşundan, Sultanhama- mından, Yenicamiden, Köprüden Galatadan, Tophaneden — geçe- rek Beşiktaşa varıncıya kadar bütün bu civarlarda sakin olan halk caddelere dökülür, bu alay- ların geçişini seyrederlerdi. O Türk borazanlarından bazıla- rı, buradan geçerken boru yırtar- lardı. Bu Türk neferlerinin metin bir imanla malâmal olan göğüs- lerinden taşan nefeslere, — elle- rindeki pirinç borular bile da- yazınaz; bir kâğıt parçası gibi yartılan bu boruları gören dost- ların yüzü gülerken, düşmanların kalbi kan ağlardı. Kapıiçi karakolunun önüne ge- Hnco borular susar, bando başlar; en raksan marşları çalardı. Bu esnada (Tophane müşiri- yeti) dairesinin önüne bir topçu müfrezesi çıkar, önünden geçen bu piyade ve süvari kıt'alarını selâmlardı. Bu kut'alar, Beşiktaşa doğru gi- derken(Tersanciamireden) hareket eden (bahriye silâhendaz) taburu ile bir bölük (bahriye efradı) da önlerinde (Iııhrıye bandosu) oldu- gu halde, (Şişhane), (Beyi Caddekebir)i tarikile Ma î Beşiktaşa inerlerdi. Avam tara- fından (Tersane mızıkası) tesmiye olunan ( bahriye bandosu ) nun () Rivayete nazaran — Almanya İmporatorunun ilk İstanbula geldiği zgaman Yapllan resmigeçitte, “torlça bunları görür görmez ge korkimuş vee (— Bunlar, esllât mi 2... ) diye sormuş. — Abdülhamit bundan mütecssir olmuş. EKenebilerin Bultelkirine — meydan vermemek için bir emirle bunlar ilga olunmuş. İmpera- İ * 4 5 © < G eietadldidilkinez. ÖĞN Ei el BC İDİL DS Gi — DAĞ Ü e e G üe ei e Bir borazan çavu, ! çok büyük ve haklı bir şöhreti vardı. Bu bando geçerken, birçok halk, işini gücünü bırakır; onu din- Temek için uzun müddet bandoyu takip ederlerdi... Ayni zamanda Tophaneden hareket eden ( topçu piyade taburu ) ile ( istihkâm ve | inşaat ) bölükleri de Dolmabah- çeden geçer, Beşiktaşa — gelir, (Sinan Pş. ) camisinin önünde tevakkuf ederdi, Bu suretle Beşiktaşta -şimdiki tramvay deposundan, Sinan Pş. camisinin köşesine kadar olan mevki ile ona civar olan sokak- larda - — içtima eden asker kıt'aları silâh çatar, ( Yıldıza ) hareket etmek için emir bek- lerlerdi. Bu emir bazan ge- cikir, bazan da çabuk gelirdi. Pek soğuk ve pek scak zaman- larda, havanın halinden askerin müteessir olmamasına ehemmiyet L RADYO —— | 2 Ağustos Salı Istanbul ( vım metro ) 18 G mofon, 10,5 birim iz Ahmet Bey gramofon S1 İkinci kastın kousor Komal Niyazi Bey İle Jarı tarafından 22 örkestra, Bükreş — (80 1 metce) 20 Sen mnsi> ki, 20,5 hanferans, Desliü tar ralııdan 4 SI0 k Be'grat — C190 metre | 21 5 D ( Agram ) dan nakil, den 21 gramaton, 0 küçük ko telgraf akşam kons 83 konder. Prağ — ( 483 metra lin konseri, S1 Trio, nnsel konseri Viyana — (GU7 metra ) 20,35 Konfe- rans, 3U yon muüsiki, rinda 60 dakika 5 dünya üze- ) 18 Şen ha Varşova — (1411 metre) 20,45 Meme Teket habarl 91 akşam konseri, Berlin — (1633 metre) 20 Lokanyrin operası. verilir, böyle zamanlarda mera- sim, süratle ikmal edilirdi. Emir gelip te asker Yıldıza | çıktığı zaman, Hamidiye camisi etrafında alınan askeri tertibat, çok calibi dikkatti. Birinci fırka- nın taburlarile bahriye, topçu ve Mivar! kıt'alarının karşılarına da- ima ikinci fırkanın taburları yer- leştirilirdi. Buna da sebep, ikinci fırkaya mensup olmıyan askere emniyetsizlikti. İkinci fırka efradı, en saf göylülerden seçilerek İs- tanbula gönderilir; bunlar İstan- bula gelir gelmez doğruca Yıldız civarındaki — kışlalara — kapatılır; alaydan yetişme — zabitanın ve Abdülhamide en sadık kuman- danların telkin ve murakabesi altında yetiştirilirdi. Buna binaen yalnız bunlara itimat edilir ve şayet selâmlık esnasında birinci fırka askerleri tarafından bir ihtilâ! ve yahut padişah aleyhine bir hare- ket olursa, derhal — bastırabilmek için ikinci fırka efradı. bunların karşısına tabiye edilirdi. Askeri tertibat şu suretle alı- nırdı. Saray kapılarına çıkan dik yokuşun en başına ve saltanat kapısının hizasına ( maiyeti seniye tüfeği bölüğü ) nden bir müfreze, (söğütlü bölüğü ) (2) ve ( yıldız taburu ) undan iki bölük dizilirdi. Yıldız taburu, ikinci fırkaya mensup - olup, Yıldız. Sarayınm duvarlarına merbut olan karakol- lara memur olduğu için bu isim- le yadolunurdu. Bu karakolların kumandanı, Süleyman Paşa iş- minde uzun boylu beyaz sakallı bir çerkesti. Sarayda, mertliği ve istikamelile meşhurdu. Cuma selâmlıklarında bu iki bölüğün başında durur, Abdülhamit ge- çerken kılıçla selâmlardı. ( Arkası var ) 2) Poğrudan — doğ muka e € hakkında - coğla. Abdülhar midin huyat ve B dür olan bü bölük - malümat iki- Sırası 3 Ağustos Çarşamba İstanbul — ( 1200 metra ) mefon, 19, ser BRedayii Münir Nüre konseri, 22 arkadaşlarının Bükreş — ( 394 metre )90 Klavyo | gole, ŞÜŞÜ 21,1 | konferana, 20,15 sonal, hafif musiki, Belgrat — ( 420 yyotre V 20,15 Rus çarı lokantasından haklen bir mülsa- merenin muhtelif xafhaları. Roma - MAT metral 21 gramüfon, dokterün tavsiyeleri, 21,13 Buris Prağ — (483 melre )20 Brünodan 21,13 keman könseri, 21,45 gra- Viyana CB7 motrs ) 20,26 kome- di, 291 Salzburgdan naklenr” bir müsa- mero. Peşte — (550 metra) 20,45 Salon or- kestrası, CI 15 politika musahabeleri, soura Çigan orkestrası. “Varşova — (1411 motre) 19,900 dana havaları 22,30 salon torkentrası . Berlin — (1635 mutre) 21 Hamburg- dan naklon senfoni, e Ağustor. 2 14 Milyoııun Kızı Dünya Gü izelinin Büyük Annesı Neler Anlatıyor"’ |miz gürürü ile iftihar | geçerim bile. Değil mi Ferhunde? dinlemek icap ediyör. | İngiliz Trası ( Baş tarafı | inci m)hdı) ederim. Sevinç itibarile Ferhunde daha ziyade sevinmiştir. amma... Ben de ondan aşağı kalmam. Belki de Gülüştük ve sonra ben sordum: — Kiraliçemizin mektep veya çocukluk arkadaşlarile konuşmak isterdim Efendim?. Büyük Hanım başını salladı: — Kerimanın mektep arka- | daşları ancak mektepte arkadaş- tılar, Mektepten çıktıktan sonra bu arkadaşlar tabii kalmadı.. Zaten Keriman evini, yuvasını fazla sevdiği için pek ©o kadar da fazla arkadaşı yoktu... — Bulamaz mıyız dersiniz?.. Meselâ Muhlis Sabahattin Beyin Kerimeleri Melek Hanım?.. — O da tebdilhavaya tabil konuşamazsınız?... — O halde Keriman Hamm- efendinin — çocukluğunu — sizden gitti.. — Kerimanın çocukluğu hal.. Keriman çocukken çok şirin ve çok ciddi idi; çok gururlu idi.. yalnızlığı severdi.. başka çocuk- larla düşüp kalkmaz, herhangi bir oda köşesinde veya bahçe dibin- de oyunlarile meşgul olurdu.. — En ziyade sevdiği şeyler?. —Bebekleri... Bilseniz bebek- lerini ne çok severdi.. Sabahleyin yatağından kalkar kalkmaz evvelâ koynunda yatır- dığı bebeğini uyandırır.. elbise- sini giydirir, saçlarını tarar ve güya kahvaltı yaptırırdı. Hele bebeğine diktiği fistan- lar, bluzlar, önlükler, başörtüler, askılı elbiseler... Vallahi o, bu elbiseleri dikerken biz bayılırdık hani.. — Keriman Hanım bütün bu meşguliyetlerile uslu bir kıza benzerdi galiba?.. — Ha, Evet... Keriman çocuk- ken hiç yaramaz değildi.. çok dinler, az konuşurdu.. fakat be- Borsa Fiatleri beklcrme bebeklerinin elbisele- rine, yataklarına, beşiklerine do- kunanların vay halinel.. — Acaba çocukluğunda sev« | diği bir arkadaşı yok muydu ?. — Ah, tabil vardı.. Muhlisin kızı Melekle beraber büyüdüler.. Onu cidden severdi, Bayılırdı. — Fakat biliyorsunuz — efen- dim, Şu dakikada... —Ah, hissetmez olur mw- yum hiç? Keriman yalnız kendi güzelliğinin muvaffakıyetini değil bütün Türklüğün de zaferini kazandı. Keriman Türkün kızıdır. Öyle istiyorum ki, bundan sonraki müsabakalarda her Türk ailesi kızını ortaya koysun ve senelerce dünya gözelliği bizim olsun. Sözün burasında büyük hanım içini çekti ve: — Fakat, dedi, ismini söyle- miyeceğim. Sizin bir muharrir arkadaşınız. büyük bir acemilik etti. Ben derhal hatırladım. Bir romancı ve makaleci — muhar- rir, Keriman Hamım — Ayrı- paya hareket etmeden evvel bir yazı yazmış, bunda “ Keri- man H. dünya güzelleri arasında yer alamaz. Bu kızı Avrupaya göndermek facia olur ,, demisti. Aksaçlı büyük H. — başını salladı ve devam etti: — Bu muharrir artık kaçacak delik — aramalıdır.. başkalarının hislerine alet olarak — yazdığı yazı ile şimdi pek — tuhaf oldu. Kerimanın dünya güzelliğini kazanması beni daha fazla sevin- dirdi. Çünkü bu muharrir, tesir altında yazdığı bu yazı ile, bir balon gibi “ püfff! ,, diye sönü- verdi .. Fakat bilir misiniz?. — Bizim Keriman gazetecilerden müthiş korkar.. amma müthiş... Değil mi ya?. Ah bu gazeteciler.. insamı parmaklarına doladıkları gibi fırıl fırıl döndürürler. Ben son sualimi sordum: — Dünya güzelini tekrar ara- mızda ne zaman göreceğiz? Valdesi cevap verdiler: — Zannederim bir haftaya kadar. Çünkü Keriman mektup- Kambiyo Kapanış Fransız Frangı Dolar Liret Belga Drahmi İsviçre frangı Leva Florin Kuron Ç. Şiling A. Pezata Mark Zloti EBBİ3EELALA-ARİICARE SESSEKESESERRSESEE ! göre Hariciye Vekâleti larında Fatoşu çok - özlediğini yazıyor. — Ragıp Şevki Dünya Güzeline Tebrikler Ankaradan gelen haberlere dünya güzelliğine seçilen Keriman Ha- | mımi tebrik etmiştir. Ayrıca Da- ! hiliye Vekili ve Vali Muhiddin B. de birer tebrik telgrafı çek- mişlerdir. Bundan başka Keriman | H. intihaptan sonra bütün dün- yadan 30000 den fazla tebrik telgrafı almıştır. [ MEMLEKET HABERLERİ — ) Bir Haydut Kendini Dereye Atarak F'ı_ra:_l_îtti Birkaç gün evvel "şehrimizde tutulan Bursa-İnegöl yolu soygum- cularından İnegöllü Hüseyin jan- darma muhazasında Bursaya gö- türü lürken kaçmıştır. Firar hâdisesi şöyle olmuştur: Haydut Susığırlık civarında bir köprüden geçerken kendisini üç metre derinliğinde bir suya ata- rak kaçmıya muvaffak olmuştur. Jandarmalar şeririne izine düp