mak - vazifesile mükellef olarak 19 —Dayta SON POSTA Cenup Denizlerinde Bir Seyahat Macerası Altın Peşinde.. W Üç Serseri.. Üç 'Milyoner abmda ölümü de çöce alarak. |Babamı Öldüren Kısa Boylu Sakallıdır. Yarın Da Kendisi Ölecektir. Vadet bana bakayım!. — Yemin ederim, Şaya bu sırada ağaçların ara- sından görüvdü. İhtiyar kadını Şayanın vürudundan evvel ter- ketmiş, sonra fikrini değiştirerek muhaverelerini — dinlemek üzere geri dönmüştü. Saji şimdi vaktinin mecrasını değiştirmişti, ihtiyar kadına de- gil, Ffakat Şayaya bakıyordu. İhtiyar kadın ise Şaya kem- dilerini — dinlemekte — olmasına ehemmiyet — vermiyerek devam ediyordu: — Yarın sabah ne vakit gi- decekler? — Bilmiyorum. Fakat ne va- kit giderlerse gitsinler, görün- meden takip ederim. İhtiyar kadın başka bir kelime ilâve etmeden ayağa kalktı ve orman istikametinde — yürümiye başladı. Şaya ile Saji başbaşa kaldılar. Bu iki genç kızin erkeğe eheminiyet vermemesine rağmen ormanda uzun mür det arkadaşlık etmiş- lerdi, Saji bu zamanlarda Şaya ok ve yay kullanmasını öğrenmiş, ormanın sırlarını göstermiş, ve bir defa da onu balık avma gö- türmüştü, Şaya ana İlisanının hususiye- tini teşkil eden yekâhenk dil ile sordu: . — Demek yarın ava caksın? Saji şimdi gözlerini yere dik- mişti, kaldirmadan cevap verdi: — Eveti — Ormana mı? — Evet ormana! — Bana büyük bir kanguru- dan bahsetmiştin, fakat yarın küçük kanguruyu takip edeceksin değil mi, yani sakallısını?.. — Evet, fakat kafilede iki tane sakallı var! — Senin takip edeceğin kısa boylu olandır değil mi? — Evet! — O, benim babam olan beyaz adamı öldürmüştür. Ve ya- çıka- rın da kendisi ölecektir, değil mi? — Eyvet! » Şaya bir saniye sustuktan #onra bir daha sordu: — Fakat öbürleri ölmiyecek- lerdir değil mi? — Yarm ben de seninle be- raber geleceğim, dedi. Görmek Sayi: — Bilinmez, diye cevap verdi. Ormanın her tarafında ölüm do- laşır. gidecekleri yerde ormandır. Şaya: istiyorum. Hem küçük maymunları kovalamak eylenceli bir şeydir. Bıçağı da alırım. Saji ilk defa olarak gözlerini kaldırdı, ormanda parlıyan bir çift göz gördü, tekrar gözlerini indirerek ; — Nasıl istersen, dedi. * Bu esnada gerek çadirda, ge- rek sandalda ve gerek kulübede yatan beyaz adamlar uykuday- dılar. Bunlardan yalmz Hag- ton müstesna idi ve Tilmanın yerine, sandalı gözden kaçırma- gizli bir yerde nöbet bekliyordu. Maamafih bu gözetleme vazi- Fesini yapmakta yalnız değildi. Başka istikamette gizli bir adam daha vardı ki, © da sandalı gö- zünden ayırmıyordu. Bu, Saji idi, * “Mkar,, a gelince, şeytanetkâ- rane zekâsı arkadaşları aleyhine tertip ettiği - plânlarla o derece meşguldü ki, maziyi tamamen u- nutmuştu, en küçük bir endişe bile hissetmiyordu. Uzak memleketlerde - seneler- ce sergüzeştcu bir hayat yaşa- dıktan sonra köyüne dünen ve kendisini —unutulmuş zanneden bir adamın haleti ruhiyesinde idi. Bir iki balıkçıdan gayri Diyak İstanbul Evkaf Müdü- riyetinden: Kiymeti muhammenesi takriben ( 12 ) arşın —Sit - kabilesinden kimseyi görmemişti ve kalp huzuru ile derin bir uykuya dalmış uyuyordu. * Saji ertesi gün — kendisine refakat edecek olan Şayanın bu orman seferine alelâde bir te- cessüsten başka bir sebeple alâ- kadar olabileceğini batırına bile getirmemişti. Sabahliyin g:n doğarken kap- tan Hul çadırdan çıktı. Hagton gecedenberi — beklemekte — olan nöbetine yarım saat evvel kendi- liğinden nihayet vermiş, çadırın bir kenarına iliştirdiği küçük bir aynanın önünde traş oluyordu. Derken Makar ile Coki göründü- ler. Arkalarından da Tilman 6ö- kün etti. - ( Arkası var) — Çelebioğlu Alâettin mahallesinde Tahmisönü caddesin- de eski (9) yeni 13 No. li dükkânın ( 345600 ) bisse terbiinde bulunan l Tamamı (35) arşın terbiinde bulunan Tavukpazarında Mollafenarı mahallesinde yağcı hanında orta katta atik ve cedit (6) numaralı odanın 1 - 6 hissesi. Temamı (36) arşın terbiinde bulunan Tavukpazarında Mollafenari mahallesinde yağcı hanının alt katında atik ve cedit (7) No.lı odanın nısıf hissesi. Lira K. 162 19 Tamamı itibarile (12456) hissesi. 83 34 25000 500 00 Tamamı (180) arşın terbiinde bulunan Balatta Hacıisa mahallesinde Tahtaminare enddesinde atik (234) No.lı maa müştemilât kârgir bir bap mağazanın 1-6 hissesi. Balâda muharrer emlâki mahlüle satılmak üzere dört hafta müd- detle ilân ve müzayedeye vazolunmuşlur. Müzayedesi Mayısın otu- zuncu pazartesi günü saat on beştedir. Talip olmak istiyenler kıy- meti muhammenenin yüzde yedi buçuğu nisbetinde pey akçelerile beraber yevmi mezküra kadar İstanbul Evkaf Müdüriyeti bina- sında Mahlülât kalemine müracaatları ilân olunur. İstanbul Gümrükleri Müdürlüğünden : Miktarı 100 Adet Cibinlik Cinsi SÜR Sayer Yatak çarşafı 8i ö aç adaf W00 ç Yastık kılıfı XB 5 Hasta abası Gümrük Muhafaza kıtaatı revirleri ihtiyacı olan balâda miktar, tins ve pazarlık gün v& saati yazılı eşyamın pazarlığına iştirak edeceklerin nümunelerini ve evsaf ve şeraitini görerek vakti mu- ayyeninde *b 7,5 teminatlarile Müdüriyette bulunmaları. Dokltor Orfanidis Zührevi ve cilt hastalıkları mütehassısı ! " Beyoğlu, Tokatlıyan karşısı No. 251. Tel, B. O. 3734 ? Zafiyeti umumiye, Iştihasızlık ve kuvvetsizlik halâtında büyük faled ve tesiri görülen: ŞARK MALT Hulâsası Kullanınız.. Her eczanede satılır Muhafaza Pazarlık tarihi 7 Mayıs Cumarti saat 15 te , a Tp n 84 ” a M | W ” » n h Şariç " İ M Bu Sütunda AHergün BİR DAMLA YAŞ —3 Birdenbire Nesrin yine o âşık, içli, hasta kız olmuştu. Parmak- larının altında inip kalkan, bu lâyemut eserin nağmelerini çıka- ran tuşları görmüyordu.. Etrafına toplanıp kendisine hayret ve tak- dirle bakan arkadaşlarını, hiç- bir şeyi — görmüyordu. Biraz sonra Ahmet Necmilerin köşk- ünden yayılan, bahçenin ağaç- ları arasından süzülüp sakin havayı ihtizazlariyle dolduran ke- ıl:ll; sesi nloadıkîlerin kulağına adar . da ayni havayı ::-u Sanki y d çalıyor! onları en kud- retli bir —muzisyen san'atkâr elile ve ruhile idare edi- yordu. Bir aralık Nesrin ke- man sesinin yaklaştığını — his- setti. Evet aldanmıyordu. Keman sesi şimdi daha yakından hatta bahçeden geliyordu. Birdenbire parmakları durdu. Yorulmuş gibi kolları yanına düştü. Keman elân bahçede çalıyordu. O vakit Nes- rin yerinden kalktı. Uçar gibi odadan çıktı. Merdivenlerden indi. e geldi. Sesin geldiği tarafa doğru sanki onu ürkütüp kaçırmaktan korkuyormuş — gibi ayaklarının ucuna basarak - iler- ledi. Ahmet Necmilerin bahçesile kendi — bahçelerini — birbirinden ayıran yüksek çitlerin önüne ge- lince kalbi heyecanla maya başladı. Çünkü artık âşık olduğu keman sesinin sahibini göre- cekti. e o ses Üüç beş :ıı;l:ını ileı—üiı(ııde Bâiılo;inwukwır e u, çıktı ve öbür tarafta çalılıkla- | rın arasında bir gölge gördü. O gölgeyi tamıdığı zaman heye- canından — kendisini zaptedemi- yerek haykırdı: — Ahmet Bey siz misiniz?.. Siz mi idiniz?.. Bu ses birdenbire — kemanı susturdu. Ahmet Neocmi yara- yaptığı esnada yakalanan bir çocuk gibi mahçup olmuştu. Artık, “ o kemanı çalan ben de- ğildim,, diyemezdi. Nesrin çili atlıyarak Ahmedin yanına gelmişti... — Çok tuhafsınız Ahmet B. dedi. Şimdiye kadar bunu benden niçin sakladınız. — Sakladım Nesrin H. Çünki siz bu kemanı çalan adamı kim- bilir nasıl tasavvur ediyordunuz. Belki hayalinizde yüzü buruşmuş, saçları aklaşmış ihtiyar bir üstat yaşatıyor ve ona tapacak kadar hürmet besliyordunuz. Halbuki hayalinizde yaşıyan bu büyük şahsiyetin — hakikatte herkes gibi — alelâde bir insan, hatta hoppa bir erkek olduğunu anladığımız. zaman — kimbilir ne büyük bir inkisara uğrıyacaktı- nız. İşte ben sizin böyle bir in- kisara — uğramanızdan, benden uzaklaşmanızdan korktum Nesrin hanım.. — Çok yanlış düşünmüşsünüz. Bilâkis bu biribirimizi... Nesrin fazla devam etmedi, En sonunda hayaline ulaşan, yıl- larca hasretini çektikten sonra sevgilisine — kavuşan — insanların hararet ve samimiyetiyle biribirle tinin elini sıkarak ayrıldılar. * O gündenberi bir sene geçti. Hergün, her akşam ya bir. bah- çede, ya çitlerin üzerinde veya bir korulukta buluştular. Bir akşam yine köşklerinin sağ tarafındaki küçük korulukta buluştukları zaman Nesrin müte- essirdi. Gözleri yaşlarla doluydu. Ahmet Necmi bu teessürün çabük farkına vardı.. —— Ne oldu? Ne var Nesrin?. diye sordu.. Nesrin inliyen, tit- HİKÂYE ginmiş, o, beni mesut edebilirmi; kupkuru bir çabuk ılı'_-lly.; mahkümmuş.. Ne yalan.. Ne <| Muharriri: Esat Şefik riyen, harap bir sesle cevap verdi: — Fena.. Çok Fena.. — Ne oldu ? Fena olan ne ? Nesrin birden Ahmedin diz- lerine kapandı.. İnce vücudünü mütemadiyen sarsan hıçkırıklarla ağlıyordu. ışhî Bizi blrhl'l:irinlı.iıdeıümnnb- vi maya — çal rlar et.. Beni başka bcirüle”ıvlıııdiriyorlu. — Niçin?.. Bizim biribirimizi sevdiğimizi bilmiyorlar mı? — Büiıorlır... Fakat O, zen- — Yavrum biz onlara gelelim.. le bir yuva kuralım ki, onlar çabuk sönme saadetin ilelebet devam e bir yuva şününlîr..ı n H geç Ahmet.. Dâğnıî:miığı bile yapıyorlar. Ahmet güzel sevgilisini tesolli etmek için daha söyliyeme- di. Kendisi de teselliye muıtıçn Bir ay sonra... Bir gün annesi Ahmet Necmiye: — Bu akşam davetliyiz.. dedi.. — Neriye anne., | — Ayol bilmiyor musün — es düğünü vaz.. — Oh amne.. Bu ne fena bir güne tesadüf etti. — Niçin?.. — Başım ağrıyor, çok kırgın lığım var. Beni mazur gör anne.. — Gidemiyecek misin.. Fakat çok ayıp olacak.. — — Onlara benim hasta oldu Sumıı söyle; benim namıma af ile amne., Ahmet Necmi annesinin elin- den kurtulduktan sonra odasına koştu. Kapıyı içerden — gilittedi. Yatağının üzerine cansız bir vücut halinde yıkıldı. — Hepsi gitmişler.. diye me rıldandı.. Pencerenin önüne geldi., Yanlarındaki köşkün pencereleri elektrik ziyaları içinde aydınlıktı. Ayın loş ve donuk bir nur serp- tiği bahçede, ıiıgırıı arasına asılmış fenerler, gökten serpilmiş rengarenk yıldızlar gibi karanlıke lar içinde parıldıyor, koyu siyah gölgeleri aydınlatıyordu. Otomobiller davetlileri alarak uzaklaştı. Nesrin tabit odasında yeni kocasile beraber başbaşa kalmıştı. Ahmet Necmi bir sairifilme- nam gibi yerinde doğruldu.. Oda- sının bir köşesine atılmış kemanı aldı. Tellerini uzun uzun akort etti. Açık pencerenin önüne gek di.. Yüzlinü gecenin serin rüzgârı okşadı. Mehtap kararmıştı.. Ke- S A NERSSi BE B <aktığı zaman Âhmet Necminin gözle- rinden yaşlar boşandı. Sonra yine durdu.. Eski bir hatırayı — hatırlamak — istiyormuş gibi uzun uzun düşündü.. Nesr> nin en çok sevdiği parça neydil.. Hah işte buldu.. “Güzel bir gö- zün bir damla yaşı,,l.. Nesrin bu- nu çok severdi, kaç defa beraber çalmışlardı, ve en son bir defa daha çalmıya başladı.. Ahmet Necmi bu ande din gibi taptığı aşkının Allahı. olan — musikinim içinde kendini kaybetmişti.. Ruhu “ güzel bir gözün bir damla yaşı ,, içinde boğulmuştu. Böyle ağlıyarak, kalbinin, acısı içinde kıvranarak, inliyerek - ve kemanını — inleterek dakikalarca çaldı. Fakat hiçbir piyano sesi ona cevap vermedi. t