* Getti. Borçlu nlabiı. PAZAR Türk Kadını Mühlik Midir? Büyük Millet Meclisinde büt- çe müzakeresi esnasında Türk kadını o hakkında “ müstehlik ,, de- nildi, Fâzl Ah met Bey de ayni maddei asliyeyi başka bir obâba naklederek kadın- larımızın “© müh- lik,, olduğunu söy- ledi, Kadınlar Bir- liği. azası Fazıl Ahmet Beyin nüktedan ve mi zahçı olduğunu unutup darilde lar, yahut ta Fâzl Ahmet Be- yin lâtife ve kelime oyunu yap- tığını pekâlâ bildikleri halde has- belmevki darılmış gibi görün mek lüzumunu hissettiler, Pro testolar mitralyöz ateşi. sör'atile devam edip duruyor! “Mühlik,, ne demektir? Fâzil Ahmet Bey affeder, biz hiçbir zaman müklik değiliz! Biz şöyle iyiyiz, böyle çalışkanız y.8... W.8... İlâhi Fâzıl Ahmet Bey, durup dururken © hanımcağızlaı nasıl sinirlendirdin, gördün mü bir ke- rc.. Amma diyeceksin ki onlar sinirlenmek için vesile arıyorlar! Ona bakarsan barut ta ateş al mak için vesile arar... Amma kabahat yine kıvılcımı sıçratan- dadır! Keleme oyunu ve kafiye me- rakının ne kazalı bir şey olduğu- nu siz de bilmezseniz, başka hiç kimse bilmez! Sizin gibi kıdemli ve tecrübeli bir edipten beklenilen vakitli vakitsiz dilin ucuna geli- veren nükte veya kafiyeyi yuta- bilmektir. Bu basireti siz de gösteremezseniz, yeni kalem kul- lanmıya başlamış acemi yazıcılar | masıl gösterirler.. Size gelince, hanımefendiler, siz de o kadar alıngan olmayın! Türk kadınlığını müdafaaten söy- lediğiniz sözleri okuyorum, Alan yarabbi... O “Mühlik, kelimesin- den ne manalar çıkarıyorsunuz! *Mühlik,, müsrif demekmiş! Aj- lesine karşı lâkayt demekmiş ! Tufeyli demekmiş! Dada ne bileyim... Hayır, hanımefendiler, o bun- lann hiçbiri değill Fâzıl Beyin bu tabirle kastettiği manayı ben m aa l İ | * O savdı pek iyi biliyorum. Durun dilim döndüğü kadar size de anlatayım. Han:mefediler, bittabi hepi- İ niz sinemaya gidersiniz. Fransız- İ ca “FEMME FATALE,, İngilizce WAMP denilen kadın tipini temsil edeni sinema yıldızları vardır: Greta Garbo, Nita Naldi falan gibi... Bu kadınlarla gözgöze gelmek bir erkek için felâkettir. Onlar ipek tellerle örülmüş bir ağ için- de otururlar. O ağa düşmek bazı erkekler için nasıl mukadderse düştükten sonra kurtulmamak ta öyle mukadderdir. Bilmem fikrimi lâyıkile arzedebildim mi? İşte bu 0 Başka! Pazar Ola alir cakhlarından biri- sine tesadiit otm iş- ti. Öteden beriden konuştular. - Niha- Yet bahis hafıza meselesine intikal diğine — hafizesinı wethediyordu. Bir şey kafa ma girmesin, di yordu. Onu bir Öuhu kafamdan hiç bir kuvvet çika- ramaz.., Hasan Böy fir sat bu fırsat dedi. Ala... O halde benden bir sene evvel beş lira ai- dığını pek iyi ha- tırlarsın... Borçlu derhal Sözü değiştirdi: —Ben kafama Komşu — Zaro Ağadan sonra şimdide Te- giren şeyleri unut- mo Ağa Avrupaya gidiyor! mam, dedim. Ce bime girenleri de- pil. Hasan Bey — Para ile değli sıra İle. Bir za- manlar genç Türklerin Avrupaya gitmesi moda oimuştu. Şimdi de sıra ihtiyar Türklere geldi.. HAK OYUN İlk önce Fenerbahçe işe bismiilâh dedi. Rasine'in kuvvetini Ipüda o denedi. Yenmedise hasmını, hasmı da yenemedi.. Bilin ki Rasingciler bizde hak oyun üçtür! Bunlara pak bakmayın, onu kazanmak güçtür! | sırasını, çıktı Galatasaray! Sert oyun istediler, dedik: Ona da hayhayl Bire karşı Iki gol, sen birini caba Sayi Bilin ki Rasingeller bizde hak oyun üçtür! Bunlara pek bakmayın, onu kazanmak güçtür! | Komşu — Masan Bey şu geçen zaf; görüyor musun? Kendisi cesetler! fırında yakmıya ta raflar olanların eiebaşılarından biri imiş.. : Masan Bey — Şaşarım onların akıliarına.. Senki öllüklen sonra cehennemde yanacak'ları ye» lişmiyormuş gibi ölmeden evvel du kendilerini dünya ceheanaminde yakmak istiyorlar! Hasan Bey — Bunların yapmak İstedikleri kurnazlığı anlıyorum: Dünya cehenneminde yanıp hununla sıralarını savmak letiyorlar.. Sökerse hiç fena degil! kadınlara o Türkçede “ FEMME FATALE ,, ve “WAMP, kelime- lerinin mukabili alarak “ Mühlik kadın ,, denilebilir, Şunu da atzedeyimki bu kadın- İçtihat . Meselesi Geçen gün Pazarola ile ida rehanede oturuyorduk. ! Hasan B. bir aralık gazteleri karıştırdıktan sonra dedi ki: — Aman birader, - şa sırada“ pamuk tüccarı olmadığıma ne kada memnunum bilsen... Şayet pamuk tüccarı olsaydım muhak- kak iflâs ederdim... — Neden? — Neden olacak azizim... Pamuk fiati fırlıyor mu? Düşüyor mu? Bunu bir türlü anlamak kabil değil.. Koca Ticaret Oda- sile İhracat Ofisi işin içinden bir türlü çıkamadılar vesselâm! — Niçin Hasan Bey? — Baksana, birader, Ticaret Odası pamuk fiati düşüyor, di- yor.. — Ticaret Odasının hakkı varl. — Öyle ama İhracat Ofisi de pamuk fiati fırlıyor, diyor.. — İhracat ofisinin de hakkı var? — Nasıl olur, yahu... Ya o doğru söylüyor, ya öteki... — Kızma Hasan Beyciğim, senin de hakkın var... ÜÇTÜR Bekliyelim çocuklar, muhtelit ne diyecek.. Bu gidişle galiba bir şeye benziyecek.. Alah a'iem cumaya Rasing dayak yiyecek! Bekleyin Rasinciisr, bizde hak oyun üçlür! Bunlara pek bakmayın, onu kazanmak güçtür! || Dur bakalım bitmedi, cumaya var geris),.. Değiliz biz de işin büsbütün acemisi! Üçüncüye bakalım, gerçi geçti ikisi Sabredin Rasinyziler bizde hak oyun üçtür! Burinra pek bakılmaz, onu kazanmak güçtür! OLA HASAN BEY * lar erbabı indinde pek mak- buldür. Fâzıl Ahmet Beyin şair olduğunu bilirsiniz. Benim anla- dığıma göre kendisi “kadınlarımız mühlik olmıya doğru gidiyor, cümlesindeki “mühlik,, kelimesile işle bu manayı kastetmiş vo bu- nunla da kadınlarımızı methetmek istemiştir. Sonra, canım, öyle olmasa bile, bu kadar hiddet için yine ortada bir şey yek... Çünki eski bir manzumesinde: Aldanma ki şair sözü elbette yalandır! Diyen yine Fâzl Ahmet B. dir. Pazar Ola Komşu — Maşallah, Haliç Şirketi de vaziye- tini düzeltiyormuş.. Hasan Bey — Haliç böyle dolmakta devam "ederse Şirket bir gün vepurlarının altını da düzletip vapur yerine Haliçte sal işletmiye mec- bur olacak galiba. j ke e ŞA AN A peilik e il Şeker Kralı | İçerlemiş! Hasan B. anlatıyor: — Belçikanın bir şeker kralı varmış, Kıral Hz. bakmış ki Türki- yede şeker sar- fiyatı hiç yolunda değil “Hele gi- dip bir bakayım. Şu Türkler niçin şeker (yemiyor! ,, demiş. Kalkıp İs- tanbula gelmiş. Burada piya- sayı dolaşmış, öte- 3 kile berikile konuşmuş. Niha- yet işin içinde ne iş olduğuni > öğrenmiş: Türkiyede gayet bol kavun karpuz yetişiyor. Bu mem- leketin kavun karpuzu da bal gibi... Mübarek hem bal, hem bol! Kavun karpuz çıkınca kimse OBelçika şekerine pek kulak asmıyor! Anlaşılan Şeker Kralı bu işe bayağı içerlemiş ve hızla kalkıp memleketine döm müş... Yalnız ben bir şeye âdeta teessüf ettim: Etraftan sordular: — Neye esef ettin Hasan Bey: — Öyle ya, canım... Adamca- ğız masraf edip buraya kadar gelmişken biraz daha otursaydı da kurabiye karpuzumuzla bal kutusu kavunumuzun tadına ba- kıp öyle gitseydi!... Nereder... Pazarolanın aklı yatmadığı şeylerden biri de ölüleri yakma | meselesidir. Bunu bildikleri için geçen gün kahvede kendisine anlattılar, — Hasan Bey, ölüleri yakma cemiyeti fırın yaptırmak için arsa bulmus. Almanyadan da be- dava bir fırın ala ış. Beledi yenin de yardımım temin edecek- lermiş. Yakında işe başlıyorlar mış, Yalnız bir noksanları var mış... — Ne? — Ne olacak para... Pazar Ola güldü. — Azizim, dedi. Öyle ise bu- gün bu anlattıkların hava... Sonra ben bir şeyi daha an ıyamıyorum. Farzedelim ki farın yapıldı, her şey alesta.. Bu ce- miyet nasıl işe başlıyacak?. Ce- miyetin faaliyete geçebilmesi için evvelâ azadan birinin fedakârlık edip ölmesi lâzıml, Acaba içle- rinde bu fedakârlığı göze ald ran bir kabraman var mi?, Ne Çıkar ! - Hasan (o Bey, hani şu yanlışlıkla Bulgaristana okka ile satıp sonra bin belâ ile bir kısmı ni getirtiğimiz ta- rihi evrak yokmu? Ayol onlar hâlâ gümrükte duruyor öaş 1. — Bunda edecek one telâş var, a komşum? Bunun ağı üstünde: Tarihi ovrak... Gasete de- gilki günü geçe cek, içindeki hava dis eskiyacek diye- ceksin... Ha Gim- rükte duruş, ha Müzede! Hem diü- şün, meselâ ilerde <Aymea yirmi se nede (Gümrükte kalmıştır » diye Müzede o üstlerine birde yalta yapış tırılırsa artık kıys metlerine payan ol- max! çi el şe Sik ğiğy e iz a Ğİ