10 Sayfa ——— O derecede ki, nılııyel Tılının — kızdı ve tüfeğini omuzlıyarak ateş etti, içlerinden birini devirdi. ©O zaman bombardıman nihayet buldu ve kafile de rahatça yo- luna devam etti. » Öğle vakti gelmişti, kaptan Hulun - teklifi üzerine oturarak karınlarını doyurdular. Hagton ile Tilman gizli müzakerelerinden kaptan Hulü hariç bırakmak ile hata yaptılar. Kaptan Hulün tabit bir dimağı vardı, bu dimağ dü- şünecekti, ve belki varacağı ne- ticede yapacağı — hareket iki arkadaşın plânlarını altüst ede- bilirdi. * Hul yemek yerken düşünüyor- du, bazılarında nefis bir tablo- nun temaşası, bazılarında — ise çenenin — oynaması — muhakeme kuvvetini arttırır. Kaptan Hul konserve eti çiğnerken — şunu hatırladı : — Viyarın hakiki hedefi ne dereceye kadar bildiğini ve ya- pacağı hizmet neticesinde ne gi- bi bir mükâfat almayı beklediğini Makara hiçbir zaman ciddi bir surette sormamıştı. Bunu hatırlayınca derhal ( Vi- yar ) a döndü: — Zannederim ki bize sırf kara gözlerimizin hatırı için reh- berlik etmiyorsunuzdur, dedi. ( Viyar ) derhal ( Makar ) a baktır ( Makar ) da hemen onun ye- rine cevap verdi: — ( Viyar ) a zencilerin se- petlerini boşalttıkları yere sırf te- cessüs bissi ile aramadığımızı söylemiştim. Fakat o hakiki mak- sadımızı fazla tetkika lüzum gör- meden bize hizmet etmiye amade olduğu cevabını verdi, Kaptan Hul bu cevap ile iktifa etmedi : Bununla beraber, ben bedava iş gördürmeyi sevmem. Eğer ara- dığımızı bulursak hakkınızı ver- mek için pazarlık edecek değilim. Hagton muhaverenin şimdiki halde istemediği bir mecraya girmesinden korkuyordu. Sür'atle müdafaa ederek : — Bu dakikada bu meseleden bahsetmek faydasızdır, dedi ise de Kaptan Hul susmadı: — Bilâkis, bilâkis, ben hiç faydasız bulmıyorum, dedi. So- nunda kavga “etmektense peşin- den anlaşmak — daima mürec- cahtır. Eğer muüvaffak - olursa M. ( Viyar ) a ihtiyar ettiği zah- mete — mukabil iki yöz altın vermiye — hazırım. Zannedersem miktar münasiptir. Mütemadiyen ( Viyar ) a bakmakta olan Tilman adamın yüzünde müstehzi bir tebessüm belirdiğini sezer gibi oldu. Fakat bu tebessüm bir alev gibi hemen söndü ve Viyar: — Pekâlâ, —diyerek — önüne sürülen rakama muvafakat etti. Pekâlâ, esasen ben ücrete hiç ehemmiyet vermiyorum. Aradı- ğınız şeye gelince bunu pek - iyi tahmin ettim dersem yalan söy- lemiş olmam, ( Makar )ın bu sual- leri ve ağzından kaçırdığı bazı kelimeler bana hakikati öğretti. Bununla beraber size hizmetten çekinmedim. EBirkaç gün için şu İRE P Li » Cenup Denizlerinde Bir Seyahat Macerası Altın Peşınde.. Üç Serseri.. Üç Milyoner Muharriri Stakpool —i lKaptan Hul Neden Sonra (Viyar)ın Kendilerine Ne Maksatla Yardım | | İ | | | Ettiğini muhitten kurtulmak, bırıı temiz hava almak, eğlenmek istiyorum. Bunun içindir ki tüfeğimi al- maklığıma müsaade etmediğiniz zaman biraz canım sıkıldı. Hiç şüphesiz beni hâdise çıkaracak bir adam zannetmişsinizdir, — Kaptan Hul adamın sözünü kesti: — Pardon, pardon, dedi. Ben sizin silâhınızı almanıza evvelâ sizi tanimadığım için, sonra da burada mevcut olan Makar Efen- di ile aranızda fazla samimiyet teessüs ettiğini gördüğüm için muvafakat etmedim. Dikkat eder- seniz görürsünüz ki Makarın da si- lâhı yoktur. Makar ile benim aram- da ara sıra fikir ihtilâfı çıkar, değil mi Makar? Ve ben de daima kavga vesilelerini ortadan kaldırmıya çalışırım. Hagton ayağa kalktı; — Haydi yola koyulalım, ge- | vezeliğe vakit müsait değildir. Kafile tekrar yürümiye baş- ladı. Saat dörtte yerlilerin “ Di- kenli çalılık , ismini verdikleri noktaya geldiler. Japonlar Şanghaydan Çekiliyor Tokyo 7 — ÇinsJapon mü- tarekesi — imzaladığından — Japon | tayyare gemileri ve 4 - Japon muhribi Şanghayı terketmişlerdir. Kröger Davası Stokholm 7 — Kröger mües- sesesinin üç müdürü aleyhindeki Düşündü Makarin Üçüncü Oyunu Burası Yeni Guine orman- larının — başlıca — garibelerinden biri idi, Binlerce — kilometre murabbar — bir saha üzerinde iki metre yüksekliğinde, — içine girilemiyecek derecede sık bir çalılığı tasavvur ediniz, sonra bu çalılığın arasına yekdiğerine ben- ziyen binlerce keçi yolu serpişti- riniz... Tikenli çalılık.. Dönülen yerin nasıl bir manzara arzetli- ğini anlamış olursunuz. Bu çalılığın arasında ağaçlar gayet seyrektir, bu itibarla yolu- nuzu şaşırmamak — için şurada burada işaret noktası da bula- mazsınız ! Viyar bu sahaya adım bas- tıkları dakikada ııkıdıçlırını haber verdi. — Fena bir mıntakaya gel' dik, dedi. Fakat biraz hızlı yü- rürsek gruptan en çalılığın dışına çıkabiliriz. Takip — edeceğimiz yol — birarz muaveçtir. Fakat ben gideceğimiz yeri pek iyi bi- liyorum. Yanılmak korkusu yok- tur, olsa bile icabında puslaları- mıza müracaat edebiliriz, ( Arkası var ) Zaptıye Nezaretı İstibdat devrinin en es- rarengiz köşesi - Sürü- lenler, dövülenler, in- letilenler ve saire * 30 Sene evvel bizi idare edenler ,, Tefrikamız pek yakında başlıyor davaya büyük bir kalabalık hu- zurunda başlanmıştır. — <.- ._.ıı-———ıaıı İngılterede Amnelik Öğ- renen Çocuk Babal.arı İngilterede yeni bir cereyan doğmuştur. Bu cereyan babala- rin da analar gibi çocuk bakımı öğrenmelerinden ibarettir. Bu resimde gördüğünüz gibi çocuk bakımı hususunda etraflı malü- mat almak istiyen babalar, boş vakitlerinde çocuklarını kucak- layıp çocuk bakım evlerine gi- derler, orada mürebbiyeler tara- fından kendilerine ders - verilir, Şayet günün birinde karıları öle- cek olursa babalar, anne vazifesi görmek hususunda müşkülât çek- miyeceklerdir. ÂYE Bu Sütunda | Hergün Muharriri: — Sabah RUS KADINI Benim o vakit barda bir sev- | kuntıktık. benim param onun, gilim vardı. Hemen haftanın her akşamı barda sabahlardım. Sakın ha her gece sabahlara kadar barda para yediğimi zannetme- yiniz. Sevgilim bir Rus kadını idi. Kendisinin asil bir Rus aile- sine mensup olduğunu, bar ha- yatından hiç zevk almadığını söy- lüyordu. Onunla anlaştık. Evlen- miye ve beraber bir ev tutmıya karar verdik. Bu suretle o, bar hayatına ben de serseri hayatıma nihayet verecektik. O, namuskâr bir aile kadını, ben de uslu bir aile babası olacaktım. Her gece bara gittiğim za- man ben bir viski içerdim. O, masama oturur, benimle konuşur, dans eder ve hiçbir şey içmezdi. Bazan hovardalığım tutar: — İç bir şey canim! derdim. O, katiyen içmiyeceğini, benim za- rarımın kendi zararı olduğunu ve birkaç ay sonra kuracağımız yuva için para biriktirmemi zlâzım olduğunu söylerdi. Sabaha karşı bar dağılır, biz de ikimiz bera- ber çıkardık. Onun evine gider, kahvaltı eder ve otururduk! Her gece başbaşa oturduğu- muz zaman müstakbel yuvamız hakkında plânlar çizerdik. Benim rakı içmeme, poker oynamama, boş yere para sarfetmeme kızı- .| yordu. Ben de kuracağımız ev için yavaş yavaş para biriktiri- yor, füzuli yere para sarfetme- memiye çalışıyordum.Bazen barda otururken paralı müşteriler gelir, benim müstakbel zevcemi locala- rına çağırırlar, şampanya içerler, eğlenirlerdi. Medeni adam olmak için ne kadar çalışsam beyhudel Bu va- ziyette hemen kıskanç damarlarım kabarmıya başlardı. Müstakbel yuvayı bir an içinde yıkmıya ka- rar verirdim. Ben böyle buhran içinde kendi kendimi yerken, o, bir fırsatımı bulur, paralı adamın locasından çıkar, yanıma gelir, beş on dakika benimle oturur, gönlümü alırdı. Ve: — Ne yapayım. Bu hayat böyle... İstemiye ıılemıye zorla şampanya ve şarap içmiye mec- bur oluyorum, Ne ise çoğu git- t, azı kaldı. Yakında bu hayat- tan kurtulacağım! derdi. İşte bu bir parmak bal, beni, sabaha kadar onu beklemiye mecbur ederdi. O, sabah olup paralı müşterileri atlattıkdan sonra kol- kola bardan çıkardık. Bu hayat üç ay böyle devam etti. Bana metelik sarfeltirmiyor- du. Birkaç yüz lira param birik- mişti. Onun kırık dökük eşyası vardı. Fakat bir türlü kendimize münasip bir ev bulamıyorduk. Bir akşam yine beraber yemek yedik. Lokantadan çıktık. O bara gidecekti. Yolda biribirimize s0- kulmuş, yürüyorduk. Ezile büzüle bana dedi ki; — Artık iyiden iyiye kış geldi. Üstümdeki manto ile ge- zemiyorum. Bir manto beğendim. 170 İira istiyorlar. Fakat benim ancak 70 liram var. 100 lirayı nereden bulabiliriz? Mademki müşterek bir yuva onun parası benim demekti. He- men atıldım: — Nereden bulacağız ne de- mek! dedim ve hemen yüz lira çıkarıp verdim. Mahçup bir eda ile aldı. * Aradan bir ay geçtiği halde hâlâ eski mantosile dolaşıyordu. Bir gün mantosunu neden alma- dığını sordum. Kızardı, gözlerini önüne dikti. Yutkundu. Nemli gözlerile yüzüme baktı ve dedi ki: — Yalan söyledim.. Kocam U — Ne, kocan mı? — Affet.. Hıçkırıklarla anlatıyordu. Ko- casının aylardanberi hastahanede yattığını, benden aldığı yüz lira ile ameliyat yaptırarak kocasının hayatını kurtardığını söylüyordu. Ben bu kadının kocası olduğunu bile bilmiyordum. Bana hiç bah- setmemişti. Müstakbel — yuvamız ne olacaktı. Bizim yüz lira da Üs- telik kaynamıştı. O gece bara gitmedi. Beni evine davet etti. Sabaha kadar ağladı. Yalvardı. Yakardı. Beni çıldırasıya sevdiğini Fakat — aile uzun anlattı. Kocasının hastal- ğından sonra barda çalışmıya mecbur olduğunu söyledi. Kocası iyileşmişti. Çalışıyor, kazanıyordu. O artık evinde otu- ruyordu. Ben onu haftada iki üç defa ziyarete gidiyordum. Kocası benim kim olduğumu biliyor, be- ni evinde gördüğü — zamanlarda hürmetle karşimda — iğiliyordu. O, bir gün sıkılarak yanıma 80- kuldu. Çok teşekkür — ederim, dedi. Ve bana bir şey verdi. Bu bir yüz İiralıktı. Almadım, fakat ağladı, tepindi, izzeti nefis mese- lesi yaptı ve zorla verdi, Aradan beş sene geçti. O be- nim için hâlâ çıldırıyor. Kocası hâlâ önümde iğiliyor! Lozan Konferansı İçtı'maî Londra, 12 — İngiltere Hü- kümeti Lozan Konferansının 16 haziranda — toplanmasını — teklif etmektedir. Konferansa - iştirak edecek olan Fransa, İtalya, A manya, Japonya ve Belçika hü- kümetlerine bir mesai programı da teklif edilmiştir. Buna naza- ran ilk içtimada beş devletin mümessillerile İngiliz mümessil- leri bulunacak ve bunlar tamirat meselesini görüşeceklerdir. İkinci içtimada küçük itilâf devlet mü- messillerile diğer birtakım küçük devlet mümessilleri bulunacaktır. Amerikada Ücretler İniyor Nevyork 7 — Cemahiri müt- tehide Çelik Birliği ayın 15 inden itibaren ücretlerin yüzde on beş indirileceğini bildirmiştir. Bu ka- rardan 150,000 — kişi, müteessir olmaktadır.