ae aer A EFe aei .:#Ğr'hgv AÇAMT Z: İ e e. İ ÇK AT CAT AMAD AT 6 Sayfa çe Lostracılara Göre Buhran... Çocuk Kamplarıt Dünyanın her tarafında çocuk koruma — teşekkülleri, çocuklar için yazın kamplar kurarlar. Bu, çocuğun organizmasını kışın sert ve İnsafsiz darbelerine karşı ko- Famak içindir. Yazlığa çıkmak kat'i bir ihtiyaçtır. Bizde de yaylalara, bağlara çıkılır. Lâkin bunu ancak yapa- i yapıyorlar. — Çocuk- ızın belki de yüzd: sekseni ândan mahrur — yoksuk- h kampları, kelimenin tam ile bir za- ruret halindedir. fah, mücerret manasile mahdut insaların nail olduğu bir saadet- tir. Yoksul çocuk sayısı, insanı korkutacak miktardadır. Bunların bakımı hiçbir nevi sıbht icaba temas etmiyen bir bakımdır. Kara kış bu yavruların üstüne nükibet gibi çöker. — | Sosyal yardım — teşkilâtının daimi himayesine muhtaç olan bu çocukların fena yetişme- kerine mâni olacak -tedbirlerimiz de eksiktir. Bu çocukları kamplarına göndermek bu cihet- ten de elzemdir. Çocuklar birlikte geçirecek- leri kır hayatından, her itibarla latifade edeceklerdir. Muayyen bir teşkilât halinde yürütülecek olan bu iş, birkaç sene sonra, bugün sokaklarımızı dolduran ve evlerimizde melankolik bir eda ile mırıldanıp duran sıska çocük- ların yerine dinç yavrular mey- dana çıkarmış olacaktır. Dünya çocuk koruma teşek- küllerinin belki en genci olan, Bununla beraber sayısız - zorluk- ları yenmekte ve müessir bir faaliyet sahasının boşluğunu dol- durmakta yüksek birliyakat gös- | teren “Türkiye Himayeci Etfal Cemiyeti,, çocuk kampları işine henüz başlayamamıştır. Bunun sebebi, hiç şüphe yok, elindeki maddi vasıtaların en mübrem çocuk - ihtiyaçları için bile az gelmesidir. Halbuki — bu — işe başlamak — lâzımdır. — Teşebü- sü ve — tahakkuk — ettirmek için icap eden maddi! vasıtaları Himayei Etfal teşkilâtından bek- lemek doğru değildir. Fikrimce, Himayei Etfal çocuk kampları işini organize etmeli, bunun ida- resi için lâzım olan para ve mal- zemeyi bütün milli müesseseler, hayır cemiyetleri, hatta hususl teşekküller temin — eylemelidir. Himayei Etfal, önümüzdeki Çocuk Haftası münasebetile bu teşeb- büse girişebilir. Plânları yapar ve bu memleket işini birlikte başar- mıya bütün müesseseleri eder. Meselâ: Etibba odası, kampa gidecek çocukları muayene ede- rek ihtiyaçlarına göre gidecekleri kampları tayin eder. Bankalar, muhtelif mali ve iktısadi müesse- seler işin para tarafını birlikte temin ederler. Devlet demir yol- ları çocukların kamp mıntakaları- na nakillerini Üüzerlerine alırlar. Hilâliahmer seyyar eczaneleri ve vevirleri vücude getirir. Ankara çocuklarını - düşünür- ken, gözlerimin önüne, şu anda Ilgaz ve Yabanova dağlarında tepelerinden tepelere ve İnebolu sahillerde kayalardan uzak dal- derhal ci bizde re- | yaz | davet | — SON POSTA ; “Akıntı,, Vrerıyâr'ı'T_utkârl,, Günlerine Göre Değişi BN » r. “Akıntı,, ya Gelince.. Sirkeciye giden yolun dönemeç yerinde sıralanmışlardı — Ayna gibi olmazsa para yok!... — Lusiris!.. yoruz efendim... Sirkeciye giden yolun döne- meç yerinde sıralanmışlardı. Ayak Üstü kundura boyatmak hoşuma gitmediği halde, bir tanesine doğ-) ru yürüdüm. Sarı ve siyah lekelerle parmakları acayip bir renk alan esmer bir delikanlı hemen fırça- lara yapıştı. Kendisini lâfa tutmak için bir bahane ariyordum. Dedim ki: — Elini biraz çabuk tut.. İşim acele.., Başını kaldırdı; hafifçe arap şivesine kaçan bir sesle : — Ben anladı ki siz istiyor.. Merak ettim: — İşim acele olduğunu ner- den anladın? Beyaz, inci gibi dişlerini gös- terek gülümsedi: Haniya - parlatı: acala — Biz müşteriyi uzaktan ge- lirken nasıl müşteridir, biliriz! — Yafl.. — Siz, köşeyi döndüğünüz, tralnbayar binecek gibi yürüdünüz, sonra, tekrar geldiniz.. Ben gördü, anladı.. İşareti çaktı.. — Acayip? İşaretiniz de var demek.. Fırçaları tahtaya vurarak tıkır- dattı: — İşte bizim — işaret bu.. Boyalı elinin parmakları ara- sında tuttuğu simit parçasını ağ- zına götürürken, benden Öözür diledi : — Kusura bakma, Beyim !.. Bu saate kadar, ekmek yemedim. — İşlerden memnunsun de- mek... — Allah beraket versin.. İyi- yiz bugünlerde... Ve Mühim bir sır ifşa eder galara şen sesleri akseden bir çok çocuk geliyor. Bir vak'a karşısında imişim gibi bir sevin- cin Ürperişleri içime — doluyor. Soura daha uzaklara dalıyorum. Şimdi dağınık gibi duran gelir kaynaklarını mükemmel bir orga- niyasyonun elinde toplanmış gö- rüyorum. Vatanın çocuklarını bu tesis yarına sıhhatle, kuvvetle, neşe ve olğunlukla teslim ediyor. Böyle bir hayalin hakikat olması için nemizi versek mutlaka azdır. Ankara: Sinanoğlu — Bu behram (buhran ola- cak diyorlar, haniya, çok şükür bize “dokunmadı. — Bakıyorsun, ayakta yamalı pabuç... Geliyor boyatıyor. Beş kuruşla, ayıbını. kapıyor. Züğürt müşteriler, bize eskiciliği de öğretti. Bazi müşteri geliyor ki, kunduranın bütün çivileri çık- mış. Alıyoruz çekici ele, çiviliyo- ruz. Yahut bir tarafı patlamış, koyuyoruz bir yama.. Yeni ayak- kabı boya istemez. Boya vursan da tutmaz, Eski- dikçe boyayı çeker, Şimdi yüzde doksan — müşterinin — kunduraları eski olduğu için iki günde bir, bize koşarlar. Behram (buhran) bundan dolayı boyacılara vurmadı. Burada tavrı birden değişti: — Beyim, dedi, siz gazete okursunuz. Boyalar yüz paraya inecekmiş, doğru mu? — Haberim yok! dedim. İnanmış gibi görünmedi. — Ben de hemşerilerden duy- dum. Aslı çıkarsa fena., zati kazancımız, kundura başına yüz para.. onu da elimizden alırlarsa ne olur? O sırada dikkat ettim: Bizim boyacının yepyeni bir sandığı vardı. Boya şişeleri, fırçaları, çuhadan, kadifeden kundura par- latmıya mahsus — mütcaddit bezleri titiz bir itina ile yer- leştirilmişti. — Ve — bütün — bu tertibatı kem gözlere karşı mu- hafaza eden bir tek mavi bon- cuk, sandığın kenarımda sallanı- yordu. Bu dikkatim gözünden kaç- SON POSTA Siyasi, Havadlı gazetesi Istanbul: Eski Zaptiye Çatalçeşme sokağı 25 'evmi, ve Halx İdare: Telef (3 İstanbul - 20203 bo.ta kutusu: İstanbul - 741 Telgrafı İstanbul SONPOSTA ABONE FİATI TÜRKİYE ECNEBİ 1400 Kr. — 2700 Kr. | 1400 800 . 30 , 1 Sene 6 Ay $ » D, Gelen evrak geri verilmez. İlânlardan mes'ulizet alınmaz Cevap için mektuplara 6 kuruşluk pal ilâvesi Tâvımdır. Adres değiştirilmesi (20) kuraştur. madı; başını rakı — Şurada bir aynam da var! Diye gösterdikten #sonra davam etti: — Bizim hemşeriler, için bana çok lâf atarlar. “Tahir işi büyüttü..Aynalı do- mağrurane kaldıra- lapta başını tarıyor ,, derler. Ayıp | değil ya.. Temizliği çok severim.. Bu zamana kadar, ların boyanması bitmişti. Fakat onu biraz daha söyletmek isterim: — Günde kaç kuruş karana- biliyorsun ? — Belli olmaz. Günü bilir. Bazı gün, akıntı olur. Bazı gün- ler tutkal olur.. — Akıntı nedir, tutkal nedir? — Akıntı. Yağmurlu havaya deriz. Yağmur yağarken herkes deli miki kundura boyatsın |.. Böyle zamanlarda akşama kadar çekmeceye on kuruş bile girmez. — Ya, tutkal ?.. — Tutkal müşterinin çoklu- ğudur. Her gelen, yapışır, kalır, Böyle mıralarda nöbet bile bekli- yenler olur. Hava çok - iyi olmalı. Güneş, iyice ortalığı ısıtmalı.. Tozlar, yerlerde şöyle bir karış kabarmalı ki, işimiz rastgitsin.. Ha., Bir de akıntıdan sonra hava açtığı günler işler biraz iyi gider. Kuru havada da ça- murlu kundura ile gezilmez ya... — Kaç boyacı — varsınız İs- tanbulda? — Onu hiç sormal. — Neden? — Bir şeker sandığı - eline geçiren boyacıyım diye meydana çıkıyor. Saymakla bitmez ki.. Sa- de Sirkecide belki otuz boyacı | varız. Bütün İstanbulda üç dört yüz boyacı olmalı!.. O sırada, parıl parıl - yanan sandığının — cazibesine — kapılmış iki müşteri öteki boyacıları bıra- karak onun yanına geldiler. Nazarım değmesin diye he- men mavi boncuğa — baktım. Yolda kendi kendime düşünü- yorum: — Kundura boyacıları, bele- | diyeye muayyen bir para ödemi- | yorlarsa haksızlık ediyorlar. Bir kundura boyacısı için meselâ şu Ebussuut caddesi, yaz, kiş ne sağlam, ne emin bir varidat membardır!.. », 4 kundura- | Kari Mektupları Bir Doktordan y A Şikâyet Ölen çocuğumuzu usnlen be lediye doktoruna muayene ettir memiz lâzımdı. Doktor Bey lüt- fen evimize kadar gelemediler. Çocuğun valdesi, ciğer paresini kucağına alarak doktor Beyin nezdine kadar götürdü. Doktor Bey bir atfı mazardan sonra defnine — ruhsat — vermişlerdir. Ölü bir çocuğun Silivrikapı- dan Şehreminine — kadar cakta — götürülmesi —zaten mü- teessir olan aileyi kan ağlatmış- tır. Bu kabil muameleye diğer ailelerin de maruz kalmamalarıni temin için nazarı dikkati celbet menizi rica ederim. Silivrikapıda Velet Karabaş mahah Tesinin ikinel mubtarı M. SITKI Kumarlı Tulumba Tatlısı Bazı gazete matbalarının önüne toplanan tulumba tatlıcıları, fakir azete müvezzilerini kumara teş- vik etmekte, ellerindeki torbadan bunlara numara çektirmektedir. ku- | Bütün sermayeleri beş on kuruş- tan ibaret olan ve çoğu çoluk çocuk sabibi bulunan bu zavallıla ellerindeki paraları ba adamlara | kaptırmaktadırlâr. Polisin vazarı bunun . dikkatini celbederiz. Karilerinizden SITKI Bir Bilet Meselesi Arifiyeden —Adapazarına ge decektim. istasiyona Tam geldi- ğim zaman gişeler kapanmışti. Tren hareket etmek üzere idi. Bu esnada trene bindim. Kon- duktöre, bilet almıya yetişeme- diğimi, ihbarlı olarak seyahat edeceğimi söyledim. İhbariye Ücreti olan 24 kuruşu verdim. Kabul etmedi cezalı olarak 38 kuruş istedi. 15 dakl- ka sonra Adapazarına geldik. İstasyon Müdürü yoktu. Memur efendi 38 kuruşu — vermediğim takdirde beni polise vereceğini söyledi. Ben de verdim. Bu hare- ket hakkında merciinin nazarı dikkatini celbetmenizi rica ede- rim, Adapazan Kumbaşı küyünden çiftçi Mustafa eğullarından VAHİT Cevaplarımız İzmirde Şehit Fethibey İlk- mektebi ( 4 A ) aınıhından 165 İbrahim Beye : Sorduğunuz suale şu cevabı verebiliriz : Muhtelif fen adamlarının hesap larına ve iddialarına göre, arzımız gün geçtikçe ihtiyarlamakta, tabil servet membaları da usırlar geç- tikçe azalmaktadır. Bu itibarla Adem babamız ve Havva anamızdanberi gelen bütün insanlar bugüne kadar yaşamış olsalardı, arzımız bu İn- sanların hiç birisini doyuramıya- caktı. Ayni zamanda bu kalaba- lık nüfus belki de bugünkü mede niyetin zuhuruna mâni olacaktı. Maamafih sizin sualinizin ceva- bı çok vâsidir. Mubhtelif şekiller- de izah edilebilir. * Ankara otomatik telefon san tralı Cahit Beye: Gönderdiğiniz mektup tenkit mahiyetinde değildir. Tamamile şabst hususatı ihtiva etmektedir. Maalesef dercedemiyeceğiz