D aa v a Dine vi GU Cü 1i SON POSTA BIZ İDARE EDENLER... Karadağ Askerleri Olgüne Girdi Bu Büyük Hâdise De Bu Suretle Kapandı. Fakat Hadıse Nasıl Halledildi Muharrirl »4 Her Hakkı Mahfuzdur el Lâkin bu defa da, © havalide- ki Arnavutlar ayak dirediler; — Kabil değil.. Biz, Karadağ İdaresine geçmeyiz. Dediler... Bu vaziyet karşı- sında müttefik devletler düşün- düler. Arnavutları silâh kuvvetile yola getirmek istediler. Halbuki Abdülhamit, buna da mâni olu- yor, Arnavutlar üzerine kurşun attırmak İstemiyordu. Bu hengüm arasında Abdül- hamit mütemadiyen Dervi- Pş. ile i bütün cereyanlarına vukufu hasebile onun verdiği malümat ve fikirlerden istifade ediyordu. Meselenin bu şekilde urayıp gitmesi, vaziyetle- ki vahameti arttırmak - istidadını gösteriyordu. Buna binaen bu işe nihayet vermek için Abdülhamit Derviş Paşayı oraya göndermiye karar verdi. Vali ve kumandanlı- ğgını onun ühdesine vererek — İş- kodraya gönderdi. Derviş Paşa, Abdülhamidin tertip ettiği oyundaki rolünü, ke- mali meharetle oynadı. Gizli mak- | satlarla hareket edenler hakkın- da şiddetil muamclelerde bulan- makla beraber, Karadağa iltihak fikrini reddedenleri mahirane bir tarzda idare etti. Hükümet me- murları (Olgün) den çekildi. Kara dağ askerleri de sessiz sedasız (Olgün) e girdi. Karadağlılar bu suretle Ölgünü işgal ederken en küçük bir hâdise bile olmadı. Hatta birkaç Karadağlılara — rmuhalif olanlar, yeni metbularmı mem- nuniyetle selâmlıyor, ve hatta gelenlere hüsnü kabul göstermiye çalışiyorlardı. Bu büyük hâdise bu suretle kapandı; bütün Arnavutluğu bir kan ve ateş deryası haline ge- tirmek istidadını haiz olan hâdi- satın önü de alındı. Gelelim bu muazzam hâdisei siyasiyenin ne suretle hallü fas- ledildiğine.. Acaba bunda amil olan, Derviş Paşanın siyast meha- reti mi.. Yoksa idari ve askeri tedabiri mi?.. Hayır, bunların ikisi de değildi. Bütün bu işleri gören ve bütün o havalide dökü- lecekb” mitlum —kanların — önüne geçen, bir tek acı soğandı. Bu işlerin bal ve faslından sonra — muvaffakıyetle — İstanbula avdet eden Derviş Paşa, bu me- sele kakkında Abdülhamide şu izahatı verirken şu sözleri söy- lemişti: —Karadağa iltihak etmek iste- miyen muhalifleri bir araya top- evvel K | | ladım. Onlara vaziyetin vıh.ıınelini] güzelce anlattım. Padişahımız, değil | sizden, sizin bir kılınızden bile vazgeçmez.. Eğer bu yüzden Av- rupa devletlerile bir harp olursa, şüphesiz onlar galip gelecek ve Padişahımızın şerefi de su- Lel cüzcek, Sizi bu kadar se- | | palım.. | çocuk gece ven, sizi bu kıdır düşünen pıdı- şahımıza acımaz mısınız?.. Ne ya- Padişahımızın — selâmeti için bugün herşeye katlanalım. Kalbimize taş basarak muvakka- ten biribirimizden ayrılalım. Vakti, saati gelince inşallah yine biri- birimize kavuşuruz. Padişah hepi- Dize ayrı ayrı selâm ediyor: — Evlâtlarım beni unutma- sınlar.. Ben de onları unutmam.. Yakında yine onları kanadımın altına alır.. göğsüme bastırırım diyor.) Der demez, elimden men- dili yüzüme kaldırdım; ağlamıya başladım. yaşlar boşanıyor, sakalıma doğru akıyordu. Söz buraya gelince, Abdülha- mit te mütcessir oldu. Derin de- rin içini çekerek, sordu: — Vah, Paşa vah... Demek okadar acındın ki.. Kendini tu- tamadın da ağladın ha... Derviş Paşa, hafif bir tebes- sümle — önüne bakarak — cevap verdi: — Eh, Şevketlim.. Nekadar olsa, müteessir oln-amık kabil | tedbir ), Gözlerimden ip gibi | değil.. Fakat Allah biliyor ya, ne yalan söyliyeyim.. Ağlamadım... — Ya, gözlerinden akan yaş- rlakfa — Acı bir soğamı ezmiş, men- dilimin içine saklamıştım... * O günden itibaren Yıldız sa- rayında Derviş Paşaya bir daire ayrıldı, ve bu ( Müşiri Felatın (Rumeli şahaneci fev- kalâde kumandanı ) diye tamta- raklı bir unvan da kazandı. Artık Derviş Paşa sabahleyin erkenden — mabeyni humayuma geliyor, akşama kadar odasında oturarak Rumeliden gelen askeri raporları tetkik ediyordu. Acaba bu tetkikat, ordunun Ichine ola- tak müspet bir nelice veriyor muydu?.. Hayır; bilâkis ordunun terakkisine mâni oluyordu. Çüön- ki Derviş Paşa, her türlü teced- düde karşı müthiş bir düşmandı. Avrupadaki askerliğin terakkiya- tından bahsedenleri derhal sus- torar; başını bir tarafa çarpıtıp hafif hafif sallıyarak: (Arkası var) G'arıp Bir Cınayetten Sonra.. FrarisadaBirAllöhin Bü tün Efradı Tevkif Edıldı Paris, 15 (Hususi) — Pontuvaz hayrete değer bir cereyan etti: Genç bir yarısı polis karako- kasabasında vak'a luna müracaat ederek: — Babam yatarken — başının altında duran revolver yere düş- tö, ateş aldış babamın beynine isabet etti, demiştir. Zabıta memurları hemen koş- muşlar, filhakika meyhaneci Kar- lonu yatağında ölü olarak bulmuş- lardı. Fakat bu ölüm bir kazaya benzemiyordu, memurlar tahki- kata başladılar, bütün aile efra- dını sorguya çektiler, sıkıştırdı- lar ve öğrendiler ki adam bütün aile efradının iştirak ettiği bir mecliste idama mahküm edilmiş ve yeğeni tarafından öldürük: müştür. — Niçin, neden? Genç katil Roveyaz bu suale şu cevabı vermiştir: — Amcam senelerdenberi içer, içtikten sonra da bütün ailesi efradını — kırasıya — döverdi. O akşam da böyle oldu, hepimiz birer tokat, birer sopa veya ka- | famıza birer tabak yedik. Am- cam çok sarhoştu, bize bu dayak ziyafetini verdikten sonra oda- sına çekilerek yatağına girdi, horlamıya başladı. Halam ağlıyordu. Artık — ta- hammül edemiyeceğim, diyordu. Çocuklar ayni haldeydi, düşün- dük, aileyi bu adamdan kurtar- mıya karar verdik. Kararı amca- mın bizzat kendi oğlu icra ede- cekti. Fakat eli titriyordu, ravel- veri bana verdi. Teliği çektim, fakat ateş — alımadı, — rovelveri Katil Roveyaz inde — ettim, —alarak düzelttitken sonra tekrar ba- na verdi, tetiği gine çek- tim. Bu defa ateş aldı. ve amcam ellerini kaldırır. gibi bir hareket yaptıktan sonra hare- ketsiz kaldı, ölmüştü.,, Komiser ailenin küçük büyük bütün efradımı tevkif etmiş ve içlerinden sadece Lurion isminde bir genç kızı serbest bırakmıştır. Zira bu genç kızin — karara muhalefet ettiği ve hâdise esna- sında elbise dolabına girerek saklandığı anlaşılmıştır. Bu kız şimdi biri üç, diğeri de beş yaşında olan iki kardeşi- ne annelik edecektir. Böyle sudan bir sebeple cinayete — kadar — giden maz- nunlar bittabi adalet huzurunda eezalarını çekeceklerdir. yeğenime | (10) gün | defa olarak Edirnekapıya kadar Temmuz 23 İstanbulun Dort Koşesı Sulukulenin Tamam 400 Senelik Mazisi Var (Baş tarafı | inci sayfada) “Biz hayatın şöyle alay tara- fından hoşlanan, sazı sözü seven insanlarız. İşte bugün sünnet dü- günümüz var. Buyurunuz, eğlene- lim. Zurna dinliyelim. İçelim, oy- nıyalım, gülelim. ,, Burada her şey meydandadır. | Riyayı, gizli kapaklı işleri sevmi- yen Sulukulelilerin kedileri, kö- pekleri beygirleri, — merkepleri, tavukları, hepsi hepsi, kapı önün- de ve kendi aralarında. Yerlerde hasırlar Üzerinde uzanmış yatan- lar, çocuk kundağı değiştirenler, yemek pişirenler,çamaşır yıkayanlar, saz çalanlar, oynayanlar, yarala- rımı tedavi edenler var. Bir harp- te iki bacağını kaybeden Sait ağa hastahanelerde yatarken bi raz cerrahlık öğrenmiş, kolundan yaralanan bir komşusunu servinin altında soymuş, yarasını tedavi edi- yor. Karaahmet ağa kapının önün- de bir kahve değirmeni ile kanlı basur ilöcı hazırlıyor. Son zaman- larda Avrupada moda olmaya başlıyan çıplaklık mesleğinin mu- citleri Sulukuleyi görseler çıplak- hk şampiyonluğunu bunlara ye- rirler. Yedi, sekiz yaşına kadar bütün çocuklar çırılçıplak sokak- larda toz banyosu yapıyorlar. Burası ismi sulu olmasına rağ- men hiç suyu olmıyan bir ma- halledir. (50) numaralı evde oturan Mehmet kâhya da bu susuzluktan şikâyetçi: “ Her sene muntaza- man su ve yol parası veriyoruz. Fakat de bir henüz ne çeşmemiz yolumuz, ne var. — Yalmız evvel - bele, arabalari bur sokaklarımızı temizlediler. Demek ki belediyemiz artık bizi düşün- miye başladı. Ayda bir arabalar uğrarsa çok — memnun olacağız. ,, diyor. Sulukulelilerde — salâbet dere- cesinde bir iman var. Esşkiden din! —işlerde pek — mübalâtsız- larmış. Fakat (910) da İstan- buülu sarsan büyük — zelzelede kalelerin büyük taşları hep evle- rinin üzerine düşmüş, Lirçokları ölmüş ve evleri harap olmuş. Bu zelzelenin sebebini günah- kârlıklarında görmüşler. O vakit bir cami ile bir bamam yaptırımış ve beş vakit namaz kılmıya baş- lamışlar. Biz Mehmet ağa ile konuşur- ken mahallenin öbür . ucunda bir vaveylâ koptu. İfili, * ufaklı yür- | lerce sokak halki bu kavgaya | olsun Aslan ve Eskihisar müttehit ÇİMENTO ve SU KiİRECİ FABRİKALARI T. A, Ş. DARICA'DA ve ESKİHİSARDA Kâtn fabrikalarının mamulftını ve TÜRK ÇİMENTOSU - va KİRECİ A. $Ş. ZEYTİNBURNUN'DA Kâin fabrikasının mamul$tının ASLAN çimentosu ve SÜPER-ASLAN Markaları namile aatmaktadırlar Müstehlikler bu markaların İster mü- hür ile'ister etiket ile her dalma çuval- lar üzerinde İşaret edilmesini ve fatu- ralarla Aslan vaya SÜPER ASLAN ve malı veren fabrika isminin Mmezkür bulunmasını — talop etmelidirler. | içtiler. | Bey heyeti, koştular. Evlerde ve evlerin önün- de tek bir kimse kalmadı. Mini- mini kundaklar yerlere atıldı. Bacakları arasındaki bir leğen- de et yıkayan — ihliyar bir kadın bile eteklerini beline so- karak kavgaya şitap — etti. Fa- kat muzır bir kedi gelerek atle- rini çaldı. Hanım dönünce saça- ğgın Üstünde kısmetini — yiyen kediye — baktı, baktı da ağzını açtı. Aman o ne yakası açılıma- mış küfürler... Şunu da söyliyeyim ki bura- daki 90 evden. ancak on beşinin abtesanesi vardır. Onun için ma- halleden — geçerken — yabancılar burnunu tıkamak mecburiyetinde kalıyorlar. Bu mahalle sakinleri eğlenti- lere ve bilhassa sünnet düğünle- rine çok ehemmiyet veriyorlar. Erkek çocuğu olan her aile sün- net düğünü için #senelerce para biriktirir. Dün kemancı Naciye Hanımın Refeti ile zurnacı İnce mehmedin oğlu İsmetin sünnet düğünleri vardı. Sünnetçi İbiş Ağa bu çocukları sümnet etti. Sünnet düğünü Üç gün evve- linden başlar. Sünnet için ('çadır açtırmak) her aile için bir şeref- tir. Pazartesi günündenberi ma- hallenin tam ortasına büyük bir çadır kurulmuş, sokağın iki tarafı da çadır bezlerile kapatılmıştır. Üç gündenberi ahçılar tutu- muş, pilâvlar yaptırılmış, dün sa- bah ta çocukların ( saçı ) sı yas pildi. Sünnet olacak çocuklar birer iskemle üzerine oturtuldu. Berber bunları traş edecek. Ber- ber eline makası ve tarağı aldı. çocık!ırın başma bir makas rede bu çocuğun hisimi, akrabası diye makamla bağırmıya ve gez- miye başladı. Çadırın etrafı mi- safirlerle, davetlilerle dolmuştu. Davetliler berberin kollür: — ipok mendiller, — peçeteler, — havlular bağladılar, almıma da paralar ya- piştırdılar. O zaman makas keş- miye başladı. tam saat (6) da çocuklar par- lak bir alayla kesildiler. Bu dü- ğün eğlenceleri sabaha kadar devam etti. Davetliler yediler, y, —— RADYO —— 23 Temmuz Cwmartesi İstanbul — ( 1200 metre ) 18 grer mofon, 10,6 alaturka saz Hafız Ahmet NM gramofonla Opera, 21 al asaz Hafız Ahmet Bey he- yeti, 22 Necip Bey orkestrası. Bükreş — (804 metre) 20 OÖrkestra, 20,5 konlerune, 20,45 şarkı konseri, 21,06 oörkesira Belgrat — ( 499 met giler, 20,5 Sırp şark 21,90 musahabe, 22 bandosu . Roma — ( &i metre ) 21,45 Picetri- nlu Tulfolina ismindekl operası Prağ — (488 metre) 20,25 Brünodan nakil, 21,05 aalon orkestrası, 29 şen gece, Viyana — (517 metro) 21 Konforana, 22,45 akşam konseri. Bükreş — (ö50 metre ) 21 Studyoda komedi, Varşova — (1411 matre) 20,45 Nem loket haberleri, 91 akşam könsori. Berlin — ( 1635 metre) 20 Konfe- rana, S1 şen gece, 23,45 akşam konsori. 20 Millt bik » 21,10 konsor, mubafit alayının