— Yahu, hani sen evleniyor- dun?. Düğününe gelmek için ha- zırlandık.. Hâlâ bir haber ver- medin!. — Vazgeçtim azizim. — Neye?, — Belediye dairasine gitliı?' 'nikâh işlerini yaptıracaktım.. Bir oda gösterdiler, kapısında: “Evlenme Memurluğu, Yazılı idi. — E sonra! — Sonrası işte, evlenme, di ye yazmışlar, ben de söz dinle- dim, peki evlenmem, dedim. Senotler — Ben ufak tefek borç!.ıı İçin senet vermem. En açağı bin lira olmah!.. — Azizim sana bin lirâa verirl.. — Bin lira verilmesine lüzüum yok, birisinden beş lira ödünç aldım mı ona bin hiralik bir senet veririm.. — Bu batakçı işi birşey — Hayır camm — ondan da mütekabilen dokuz yüz doksan beş liralık bir senet alırım.. Hiç Olmazsa — Azizim böyle acele ile ne- orsun 7. m.—k:i:iym müdür bey öldü de yün. "n:':::ı'îiîı. koşmana ne lüzum var. — Adamcağız hayatında, her dıirıyı geç pldiğimden müşteki idi. Hiç olmazsa cenaze- gine erken yetişeyim. Zavallılar — Niyazinin kayınvalidesi dün Köprüden denize düşlü — Zavallı kadın l.. — Ne ise iyi yüzme bilenler- den biri görüp denize atladı, kurtardı. — Zayallı Niyazi l Oku !.. Nazmi Bey oğlunu bir kâğıdın #zerine çizgiler çizerken gördü: — Oğlum ne yapıyorsun ?. — Mektup yazıyorum "ı"!"'İ — Sen yazı yazmasım bilmi- yorsun, nasıl mektup yazarsın?. — İşte yazdım baba, hem sana yazdım. — Oku bakayım.. — Tuhaf şey.. Mektubu ya- zan okumaz; sana yazdım, sen oku!.. Küp Bu sıcakta içine gu doldursalar da, bendeniz girip bi- raz serinlesem — ne iyt olür.. -Varsın küpe girdi desinler. Küpe bindi deme- ginler de.. Keskin sirke değilim — ki küpüme — zararım olsun.. İnoz küpü gibi şişman olsay- dtm bolki çatlar- dı.. Fakat ben her akşam küp dibinda sızmaktan iğne İp- liğe döndüm., Ma- ballonin şocukları bile küplük — oldur gumu anladılar da arkamdan küp kâ- pakları var diyo bağırıp alay edi yorlar.. Na ya- palım tallimiz.. Bir küp altınım olsa küp «ğzını açıp onların ağzını kapamanın yolunu bilirim amma Al- ah vermemiş.. Bir çara buldum. Yer den göğe ktip di zeceğim, altından birini çekeceğim.. Bir gümbürlü ko- pacak, — dünyanım altı üstüne gelecek ve ben güppedek lüpe konacağım.. pî)ıh şimdidon yüreğim küp — küp küp diye atmıya başladı. * FOTOĞRAF Gözleri iri elâ. İşte benim sevgiliml.. Ben Mecnunum o Leylâ, İşte benim sevgilim!, * Vücut mevzun, bel ince, Düşündüm gündüz gece; Secde ettim görünce, İşte benim sevgiliml. x Aşkı kalbimde sızı; Havvanın şirin kızı.. Dudakları kırmizı.. İşte benim sevgilim!.. * Çenesi toparlacık, Ağat burhu ufacık, Kirpikler! kıvırcık.. İşte benim sevgiliml.. * Yüzünde bir siyah bene Hayranıyım onun, bene Saçlar kümr | ipekten İşta benim sevgiliml.. — Sana yazdığım mektuptan ne anladın?. —Okuyup yazmayı İyi bilmediğini.. Bir sayfasında yirmi dört tane imlâ yanlışı saydım, — Nezihenin evleneceğini düyar duymaz, kocam düşüp bayıldı. » — Kocan Neziheyi mi sevi- yardu?. — Hayır, bana düğün için elbise yaptırması lâzım geldiği aklına geldi del. dere e C KOKU ] Numan Bey köpeğini methe- diyordu : — Siz bilmezsiniz, dedi, be- karabaş ne hassas bir dünyada — bir — eşi Bim köpektir, daha yoktur.. Üç gün evvel | Bakırköye gitmiş idim. Karabaş evde kalmıştı.. Bir aralık kapıyı açık bulmuş, &den çıkmış; ta Bakırköye kadar gelip beni bul- du. Dinliyenlerden biri sordu : — Siz nerede oturursunuz?.. — Beyanıtla !.. Beyazıttan — Bakırköyüne kadar gelip sizi bulması garip geyl.. — Neye garip olsun, kokum- dan tanıyor.. Yaşlıca bir zat yanındakinin kulağına iğildi : — Ne dersiniz?. Acaba Nu- man B. kaç senedir yıkanmıyor ki kokusu Bakırköyden Beyazıda Pazarlık Babası Halüğa bir. bisiklet — ala- gaktı. Borabor> bir mağazaya gittiler. Mağazanın — sabibi bisiklet için elli lira istedi. Halü- ğun babası: — Yirmi boş liraya verirsen al- rYım!. Dedi.. Mağaza sahibi pazarlığa hiç yavaşmadı. So- kağa çıktılar. Ha- Tüğun bisiklette gözü kalmıştı.. Ba- bust işin farkında idi., Halük, dedi, bu bisikleti çok — be ğgendin; alalım, sen Bit, otuz liraya ve- rir. misin?. — diye tor. Ölmazle dersa kırk verirsin; yine «olmaz» derse ne yapalım çar naçer elliyo alacağım. Halük mağara- ya gitti.. — Efendim, birz bu bisikleti alaca- Bız, şimdi otuz lira veriyoruz, eğer ra- ge olmazkanız — biz kırk Hra da ve- receğiz; yine Tazı olmazsanız çar na- alaca çar elliye giz! KARİKATÜR Yüzü gözü kapkara.. Bu mu senin sevgilin?. Âdeta bir maskara, Bu mu senin sevgilin?. * Iki karış boyu var, Kafası kazan kadar, Kepçe gibi kulaklar.. Bu mu senin sevgilin?.. * Buraunun ucu sivri, Bacaklar biraz iğri.. Topallar daiim beri, Bu mu senin sevgilin?.. * Kamburu sırtında yük.. Ağzı faraştan büyük, Ön dişleri hep çürük, Bu mu senin «sevgilin?.. n * Gözleri kaymış yana, Yan bakar yaradana., Suratında badana Bu mu senin sevgilin! Hulki Bey görgüsüzlüğile şöh ret almıştı.. Geçende bir zi yafete davetliydi. Yemeğin sonun: da sofraya bir tabak armut ge tirildi. Hulki Bey armutları ka: buğile şapırdata şapurdata ye miye başladı. Hem yiyor, hem de ikide bir: z — Armut ne nefis şeydir söyleniyordu. Sofrada — bulunanlardan biri yanındakinin kulağma eğildi. -- Hulki Beyi gördün mü, deıdi. hiç mütevazı adam deği miş.. — Neye? — Demindenberi, ne nefis şey. diye kendini methediyor. Piyanist — N. Hammefendi çok kuv- vetli bir piyanist!.. — Nereden anladin? — Geçen gün piyano çalk yordu. On dakikada piyanonun tuşlarından sekiz tanesi kırıldı. Ne Çıkar Misafirlerimden biri susamıştı, uşağımı — çağırmak — için — zile bastım... — Senin uşağın var mı?.. — Uşağım olmasın, ne çıkay? Zilim varyal.. Mahkemeda Süleyman Efendiyi komşusu bir hakaret maddesinden dava edi« yordu. Hâkim Süleyman Efendiye, sordu: — Siz ilk defa mı mahkeme- ye geliyorsunuz?.. — Hayırl.. — Ya, demek sabıkalısınız.. — Bir zaman mahkemeden hiç çıkmaz lım.. İ — Sabıkai mükerrere asha- bından!.. — Öyle değil hâkim efendi, ceza mahkemesinde odacı idim. Olur. Mu?.. . İ Küçük Naciye anuesine bir hikâye okuyordu: “Odadaki büyük saat on iki- yi çalıyordu,, Annesi: — Nasıl olur, dedi, saat on ikiyi beş geçe: çalar mı?.. ! Naciye biraz düşündü., — Niye çalmasın, ya beş da- kika ileri işel, SS Yenilip Biten — Kızımın bütün malını da- madım bir haftada yeci bitirdi. — Kızının ne malı vardı? — Üç tavukla iki koyum.. İ TERTMT T