Alacan — Komşu banımın çocu- gunu gerdirecekmişiz. Bari Bu ara- banın safasını biraz da bir sürelim. Şimdi şu çamaşır ipinin ucunu ağaca sımsıkı bağlarım. İ Pandispanya! Afacan o gün mektepte ho- casından “pandispanya,,nın “ İs- panya ekmeği ,, demek olduğunu grenmişti. aT a elince annesine dedi ki: — Dünyada en talihli insanlar kimdir biliyor musun anne? —| — Bilmiyorum oğlum. Kimdir? — Bunu - bilmiyecek ne var, anne? İspanyollar? — İspanyollar neden o kadar talihli oluyorlar? — Neden olacak? ekmek ye- yerine pandispanya yiyorlar da ondan!... Babam görlüğünü çıkar GİREE n usunu bile gör Gığı saman burnunu! -".Kt'ıcın — Peki, uykuda iken güz- lerinde gözi olmadığı halde nasıl rüya görüyor Z _,_,.—#-— — - Alacan — Arabanın kulpu zaten makara gibi dönüypr. İpin öbür ucu- nu da bu kulpa bağladıktan sonra | makara gibi saralım.. AFACANIN Tatil cana can kaytar, | Sürer eylüle kadarl | Senede üç buçuk ay Afacana gün doğar! Nezaket! Afacanın annesi telefonla ko- ık — Afacan ti nuşuyordu. annesinin eteğini ç — Ame, laştır da öyle konuş... — Neden? — Bugün yemekte pastırma yedik. — Sen herzaman sarmısak yediğin zaman — karşındakinden uzak dur da öyle konuş... Diye tenbih etmez misin ?! Vah Vah! Afacan acele ile merdivenden iniyordu. Nasılsa ayağı kaydı, son dört beş basamaktan paldır küdür aşağı yuvarlandı. fonu biraz uzak- Biraz sonra yukarı çıktığı za- | man annesi sordu: — Demin merdivenden mi düştün? — Demek burada duyuldu, öyle mi? — Tabit duyuldu... Afacan teessüfle başını salla- dı: — Vah vah... Bilseydim ağ lardım! Afacan — Arabayı şö başına getirdikten sonra bi de ara- baya kurulalım.,, e yokuşun YAZ a Ka Düz duvara çıkarım! . Ortalığı yıkarım! | rtacak tuhaf bir | oyun tarif edecek. | Bir kâğıdın üzetine bolca mü- rekkeple bir 82 rakamı - yazınız. Bunu arkadaşlarınıza gösteriniz. — Bu rakam kaç ? — Seksen iki.. — Şimdi bu rakamı hiç de- ğiştirmeden seksen beş yapabilir misiniz ? Olacak şey değil... Arkadaş- larınız bu işe bir türlü akıl erdi- | remiyecekler... — Haydi canım ... olur mu? yDîyecıkler. Orayğe Halbuki hiç te olmıyacak şey değil... Hem de pek kolay. Yazdığınız rakamın mürekkebi kurumadan rakamlar dik gelmek şartile ikiye katlayıp üstüne bası- nız. Mürekkep kurumamış — ise rakam öte tarafa çıkur ve ikinci rakamın 85 olduğunu arkadaşla- rınız hayretle görürler! Yalnız bu marifeti mürekkep kurumadan evvel yapmağa dik- kat ediniz, yoksa falso olur! Alacan — Haaaayyetler MANİLERİ Atla sanla Afacan!!' Katarım toza duman! Evdekiler dedileri “ Bu yaz senden elâman! , Afacan Ayna Karşısında... Cingöz — Benim babamın bir huyu vardır. Tuhaf birşey gör- dü mü, kendini zaptedemez he- men gülmiye başlar... Afacan — Demek senin ba- ban tıraş olurken aynaya bak- miyor... Cingöz — Neden ? Alfacan — Neden olacak... Aynaya bakınca kendini görür, kendini görünce gülmiye başlar, gülünce de tıraş olamaz!.. Yıkamış! Yemeğe oturacakları zaman anpesi Afacanı azarladı. — Afacan, yine ellerini yıka- madan sofraya oturuyorsun. Afacan ellerine baktı. — Şimdi yıkadım anne... — Hiç yıkamışa benzemiyor- sun Afacan? — İnanmazasan havluya bak, anne.. Kuruladıktan sonra havlum simsiyah oldu!.. Afacan — Maynamall.. İşte atsız, eşeksiz. arabanın keyfi bu kadar olurl. —— n —e Afacanın kedisi doğurmuştu. Bir gün Afacan bu yavrulardan birini tutup sabunla, suyla yıka- mıya başladı. Bunu gören annesi: — Ne yapıyorsun ?.. dedi. Ya- zık değil mi hayvancağıza... — Neden yazık olsun anne,.. Sen beni yıkadığın zaman bana yazık mı oluyor? — İyi amma, bakalım annesi hayvancağızın böyle sabunlanıp yıkandığını ister mi? — Ne yapayım anne... Anne- sinin gönlü olsun diye kedi yav- rusunu yalıyarak temİzliyemem ya.. L AA AaTmleyze X nin yaşında olsaydım istemezdim .. Afacan — Amma da yaptın Hanim teyze... Galiba benim yaşımda iken babandan yediğin dayak az geldi! baş AFACANIN DEVRİÂLEM SEYAHATI Hulâsa — Arkadaşı C gvritlem — 86 an a Amerikada kendini in en meşhur Çoc ak olarak tamıtı yökret ve New- York'a dön- ğru bizim Maamafih Holivuttan düğüm zaman yine doj bedava otele İndik. A otelin bedava olması benim için artık bir şey ifade etmiyor. Çün- kü kendimi Amerikada bile hatırı sayılır. bir zengin addedebilirim. Dün bankadan gönderilen he- sap hulâsasını — İmza etmeden evvel kâğıdın matlup hanesine şöyle bir göz attım. Maşallah epey param lmuş yahu... Afacan artık o bildiğiniz cebi delik Afa- can değil ! Cingözle Amerikada nerelere gideceğimizi düşünerek bir prog- ram hazırlıyorduk. Fakat tam bu esnada biç hatırda olmıyan. bir vak'a oldu. Dün otele döndüğüm zaman namıma bir mektup buk- düm. Mektubu . açtım. İşinden bir. kâğıt çıktı. Kâğıtta yazı falan yoktu. Yalnız kocaman bir sual işareti! ingözle kâğıdı evirip çevir- dik_cîîrîn uıtlğlnll tetkik ettik. Mektup Şikagodan geliyordu. — Cingöz, bu ne demek? — Vallahi bilmem Afacan,.. Mzibin biri bizimle alay ediyor galiba... — Acaba?.. Otel — sahibile çÇok dostuz. Öğle vakti kendisini gördüğüm zaman: — Size tuhaf bir şey göste- reyim, dedim. Bakın bizimle nasıl alay ediyorlar... Otel müdürü elimden kâğıdı aldı, fakat üstünde kırmızı sual işaretini görür görmez gözleri fal taşı gibi açıldı, bir müddet söz söylemiye muktedir olamıya- rak kâğıda baka kaldı. Onun bu hayreti karşısında ben de epey şaşalamıştım. — Ne var? dedim. Ne olu- yorsunuz? Adamcağız kendini güç halle toplayabildi: — Ah Mister Afacan... dedi. Sizin alay zannettiğiniz. bu mek- tup maalesef bir felâket haber veriyor.. — Neden? — Neden olacak? Bu işaret meşhur bir haydut çetesinin işa- retidir. Zarfın üzerinde Şikago damgası mı var? — Evet,.. — Tıpkı tahmin ettiğim gibi. Şikago haydutları — sizi tehdit ediyorlar!.. — Şikago haydutları mı? — Şikago haydutları ya.., Za- vallı tayyareci Liadbergin başına gelenleri bilmiyor musunuz? Son zamanlarda burada âdet oldu. Haydutlar — zengin — çocuklarını kaçırıp — babalarından — külliyetli paralar - sızdırıyorlar. Bu melün herifler sizin resminizi gazeteler- de gördüler. Zengin olduğunu- za da biliyorlar. Onun için sizi kaçırmıya kalkıştılar.. — Canım bunları nereden an- ladınız? — Heriflerin usullerini pek iyi biliyorum. Gözlerine kestir- dikleri bedbaht çocukların aile- lerine evvelâ böyle sual işaretli bir mektup gönderiyorlar. Bunun manası: “İstediğimiz şeyleri harfi harfine yapamazsınız vay — hali- nizel,, demektir... — Acayip !... Peki şimdi ne olacak ? — Ne olacak?... Onu ben de bilmiyorum. Fakat ben bu daki- kadan itibaren hiçbir. mes'uliyet kabul etmiyorum. Otelimde em- niyet altında değilsiniz. Ben ken- di hesabıma derhal polis müdüri- | yetine haber vermek — mecbu- riyetindeyim, Size gelince, siz de yine bu dakikadan itibaren çok ihtiyatlı davranmak mecburiyetin- desiniz. Artık heran tehlike için desiniz... Aman yarabbi... Gör- dünüz mü bir kere başımıza ge- lenleri L.. (Bitmedi )