v wuyim SON Haziran 6 —— ——— ——— Cenup Demzlerınde Bır Seqahat Macerası Altın Peşinde.. Uç Serseri.. Uç Milyoner IOnde Makar Arkada Saji, Ormanın İçinde Mecnunane Bir Buldu ise yalnız altınları ge- tirmesi lâzım değil midir? Fakat dikkat! Herif yine geliyor! Görünmemek için saklanma- ları lâzımdı, fakat buna vakit bulamadılar. Makar ağaçların ara- sından çıkmış, doğruca gemiye atlamıştı. Onları — gördü, | fakat ehemmiyet vermedi. Dirseği ile yol açarak aralarından geçti, baş ambara gitti, sepetini boşalttı. Kaptan — Hul ile arkdaşları hayret — ve dehşetten dona kal- dılar. Makar insan şeklini muhafaza etmekle berober insanlıktan çık- mıştı, daha ziyade kuduz bir hayvana benziyordu. Ağzı salya içindeydi, yüzü gözü saçları sa- kalları toprağa bulaşmıştı, - inti- zamsız bir surette nefes alıyordu. Arkadaşlarını gördü, — fakat olduklarıni tanıyamadı, hatta — buraya — niçin — gelmiş olduklarını — bile — düşünemedi. Sepetini boşaltmasını müteakıp aralarından sıyrılarak - sahile at- ladı ve o vakit te facianın başka bir sahnesi açılmış oldu. Saji aşağıda bekliyordu. Ma- karın ayağı yere bastığı dakika- da üzerine atıldı. Makar neye uğradığını anlıyamamıştı. Fakat sabit fikri mecrasını - değiştirdi. Bir saniye ile altını düşünmekten vaz geçerek başka bir moktaya saplandi! Kendisini tutmak - istiyorlardı. Bir saika süratile delikanlının ellerinden kurtuldu, ormana doğ- ru koşmıya başladı. Genç Diyak düşmanının bu hareketini beklemi- yordu. Gafil — davrandı, fakat sersemliği bir dakika bile sürme- den geçti, kaçan adamın peşine takıldı. Kaptan Hul bütün arzusuna rağmen hâdiseye müdahale ede- medi, çünki hâdise ©o kadar süratle cereyan etmişti, fakat kaçanla kovalıyanın arkalarından : — Yine yaya kaldık! diye teessürünü izhar etti. Rengi bozuk herif eğer dokunmasaydı, Ma- karı takip eder, definenin nere- de olduğunu öğrenirdik, dedi. Şimdi ne yapacağız? Tilman: — Merak Defineyi bulabiliriz. Beni takip ediniz. İşte Makarın ayak izleri meydan- dadır. Gide gele âdeta bir yol yapmış! Tilmanın hakkı vardı: Makar hep ayni istikamette kim - bilir kaç defa gidip gelmişti. Ayak izleri âdeta bir halinde ta uzaktan bile görünü- kim etmeyiniz, dedi. Üç arkadaş hiç zahmet çek- meden definenin bulunduğu yere vardılar. Orada gözlerine çarpan | ilk şey bir kutu altın oldu. Kw tunun kapağı açılmıştı ve muh- leviy.ı'.ı güneşin altında parıl rlıyordu. Defineyi asgari bir zaman geminin baş ambarına a karar vermiş olan adam n artık zaman mefhumuna t vermemiye başlamış olacak ki, mevdanda yoktu, yerli delikanlı da görünürlerde değildi. Anlaşılan ikisi de ormanda yek- diğerini — kovalamakla — meşgul- düler. Maamafih — kafile âzası rfında kendikendimize — da | yol | | Çünki Muharriri Stakpool -T)- Sürat Müsabakası Başlamıştı definenin başına geldikleri za- man ne (Makar )ı düşündüler, ne de yerli gencil Kaptan Hul manzara karşı- sında bir defa sevinçle haykırma- yı müteakip hemen kutunun başı- na diz çöktü, bir de gibi gülerek, söylenerek ellerini kutuya soktu, iki avuç altın çıkardı. sonra altınları tekrar kutuya boşalttı. yorgunluğumuzun diyip dur- İşta şimdi acısını çıkarıyoruz, yordu. Tilmana gelince onun sevinci başka şekilde tezahür etti: Islıkla bir dans havası söylüyor ve defi- nenin etrafında hora tepiyordu. “ÇANAKKALE Enver Paşa, Rus Ataşe- milterine Bir Türk - Rus İttifakı Teklif Etmişti (Baş tarafı 1 inci sayfada Kafkas hududu düşman taar- ruzuna açık kalacaktı. Bilhassa o zaman boğazlar İngiliz donan- masına karşı mukavemet edemi- yecek bir halde idi. Bu tehlikeyi hisseden Türk nazırları, muahedeyi geri almak, bu tehlikeli ziyetten hevesine düş! İlk tedbir ol- mak üzere Alman sefaretine, muahede var veya yok, Türki- yenin teslihatını ikmal edinciye kadar bitaraflığını muhafazaya çalışacağı bildirildi. “Wangenheim, vaziyeti derhal kavradı. Türkiye- nin muvakkat bir müddet bitaraf kalması Almanyanın lehinde idi. Harp birkaç hafta süreceğine göre - o vakit öyle zannediyor- lardı - Türkiye filt hale geçsin, geçmesin, Almanya için faydalı bir unsurdu. Bu takdirde sulh konferansında Türkiyenin meta- libi nazarı dikkate alınmıyacaktı. Alman sefiri, Türkiyeyi iyi bilmekle beraber bu — mütaleasında — aldanıyordu. İngiltere harbe girer girmez, Enver Paşa R ataşemiliteri Jeneral Leonte nüracaat rek bir Rus - k ittifakı dini teklif etti. Nazırının bu teklifi Fransızlar — tarafından edilecek miydi? — Bunun rinde mütalea yürütmeğe li- zum görmüyorum. Bu fırsat ge- çici bir şeydi. Nitekim, “Gocben,in İstanbula gelmesile Enverin hattı hareketi derhal değişti. Maamafih Enverin teklifi Ruslar tarafından İngiltere ve Fransaya bildirilmedi. İllâf devletleri - daha, el çalışmıya ler. ak- Rus ve kabul birliğile başlamamış- | lardı. Enverin tereddütlü vaziyeti, tin harbe girmesi, diğer | ne Gzasının da kanaatlerini O sırada Baron Fon Wangenheime kuvvet veren iki hâdise olmasaydı, belki de Tür- kiye kararmi değiştirecekti. Bu hâdiselerin birincisi, İngil- | terenin o sırada İngilterede inşa edilmekte olan iki Türk gemisine vazıyet etmesi idi. Bu iki gemi, kurtulmak | Türkleri — ve | ede- | Türk Harbiye | üze- | Türkler için pek kıymetli idi. Limnos, Midilli, İmroz adalarının Yunanistan — tarafından alındığı gündenberi Türkler Yunanistanla harbetmek istiyorlardı. Bu zıhlı- lar o maksatla sipariş edilmişti. Dava okadar halkın hissiyatını gicikliyordu. ki, — hükümet — zıh- hların bedelini veremeyince, halk bunu — iana suretile temin etmişti.. Bu sebeple, hükümet kadar halk ta bu gemilerin şasını alâka ile takip ediyordu. Bu gemilerden biri 1914 tem- muzunda teslim edilecekti. Müret- tebatı bile İngiltereye gönderi- mişti. İşte bu sırada İngiltere mukaveleyi bozmayı teklif etti. Bu teklifin ehemmiyeti, Türklerin Almanlarla ittifak muahedesini im- zaladıkları — öğrenildikten sonra anlaşıldı. Fakat bu iki geminin zaptı, Baron Fon Wangenheimın Türkleri — harbe sürüklemesine çok yardım - etti. hâdise, Göben ve Bres- gemilerinin İstanbula gelme- sidir. in- İkinci lâv Bu iki geminin İstanbula gel- mesi mühim bir hâdise idi. Amiral Tirpiçten İstanbula gitmeleri için emir aldıkları zaman Göbenle Breslâv Afrikadan asker getiren Fransız gemilerini takip ediyor- bu emri alın- döndü. — Türkiye bitaraflığında —israr ettiği gemilere şi beklemeleri ve İngilterenin harbe girmesi hase- bile Pola lim iltica ederek emre muntazır olmaları bildirildi. Fakat Ayvusturya da İngiltere ile harbe girmek istemediğini söyliye- rek gemileri kabul etmeyince,amiral Suşon'a aya için dilik ıma başının — çaresine m bildirildi için iki yol vard geçerek İstanbula g yahut Bahrımuhite Boğazlara kabul edileceği muhakkak olma- makla beraber, bu yolu tercih etti. İki gün kadar Akdeniz va Adalardenizinde — Türklerin bi- taraflığı terketmelerini bekleye- Amiral Suşon 'a boğazları ek, açılmak. amial Suşon bak- | bir i —H — G e  YE Bu Sütunda Hergün Nakili; Hüseyin Zeki Gençleşen Kadın “Nadir, | nesini hiç gör Hanım Konyadan annesinin saçları: kolte elbiseler ökçeli iskarpin yor. Nadir kayinv Fııııımır kızından dıh:ı kadın oluyor. karısı Ma an- Halide Macide, kestiriyor, de. emiştir. liyor liriyor ızun k çorap — veri- idesini bu halde Halide el, daha — cazip Nadir bu nok- n kendinde bir takım değişik- kler duymaktadır.., Macide, son günlerde otomobil idare etmiye büyük bir heves gösteriyordu. Kocası küçük bir spor — otomobili almıştı. Artık Macide, hergün otomobil idare ediyordu. Evde, daima Nadirle Halide Hanım yalnız kalıyorlar ve bu yalnızlıktan her ikisi de memnun gibi duruyorlardı. Nadir karısına bilmiyerek nekadar lâ- kayt davranıyordu? Halbuki en küçük bir lâkaydi, en hissiz bir kadının gözünden kaçar mı? Ma- cide de işte bundan dolayı ko- casında bir tahavvül görüyor, lâkin bütün inceliğine rağmen sebebini bir türlü anlıyamıyordu. Nadir bunun farkındaydı. . OÖgün yine yalnızdılar. Uzun uzun konuşmuşlardı. Şimdi Her ikisi de susuyorlar, derin bir azabın yükü altında ezilmiş gibi duruyorlardı. Birden Halide H. damadına iyoR Hanım 1 | sordu: — Macideyi çok seviyor mu- sunuz ? — Onu hiç sevmemiş oldu- ğumu şimdi anlıyorum. Halide Hanım, bu cevabı işit- memiş gibi yine sustu. Asikürasyoninin . Bir Teberruu Asikürasyo- ni Cenerali Si- gorta - şirketi, tesisinin — yü- züncü — devri senevisi ve S© rmayesinin takriben 170 milyon Türk lirasına — bâliğ olması - vesile- sile, dün, İs- tanbul şubesi müdir_î M: Şirketin Meclisi İdare Dandirya ve- “Reisi ML Morpürge daatile Halk Evinin içtimat kıs- mına 500 lira teberru etmiş ve Ziraat Bankası üzerine yazılmış olan çek Belediye reis muavini Hâmit Beye tevdi olunmuştur. Asikürasyoni Cenerali şirketi- nin bu cemilekârlığını haber ve- rirken Türkiyede çalışan diğer müessesatın da bu nevi mes'ut vesilelerle ayni isre iktıfa etme- lerini görmek istemek, fazla ağır i lmamak gerekti rek tehlikeli günler geçirdi. hayet 10 ağustosta Enverin bir emrile boğazlardan — geçmesine müsaade edildi. Gemilerin İstanbula salimen gelmeleri Enveri ve harp taraf- tarlarını Almanya — ile yapı- lan — muahedeye — riayet — edil- mesi — lüzumunda israra — sev- ketti. Fakat kabinenin ekseriyeti | Âdeta | dar bitaraflığa devam Fakat içinde bir fenalık vardı. başı dönüyordu, kalbi, göğsünü delecekmiş gibi çarpi- yordü. Birden haykırdı: — Ne fena, ne fena!... Sonra kendini kaybetti. Halr- | nin üzerine boyluboyunca düştü. Nadir bir hamlede — belinden kavradı, kaldırdı, divanın üzerine yatırdı. Kolonyalarla, soğuk su« larla genç kadını — ayıltmıya çalıştı. Ertesi sabah, Nadir, örkenden garaja girdi. Elinde bir İngiliz anahtarı vardı. Biraz sonra yine geldiği gibi usul usul çıktı gitti. İki saat sonra,Macide otomo- bile binerken kocasına seslendi: — Nadir! Gel bir şey söyli« yeceğim — Nadir, perişan bir çehre ile karısının yanına gitti: — Belki sırası değil, Nadir, dedi. Amma bugün bana daha ziyade dokunduğu için soruyo- rum: Nen var? Artık beni sev- miyor musun yoksa ? Nadir cevap veremedi. Oka- fena bir halde idi. Macide Hızla — otomobili dar sinirlenmişti. sürdü. Ertesi günkü gazeteler şu fe- € haberi verdiler: * Müecssesesi Müdürü Na- dir Beyin zevcesi Macide (Hanı- mın idare ettiği otomobilin arka tekerleği — kırılarakMahmut Bey çiftliğinin altındaki derin uçuruma yuvarlanmış ve parça parça ol muştur. Kazanın hakikt sebebi hakkında mütemmim — malümat bekleniyor.,, —SON Bilmecemizin Halli (Baş tarafı “Afacan — sayfamızda ) yazıhanesinde Hayim Levi; bul 1 inet mektepl-5 te Müeddep; Galata- saray talebesinden No, 1148 Osman Naci; Bursa Erkek Lisesi Guınat sınıftan 734 Orhan Ali, Edirne Os- manlı Bankasında Mestan kerimesi Muzaffer, Lüleburğazda Istanbul pe- rukârı Hakkı Bey, Urunköprü bakkal Aliş Ali, Edirne tütün inhisarı muha- kemat M. M. Halil Ef/ oğlu Mahir, Ankara Divanmı Muhasebat murakıbıi M. Ihsan Beyin oğlu A. Orhan Fatih, Altay mahallesi 72 numarada Salk- haddin, Üsküdarda muallim Haşim Can B. kızı|Güzin, Kumkapıda gümrük müdürlüğü memuru Rifat oğlu Nihat Istanbul - erkek Tisesl 1- 1 den 658 Ertuğrul, Nişantaş Muradiye linel karakol No, 3Üda Ayten Ömer, Ber yoğlu 35inci ilkmektep 186 Sedatı Ahçı mektebi sınıf 1 No. 48 Melâbat Hanım ve Beyler. İHTAR — İstanbul okuyucur larımız — hediyelerini — pazartesi; perşembe günleri İdarehanemiz” den alabilirler. Taşra okuyucula- rımıza hediyeleri posta ila gön” derilir. ———i hâlâ' bu fikre muhalifti. Hattâ harbe — taraftar — olanlar — bile edilinciye kâ” Boğazlar takviye ikrini mü” dafaa ediyorlardı. Bu sebeple Türkiyenin sulhperver niyetleridef bahsetmekte devam edildi ve bi suretle itilâf devletlerinin g&ddd örtmek siyaseti takip olundu. ( Arkası var)