6 Sayfa SON POSTA aai Beşerın En Çok İnandığı Şey Dün yada İflâs Eden Müesseseler Dünyada mevcut büyük dev- | son seneler zarfında letlerde iflâs eden müesseselere Bit şaya- | nı dikkat bir istatistik — cetveli vücude getirilmiştir. Bu cetvele nazaran iflâs bususunda en baş- ta Amerika gelmektedir. — Yüz milyondan fazla nüfusa Amerika yirmi malik olan hükümetlerinde 925 senesinde mahkemeler 1575 iflâs bhükmü vermiş'er, bu rakam gittikçe büyümüş, 927 de 1689 adedine, 929 da 1642 adedine baliğ ol- muştuz. Geçen 931 senesinde ise Amerikada 2198 mücssese iflâs | etmiştir. İflâs bususunda Amerikadan sonra Almanya gelmektedir. A- manyada 925 senesinde 948 mü- essese, 927 de 475 müessese if- lâs etmiş, müteakıp seneler iflâsların adedi ziyadeleşerek 930 da 945 ve 931 senesinde de 1123 müessese piyasadan kalkmıştır. İfâs hâdiseleri İtalyada da | mühim bir yekün tulmaktadır. 925 senesinde İtalyada 661 mü- essese iflâs etmiş, 927 de bu miktar 895 adedine baliğ olmuş ve gittikçe artarak 020 — senesin- de 1,010 müessese iflâs etmişlir. 931 senesinde ise bütün İtalyada 1434 müessese ebediye kapan- mıştır. Fransaya gelince; iflâs hâdi- sgeleri orada da seneler geçtikçe tezayüt etmiştir. 9!5 senesinde 659 müessese, 927 de 689 mü- essese iflâs etmiş ve geçen 931 senesinde ise 906 müessese pi- asadan çekilmek mecburiyetinde imıştır. İngilterede iflâslar. diğerlerine mazaran daha azdır. 925 sene- sinde İngilterede 413 müessese iflâs etmiştir. Fakat bu rakam gittikçe azalmış ve her sene bi- raz eksilmek suretile 031 sene- sinde 389 müessese kapanmıştır. İşsizlerin Adedi Avrupanın en mühim -devlet- lerindeki işsizlerin mikdarına ait tanzim olunan bir cedveli bur. hulâsa — ediyoruz. Bu göre buğgün işsizler en kesif bulunduğu cedvele adedinin memleket Almanyada elyevm İngilteredeki nıxknvxel işsizlerin miktarı 2,809,000 gösterilmekledir. Üçüncü dere- cede gelen — İtalyada — bugün 1,148,000 amele boş ve işsiz gezm Va Fransaya gelince; ise adedile bu memle- kette işsizlerin adedi, diğerlerine pazaran şayanı hayret derecede azdır. Elimizdeki cedvele göre bugün Fransadaki işsizlerin mik- tarı ancak 293,198 kişidir. Kaç Kişi Ölüyor ? Yapılan — bir. cetvele Fransada bir sene zarfında amüm nüfusun binde on. İeşi mühtelif hastalıklardan ölüp git- mektedir. — Halbuki — İngiltsrede senelik ölüm nisbeti daha szdır. Bu şimal memleketind nlerin miktarı bin nüfusta dokuz kişidir. Bir Deniz Faciası An'alya (Hususi) — Rüsumat muhafaza memurlarınc Selim Efendinin oğlu on sekiz yaşla- rında Selim Efendi 'denizde yıs kavırken yüzmek - bilmediği çin boğulmuş, cesedi uzun taharri- yattan sonra bulunarak - çıkarıl- burştır. göre müttehit | Yalan, Hepimizin Bilerek İnandığ ımiz Şeydır Ki, Asıl Tuhafı Da Buradadır 5 . Dir İstanbul sokaklarında hâlâ gürülen kuş niyetçileri İnsanların falcılık yapması ya- sak olduktan sonra gaipten ha- ber vermek hassası, — anlaşılan kuşlara geçti, hemen her sokağın başında bir kafes: — Tali, niyet... Niyetinize ba- kıyor, taliinize bakıyor. Kafes sahipleri, âdeta psiko- loğ kesilmişler. Yüzü boyalı geç- kince bir kız geçerken, derhal atılıyorlar : — Kısmet açıklığı için, gönül derdi çekenler için... Bir mektepli grupunun 'önün- de şöyle dile geliyorlar: — İmtihanda kazanacak m- yım ? diye düşünme.. Yüz para verip bir kâğıt çek.. Olmuşu, olacağı, geçmişi, geleceği, hep- sini yazıyor. Yaşlı hanımlara, cami dönüşü rastlayınca : — Dünya ve ahiret, her ne muradın varsa, şu küçük kuşun ağzından dinle |.. İhtiyar bir hanım, önüm sıra giderken falcı kuşları görünce, yolunu şaşırmış gibi geriye dön- dü, Hissettirmeden yavaşca ken- disini takip ettim. Kafeş sahibi müşterisini güler yüzle karşı- lamıştı: — Görünmez oldun — büyük hanım.... Maazallah, hastalık sağ- hk bizim için.. Bayağı merak etmiştim. Büyük hanımın neşesi yerinde değildi. Kafesin önüne bir yüzlük fırlattız — Hadi hadi... söyledikleri yalan çıktı. Hasta için çektirmiştim. Biliyorsun ya.. — Allah şifa versin, bilmez miyim?. — Kızcağız can alıp can ve- riyor. Doktorlar, akşama sabaha diyorlar, — Vah doğrusu... Falcı kuşlar bir an evvel hakedecekleri darı tanesine ka- vuşmak için kafeste sabırsızlana- rak cik cik ötüşüyorlardı. Kuşlardan €en açıkgözünün önüne mavili kırmızılı bir yığın kâğıt uzatıldı. Minimini gagasile, kuşcağız, bu kâğıtlardan bir ta- nesini çekip ötekilerden ayırdı. Büyük hanım, içinde korkunç bir haber saklıyan bir telgraf dedi, bütün vah vah.. Acıdım D almış gibi, kâğıdı bir türlü aça- | mıyordu. Kuş sahibine sordu : — Yeni yazı mı, eski yazı mı? — Yeki gümü Bu cevabı. alınca, yanında duran bir çocuğa seslendi; — Kut oğlüm.. Yeni icet Türkçeyi pek sökemiyorum. Sen şa kâğıdı kâmilce oku da bana | anlatıver l Çocuk, ağır ağır fal kâğıdın. okuyor: “Dünyaya vakitsiz. küsmüş, bir gençsin. Fakat Allahtan ümi- dini kesme, — Sevdiğine yakında kavuşacaksın. Üçü erkek dördü kır, yedi çocuğun olacak. Düşmanla- rın çoktur amma, sana - fenalık- ları dokunamıyacak. Ömrün var- sa (?) yüz sene yaşarsın..., Hele bu son cümleyi dinler- ken kendimi tutamayıp gülmiye başladım. Fakat kadıncağız, gül- medi, hatta falın söylediklerinden hoşlan t1, âdeta bir haller oldu . Birden elli sene genç- ibi kırılıp dökülmiye bile Neden sonra - kendini — A... dedi, hiç te halimo gö- re çıkmadı! büu yaştan sonra evlenip barklanmak - benim ne- yime? Söylene söylene uzaklştı. Biraz sonra kafesin önüne bir hoca yanaştı. Fakat kelli felli hocalardan değil, kılık kıyafet düşkünü birşeydi. Ayakta gari- bane boynunu büküp falının çe- kilmesini bekledi. Hocanın kısmetine ne çıktığı- nt göremedim. Fakat yüzü gül- düğüne göre falından memnundu. Kuşlar, hiç boş durmuyor. meraklıların biri gidip biri geliyor. Örgülü, saçlı, ağızları karamelâlı civar mahallelerin nekadar kızı varsa burada... Birisi fal çektir- di mi, okumak için hepsi başma toplanıyorlar. Arada bir, manalı manalı gülüşmeler.. Kulak kulağa fısıltılar... — A.. Kadeşim... tıpkı tıpkısına çıktı... — Doğru, söyle... tun sen?.. — Ona işte... söylüyorsun?.. — Kah kah kah kah.. Valla- hi tuhaf... Dört kaşlı civan da ne Seninki Kime tut- Bilmiyor gibi ,demek?.. Bu fal kâğıtları içinde, kızla- rı alâkadar eden şeyler de ola- cak ki, fiskosların bir türlü arkası gelmiyor. Muhakkak olan birşey varsa fal çektirenlerin içinde, bazı Allahlık biçareler müstesna, kimsenin fala inandığı yok. Kuş falcısının anlattığına ba- kıhrsa, bu kâğıtları kuşlara çek- tirmek, faldan sayılmazmış. Di- yor ki : — Efendim.. Fal başka, bu başka.. Hayvan kısmı, falcılıktan ne anlamış ki?. Önüne kâğıdı uzalırsın, uzaktan yemi gösterir- sin, gögasile yapışıp çeker. Am- ma bunları işe alıştırması epeyce zahmetlidir. Günlerce uğraştırır bizi... Bir kere de alıştı mı, ar- tık korkma... Sordum: — Günda kaç kuruş (kazanı- | yorsun? — Bunun kazanmasından ne olur ki?.. Kuşların gidası çıksın, yetişir. Doğrusunu isterseniz, bu tevazuu pek yerinde bulmadım.. Yarım saat içinde yirmiden fazla çocuk niyet kâğıdı çektirdiğine | göre, şıpin işi yüz paradan yirmi beş kuruş kuvırmıştı. kadar, bunun Üüç mislini daha yapsa, oturduğu yerde bir lira para kazanmış olacak.. Bu zamanda hani fena ticaret te değil. Asıl, tatlı tarafı, serma- yesiz olması.. Zahireciler içinden okkasını beş kuruşa kuşyemi al.. | Yenicamideki kuşçulardan tanesi bir, iki Hradan üç dört kuş pey- da et. Kafesi sırtma vurup çarşı pazar dolaş.. Artık kısmete ne çıkarsa?.. Bir aralık kuşçuya sordum: — Kazanç en ziyade semtlerde oluyor? Pek kurnaz bir tavırla, “ Ağ- zımdan lâf almak - istıyorsun am- ma, yağma yok... , der gibi sı- rıttı. Sonra, işi kısa kesip savuş- mak için: — Eh.. dedi, Yenicami tara- fında bazı enma güvleri zararsız iş oluyor. Anadoludan gelen, malüm ya, bir kere oraya düşer! Köylüler filân, ara sıra, niyet çektirirler. Bizim gibi adamlar Akşama | hangi | Kari Mektupları Bahşiş Usulünü |(Kaldırmalı Hergün bütçemizden bir kıt , Mini yalayıp yutan - sakim bir | itiyattan bahsetmek istiyorumli bahşiş usulü!.. Bu fena âdetle, buhranlı v? parasız zamanımızda mücadelt edemezsek bu dertten hiçbir 24 man kurtulamayız demektir. şiş parası ber ay muazzam bil yekün tutmaktadır. Meselâ l0 kantada günde iki defa yemelk yediğimiz zaman yüzde on ga son hakkı verdiğimiz halde ay” rıca öon kuürüş ta bahşiş bırakt yoruz. Bir yerde traş olduğumu! zaman mutlaka kalfaya çırağt bahşiş — veriyoruz. Birahanedt pastahanede her yerde bahşif vermiye âdeta mecbur tutulu* yoruz. Ne ise, şimdi yaz geldi gar” drop parasından kurtulduk, Hele | hamama gittiğimiz zaman şu ve* ğ; bu nam altında — elli kuruf hşiş vermeğe mecbur tutulur yoruz. Gece saat 12 de apartı" manımıza dönecek o'sak, her ay kapıcıya muayyen bir para ver” mekli; rağmen bize kapıiyi açtığı — için eline beş on kuru$ sıkıştırıyoruz. Bu bahşiş usulü bizi için için kemiren bir derttir. Bununla kat'i surette mücadele etmeliyiz. Eğer sade halkımızın ferdi — teşebbüs ve mücadelesi kâfi gelmezse, — belediye bizzat bu işle mücadele etmelidir. Şefik Cevaplarımız N. R. Hanıma: Mıntakanızdaki belediye dâ- iresine müracaat ederek şıkâyol“ | bulunursunuz. Anlattığınız vaziyet sade sizin şahsi sıhhat ve rahar tınızı değil, bütün bir. mahalleyi rahatsız etmektedir. Belediye ber halde alâkadar olacaktır. * Dördüncü işletme 1 inci sınıf memurlarından Halit Beye: İfadenize nazaran bahsettiği” niz meselede hakkımız olduğU anlaşılıyor. Ancak bu kabil şahsi iddiaların neşrini matbuat kanu” nu — menetmiştir. Bu itibarlâ iddianız, mahkeme kararile sabit olursa, ©o vakit — neşredebilirir. Müddeiumumiliğe ve — alâkadaf müfettişliğe, batta Meclis Riya&' setine bir istida ile müracaâ' ediniz. | lli için bu ölümlü dünyada ne olâ* cak beyim ?.. Üç kuruş kazan” din m, bey de sen, paşa da. O sırada bir çocuk koşa ko* şa geldi: — Falcı.. ize i Seni çağırıyorlar. — Nereden çağınyorlar? | — Nah. Şu karşıki evdene i Kuşlarını alsın da gelsin, dediler" | Garip bir çekingenlikle etrâ” | fına baktıktan sonra cevap veri | — Eve gelirim amma, bir | on kuruşa.. Sonradan tatsız mıyalım. Çocuk gitti, geldi: — On kuruş olsun.. Zarari | yok diyorlar. Kafesi sırtlayıp giderken: — Ne yaparsım, dedi, bafi kibar müşteriler, dışarda fal bak: tırmağı ayıp sayıyorlar... Bötün ev halkının irili ufaklı kafesin etrafına sıralanıp gülüşe oynaşa fal çektirmeleri, ghn“'” önüne geldi. Kendi kendime: kak — Şu dünyada, muhâkçok hepimizin ©en m dö inandığımız şey yalanl... He iğımız şey yala il inanıyoruz... Asıl tuhafı burada. x4 ynl:ırı-ı, yalan ulduguııu | | | İ ki, dedim, |