| b İŞ TEE Şa Cenup Peniylerikle Bir > Seyaha Macerası Altın. Peşinde.. Uç Serseri. Üç Mil Milyoner Muharriri Stakpool 7 Tekrar yürümiye koyuldular. Güneş battığı zaman Viyarın söylediği sahaya varmış bulunu- İ yorlardı. Burada yemek yemek için kısa bir müddet durdular. Bu fırsattan istifade eden Makar : — Artık serbestiz, dedi. Önü- müz açıktır, istediğimiz gibi ha- reket edebiliriz. Fakat bizim sersem arkadaşlar tuzaktan kur- tulmıya muvaffak olurlarsa işimiz iştir. Malüm ya herifler silâhlıdır. Viyar bir saniye süküttan sonra ; — Ürüntüye mahal yok! dedi. Düşünmeyi ve kederlenmeyi on- lara bırakınız. Ölünciye kadar vâkit- leri vardır. istedikleri kadar ağ- layıp sızlansınlar. Bütün bunlar- dan başka tesadüfen yolu bulup kurtulurlarsa bize ne demiye hakları var? Kayboldularsa ka- bahat bizim mi? Makar: — Sizi temin ederim ki, Hul denilen adam kabahatin kimde olduğunu düşünmekle vakit ge- çirmiyecektir, diye cevap verdi. Kendimizi mazur göstermiye ça- lışmak tamamen faydasızdır. Bizi görür görmez ateş edeceğine emin olabilirsiniz. Herifi pek iyi tanırım, Müözakereye girişip özür dilemiye çalışmak lüzumsuzdur. | Viyar bu endişeye iştirak etmiyordu: — Çalılıktan çıkabilirse iste- diğini yapsın, serbestir! Dedi. Ay aydınlığında tekrar yola çıktılar ve gece yarısından az evvel dere kenarına vardılar ve köyün kenarından geçerek iskele- ye indiler. Sandal el'an yerinde duruyordu, Fakat © yanıbaşında bir de yerli kayığı vardı... Bu, Şayanındı. Makar: — Telimiz varmış, diye söy- lendi. Ben Sandalın çalınmış ve- ya cereyana kapılıp gitmiş olma- sından korkuyordum. Bu takdir- de işimiz alt olabilirdi. Bereket versin korkum tahakkuk etmedi. Viyar da başka bir noktayi düşündü; — Heriflerin dikenli çalılıktan kuztulabilmelerine ihtimal yoktur, fakat tesadüf imdatlarına yetişir ise bu yerli kayığından istifade edebilirler. o Baksanıza tam üç kişiliktir. Makar; — Onun da çaresi var, diye- rek yerli kayığın çözdü ve sonra ipinden tutarak kendi sandalına atladı, diğerleri de onu takip ettiler, Önde sandal, arkada yedekte çekilen kayık olduğu halde derenin ortasına doğru ilerlediler, Tam bu sırada ormanın ke narından bir gölge sıyrıldı, fakat bir saniye sonra tekrar karanlığa saklandı, Makar ile arkadaşları bu gölgeyi göremediler, Kendi işleri ile meşgul idiler. Fakat Makar yerli sandalını yedeğe alıp götürmekle bilmeksizin ikinci bir harp kazanmıştı. Vaktile öldürdüğü Con Landın - yerli karısı tarafından tanındığını, we Lajinin kendisini. öldürmiye memur edildiğini bilmiyordu. ji tur, | Ormanın İçinden Bir Gölge Göründü. Makar Yerli Sandalın İpini Keserek Onu Batırdı Bu dakikada yalnız gayesine erişmek üzere olduğunu düşünü- yordu. Kafasında başka şey yoktu, Bir mil kadar ilerledikten sonra Makar kürekleri bırakarak Cekinin ianesi ile yedekte gelen yerli sandalını batırdı. Sonra tek- rar yola koyuldular ve cereyanın yardımı ile takriben iki sast sonra göle vardılar. Barrakuda gemisi sahilde bağlı olduğu yer- de duruyordu. Yalnız içine irili ufaklı birçok maymun dolmuştu. Fakat bereket versin hiçbir şeyi tahrip (o etmemişlerdi. Gelenleri görünce sahile atlayıp kaçtılar. Makar sandalı gemiye yanaş- tırdı, güverteye çıktılar. O za- man Viyar artık yorgunluğa ta- hammülü kalmadığını söyliyerek boyluboyuna uzandı: — Biraz Ouyumalıyım, dedi. Dün sabahtanberi (o ayaktayım. Artık çalışacak halim kalmadı. Pek genç olmadığımı unutmayı- nız. Diğer taraftan fazla aceleye de lüzum” yoktur. OÖbürlerinin hali malüm. Çalılıktan çıkamaz- lar, çıksalar bile sandalları yok- bizi “takip edemezler. O halde fazla didinmiye ne lüzum var? Makar: — Pekalâ, dedi. Size dört saat müsaade! Güneş doğmadan evvel kaldırırım. Kamaraya indiler, Viyar he- men hir yatağa uzanarak horla- mıya başladı. Makar ise masanın önündeki sandalyeye yerleşerek sigarasını yaktı. Yanbaşında istediği (kadar yiyecek ve içecek vardı. Fakat hiçbir şeye dokunmadı. Bütün arzusu burada oturup sigarasının dumanları arasında hayale dal- maktan ibaretti. Yapıncak ve Çavuş En iyi şarap yapılan üzümlerdendir. En iyi şarap Mürefte şarabıdır. Bu şarabı Galata Topçular No. 187 Mürefte şarap dopo- sundan tedarik edebilirsiniz. Tam bir muvaffakıyet kazan mıştı. Gemi elindeydi, fazla ola- rak iki tanede yardımcısı vardı. Defineye gelince: altın halinde yarım milyon İngiliz lirası, sahilde, yakın bir yerde hazırdı. En niha- yet kaptan Hul'ün hesabı da görülmüştü. Makarın kaptan Hule karşı hissettiği kin bu adamın karak- terini gösteren bir hırs halindey- di. Kaptan Hul ona kendisinin duçar olduğu fenalıkların nısfını bile yapmamıştı. Kaptan Hu- lün gemide (Makara) (yaptığı muamele bu kinin sebebini izaha kâfidir, diyebilirsiniz. Fakat ha- kikati halde bu muamele kini tezyit etmişti, yoksa menşei ile | alâkadar değildi. Makar kaptan Hulden ( Sid- ney ) de bütün manialara galebe çaldığı bir zamanda çıkageldiği için nefret ediyordu. Kendisi için yeni bir istikbalin teressüm ettiği bir dakikada bu görünüş fena bir müdahaleydi ve affedilemezdi. Bundan başka Makar kaptan Hulde kendi yapacağı hataların, hırsızlıkların, cinayetlerin ve bir kelime ile bütün iktidarsızlıkların canlı bir hatırasını görüyordu ve bu hatırann © gözleri Oönünde durmasına tahammül edemiyordu. (Arkası var) 114 DIŞMACUNU VE SE FIRÇASI “ TURK DiŞ TABİPLERİ si CEMİYETİ TARAFINDAN $i TAVSIYEOLUNUR | Şık ve kibar Hanımlara Beyoğlunda İstiklâl caddesinde ı No, Ju ESKENAZİ beya çam yeniden 'Ticarethanesi korse “işle Paris'in 6r30n tie etlerinin mister ve rine lığını v vatak mubterem Müşterile. rx vürut ettiği rine tebşir evler, Fiatler pek müsaittir SÜ- DO-RONO PERTE V TERLEMEYE MANİ OLUR. En sağlam ve en zarif “Kurt,, markalı Lâstik ayakkaplarını her mağazadan arayınız. Fabrikasi İstanbul Çarşıkapı Taşhan No. 11-13 m m mm Bu Sütunda “Hergün Bugünün ugunu Dostum, bana sildiği aşkım anlatmıya çalıştın. Senin zavallı çenen yoruldu, benim ku- laklarımda, kafamı patlatan uğul- tular peyda oldu. Yine bir şey anlamadım. Halbuki kadın, aşk ne kadar sade ve basittir dos- tum.. Ankaradan İstanbula ge liyordum. Kalabalık yoktu. Kom- partimanda yaşlıca bir zat, bir ben, bir de genç bir kadın vardı. Genç kadın güzeldi, hoştu, ayni zamanda mağrurdu. (Eskişehire kadar yüzüme bile bakmıya te- nezzül etmedi. Ve ben karşısında bir an evvel ahbap olmak için sabırsız- lıkla yanıp tutuştum. Birkaç saat içinde o kadın benim için bir gaye ve ideal oluverdi. Yanımızda oturan yaşlı zat Eskişehirde indi. Artık benim sevincimi o görmeliydin o dostum.. Fakat ne boşuna sevinç!, Kar- şımdaki güzel kadın elân kendi | âleminde ve benden /çok uzaktı. Onu konuşturmak için beş altı sigara içerek bir çare düşündüm. Nihayet (o zihnimde bir fikir parladı. o Yerimden (| fırladım. Kompartimanın camını (o açtım. Gecenin üşütücü, soğuk rüz- gân içeri (Odoldu. Beklemiye başladım.. On dakika, yarım saat, bir saat geçti. Genç kadın ye- rinden kalktı. Asılı duran mam tosunu sırtına aldı, köşeye bü- | züldü. Oh diye rahat bir nefes aldım. oo Nihayet (O üşütmüştüm.. Manto vücudunu ısıtmıya kâfi gelmemiş olacak ki biraz sonra bir daha yerinden kalktı, Camı kapatmıya uğraştı. Fakat İcuvveti yetmemişti. Birçok uğraştıktan sonra yerine oturdu. Çatılan ince kaşlarının altında parlıyan siyah gözlerile bana sert sert baktı. Aldırmadım.. Dışarısını seyrettim. Birden: — Çok soğuk var.. Gayetle ciddi: — Evetefendim, dedim. Yine başımı pencereye çevirdim.. —Bu soğuk insanı yapar, dedi. — Evet Hanımefendi, dedim. Fazla zayıf olanları belki... Yüzüne (o bakmıyordum. O, herhalde mütemadiyen bana ba- kıyor ve ben belki dudaklarımda müstehzi bir gülüşle onu büsbü- tün kızdırıyordum. İstediğim ol- muştu. Onu (konuşturmuştura. dedi. hasta Şimdi de naz yapmak sırası bana | gelmişti. — Ne duruyorsunuz. Camı kapatsanızal.. Üşüdüğümü gör- müyor musunuz?.. — Görüyorum Hanımfendi., Mantonuza sarılıp titremeniz ho- şuma gidiyor. — Siz çoa kabasınız. Teessüf ederim. — Rüzgâr seçlarınızı ne gü- | zel dağıtıyor, yüzünüz! ne hoş pem- beleşiyor, ve sizçok güzelsiniz Hanımfendi... — Rica ederim susunnz. Size yalvarıyorum camı kapatınız. Kalktım, camı kapattım. O vakitler ben de kadını ve aşkı senin gibi düşünen bir zavalliy- ÂYE Muharriri Esat Şefik 2 Aşkı Mili olmuştuk. Her şeyden ko- nuşuyorduk.. İpekli elbiselerinden yayılan güzel bir levanta ve ka- dın kokusu başımı döndürüyor, beni sarhoş ediyordu. Trenİstan- bula yaklaşıyordu. Bir aralık genç kadını yalnız bırakmak için dışa- rı çıktım. Tekrar döndüğüm z- man o, beş on dakika devam eden bir tuvaletle nekadar güzel- leşmiş, göz kamaştıracak bir yıl- dız oluvermişti. | Kompartımana girince oturdu. Ben de karşısına oturdum. — Beyefendi kadın ve aşk hakkında fikriniz nedir? dedi. Bu sual beni haylı şaşırtmak- ia beraber anlattım: — Aşk çok tatlı ve ilâhi bir kudrettir. En fena insanları me- lek yapan bir kuvvettir. dedim. Kadına gelince ; ben hoşuma gi- İ den sevdiğim bir kadını günlerce karşısında (oturup ( seyretmek isterim. Elimi sürüp incitmekten korkarım, Hanımefendi. Sözümü bitirir bitirmez alaylı, müstehzi bir kahkaha attı. — Siz çok zavalı bir adammışsınız ayol, dedi. Böyle düşündükçe benim gibi daha çok kadınları kaçırırsınız. Kadın alâ- ka ister, karşısındaki erkeğin candan alâkası bugünki kadının ihtiyacıdır. Ona söylemeli ve onu konuşturmalı. Tren durmuştu. Küçük çan- tasını aldı. Kompartımandan çı karken: — Çok kabasınız, dedi. Bir kadını eğlendirmesini bilmiyor- sunuz. O güzel kadın elimden uçtu. Fakat beni zavallılıktan kurtardı, bana kadının, aşkın basitliğini öğretti. O günden sonra bu iki afet hakkındaki fikrim değişti. AkaGündüz Kitap evi ve kâatçılık Anafartalar cad. No. 68-71 Ankara Sahipleri: Bilâl, Adil, Kemal Telefon. 3377, Telgraf, Anları » Akba 2 Nisan cumartesi günü açılı yor. Ankara'nın en büyük kitaphanesidir. Dr. Ali Esat Gülhane doğum ve kadın ha: rı muallimi Hastaların “cumadan manda hergün 2den 6 ya kadar Cağaloğlunda Yere- batar caddesinde Orhan Bey apartı” mam No İte kabul ve tedavi eder, Ban mam, Telefon: 2328 Sayfiye Arıyanlar ! İstanbulun münasip bir sem- inde yazlık bir ev istiyorsanız; Ev sahipleri! Siz de evinizi mevsimlik olarak kiraya verecekseniz SON POSTA ya hemen bir ilân veriniz. Müşteri bulaca- ğınızdan emin olabilirsiniz,