ÇANAKKALE Lort Kiçner Diyor Ki: “Ruslara Kafkas Bir tarsftan da İngiliz donanması- | nn Türklere karşı berri veya bahri bir nümayiş yapıp yapamıyacağı- nı öğrenmek istiyordu. Bu haberi işaa ederek Türklerin Kafkas cephesindeki — askerlerini — geri çekmelerini temin etmek müm- kündü. Bu telgrafın garip tarafı şu idi ki, Londrada bir nümayiş yapılması müzakere edilirken, bu Tözüm zail olmuş bulunuyordu. 3 kânunusanide Türklerin mu- hasara hareketi neticesiz kalmıştı. Bu muharebeye iştirak eden kı- taatın sağ kalanları da Sarıka- mışta esir edilmişti. Fakat bu vak'a İngilterede malüm değildi ve İngiltere müttfikine yardım etmiş olmak için elinden geleni yapmıya hazırdı. O sırada elde fazla asker mevcut olmadığı için Lord Kiç- Mister Çorçille — Türklere karşı bahri bir nümayiş yapılma- sını teklif etti. Muayyen bir plân yoktu. Fakat sıkışık vaziyete düşen bir müttefiği kurtarmak için Lort Kiçner iki kânunusa- nide Petrograda şu telgrafı gön- derdi: “Gran Düke, yakında Türkle- re karşı nümayiş yapılacağını te- min ediniz. Maamafih ne yaparsak m, bizim hareketimizin Kal- phesindeki düşman kuvveti- nin çekilmesini veya azaltılması- nı intaç edeceğini zannetmiyoruz.., Bir taraftan Lort Kiçner Mis- ter Çorçile de şöyle yazıyordu: “Ruslara Kafkas cephesinde müessir bir yardım yapabileceği- mize kani değilim. Elimizde her- çıkarılabilecek ner bangi bir - tarala askerimiz mevcut değildir. İzmire yapmlacak bir nümayişin büyük tesiri olamaz. Sü sahillerine yapılacak bir nümayişin de — fay- dazı olamaz. Düşmanın Kafkasa kuvvetler — gönderme- sine mâni olabilecek yegâne - ted: bir, boğazlara karşı yapılacak bir nümayiştir- Bilhassa İstanbulun da tehlikede bulunduğu —işae edilir« se! Fakat birkaç gün için mühim bir teşebbüse girişmiye müsait vaziyette değiliz.., Görülüyor ki, İngiltere lüzu- mu kalmıyan bir sebepten dolayı nümayiş yapmayı taahhüt etmiş bulunuyordu. Lort Kiçner boğar- ları tercih etmekle beraber nü- mayiş yapılacak yer bhenüz tayin edilmemişti. Maamafih yukardaki mektuptan anlaşılıyor ki, o da bu işe henüz ehemmiyet vermiyordu. Son yapmak istediği şey boğaz- ları Türklerin daha süratle tak- viye etmesine sebebiyet vermekti. 3 kânunusanide vaziyeti bilen ve Rusyadan gelen telgrafiı oku- muş bulunan Lort Tiçker, Bahriye Nezaretine, verilecek karar üze- rinde müessir. olan bir mektup gönderdi. Lort Fisher Türklere karşı bir hücum yapılmasını tas- vip ediyor, fakat bunun derhal yapılmasını istiyordu. Fransa top- raklarında bulunan 75 bin Hint askerile bazı İngiliz kıt'alarının derhal Marsilyada gemilere bin- dirilere Mısırın himaye edilmesini teklif ediyordu. Bir taraftan da Yunan askerleri Gelibolu yarım- adasına — çıkarılacak, — Bulgarlar yardımeı Ingiltere Hüktmeti tarafından Gazli Es. ne hediyo edilen oserla tercümesi. Yazan : Ceneral Oglander A SARAÇ ğ Cephesinde Yardım Edemiyeceğiz.,, Çanakkalede siper hayatı Edirne Üüzerine yürümek için ikna edilecek, Romanyalılar da hücuma — geçeklerdi. Ayni 2xa- manda Amiral Sturdee de Majes- | boğazları tik ve Konopus' ayarında gemi- | güçtü. lerle boğazları zorliyacaktı. Bu büyük teklif, Loit Corçla Jeneral Hankeyin — tekliflerine benziyordu. Fakat daha ziyade | İ | | nın kül olarak nazarı himaye gayesini istihdaf ediyor- | du. Bu teklif bütün kuvvetile tatbik edilebilirse, yalnız zaferi değil, sulhü de temin edebilirdi. | Fakat plânın istinat ettiği temel- lerden lâakal üçü yanlıştı. Aske- ri bir muzafferiyet — olmadıkça Bulgaristanı kazanmanın imkân- sızlığı anlaşılmıştı. — Bulgaristan | bitaraf kaldıkça Yunanistanı Ge- liboluya asker — sevkine “ İngilterede Lâle Mevsimi İngilizler Holânda İle Rekabete Giriştiler Avrupanın şimalinde küçük bir köşe işgal eden Holânda arazisi baştanbaşa göz alıcı lâlelerle müzeyyendir. Holânda — lâleleri dünyanın her yerinde meşburdur. Holândalılar süt, peynir ve tere- yağından — sonra , dünyanın her ikna | mümkün değildi. Fransadan 75 bin kişilik bir kuvveti çekmek, Fransayı - kızdırmaktı. Bu - ise, zorlamaktan — daha Lort Fisher Amiral Sturdec nin boğazları bahren zorlamasını | teklif ettiği zaman, bütün plânı- dikkate alımacağını zannediyordu. — Pro- gramın diğer kısımlarını ihmal edip yalnız boğazları zorlamıya kalkmak doğruda değildi. Maamafih, bu ilk defa salâ- hiyettar bir bahriyeli tarafından boğazların bahren zorlanabileceği söylenmiş oluyordu. Şimdiye kadar bu meseleye yalnız askeri noktai nazardan bakılmış ve bu itibarla güç olduğu kabul — olunmuştu. (Arkası var) tarafına lâle de ihraç ederler ve senede mühim miktarda para kazanırlar. Holândanın bilhassa kırmızı lâleleri çok şöhret almiş- tır. Fakat İngilizler kendi mem- leketlerinde lâle yetiştirmek husu- sunda — birkaç senedenberi faali- Â YE Bu Sütunda *Hergün — Kadın Uysal Geniş —Amerikan masasının arkasından başını yükseltti, çelik kadar sert bir sesle genç kadının sözünü kesti! — İmkânı yok efendim; kad- romuz doludur. Kadın mukabele etmedi. Başı ile “patronu selâmladı, — sessiz adımlarla kapıya doğru yürüdü. Eli topuzu çevirirken patronun sert sesi tekrar yükseldi: — Maamafih sizi hususl kâti- bem olarak istihdam edebilirim. Kadın topuzu bıraklı, döndü. — Yazıhanenin konuştular. geriye başında Güzel ve genç kız, sert ve delikanlı patronun husust dakti- losu oldu. Genç yaşında büyük bir mü- essesenin sahip ve müdürü olan delikanlı o kadar sert tabiatli ve o kadar kadın düşmanı idi ki.... Her erkek hayatında muhakkak | bir dişi parmağının az veya çok | müessir olduğunu, ve bu tesir derecesine göre her erkeğin da | muhakkak az veya çok bir Felâ- | kete uğradığını, bunun için ken- disinin kadınlarla alâkadar ola; mıyacağını dostlarına tekrar eder dururdu. Hattâ annesi tarafından doğurulacağına bir erkek tara- taidaü Şödeğuzlük lünydiri İğükü mesut bir adam olacağını da ilâ- ve ederdi. Kadın, yeni hayata atılmış, çok genç ve çok güzel bir kim- sesiz kızdı. x Rica ederim efendim bu ka- dar ağır — işliyen — parmaklarla hizmetinize devama imkân gö- remiyorum. Bir saatte yarım sayfa yazıyı — çıkaramıyorsunuz, — bu olmaz ki efendim!. — Daha seri yazmıya çalışa- cağım efendim. Birinci ay böyle geçti... * — Birinci satırın son harfleri düşecek gibi sıralanmışlar; üçün- cü satırda tam dört tane imlâ hatası var. Bütün hususl! muha- berelerimi — hatalarınızla — altüst ediyorsunuz; rica ederim bunu yeniden yazınız. Bu hâl devam ederse maalesef vazifenize niha- yet vermiye mecbur kalacağım. — Hata yapmamıya - çalışa- cağım efendim. İkinci ay da böyle geçti, e Genç daktilo aksi patronun | yet gösteriyorlar. Bir liz müteşebbisi İngil- terenin Lizkolnşayn şehrindeki geniş arazide lâle tarlaları vücude getirmiştir. Buraya şimdi ( İngiliz Holândası ) ismini vermişlerdir. Holânda lâlelerine karşı açılan bu rekabet hareketi sayesinde İngi- lizler de çiçek ticareti yapiyorlar. Yukardaki — resimde — İngiliz kızlarının lâle tarlalarında çiçek devşirdiğini görüyorsunuz. Bugün çiçek ticareti fertleri ve milletle- ri zengin eden mühim bir teşeb- büstür. Bu sahada çalışırsak biz de istifade edebiliriz. Yazanı H. Olmalı tekdirimsi sözlerine şuursuz ma- zeretler serdetmez, surat asmaz- di. Yalnız iri gözlerinin saf ba- kışlarını yazı masasının bir kö- şesine mıhlar, masum tavırlarla hatalarının tekerrür etmiyeceğini söylerdi. Bu tavırları, gözlerinin bu zamandaki manaları o kadar cana yakındı ki, aksi patron bile dehşetli kadın düşmanlIğına rağ- men ondan hoşlanır. gibi olu- )'Ofdlllı Üçünçü ay daha az hatalı geçti ve bu ay zarfında genç daktilo gittikçe işinde terakki ediyor, patron ise yavaş yavaş daha -tatlı bir dille kâtibesini idare ediyordu. Üçüncü ayın son günlerinde) patron kadın hakkın- daki kanaatlerinin sarsılmıya baş- ladığını — hisseder gibi — oldu. Demek ki dünyada kendi fikir- lerini doğru bulup kafalarının dikine gitmiyen kadmlar da var- Dördüncü ayın ilk günü patron çok itinalı bir tuvaletle yazıhane- ye geldi... Daktilosunun mutat selâmına nezaketle mukabele etti. Yazıhanesinin arkasına geçme- den yazı makinesinin başına di- kildi. Daktilosile — konuşmıya başladı : — Yazıda — gittikçe terakki ediyorsunuz, sizi tebrik ederim: — Teşekkür ederim efendim: — — Ağızdan da ayni süratle | yazabiliyor musunuz ?.... Genç kız her zamanki saflı- gile cevap verdi: — Tecrübe etmedim efendim. Maamafih yazabileceğimi zanne- diyorum. Patron gözlüklerini — düzeltti ve emretti : — ©O halde yazınız: *“Güzel daktilom! Genç kızın parmakları işledi: Çat çat çaçat çat. “Güzel olduğunuz kadar te- miz bir kalbe maliksiniz. Fe- na düşünceleri — olmıyan bir kadının ince parmaklarını ya- zi makinesinin tuşları üstünde hırpalamak — insafsızlıktır.... Sizi seviyorum.... Çat, çat çaçat çat çaçaçat çat. Genç daktilo — tebessilmsüz, teredeltsüz yazıyı bitirdi. (Dak- tiloların âdetidir, onlara bu şe- kilde bir yazı verilirse beyenik mekten doğan bir şımarıklıkla he men makinelerini bırakıp bir an için odadan savuşurlar. — Akılları sıra nazlanırlar.) Patron da masa- sının arkasına yerleşti. * Bu mektubun yazıldığı tarih- ten iki hafta sonra husus! daktile aksi patronun karısı oldu. * “Her gönülde bir arslan yaşa'ı derler!. Muhakkak ki her da bir gönül vardır. Yeter ki ona nüfuz etmeyi bilenler lunsun. * İzdivaç gerginliğe hiç llhı;: mülü olmıyan bir rabıtadır. yatı iyi tetkik eden bir daktilo zevce olabilir, fakat hayatı mamış zevce, daktilo dahi * Kadın uysal olmalıl.