ÜN Mayü ÂAskeri Müzede Eski Şaheserlerin Teşhiri | Mahmudu Sani, Ve Selimi Salise Ait | Çadırlar Halka Gösterilmektedir Müzede teşhir edilen kıymattar çadırlardan biri Askert Müze bir ay evvel Bizecilikte bir yenilik yaparak şoulu Kara Mustafa Paşanın Brat seferini tanzir eden bir :ı' tablo vücuda getirdi. Hal- “"lğbetiıi celbeden bu canlı Lhlııı.r Askeri Müzenin ikinci yeniliği takip etmiştir. ;'ikıken Müze bir, iki günden- uüeuıhmudu Sani ve Selim u ait çadırları, çadır tahtları- Ve sayebanları teşhir etmek- —'“ulıtdif otağların en kıymet- 16 parçasından teşkil edilen iki Sma çadır ve bir sapeyan cid- ta bir san'at harikasıdır. Burada çadır tahtı. ile Mah- '_İ'l Saninin çadırı ve sayebani “"“lmekledir. Çadır ve çadır h. aplikasyon tarzında ipek © ve ipekle işlenmiştir. addi kaymeti tarif edilemi- k kadar yüksek olan çadır ::ılıruıın her biri ayrı bir Di göstermektedir. Bu çadır- larda bilhassa Fermene denilen ve şimdi san'atkârları hiç kalma- mış olan işler nazarı dikkati cek- betmektedir. Bu zamanda işlenmesine im- kân görülmiyen bu çadır parça- ları, ecnebi seyyahları çok alâka- dar etmektedir. Seyyahlar çadırla- rın önünde saatlerce durmakta ve mümkün olduğu kadar model- ler almıya çalışmaktadırlar. Diğer çadır Üçüncü Selimin çadır. tahtımı ihtiva etmektedir. Bu tahtın yastıkları Hint kuma- şindan, Örtüsü anavata işlemeli atlastandır. Fakat bu anavata bugün işlenmesi imkânsız bir iş- tir. Çadırın tavanı safi ipekten mamuldür. Yalnız bir metre mu- rabbama binlerce lira kıymet tahmin edilen bu çadırlar halka ve san'at meraklılarına meccanen teşhir edilmekte ve istenilen iza- hat ta verilmektedir. İzmirde İdman Şenliği Çok Güzel Oldu hııltın.' (H"’“") — Ortamek- SPor ba; bi yramı, cuma günü ...d.“îen fazla seyirci huzu- Cra — edildi. — Alsancak ::;:: 'b’"'züne kadar bu ka- .'!lı.sı“ î::ıık:l'bîh: toplama- N." K n altıda güzel bir '."ll:çî:ı:'l mektepliler — bay- andı. En önde Kız Lisesi, onu takiben Kız Muallim Mektebi, Erkek Lisesi, Eerkek Muallim Mektebi, Muhtelit Or- tamektep, Boca Muhtelit Mek- tebi, Ticaret ve San'atlar Mek- tebi resmigeçide iştirak ettiler. Her mektep tribünlerin önünden geçerken sürekli alkışlarla karşı- laşıyordu. En fazla alkış topluyan SON POSTA Resminizi Bize Gönderiniz' ae —3 SizeTabiatinizi Söyliyelim. 95 Niyazi Bey: Muamelesinde hiddet ve şid: det yoktur, sü- künet ve iti- dali eder. Sempati- si vardır, mi- Vazife şinastır. tercih hatabıma soğuk bir tesir yap- maz, kendini #kevdirir ve say- dırır. Menfaatlerinden forağat ede- mez. H Sıvasta M. B. T. Hanım: (Fotoğ- rafının dercini istemiyor. ) Dik- katli ve ağırdır. Her şeyi kolay kolay beğenmez, çabuk ahbap ve samimi olmaz, lâkayt kalmaz, hüsnile mağrur olmıya ve sevgi mesailinde — kıs- kançlığa ve - istiğnaya — temayül eder. u 82 Kayiseride Tarık Bey: Acul- dür. — Bazan inatçı ve ser- keş olur, hüs- nü — muamele- den — hazeder, Teşvik ve tak tıf ister, para: yı sarfa mü- temayildir. Ka ve - temizliğe e meşgul olmaktan çabuk bi- zar olur. 71 Marangoz All Etendi: (Fok - rafının dercini istemiyor. ) K Menfaatleri- ne fazla hurs göstererek kendini atkâr ve mütevazıdır. üzmez, işin oluruna tâbi olur. Teş- vik ve teşçilere kolaylıkla uysallık gösterir. İşinden başka şeylerle Müdahaleci kafasını yormaz. gürültücü değildir. B 70 FahriyeH. İzmir: ( Fotoğrafı- nın dercini — istemiyor. ) Derli toplu bir ev kadınıdır. Ev idare- sinde temizlik hususunda titizce- dir. Gördüğünü bildiğini tatbik ve takip eder. Kendiliğinden yeni birşey ilâve etmeye Ve yeni cere- yanlara uymıya taraftar değildir. Din mesailinde hassas ve müte- assıptır. ve Fotoğraf Tahlil Kuponunua 11 inci Sayfamızda bulacaksınız. ve resmi geçitte en fazla sempati uyandıran Kız Lisesi ile San'atlar mektebi olmuştur. Resmigeçitten sonra mektep- ler sahanın tam ortasında, ken- dileri için ayrılan yerlerde cim- nastik hareketlerine başladılar. Bu sırada Erkek Lisesi cimnas- tik Muallimi Kalgay Nuri Bey: — Hazrol; Kumandasını verdi. Bir. genç izci Türk bayrağını hususi mera- simle direğin üzerine çekti. Bayrak merasimi de büyük bir alkış tufanı içerisinde bittikten sonra bini mütecaviz talebenin yaptığı isveç usulü hareketler halk tarafından büyük bir alâka ile takip edildi. Adnan —HARUNURREŞİT HSN 107 GUN Yacan: x V A Tarihin Esrarengiz Sayfaları Tabiat, şahinşahlar fevkindeki kudretini bu macerada da gös- terdi. Aşk, halifeden üstün çıktı. Cinsi cazibe, saltanat şaşaasını yendi. Gönüller, yemin ve tehdit ile çizilen korkunç daireyi aştı. Memnu olan şey elde edildi, Abbase ile Cafer kâmran ve kâmyap oldu! Keyfiyetin bu şekle döküldü- ğünü Ercivanla Zübeydenin Ab- baseye gönderdiği köleden ve ©o kölenin verdiği jurnallere müs- teniden de Zübeydeden başka bilen yoktu. Harun, hâlâ gafildi. İradesinin tabil temayülleri, tabil ihtiyaçlara ve tabil cereyanlara tegallüp edeceğine kani idi. Her iki genci, yine geceleri yanında bulunduruyordu,| konuşturuyordu. gülüştürüyordu. Sonra, emin ve mutmain, ikisine de yerlerine çe- kilmeleri için izin veriyordu. Ateşe yakma; rüzgüra, isme; suya, ıslatma denmez ve dene- mez. Gecenin rengi — karadır. Gündüzünkü beyazdır. Onlar de- giştirilmez, değiştirilemez. Genç gönüllerin hakkı da sevişmektir. Bu hak içtimat — mülâhazalarla takyit edilmiştir, iptal edilmemiş- tir. O mülâhazaların en mühimmi aile teşkilâtını ve yavrunun yuvaya nisbetini temin etmekten ibarettir. Göçebelik günlerinden bugüne kadar geçen devirlerin bütün | mütefekkirleri, o kaygunun tat- mini için ( nikâh ) tan başka çare bulamamışlardır. Nikâbh, tabii zaruretleri diken- siz ve pürüzsüz bir mecrada yürüten yegâne amildir. Denilebi- lir ki, medeniyet manzumesinin | mihveri — nikâhtır. kalkmasile o manzume olur. Harun, — şahinşahlık — gururile nikâhın ehemmiyetini göremiyor- du. Nikâh, filvaki, beşeri ihtiras- ları kör bir feveran içinde şah- lanmaktan sıyanet eden — kuvvetli bir gemdir. Lâkin ayni ihtirasları -muayyen şahıslara ve muayyen hudutlara inhisar etmek şartile harekete getiren bir kamçıdır dal Harun, gemlikten çıkıp kam- çılığa intikal eden nikâhın mut- laka ve mutlaka vazifesini yapa- cağını düşünemiyordu. Fakat zaruri olan şey vukua gelmişti ve eğlence salonunda da iki yüzlülük başlamıştı. Gençler, yine eskisi gibi kayıtsız, alâkasız görünmiye savaşıyorlardı. Ancak, fırsat bulan gözler firari buselerle sıksık neşeleniyorlardı. Göğüsler, sessiz şehkalarla — anlaşıyorlardı. Ne saz, nesöz, ne oyun, biribirle- rine her şeylerini vermiş olan gençler üzerinde müessir olamı- yordu. Onlar, yalnız birbirlerini görüyorlardı ve biribirlerini — işi- tiyorlardı. tarümar Caferin ber gece vuslat hır- sızlığına çıkması, Abbasenin da- iresine gitmesi, muvafık değildi. Başkaları tarafından — sezilmek, görülmek ihtimali vardı. Bu se- beple saray haricinde birleşilmek çareleri bulunmuştu. Bazen ka- din, bir bahane ile kardeşinden erken ayrılır, dairesine çekilirdi, alelâcele - kıyafetini köle şekline girerdi, Ercivanın delâletile münasip bir köşeye saklanarak Caferi beklerdi ve Bu kıyafetle saraydan ayrılıp gece- değiştirirdi, | Bu mihverin | | muhtaç olduğu rin sön saatlerini sevgilisinin, daha doğrusu, kocasının yanında geçi- rirdi. Dönüşünde yine Ercivanın delâletinden istifade ederdi, sa- ray bahçesinin gizli bir kapısın- dan dairesine yol bulurdu. Ba- zan da Cafer, ilkin yaplığı gibi onun dairesine geliyordu, fecre kadar kalıyordu. Bu vaziyet aylarca ve aylarca devam etti. Abbase iki çocuk doğurdu. Hasan ve Hüseyin is- mini taşıyan bu aşk mahsulleri Medineye götürülüp — sütninelere verildi. Harun, her gece yan- başında bulundurduğu — sevgili hemşiresinin mükerreren ana olu- şunu bile sezrmedi. Onun hasta- lıklarını “ hüsnü tefsir ,, ediyor- du ve şüphelenmeyi aklına getir- miyordu. Çünki şahinşahlık gu- ruru, gözlerini katmer katmer perdelemişti. Asıl tuhaf olan cihet Zü- beydenin de uzun bir zaman, hamlelerini — tehir veya tecil etmesiydi. Kinle, gayızla mü'e- harrik olup Abbase ile Caferi intikam — maksadile — biribirine takrip etmiş ve Harunu gazaba getirmek için en müsait zemini hazırlamış olan bu fettan 'kadın, niçin susuyordu? İşte halifenin emrine itaat edilmemişti, işte Abbase iki kere ana olmuştu, daha ne istiyordu? Güzel Emirenin hücuma kal- kışması — gönül eğlencelerine germi vermesinden ileri geliyor- du. O kendi sarayı etrafına ku- rolan tarassut şebekesinin biraz hafiflenmesinden istifade ile eski ziyafetlerini tekrarlarmya başla- mıştı. — İbnülmalikle ve arasıra Basradan Bağdada da gelen İb- nülhadi ile buluşup görüşüyor- du. Günlerce fidan boylularile cümbüşler tertip eden Zübeyde, artık o çeşit eylencelerden bık- mıştı. Yenilik, cazibeli bir yenilik istiyordu. Bu iştiyak ile bir gün aklına uydu, İbnülhadi ile İbnü'- maliğe ayrı ayrı gecelerde gös- terdiği rüyaları, kendisinin işti- rakile görmeyi tasarladı. Bu, öyle bir zâf idi ki, ancak, mes'uliyet tasavvur etmiyen kud- retli yüreklerde filizlenir. Zübey- denin kimseden pervası yoktu. Kendi gözü önünde yedi kızla oynaşan kocasına kırgindı. O vefasız. ve hain erkeği, yeni ve süfli aşklardan 1ıyaret için Fen- hasın evine kadar gitmeyi gözü- ne almıştı ve orda bir halayık gbi kocasına temellüklar göster- mişti. Bu tezellüllere Tağmen hakkını elde edememişti. Kocı- sının ne sarayında, ne yüreğinde yeri vardı. Bu bicran ve husran sebebi- ledir ki her şeyi yapıyordu. May- mununu halayıklarla evlendiriyor- du, fidan boylularile pek sıkı temaslarda bulunuyordu. Fakat gayzı sönmüyordu, kini hafiflemi- yordu, yüreğindeki sevilmek ihti- yacı eksilmiyordu. Çevirdiği en- trikaların hedefi Harunürreşidi üzmek, kendine iltica ettirmek ve belki yıkmaktı. Bu neticeyi bâdiselerin almakta olduğu şekle göre elde etmesi muhtemel gö- rünüyordu. Lâkin o, son adımı atamıyordu. —Harunun - ezilmesi, Abbasenin heder olması, Caferin uçuruma — düşmesi, — kendisinin aşkı getirecek miydi?.. ( Arkası var)