Paşa Süklüm Püklüm Huzura SON POSTA Girdi, Abdülhamit Mührü F mayunu — Paşaya İade Etti Muharriri X4 Her Hakkı Mahfuzdur b gö i — Ne gibi?... — Eğer, kanunen müstelzimi ceza bir kabahatleri yoksa, af buyurulmasını ve mevkufiyetine de nihayet verilmesini rica ede- ceğim. Abdülhamit, başını manidar bir tarzda saklıyarak güldü. — Müsterih olunuz.. Şu da- kikada Sait Paşa konağında, is- tirahat ediyor. Diye cevap verdi. Aradan altı saat geçmişti. Alaturka saat, bire geliyordu. Ortalık — tamamen — kararmıştı. Sait Paşa konağınım kapısı önün- de bir mabeyn arabası durdu. Arabadan Esvapçıbaşı İsmet Bey indi. Konağa girdi. Sait Paşa, dün jece geçirdiği helecandan — ve — uykusuzluktan bitap kaldığı için gelirgelmez yatınış, deha — hâlâ —uyuyordu. İlgmet Bey, derhal Paşamın uyan- dırılması ve beraberce mabeyni humayuna gidileceğinden | giyinip gelmesi için harem — dairesine haber gönderdi. Aradan on dakika geçti. Kahve getiren uşağa sordu: — Acaba paşa hazırlanıyor mu 7.. İçeriye bir haber daha gönderin. Biraz acele etsinler, Uşak çıkti. Beş dakika daha geçti. Fakat içerden hiçbir haber gelmedi. Artık pek - sabırsızlanı- yor ve mütemadiyen odada gezi- niyordu. Yavaş yavaş kapı açıldı. Bu- yük bir endişe ve helecanla Sait Paşa girdi. Gözleri! yumruk gibi şişmişti. Başında, kalıpsız bir fes, arka- sında dirsekleri yırtık bir. sako vardı. Sakoyu, gecelik entarisinin Üüzerine giymişti. Paşa, elindeki bastona dayana dayana kapıdan girerken, bir taraftan da itizar e&w" Kıyafetimin — perişanlığım af lııvıı—ı. Yataktan kalkacak halde değildim. Mabza, iradei Beniyeyi şeref telâkki etmek için bin müşkülâlta gelebildim. Diyordu. İsmet Bey, koca sadrazamın bu süfli kıyafetine bafif hafif kllnıekle beraber, gderhal cevap verdi. — Sizi rahatsızettiğime mü- teessifim paşa hazretleri. Fakat, (zatı şahane) şimdi zatalinizi bekliyor. Hatta, beraberce ge- memizi de ayrıca ferman buyur- dular. Sait Paşa, bastona dayanıyor, vücudu, zangır zangir titriyordu. İsmet Bey, şu ânda Sait Paşanın fikrinden geçenleri tamamen an- ladı. — Paşanın yanına yıklış(._ Elile omuzunr dokunarak: — Mösteril olunuz paşa haz- retleri.. Fırtına geçti. Zannede- rim ki (iltifatı şahane ) ye maz- bar olacaksınız. Fakat Allah aş- kıma, kendilerine birşey hissetlir- meyiniz. Dedi... İsmet Beyin bu sözleri Sait Paşamın cayır cayır yanan içine, su serpmişti. Sağ elinde tuttuğu bastonu derhal masanın kenarına dayayıp ellerini dua va- ziyetinde kaldırarak: — İsmet Beyefendi.. Zati şa- hane velinimetim, değil mi?.. Kendilerinin gadapları da benim için bir iltifattır. Ancak, mütecs- sir olduğum bir cihet varsa, er- | babı garazın sözlerile kedilerini üzmeleridir. Sait Paşa, hissiyalı ubudiyet- kâranesini belki de daha uzunca | sözlerle ifade edecekti. Fakat mütemadiyen elindeki mineli saa- te bakan İsmet Bey, istical etti: — Geç kalıyoruz paşa hazret- leri. Bu teahurun da bir sui telâk- kiye uğraması ihtimali var. © mecbur oldu. x Abdülhamit, Çit köşkünde oturuyor, karşısındaki sandalye- lerde oturan Şeyhülislâm, Üryani zade Esat Efendi ve Mahmut Nedim Paşa ile konuşuyordu. İç:ıılba' musahip girerek haber — Efendimiz!. Sait Paşa ile İsmet Bey geldiler. Abdülhamit, hafifçe gülümsedi. — Sait Paşa, buyursun... DOĞ. Ve Sait Paqı geldıgı Yirmi Beş Mılyon Frank zaman ayakta bulunmak ı& yazıhanesinin önüne giderek ya bir kağıt aramakla meşgul oldu. Tabii, Şeyhülislâm ile Mab- mut Nedim Paşa da ayağa kalk- mışlar, divan duruyorlardı. (İra- de) yi telâkki eden musahip, tekrar kapıyı açarak geri çe- kildi. Sait Paşa süklüm, pük- lüm içeri girdi. Fesi kulak- larma geçmiş, vücudu iki kat olmuştu. Biribirini müteakip yerle temennahlar ederek yazıhanenin önüne kadar geldi. Orada durdu. Abdülhamit, güya, hiçbir şey olmamış gibi mütebessim ve ne- şeli bir çehre ile: — Buyurun Paşa.. Galiba sizi akitsiz rahatsız ettik. Dedi. Biraz evvel oturduğu kanepenin karşısındaki — yaldızlı sandalyayı gösterdi. Kendisi de eski yerine otururken paşanın cevap vermesine meydan bırak- madan sözüne devam etti. — Bugün İngiliz sefiri geldi. biraz, dereden tepeden söyleştik. Kendisine cıgaralarımdan he- diye ettim. Pek memnun oldu.. Bugün, Babialiye gidemediniz. Artık yarın gidersiniz, Abdülhamit, bu sözleri söy- lerken, sağ elini yeleğinin cebine soktu. Çıkardığı küçük, altım ör- me mühür kesesini Sait Paşaya uzatarak: — Alın, emaneti.. Dedi. Sait — paşa, dizleri sımsıkı — biribine yapışmış, ek leri karnının üstünde kavuştu- rulmuş, oturuyor, başını hafif- çe sol tarafa eğerek — önüne bakıyordu. Abdülhamidin mühür kesesini uzatması üzerine hemen yerinden kalktı. Yerle beraber bir temennah ettikten sonra: — Cenabı Hak, velinimetimiz efendimiz Hazretlerine tükenmez ömürler ihsan buyursun. Daima Kütuflarınım — şükründen — âcizim. Fakat, biraz namizaç olduğum cihetle, bir. müddet, hizmetten af buyurulmamı istirhama cür'et edeceğim. ( Arkası var) Değerinde İhtiyar Bır Fil | RTT Sinema sayesinde güzel kadım yıldızların ve yakışıklı erkek artistlerin milyoner olduğunu bili- yoruz. Fakat sinema, hayvanlara ve dolayısile o hayvanların sahip- lerine de milyonlar kazandırmak- tadır. Buradaki resimde kördü- ğgünüz ihtiyar fil senelerdenberi | sinema stüdyolarında durup dine lenmeden çalışmaktadır. Birçok filimlerde Tol alan bu ihtiyar | mahlük şimdiye kadar sahibine beş milyon frank gibi muazzam bir servet kazandırmıştır. Bu kıy- metli hayvan herhangi bir ihti- male karşı sahibi tarafından 25 milyon franga sigorta ettirilmiştir. İş Kanu Tzzlrkar 9 nunun Son Hazırlıkları Yapılırken.. Eskiden Kalma, Elde Mevcut Eserler- den İstifade Etmeyi Unutmamalıyız N Yazanı Ahmet Maden Havzasında, hava yolile nakliyat İş Kanununun son gekli tespit olunduğu şu sıralarda Zonguldak muhabirimiz Ahmet Bey, Havzanın istihsal kabiliye artırmak ve işçinin haklarını gözetorok onu daha iyi çalışmıya sevkodebilecek sskiden konmuş bazı esaslara * le- sadüf etmiş ve toplamıştır. Bu münasebetle dercediyoruz: Zonguldak, (Hususi) — Dilâ- ver Paşa kitabı,, denmekle maruf olan nizamnamenin amele huku- kuna ait olan maddeleri o za- maaki görüş ve düşünüşü göster- mesi itibarile çok — alâkalıdır. “Tertip ve istihdam nizamı,, nın da ameleye taallük eden mad- delerini aynen naklediyorum : “Madde 23 — Binaberin bir kazmacı işlediği ocakta daimi surette bulunmayıp kangi ocak sahibinden ziyade ücret alabilirse ol madenci maiyetine gidebil- mekte muhtar olacaktır.,, Bu maddeden sonra gelen bahis, o zamanlar madenlerde çalışan küfeci amelenin bir ayda on iki gün “mecburi hizmet,, & tâbi olduklarını ve miri idare hesabına köylerinden nahiye mü- dürleri ve muhtarları vasıtasile maden ocaklarına — sevkedildikle- rini anlatıyor. Madde 24 — Yirmi birinci maddede beyan olunan sunufu selâsei ameleden, ocağın İçinden dışarıya arkasile kömür ihraç eden ve mahallince amele tabir olu- man ( Güruhu Küfeciyan )dan bir | karyede mucibi defter ne mik- tar küfeci bulunursa bunlar iki kısma tefrik olunarak tertip ol- dukları ocağa kısmı evvel - gelip on ikişer gün çalıştıktan sonra kısmı âher gelerek kısmı evvel karyelerine avdetle umuru beyti- ye ve ziraate bakacaklardır. Madde 26 — Güruhu küfeci- yandan kısmı aher kariyelerinden müdür ve muhtarı maâffetlerile ve vakti zamanile sevk olunarak işinin başında bulunmak ve dikka- tile geldiği muhtarın ademi vak- tinden neşet etmiş ise muhtarı merkum mes'ul olacak ve amele tarafından vaki olmuşsa ol makule amele müddetlerini ikmal ettik- ten sonra idarenin tensip ettiği mahalde bir veya iki gün ücret- lerile çalıştırılacaktır. ,, Nizamnamenin mesai saatle- rine taallâk eden maddeleri çok büyük — bir dikkat ve alâka ile takip edilmeğe değer bir mahi- yettedir. Altmış beş sene evvel düşünülen bu mesai tarzını oku- duğumuz zaman öğreniyoruz ki; maden ocaklarına şimdi -olduğu gibi bütün amele| birlikte girme- mektedir. “Kazmacı amele,, akşamdan , dört —saat zarfında kazdıklari kömürü, küfeci amelenin sabah- leyin taşıması için stok halinde hazırlamakta ve ertesi sabah yi- ne ikinci nöbet dört saat çalışa» rak vazifelerini ikmal etmekte imişler. Buna dair olan madde aynen şuduür : Madde 28 — Kazmacıyanın birinci nöbeti badelgurup — oldu- ğundan ertesi alessabah amele- nin dört saat zarfında çıkarabi- leceği miktar kömür hazır edile- rek ocağı bağlayıp vazaifi saire- sini badelifa dışarı çıkacaklardır. Fakat kazmacımnın yanında esnayı ameliyatta ocak çavuşu bulunm duğundan dibağ ve hususatı saire ocağın — hüsnü ifasına nezaret edeceğinden şayet bımlarca bir kusur vaki olur ise hem çavuş ve hem de kazmacıyan İcabına göre nısıf yevmiye ile çalıştırı- lacaktır. ,, Bu maddenin son kısmında vazifesinde ihmal ve tekâsül gösteren amelenin, mücazat ola- rak nısıf yevimiye ile çalıştırıla- cağı kaydolunuyor. Yevmiye ke- silmesi bugün Havzada maattces- süf okadar sulüistimal edilmek- tedir ki, en küçük bahanelerle amelenin; etlerini kavuran gazli sular içinde yalınayak ve en ağır şerait altında çalışarak kazandığı gündeliklerinin — “ sıfır , — veya' * yarım ,, edilmesi hergüne sığ- dırılan yüzlerce adi vak'adır. Tagor Hindistanda Bombay 2 — Maruf Hint Şa- iri Tagor Şarkta yaptığı seyaha- tini bitirmiş ve Hindistana avdet etmiştir. Şair, seyahatinde müs- lüman harsına tâbi memleketlerle münasebet tesisine - çalışmıştır. Yeni Ncıriyıt Üç İktısadi Eser (Türk iktısatçıları Cemiyeti ) iktısadi konferanslar serisi 'altın- da cemiyette verilen konferanlar ti neşre başlamıştır. -Şimdiye kadar intişar eden meyanında Müderris Nizamettin Âli Beyin (Buhran Nedir ? ) Müderris mu- avini Muhlis Etem Beyin (W e İktisadı ) ve Müderris Münir Beyin (Makine ve içtimal tesir leri) mevzularını — izah — eden etötleri mevcuttur. Bu konferans- lar matbu olarak kütüphanelere tevzi edilmiştir.