5 Haziran 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

5 Haziran 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DA Sultan Muradın Çılgınlıkları! Artık Onun Deliliği Sârkl;rrıaîmyacak WBir Hale Gelmişti. Selâmlıkta Kalapalığı Görünce Kaçmak İstedi Müuharriri X l Her Hakkı Mahfuzdur —i Veliaht Abdülhamit Efendi, mutadı veçhile erkenden kalkmış, Dolmabahçe — sarayının denize nazir — penceresinde — oturuyor, sabah kahvesini içiyordu. Serayın hünkâr dairesinde, bi 'e çığlık koptu. — Birinci » aki pencerenin camı, büyük bir şan- giırti ile parçalandı. Pencereden, sırmalara ve nişanlara mustağr-k bir adam, rıhtıma atladı. Başı açık, saçları dağınık bir halde, koştu. Şehzadegân dairesi ya- nındaki demir parmaklıklara tır- mandı, öbür tarafa aştı. Harem Ağaları — koğuşunun — önündeki kayık havuzuna yaklaştı. Kendini havuza atacaktı. Fakat, bu gü- rültüyü duyan ve o tarafa koşan iki hademe, hemen bu adamı sımsıkı yakaladı. Havuz başından geri aldı. Şimdi, bu üç adamın arasın- da, şiddetli, bir mücadele baş- lamıştı. Bu mücadele esnasında, © muhteşem adlı adamın göğ- sündeki nişanlar, kopuyor, yer- lere düşüyor; omuzundaki sırmalı apoletleri yerlerinden fırlıyarak göğsüne doğru sarkıyordu... Bu adam, bir aralık şiddetle silkin- di, hademelerin elinden kurtul- du. Tekrar Hünkâr dairesine dön- mek için demir parmaklığa doğru koştu. Hademeler yetiştiler. Kol- larına girdiler. Demir parmak- lığın kapısı kilitli. olduğu için, arka kapıdan götürmek istediler, Fakat o, sımsıkı parmaklıklara yapışınış, inliyor, anlaşılmaz fer- yatlarla manasız- sözler söylüyor, parmaklıkları bırakmak - istemi- yordu. Hademenin biri sabrede- medi. Evvelâ onu omuzlarından tutup şiddetle Ssarstıktan sonra, ellerini kurtarmak için parmakla- rıtin. Östüne vurmıya başladı. O zaman yukarıdaki pencere- den gür ve kalın bir ses: — Alçak herif.. Ona karşı el kaldırmıya nasıl cesaret yorsun. Senin ellerini kırarım. edi- Diye bağırdı. Hademe başını kaldırdı, baktı. Pencerede sarkan Veliaht Abdillhamit Efendinin sapsarı kesilen çehresile karşılaştı. Gürültü, ber taraftan duyul- muştu. Harem ağaları koşuşuyor, mücadele edenlerin etrafını alıyor, pencerelerde, sürülen kafeslerin arası, kadın başlarile doluyordu. İhtiyar, zayıf bir harem ağası, koşa koşa geldi. Daha hâlâ par- maklığı sımsıkı tutan adamın et- rafını kuşatanları, aralıyarak ileri atıldı. — Artık bitap bir hale gelen o adamın ellerine - sarıldı. yalvarmiya başladı. — Gel şevketlim.. gel asla- mım... Hadi, — daireil humayuna gidelim de istirahat buyur. Akşam- danberi helâk oldun. Artık yeter, gevketlim,.. Bu ihtiyar harem ağasının şevketlim diye hitap ettiği adam (Beşinci Sultan Murat) tı. Damat Mahmut Paşa Sultan Azizi mecnun diye tah- tından indirenler, akıllı diye bu adamı tahta çıkarmışlardı. Hal- buki bu adam, daha tahta çık- tığının ertesi günü, en bariz cin- net alâmetleri göstermiye — va kendisine bağlanan ümitleri, birer birer kesretmiye başlamıştı. | — Sultan Azizi hal'ederek bımu V tahta çıkaranlar, evvelâ bu hal'i saklamak istediler. Bir taraftan en muktedir doktorları getirerek mecnun padişahiı tedavi ettirir- lerken, diğer taraftan da halka : | — Hünkâr çıban çıkarıyor. Bu çıbanlar dolayısile ata ve ara baya binemiyor. Onun için bir müddet istirahat etmesi lâzım geliyor. Diyorlardı. Fakat halk ara- sında dedikodu büyüyor, bilhas- sa cuma selâmlıklarının yapılma- ması, efkârı umumiye Özerinde şüpheli tesirler husule getiriyor- Sadrazam Sait Paşanın hamisi/ du. Artık mahalle kahvelerinde bile şu sözler söyleniyordu: — Hünkâr çıban çıkarmakla, sadrazamın naibi saltanat olması, lâzımgelir mi?... Bu gözler, gittikçe büyüyor, her tarafta, fena tefsirlere mey- dan veriyor, vükelâya karşı her- kesin emniyet ve itimadını sek- bediyordu,. Halkı biraz tatmin etmek ve korkulan bir aksülamelin önüne geçmek için Sultan Muradı ara- sıra — selâmlığa — çıkarmak ve halka göstermek lâzımgeliyordu. Halbuki Sultan Murat, her çıkışında cinnet nöbetlerine tutu- lüyor, vükelânın halktan sakla- mak istediği sırrı bizzat izhar ediyordu. Bir cuma selâmlığı Beşiktaş camisine yapılmıştı. O gün pa- dişahı süt gibi beyaz bir ata bindirmişler, — ( Tebdil — eskisi ) atın — başından — çekiyor, — iki hademe de padişahın yanlarında gidiyordu. Saray kapısından çı- kıp ta birdenbire kalabalığı gö- ren padişah, derhal atın üstüne kapandı. Kollarını atın boynuna doladı... Bir cuma günü de ara- badan atlamak ve kaçmak istedi. Artık bütün bunlar, tevil götür- miyen şeylerdi, | Arkası var Yeni Na;riyal Olimpiyadın Fevkalâde Nüshası Olimpiyat Spor Mecmuasının bugün çıkan 32 sayfalık nüshai fevkalâdesi, fevkalâde mündericat ve elliye yakın nefis kılişelerle çıktı. Bugünkü Olimpiyattan do- layı mecmuanın güzide tahrir heyetini tebrik eder ve sporcu- lara tavsiye ederiz. Dante Algi;eri Cemiye- tinin Reisi Anlatıyor Evvelki gün Sofyadan şehri- mize 38 İtalyan seyyahı gelmiştir. Dante Algiyeri Cemiyetinin azası olan bu seyyahların ekserisi İtal- yanın yüksek muallim, doktor ve avukatlarından mü- rekkeptir. İtalyan seyyahları Taksimde Cümhuriyet âbidesine bir çe- lenk koymuşlardır. Bundan sonra Tepebaşında —Kaza d'italya'da şereflerine verilen resmi kabulde hazır bulunmuşlardır. Cemiyet Reisi Meb'us M. Mezzi, Türkiye- ye gelmekle bahtiyar olduğunu söylemiş ve Türk - İtalyan dost- luğundan bahsetmiştir. Akşam üzeri bir nutuk söyli- yen M. Mezzi nutkunu şu cümle ile bitirmiştir: — Bilginin kuvvelile — istik- lâlini tekrar iktisap eden ve şim- di büyük kahramanlıkla cihan buhranına mukavemet eden bü- yük bir milletin arasında bulun- makla çok bahtiyarım!, memur, Meb'us M. Mezzi Seyyahlar şehrimizde on gün kalacaklardır. Gelecek hafta Bur- saya gidecekler ve orada bir iki gün kalacaklardır. İş Kanununun Son Hazırlıkları Yapılırken.. Eskiden Kalma,Tî&ühe Mahsulü Eser:- lerden De İstifadeyi Unutmamalıyız - Yazanı Ahmet Bir kısım ocakların umumi görünüşü Zonguldak muhabirimiz Ahmot Bey İş Kanununun son bhazırlıkları ya- pıldığı şu sırada, istifade edilebilir ümidile havzaya ait eski ve fay- İ kım aaları toplamıştır. çok ihtiyaçlarının birçok vvel düşünülmüş olduğunu bu vesikalar, şayanı dik- katlir. Bu noktadan dercini müna- ip bulduk: Zonguldak (Hususi) — Altmış beş sene evvel Zonguldak ma- denlerinde işliyen amelenin, ma- denlerin “mecburi hizmet,, e tâ- bi olduklarını birkaç — misalle izah etmiştimn. Bu mecburiyetin nekadar sıkı ve şedit bir şekilde tatbik edildiğini aşağıda ibretle okuyacağınız. madde çok canlı ve mânidar bir misaldir ki bence Dilâver Paşa nizamnamesinin en sakat tarafı da burasıdır. Madde şudur: “— Ameleden birisi mahza kariyesine savuşmak efkâr ve desisesile izharı hastalık yolunda bulunduğu halde hastagânın te- davisi için sayei — devava- yek Hazreti Padişahide — ma- deni mezkürda bir tabip bu- lunduğundan — vizita — ettirildikte hastalığı — karini sıhhat — olup ta cüzü başı ağrısa — tabibi mumaileyh — marifetile — tedavi olunması — ve — ziyadece — has- ta bulunduğu halde sahibi ocak tarafından köy için mekkâre hayvanı tedarik olunarak yanına adamı mahsus terfikan hanesine gönderilmesi ve amelei merkume- nin hastalığı hiyle ve sania idüğü tahakkuk ederse ikmali müddeti- ne değin yine işine reddolunma- sı nizamattan bulunduğu misillü ve şayet hotbehot firara cüret ederse iadesile ibretenlissairin iki kat müddetle istihdam oluna- caktır., Madde, amele aleyhine çok ağır bir hükmü ihtiva ediyor. Görülüyor ki, nizamnamesinin he- men bütün maddelerinde, o Za- manın zihniyet ve görüşleri ara- sında amele lehine bariz bir temayül gösteren Dilâver Paşa hastalık bahsında çok mühmil davranmıştır. Bir kere, ufak tefek hastalıklar için ameleye müracaat ve şikâyet cüreti vermiyen çek ağır bir hüküm koyduğu gibi ağır hastalar için de — ma- denciye — ancak, hastayı — bir hayvana — yükliyerek defi belâ kablinden köyüne göndermek gibi hafif bir vazife — vermiştir. ki © zamaniın İş şersitine ve düşü- nüsüne göre nekadar hüsnü ni- yetle yapılmış olursa olsun, çok sıkat bir görüş mahsulü oldu- ğunda şüphe yoktur. Dilâver Paşa, nizamnamesine ilâve ettiği bir ihtiyat maddesile grevlerin, mevzii tatili iştigallerin de önüne geçmeği düşünmüştür. Onun için bakınız ne diyor: “— Ameleden birisi diğer birini tahrik ve iğva ile işinden istinkâf ve firarına sebep oldu- gu tahakkuk - edildiği halde mü- cazat olmak üzere firari merkum yerine muharriki merkum iki kat müddetle istihdam olunacaktır., Bundan sonra vaktin bazı xü- refasına »nizamnameye “Katırcı nizamnamesi,, dedirten uzun bir “Kiraciyan,, faslı geliyor. Ocak- tan hayvanlarla kömür nakledea bu sınıf maden amelesine verilen ehemmiyetin derecesini anlamak için aşağıya geçirdiğim maddeyi okumak kâfidir: “— Kiracıyan postalarının va- növbetlerinde — günü — gü- gelip umuru nakliyata bir an sekte götürülmiyecek surette sevki umur — mütena olduğundan ve halbuki, bunların vaktü zamanile ademi sevki müdir kaza ve muhtaranın gayret ve dira' yet veyahut ademi dikkat ve müse mahalarından neşet edeceği dahi Aşikâr bulunmağla vaktile gönde- rilmeyip te teahhur ve tenzilâta sebep olan veyahut kiracı ve ameleyi cenahı tesahubuna alıp ta maden hizmetine göndermiyen müdür ve muhtaran mes'ul tutu- lacağı gibi işbu memurin taraf- larından irsal olunup ta gel- memiş olan veya gelip ikmali müddet etmeksizin firar eden ki- racı, hidematı miriyeden istinkâf edenler hakkında terettüp eden cezaya mazhar olacaklardır.,, Altıncı fasıl kömür tesellü- münde vukuu melhuz yolsuzluk- lara karşı, konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. ki, — başlıca maddelerinin isimleri şunlardır : “Yazıcı ve kantarcının vukuu hilesi, edna kömür alınması, kö- mürün — vezni hakikisine sahte fazla zammı ilâ...,, Karie bir fikir verebilmek için bu maddelerin en dikkate şayan olanlarından ikisini buraya nakle- diyorum : “— Yazıcı ve kantarcı vezne- decekleri kömürü bilâgaraz velâ- fesat vezin ve tahrir edip bu hususta hile ve hüd'a tarikine sülük edip te bir uygunsuzluğu tabakkuk eylediği halde ceza ka- nunnameci hümayunu — ahkâmına tevfikan müstahakkı mücazat olâ cakları misillü başlarında buluna! memur dahi işbu cezadan bisse* yap ve mes'ul tutulacaktır. * — Kömürün hini tenzilinde tozsuz ve topraksız ve kesme Ve taşsız olmak üzere cevizden V© nihayet fındıktan ufak almmıya” rak şayanı kabul kömür muba* yaa olunması başında bulunan Mmemür ve yazıcı ve kantarcını yazifei zimmetleri olup dikkatsif” likten veyahut sahibi kömürüne tesahüip veyahut saireden dolayi ihanet tarikine gidenler tahak- kuk eylediği halde kabulü gayri şayan olarak almış olduklıı_'l kö- mürün iki kat esmanı keudiıfh; den — tazmin ile mücazat Gll"d tazmin olunan meblâğ mâde' mezküra varidat kaydolunacaktır kte nüne

Bu sayıdan diğer sayfalar: