20 Haziran 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

20 Haziran 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TEREMNE ÇT yapıyorum ! —- çe Afacanın Annesi — Afacan, j gil te kilerden — şu — kutuya şeker kavanozundan şeker dol- dur. Komşu - hanımteyzene ağız tadile bir kahve pişireyim. ” Özür Mü? Kabahat Mi? O akşam babası Afacanın wazife defterlerini gözden geçir- dikten sonra: — Bu ne böyle, Afacan... de- di. Hesap vazifelerini hep yanlış yapmışsın... Afacan yutkundu. — Ne yapayım baba... Kaba- hat bende değil.. — Komşunun oğlu Ahmetle bir sırada oturu- yoruz. O vazifelerini hep yanlış yapıyor... — Ahmet sana ne, oğlum — Bana ne olur mu, baba ?... Ben de vazifelerimi ona bakarak yanlış yapıyorsa Hasan B. — Afacan, bunu öğren: Her cisim mıcakta uzar, soğukta kısalır. Afacan — Haaa.., Tevekkeli de- Şi... Onun için yazın günler uzayıp kış gelince kısalıyor!.. AFACANIN Afacan — Acaba şeker ka- vanozu hangisi idi... Herhalde şudur.... VMANZUM Seakiz harfli Üç hecel Bu da başka bilmece... Bunun sonu başında! Henüz iki yaşında... Afacan Bul.. Afacan babasına sordu! — Baba, bizim kavaf Ahmet Efendi sinekleri tutup ne yapıyor? Babası şaşırdı. — Sen — çıldırdın mı- oğlum? | Ahmet Efendisinek tutar mı hiç? Sineği senin gibi yaramazlar tutar... — Yok baba... Sahi söyliyorum. Ahmet Efendi sinek tutuyormuş. Bugün berber dükkânında anla- tıyordu.. — Aacayip şey... Ne diyordu bakyım? — Kulağımla işittim: “ Bugün yine —dükkânda akşama kadar sinek avladık!... diyordul!... Sakat Devel Afacan sokaktan geldiği za- man doğru annesine koştu. — Anne, bilsen ben bugün sokakta ne gördüm... — Ne gördün yine, afacan? — Sakat bir deve yavrusu gördüm anne.., — Mutlaka ayağı kırıktı. — Ayağı filân kırık değildi anne... Sırtında kamburu yoktul.. DEVRİÂLEM SEYAHATİ Afacanın Tefrikası: 13 — Hulâsa — Arkadaşı Cingöle bera- ber Gevriâlem seyahatine çe kan Alacan Amerikada kendini Türkiyenin çocuk sinema yıldı- zi diye tanıtıyor. Afacan bu #ayede birçok para ve göhret kazanıyor ve bir filim çevirmek üzere Holiyuta davet ediliyor, Filim kumpanyası direktörü ile rejisörün nazarında ehemmi- yetim bir kat daha artmıştı. Bir aralık direktör rejisöre: — Mister Makmik — dedi. Mister Afacanın verdiği izahattan çok istifade ettik, değil mi? Ben kararımı - verdim: Holivutta - işi- mizi bitirmedikten sonra Türkiye- de sinemacılık sınıfında göster- dikleri yenilikleri yerinde tetkik etmek üzere Mister Afacanla bir- likte İstanbula gidelim. Siz bizi oranın direktörlerine meşhur rejisörlerine takdim eder, stüdyoları gezdirirsiniz.. Olmaz mı Mister Afacan | Eyvahlar olsun! Herifler be- nim palavralarıma inanıp peşim sıra İstanbula kadar gelecekler!.. Şu Amerikalılar olur şey değil... Palavrayı lâtilokum gibi yutuyor- lar! Fakat inanganlığın bu kadarı fazla... Ben derhal tehlikenin önüne geçtim. — Azizim, Mister Jefson, dedim. Sizinle İstanbula gidip Türk sinemacılığım size yakından tanıtmak isterdim. Görüyorum ki Amerikanın sinemacılık hakkında çok ilerlemiş olmasına rağmen Türkiyede istifade ile görebile- ceğiniz çok şeyler var. Fakat maalesef devriâlem — seyahatine çıktım. Maksadım gezip dünyayı görmek.. Hatta buraya geldiğim zaman filim çevirmiye hiç niyelim yoktu ( Allah için siz söyleyin, ey okuyucular.. Öyle bir niyetim var mıydı?) Fakat ısrarınız üze- Komşu teyze-- Amar bu kakl- veye şeker diye tuz doldurmuş- | sunuz... Aman midem bulandı... Yese Ay..ı Afacan (kendikendine) — Hiç Sabah sokağa çıkmaz. Öğleyin evde duramaz! Yaygarayı basarak Dolaşır sokak sokak! Bilmece Halli 6 haziran tarıhli nüshamızın Afa- can sayfasında bulduğunuz - resimli bilmecedeki ihi şekil katlanınca bir su aygin kafası vücude gelir, Bü bilmeceyi doğru — halledip mükâfat kazananların isimlerini aşa- ğıya yazıyoruz: Fatih 13 öncü İlkn 3 No, 748 Muzaffer Osman; - Balıke- girde tüccardan iİmam zade Hasan Basri mahdumu Hüseyin; Arnavutköy Feyziatiden 32 Mahmut Nedim; Bey- oğlu 11 inci mektep No, 84 Muzaffer Mustafa, Gaziosmanpaşa OÖr'amek- tebinden 291 Mehmet, Avram — Kalkidi EL epte — sınıf yazıhanesinde in mahdumu Şahap, Kadıköy Erkek isesi numara 5 Nihat, Edirme Oz- manlı Bankasında Mestan kerimesi Muzaffer, Zonguldakta Avukat Tev- fik Bey oğlu Naci, Salihli Altınordu İlkmektebi numara 417 Ümit, Gala- tasaraydan numara 1148 Naci, Rami 30 uncu İlkmektepten numara 127 Mehmet Ağa kızı Ayşe, Ankara DL vanı Muhasebat Murakıbı İhsan Bey M. Rıdvan, Bandırma İsmetpaşa eaddesinde uncu Süleyman — oğlu Ahmet Rifat, Artova çiftlik — tah- rirat kâtibi Turgut, ÂAdana kihamam — maballesinde (berber rabim Hakkı Ef kerimesi Hay- riye, Adanada Cümhuriyet fabrika- sında Ziya Beyin biraderi Haydar, Salihli doktor Şehriban, Konyada Alâeddin Tahsin rine tek bir filim çevirmeyi ka- bul ettim. Şimdi — seyahatime devam edeceğim. Onun için siz bekleyin, memleketime döneyim, O zaman ben sizi davet ederim. Mister Jefson pek memnun oldu. — Teşekkür ederiz, Mister Afacan... Belki Türkiyede sizinle müştereken bir sinema şirketi bile kurarız. Elimizde”sizin gibi parlak bir yıldız varken... Aman yarabbi! Olur şey de- | ğgil.. Hani insana kırk defa deli olacaksın denirse deli olurmuş... Onun gibi, bunlar da sinema yıldızı diye diye beni zorla sine- ma yıldızı yapacaklar ! Buna benzer şeyler konuşarak Holivuda geldik.Tren istasyona ge- lince iri yarı bir adam olan rejisör Makmik beni tuttuğu gibi kaldır- dı, kucağına alıp trenden atladı. Arkadan Mister fefson da Cingöz kucağında olduğu halde aşağı inmişti. İstasyonda kadın erkek birçok insan etrafımızı sarmıştı. O sırada Mister Makmik avazı çıktığı kadar üç defa: Hip bip horra.. Hip hip Bergamada | Hayim Levi, Aydında Şahin Zade | Eyüp Bey fabrika Müdürü Sadi Be- | Ahmet Beyin kızı | Komnşu Hanım — Aman içim dışıma çıkıyor... Ööööğ.... Afacanın annesi — Dur baka- yım şu şekerden tadayım.... İ BİLMECE Gitmediği yer yoktur! Cönüllüsü pek çoktur! Hergün çıkar evinden... Girdiğini yok gören! Doktorun Papağanı Bir gün kendi halinde adamın ? biri bir doktorun muayenehane- sine gider. İntizar odasına alırlar. Gayet iyi döşenmiş, süslü bir oda. Kocaman bir kafes içinde re çarpmamak, birşey düşürüp kırmazaak için korka korka yü- rüyerek bir kenara ilişmiş. Dok- torun — papağanı — talimli imiş. Odaya her girene : “Sefa geldi- niz ! ,, dermiş. O zamana kadar papağanın lâkırdı ettiğini hiç işitmemiş olan adam, hemen yerinden fırlamış. Papağana yerden — kandilli bir temenna ettikte sonra ellerini kavuşturup: — Affedersiniz efendim... de- miş. Terbiyesizlik ettim... Ben kıraathanesinde — Himmet, Salihlide muhtar Hamdi Bey vasıtasile Turgut Bey ve hanımlar. İstanbulda bulunanlar hediyeleri- Di pazartesi ve perşembe günleri öğleden sonra idarehanemizden ala- bilirler. Taşrada bulunanlara posta horra... Hip hip horra... Afacan! Afacan! Rah, rah, rah... Meğer istasyonda bizi karşı- lamıya gelen kalabalığın çoğunu sinema yıldızları teşkil ediyormuş. İşte Meri Pikford beni kucağına aldı. Kocası Duglâs Fairbanks'ta gülerek yanağıma oldukça hızlı bir fiske vurdu. Şu sarışın ada- mın bizim mahut Şarlo olduğuna bin şahit lâzım! Uzun boylu, düz- gün çehreli bir adam beni kol- tuklarımın altından tutup iki met- re havaya kaldırdıktan sonra: Hullo. Türkiş stor! dedi. Bu adam da komik Harold Loyd imiş. Bu sözün “ merhaba Türk yıldızı! , demek olduğunu biliyorum. Ben havada iken, baktım, ayaklarıma bir ağırlıktır yapıştı;. beni Fena halde aşağı çekiyor... Bir de aşağı bakınca kimi görsem beğenirsiniz? Hani * bizim kumpanya ,, derler dört çocuk — vardır. Bunlardan - biri küçük bir arap, biri de fıçı gibi bir oğlandır... İşte o fıçı gibi oğlan ayaklarıma asılmış, habire beni Aaşağıya çekiyor! —Harold “ ae e e bir papağan. Adamcağız bir ye- | zatıâlinizi kuş zannetmiştim de... | Afacanın annesi — O Afacal olacak yumurcak toz şeker yerl ne kutuya tuz koymuş... Alacaf olsun onun benden |.. Barış Görüş ! Afacan — Anne, bir haftat — danberi — Cingözle — dargındıl Fakat anlaşılan bugün yarın tek' — | rar barışacağız... Anneis- — Kuzum Afacal; | daha birkaç gün barışmayın. Sif darginken âdeta bütün mahalle halkının kafası di nlendi... Afacan — Yok anne, mW hakkak - barışacağız. Bugün s0* | kakta aramızdan beyaz kedi geç” Hl. Cingöz — Dün seninle komşunöf erik ağacına taş attık diye annt! beni karanlık dolaba kapadı. Afacan — O bahsi hiç açımt Cingör... Beni de hamama bir temiz yıkadı!.. beni bırakınca iki metre yl.ililJı likten, <calından kopmuş bir armut gibi, bu dört çocuğun arasına — düşüverdili” — Dördü de elele tutup bhalka ot ” dular, etrafımda hora te başladılar. Bu esnada yarl-’ köpekleri de aramızda sı hopluyordu. Sinema yıldızları bu curcuns)' seyrederek gülmekten kırıl lardı. Sonra cümbürcemaat kocamaf bir otomobile bindik. Yınıww Mari Pikfortla Duglâs Fairbank? vardı. |Bizi evlerine gö;âf”or lardı. Duglâsın güzel ' vardığımız zaman orada k“* yıldız Jaki Kuperde dâhil oldı olfd € halde süslü bir sofraya dizlari dük. Galiba — sinema yıl bizim şerefimize perhizi bir lar. Ağız tadı ile mükemmel "i yemek yedik. Yemeğin o1? doğru ben ayağa kalktım. Ww den Türkçe bir unutuk sö w Bu nutku da gelecek P anlatacağım. e ver)

Bu sayıdan diğer sayfalar: