Dünya Hâdiseleri Alamanlar Yeni Bir Balon İcat Ettiler Bir Alman müessesesi “J. U. 49,, ismi altında bir balon yap- mıştır. Bu balon (800) beygir kuvve- tinde bir motör ile mücehhezdir. İçine binecek olanların oturmala- rına mahsus kamara tamamen madenidir. Dışardan içeriye hava sızdırmıyacak şekilde, her tarafı kapalı ve cidarları çifte kat ola- rak yapılmıştır. Alman müessesesinin maksadı bu balon ile dünyanın hava bu- lunmıyan Oyüksek (tabakalarına kadar çıkarak tetkikat yapmak- tır. o Tecrübeler Oo muvaffakıyetle Deticelenmiştir. Eğer kat'i teşeb- büste de muvaffakıyet görülecek olursa havanın mukavemeti hiç derecesinde az olan yüksek taba- ka larda saatte (600) kilometre sür'atle seyretmenin imkânı ol duğu anlaşılacaktır. Bu takdirde Avrupadan Amerikaya 17 saatte » gitmek mümkün olacaktır. sahte Para Fabrikası Berlin zabıtası hakiki paradan biç farkı olmıyan 10,20 ve 50 marklık banknotlar imal eden bir fabrika meydana çıkarmıştır. 8 senedenberi bu fabrikayı idare eden ressam Valter Pal ve zev- sesi tevkif edilmişlerdir. Takip esnasında sokakta ya- kalanan ressam, cürmünü itiraf stmiştir. Fakat zevcesi mesele- den kat'iyyen haberi olmadığını iddia etmektedir. Yapılan tahkikat neticesinde ressam Valter Pal sekiz sene zar- fında ancak 50000 mark bas- mıştır. Bu kadar az para basmasının sebebi ressamın aza kanaat etmesidir. Annesini Kesen Deli Berlin, (Hususi) — Bir müd- det evvel linde. Fransız Se- farethanesine bir zat müracaat ederek sefir ile konuşmak istedi- ğini söylemiş, buna imkân olma- dığı cevabını alınca da sefire verilmek için bir paket bırakıp gitmişti. Sefaretbanenin Okavası paketi sefire vermeden evvel açmış ve içinde kesik iki kadın kolu bulmuştu. Yapılan tabki- kat neticesinde meçhul adamın Lüdvig Şof isminde tehlikeli bir deli olduğu, kesik kolların da bizzat Lüdvig tarafından öldürü- len kendi anasına ait olduğu an- laşılmış ve bu tehlikeli deli katili yakalamak için 8,000 polis se- ferber hale gelmiştir. Seferber hale getirilen polis ordusu bu deli herifi yakalamıştır. Lüdviğin Lubek şehrinde bü- yük bir yangın çıkarmak istedi- gide anlaşılmıştır. Bu Ne Biçim Vali? İspanya gazetelerinde okun- duğuna göre İspanyada Ladam Valisi azledilmiştir. Bu vali geçen gün bütün halkın gözü önünde çırılçıplak soyunmuş ve şehrin | parkındaki havuza girerek yıkan- mışlır. Bunu haber alen hükümet valiyi azletmiştir. Iki Defa Tutuştu Dünyanın en büyük transat- lântik (o vapurlarından biri olan (Leviafan) vapuru Sutamptondan evyorka gitmekte iken iki de- fa tutuşmuş ve her iki defasın- da da vapurda mevcut olan mükemmel tertibat © sayesinde söndürülmüştür. oVapura İr suikast yapılmak istenildiği zannedilmektedir. Bentlerin Önünde.. Eğer Sıcaktan Bunalıp Boğulmak İste- miyorsanız Doğru Bent lere Gidiniz... İstanbulun bir kısım suyunu temin eden bentlerden bir manzara İstanbulun birkaç kilometre uzağında, mubhitinizi birdenbire değişmiş görmek isterseniz, kül- fete lüzum yok, öğle yemeğini evinizde yedikten sonra, köprü- den bir Şirketi Hayriye vapuruna atlayın.. Daha güvertede yerleşir yerleşmez, kafatasınıza erimiş bir kurşun ağırlığın veren sıcağı hissetmez olursunuz. Geçen cuma, ateşin bacayı sardığı günlerden biriydi. Köprü» den geçerken, az kaldı ki: “Can kurtaran yok mu?, Diye haykıracaktım. o Bacasın- dan hafif hafif duman sahveren islim üstünde bir vapur, gözüme ilişince: — Hah, dedim, kurtaranl.. Kendimi içine dar attım. Tam zamanında yetişmişim. Bir daki- ka sonra, vapur köprüden ayrıl dı — Ooooohl... işte can Bu “ Oh,eski tecvit ka- idelerini de eçti. Ne üç elif, ne yedi elif... Belki yirmi eliften fazla uzadı. Bebek koyu- nu dönerken, biraz evvel terden sırtıma yapışan gömlek, kupkuru idi. Hisarlardan sonra, Boğazın suları, daha koyu bir renk aldı. Engin bir denizin iyotlu havası ile ciğerlerimizi sünger gibi şişi- rerek gidiyoruz. Yanımda oturan bir kadına dikkat ediyorum; hiç ağzı boş kalmıyor: tuzlu kabak çekirdeği, badem, fıstık, fındık... durmadan atıştırmakla meşgul... Hani bir yerin temizliği tarif ederken:»“Bal dök yalal...., derler. Bizim vapurun güvertesi de hakikaten bu ta- bire hak verdirecek kadar te- mizdi. ONeye yarar ki, bir- kaç dakika içinde ortalık, çe- kirdek (Oo kabuklarile (süprüntü tenekesine döndü. Şu kabukları bir araya toplayıp, denize atmak okadar güç bir iş mi? Güç değil amma, bunu yapmak için tath, daha doğrusu bu tuzlu meşguliyette bir parça fasıla vermek lâzım. Güvertenin ön tarafında bir amofon “Yesari Asım, Beyin ir şarkısına başladı, «Geçer hergün lir şirin kız buradan, Onu sevmiş © yaratmış yaradan Hele bir kaş, hele bir göz var aman, Onu sevmişte yaratmış yaradan.» Karşımda, hafif tertip kestiren ihtiyar, gürltüden uyandı. Bir iki esyedikten sonra, ayaklarile tem- po tutarak oda ayni şarkıyı mırıldanmıya başlamasın mı? Gö- nül kocamaz diyenlere, siz olun da hak vermeyin... Güvertede sarı müslin elbise- si içinde kanarya gibi şaklıyarak dolaşan bir genç kız var. Herke- sin gözü onda... Karşımdaki ihtiyar bile baktı baktı da, — Allahın birliğine emanet... dedi. Fakat kanarya - yalnız de gil, üstüne kanat geren dadısı, biraz uzağa çyitse, hemen arka- i sından sesleniyor: — Neşel.. Neşel, İhtiyar bu istibdada taham- mül edemedi: — Kuzcağız, adı gibi neşeli... A kadıncağzım.. Bırak ta neşe- lensin yavrucak... Çok şükür, yanımdaki kadının yiyecek bir şeysi kalmadı. Boş âğıtlara bakıp balap içini çe- kiyor. Bahriye elbisesi giydirilmiş ha- şarı bir çocuk tutturdu: — Limon isterim, nane iste- riml.. Annesi, korkutuyor: — İçinde böcü var onların. Eve gidelim de bak Sana neler vereceğim. — Olmaz... Nane isterim ben.. Limon isterim ben.. Nihayet yumurcağın ısrarına dayanamadılar.. Satıcı çağnldı. Annesi son bir mukavet daha sarfemiye karar vermişti. Satıcıya göz kırparak sordu: — Biber sürdün değil mi ? Satıcı, biç o taraftan gelmedi. — Yüreğe serinlik ( veriyor.. Harareti kesiyor efendim... Nane şekeri hasiyetli nane şekeri, Neyse yüzer paralık iki külâb şekerle vızıltı kesildi. Büyükdereye yaklaşıyoruz. Yok cularda bir telâş: —Salatalıkları nereye koydunuz? — Küçük sepet nerde? — Rabime.. çocuğu, sen ala- caksın. Annem, bobçaları taşır.. İskeleye çıkınca bir sürü oto- mobil, araba etrafımızı aldı; — Hünkâr suyu!.. — Çırçır... — Bentlere gidiyoruz ! Bir zamanlar, zarif tenteli öküz arabalarile, ağır ezgi, fıstı- ki makam, iki saatte zor gidilen bentler yolu, şimdi kuş (gibi uçuran otomobillerin içinde yirmi dakika bile sürmüyor. Eski Nek- tar fabrikasının önünden yıldırım gibi geçerek iki tarafı ağaçlık güzel bir şoseye saptık. Yol değil sanki yeşil, yem- eşil bir tünel.. Sümrüt tavanlı bir köşkün dehlizlerinde seyahat eder gibiyim. Biribirine kol atmış dalların teşkil ettiği geniş gölge- lik altindan geçerken istiyorm ki bu yolun sonu hiç gelmesin! Bu a RE my kV EK my İL ln m Ğİ e gm lm iç mevsimde bülbüllerin şakır şakır öltüğü Sultansuyu mesiresini ar- kamızda bırakarak yokuş yukarı gidiyoruz. Sağımızdaki tepeciklerde top- rak rengini (ogörmek mümkün değil. Her taraf, ot ve yabani kır çiçeklerile bezenmiş. O canım sari fulyalar, katır tırnakları, kırmenekşeleri, mineler, gelincik- ler, papatyeler... neler yok ki.. Kudret elile döşenmiş nadide hahların üzerine basarak geçi- yoruz. Böceklerin Oötüşünü, © vahşi orman kuşlarının kanat çırpış- larını sineklerin mütemadi yızık tısıni o dinliyerek büyük kemere yaklaştık. Birkaç viraj yaptık. Sonra, sağda Orman Mektebi ve biraz ilerde Bahçeköyün harap evleri göründü. Küçük bahçeler arasından geçen bu yol, ağaç- ların sıklaştığı bir derenin ağzında birden — patikalaşıyor. (Buradan ötesi, artık bentler |. Araba, otomobil içeri giremi- yor. Sekenesi kızıl ağaç, gürgen kestane, ıhlamur, dişbudak, meşe, kayın ve daha ismini bildiğim, bilmediğim yüzlerce ağaçtan mü- rekkep ücu bucağı bulunmaz bir orman memleketi içindeyim. Belliki güneş, bu memleketin hudutları dahiline ( sokulamıyor. Tabiatle başbaşa kalmak istiyen- ler, sıcaktan bunalanlar, bu mev- simde Belgrat ormanına hicret etsinler! İşte Sultan Mahmut bent- dinin beyaz mermerli köprüsü... ve işte setlerin altındaki tarihi çeşme... | Burade Oilk işim, kana kana bir su içmek oldu. anımda bardak olmadığı için iyojeni taklit etmekten başka çare yoktu. Gömleğimi dirsekle- rime kadar sıvayarak avuçlarımı çeşmenin musluğuna yaklaştırdım. an ne su. Aman, ne ha- fif su bu.. Sanki bir şey içiyor değil de bir şey kokluyor, yahut bir yerinizi sadece ıslatıyorsunuz. i su çekermiş derler. Çe- kecekse, böyle sular çeksin. Şehrimizde Terkös suyu ile karı- şık (OHamidiyeyi şifa (niyetine yuvarlamaktan, içimiz merdeyse yosun yağlıyacak... Su ihtiyacını giderdikten son- ra, bentleri şöyle bir dalaşalım dedim. Eh.. görünüşe bakılırsa bu sene kırkçeşme © suyundan ana pek sıkıntı oçekilmiyecek. mtlerde epeyce su var... Bentler hakkında (hatırımda şu kısa malümat kalmış: Mahmut bendi, Birinci Mahmut zamanında tesis edilmiştir. Bu bent, Beyoğ- lunun ve Boğaziçi köylerinin bir kısım çeşmelerine su verir. Bundan maada, Belgrat orma- Kari Mektupları Beyazıt Kulesinin Harap Merdivenleri Geçen gün bir arkadaşla Beyazıt kulesine çıkmak istedik. Merdivenleri tırmanmıya başladık. Maales»f burasi pek mühmel bir vaziyettedir. Merdivenler esniyor, çatır çatır (o ötüyordu. Merdk venlerin o ortaları delik deşik, buralardan (o bakinca alt kat merdivenlerini görmek kabildir. Kıymetli ve milli (o bine larımızdan olan bu kuleye biras baksak, çok iyi etmiş olurum Kuleyi ziyaret eden ecnebiler, seyahlar bu vaziyeti görürlers6, hiçbir şey yapmasalar, hiç olmaz8! dudak bükerler.. Sonra kulenin en üst katına” da çıkamadım. Tamirat var dedik ler. Amma tamirat olduğuna dair hiçbir emare yoktu. Acaba beni atlattılar mı dersiniz? Şişi: Malile Cevaplarımız Lalelide Kadri Beye: İyi keman çalabilmeniz içli garp musiki üstatlarının maruf metotlarından birini takip etme niz lâzımdır. Bu ciheti ihmal etmeyiniz. Bu metotları bitirdik» ten sonra alaturka da çalabilirsi niz, İyi keman çalabilmek için de vamlı bir sây lâzımdır. Tabii istb dat ta bu işte mühim bir rol oynar. Konservatuvarın derslerin» den istifade edebilirsiniz. nında altı bent daha vardır: Üçüncü Selimin Mihrişah tarafında inşa edilen Valde bendi 2 - Belgrat kö yünün şimalinde (Bizanslılardef kalma büyük bentler bu ben Kostantin devrinde tesis ve Fw tib, Kanun! Süleyman, birinci Mahmut tarafından muhtelif 2# manlarda tamir ettirilmiştir. Sw ları, - Kemerburgazdaki (OEğrike" mer, Eğrikapıdaki mahzen vasif tasile Ayasofya mahzenine gider) 3 — Ayvat bendi, Kemerbur şimâlinde, ayvat deresin kimi bendi, üçüncü (Mı aptırmıştır. YAP Küçük bent, ismi gikl küçük ve el tir. Ve tamamen orman İç sindedir. 5 — Topuzlu bent, eski Bek grat köyünün bir buçuk kilomet” re şimalindedir. Bunun da sulark büyük bent gibi Ayasofya mak“ semine gider. 6 — Kirazlı bent, büyük bem din şarkında bir benttir. Ormanda taze dağ çiçekleri top” hıyarak, yaban domuzu izli basıp nemli yaprak kokusu kı lıyarak tek başına serazat laşmanın kendine mahsus zevki var. Böyle patikadan patikaya lıyarak gezerken büyük bir ağacının altında, çift gözüme ilişmesin mi? Ayak sesimi duyunca - birden irkildiler. Kadın, k bir çığlık kopararak başımı keğinin umuzları arasında ladı, Hani bir şarkı vardır. Bağlandı gönül bir göz” bağlar içinde... “Bu manzara karga rkıyı derhal şu şekle 5: e “Bent ir bir gözel? bentler içinde 1... / Kagir bir gazeti arkada sıcaktan şikâyet ederken : İ —Ey hali terleyiniz diye Li sihat ediyordu. z b re e yiniz! ve terlememek vapura binip buğaza gi 4* # mmiyetsiz bir bez 1