V, V oT H K E , Ş CUR Kari Mektupları Buğday Fiatleri Ve Köylü Son zamanlarda buğday fia- tinin yükseltilmesini iltizam eden | noktai nazarlara karşı Trabzon karilerimizden tütüncü İleli Hasan oğlu Ali Beyden uzun bir mektup aldık. Kariimiz buğday fiatlerinin yükseltilmesi usulünün gerek köy- İüye, gerek şehirliye, gerek fakir halka hiçbir menfaat temin etmi- yeceğini, buğday Fiati kadar tü- töün ve fındık fiatlarının da çok düşkün olduğunu, köylünün istih- sal edip sattığı şeylerin hiçbirisi- nin para etmediğini yazmaktadır. Kariimiz, ekmek fiatlerinin yüksel- mesile köylünün refaha kavuşaca- gını bilsek ekmeği 25 kuruşa ye- miye razıyız, fakat bu hiçbir derde çare olamıyacaktır. Bilâkis bütün gıdasını ekmek teşkil eden fakir hal- kın elinden ekmeginin bir lokma- sını daha alacağız demektedir. Ali Bey, Trabzonda sabahtan akşama kadar en fena şerait içinde amele'ik yapan bir adamın ancak 40 - 50 kuruş aldığını, bu gibi halkın geçinmede çektiği sıkıntıları izah | etmekte ve uzun mütalealer ser- dettikten sonra buğdayın tabüi fiatine yapılacak müdahalelerin ve sün'iterfilerin memleketin ikti- sadiyatını sarsacağını mektedir. Bu Nasıl İştir ? Bendeniz Almanya ve Ame- rikada senelerce tahsil ettikten sonra — memleketime — döndüm. Oralarda — makine — mütehassısı oldum. Cebimdeki diplomalarla bu ihtisasımı her zaman ispat edebilirim. Bundan bir müddet evvel galvanize saç fabrikasına girmiş- tim, geçenlerde beş gün kadar hasta yattım. Fakat iyileşip tekrar fabrikaya döndüğüm zaman ye- rimde bir ecnebiyi görünce va- tan ve memleket hesabına çok müteessir oldum. Hastalık, kanu- nun kabul ettiği en büyük ma- zeretlerdendir. Bununla beraber eğer yerimi bir Türk işgal etmiş olsaydı kat'iyen müteessir olmıyacaktım. Fakat memleketin öz evlâtları dururken yabancılara iş verilmesi çok arıma gitti. Alâkadar dai- renin harekete gelmesini bek- liyorum. Şerafeddin Gaip Aranıyor Ercişten hicret ettiğim zaman- lar hemşirem Ercişli Mahmut kızı. Fatma 0 zamandanberi ga- iptir. Hayat ve mematından hâlâ haberdar değiliz. Bilenlerin ve- yahut tanıyanların insaniyet na- mına aşağıdaki adresimize lütuf buyurmalarını dileriz. Ercişte müteahhit Nurl Bey vamtasile biraderi MEHMET Cevaplarımız Ayvalıkta Sakarya mahallesin- de zeytin ticaretile meşgul Yusuf Ziya Beye: İhbariye almak kanunun - size bahşettiği bir haktır. Bu hususta daha yüksek makama istida ile müracaat ediniz. İcap ederse hakkınızı mahkemeden de arıyabi- Hirsiniz. Bursa Askeri Lisesi 10 uncu sımftan Arif Hikmet Beye: Bahsettiğiniz gazetenin neşri- yatı hakkında bizim neşriyatta bulunmamız — mesleki — tesanüde muvafık — değildir. Tenkitlerinizi doğrudan doğruya ©o gazeteye bildiriniz. efendim. ilâve et- | Efendim, Kütüphanede piş- İstanbu'ld- e Kitâphçhılı miş Yumurta Ne Gezer? Müşterilerinden En Çok Şîkâyetfânrârnâf Kitapçılardır İstanbulda yalnız dükkânda değil, böyle duvar diplerinde de kitap salılır — Kuzum sizde kanarye var mı?,. Kitapçı hayretle müşterinin | yüzüne baktı: — Nasıl kanarye?.. — Şey.. Kanarye kitabi diyecektim.. — Yoktur efendim... Arası çok geçmeden - bir başka müşteri, içeri girdi: Fa- kat, bu zat, pek dalgin bir şey olacaktı. Kendi kendine: — Hay aksi şeytan.. Diye söylendikten sonra yüksek sesle ilâve etti: — Olur şey değil. — Ismarla- dıkları kitabın adımı unuttum.. Neydi yarabbi... Neydi? Ney- di?.. Sonunda bir “ cenk ,, ola- caktı amma... Bizim ahbap kitapçı, lep de- meden İleblebiyi anlar takımla- rındandır : — Size Cenkleri sayayım, de- di, belki hatırınıza gelir. Ve saymıya başladı : — Bedir cengi... Mi? — Hayır.. — Uhut cengi ?.. — O da değil.. Başını iki tarafa sallıyordu: — Allah — Allah.. — Dilimin ucunda da bir türlü söyliyemiyo- ram. Şey Cengi idi galiba.. — Muhammet Hanefi cengi mi yoksa.. Adamcağız: — Hah!,. Diye öyle bir fer- yat kopardı ki, adeta ürktüm. İstediği kitabı çıkarıp - verdiler. Alıp — gitseya... Hayır.. Bu sefer de yapraklarını karıştırmıya başladı. Okkaya yuracakmıs gibi, bir elinden öteki eline alarak tartıyor, kabını, sayfaların ade- "dini, tekrar tekrar gözden geçiri- yordu. Nihayet fiatını sormak hatırına geldi amma, keşki hiç | sormasaydı. Yüz para olsun kırdırmak için dökmediği dil kalmadı ve nihayet istenilen parayı verdi. Yağlı müşteri kapıdan çıkınca kitapçı, bana döndü: — İşte, dedi, gördünüzya bü- tün gün bunlarla uğraşıyoruz!... Sonra anlatmıya başladı: — Kitapçılık tahmin edilemi- yecek kadar tuhaf bir iştir. Me- selâ, birisi gelir, sorar: ı — Sizde dibaçe var mı? | Tabil kendisine anlatırız: — Dibaçe, kitabın ilk sayfa- sındaki yazıya derler. Dibaçe ıdında kitap olmaz!, Fakat o, israr eder: — Canım, ben bilmez miyim? İşte kâğıda da yazdım: Dibaçe.. Sizde var mı yok mu, söyleyin... — Hakkımz var amma diba- çemiz kalmadı.. Cevabını vere- rek savmıya mecbur oluruz. Müşterinin nazını bizim kadar çeken satıcı pek az bulunur. Öyleleri — vardır ki, raflardan, bir sürü kitap indirtir, sonra hiç- birini beğenmeden, yabut her birine birer bahane bularak çıkar giderler. Bazıları da aradıkları kitabın ismini söylemezler. Cama- kânın önünde dakikalarca durup kitaplarını süzerken yanına yak- laşırız: — Ne aradınızdı efendim? Omuzlarını silkerek: —Aradığımız kitap sizde yok! derler. — Ne biliyorsunuz? Siz, ad- ni söyleyin de belki buluruz.. Saatlarca çene çalar, kırk elli kitap karıştırır, neticede aradığı kitabı haber vermeden giderler, Kitapçı dostum, hazin hazin içini çekti — Bu seneler, bizim işimiz, Nasraddın Hoca hesabına döndü. Dostlar alış verişte görsün.. Bizim en sağlam ve devamlı müşterimiz olan Anadolu, eski- sinin onda biri kadar kitap çek- miyor. Giden sandık dolusu ki- tapların parasını bayilerden alamı- yoruz, Anadolunun büyük merkez- lerinden uzak kalan kasaba ve köy- lerinde kışın, balk masallarına biraz rağbet vardır. Kahvalerde toplanan ihtiyar dayılar, konuşa- cak mevzu tükenince eski Aşık masallarına — başvururlar. — Ağık Garip, Kan kalesi, Çember kalesi, ve emsali kitaplar, elden ele dolaşır... Ramazan yaklaştığı gibi mız- raklı — ilmuhal, — mecaniüledep Necatülmüminin — gibi — eserleri, uyukladıkları tozlu raflardan — çı- karmıya başlarız. Çünki bu ayda; siparişlerin çoğu din kitapları Üzerine yapılır. Bizde kitap satışları mevsi- minc göre hatta gününe güre değişir. Eylâöl sonlarına doğru işler biraz hararet peyda eder. Tarlasından dönen köylü, sapa- ni bırakıp ocağının başına yerleş- miştir. Uzun kış geceleri eli- ne ne geçerse okur. — Teşrim- lerde, kânunlarda daha ziyade köylü çeşitleri satarır. Mayıs, haziran, temmuz, ağustos — ölü mevsimdir. Bu aylarda, şehirli yaylasına, köylü tarlasına çekilir. Hafta içinde eht hararetli günü- müz perşembedir. Ertesi günü tatil olduğu için eğlenceli hikâye ve romanların alıcıları ekseriya alışveriş için bugünü seçerler. Maamafih İstanbula kalsak hali- miz harap.. İstanbulun orta halli sınıfı, tüccar ve iş adamları kitap karii değildir. Genç kız- la delikanlılık çağındaki erkekler, bir de yeni yetişen mektepliler okurlar. Genç kızlar, delikanlılar edebi ve milli romanlara merak- hdır. Mektepliler, seyahat ve ma- cera hikâyelerine bayılırlar. Bir kısım haylazlar için de varsa Nat Pinkerton, yoksa Şeytan Hâdiye... Sait Paşanın hatıratı, sene- lerdir. köşesinde uyuklayıp dur- duğu halde “Kel Oğlanın hatıratı,, cayır cayır satılıyor. Ne ise, bu- na da şükür.. Ya, hiçbirini sala- masak?. Maamafih elde bulunan eski arap harflerile basılmış kitapların gün geçtikçe nüshaları azaldığı için nihayet beş sene sonra, hepsi ortadan kalkacaktır. Bütün kitapçılarda mevcudu bir düzüneyi geçmiyen Nef'i di- vaninı bugün 5- 6 liraya bulabi- lirsiniz. Halbuki birkaç sene evvel bu divanı on liraya tedarik ede- mezdiniz. Halbuki çok yakin bir tarihin malı olan ( Tevfik Fikret)in ( Rebabı şikeste ) si, yedi liradan aşağı düşmedi. Baki ve Nef'iyi anlıyanların azalmış olmasını buna sebep olarak göstere biliriz.,, Dostum, bana bu izahatı ve- rirken, kütüphaneye belki yirmi kişi girdi, çıktı. Bunlardan hiç olmazsa yarısı, bulunmıyan kitap- larm ismini sormak hususunda sanki ittifak etmişlerdi. Geriye Yeni Bir Mesele Karadağ 'İstiklâlini İstıyor (Baş tarafı 1 inel sayfada ) tanıntmadı, şikâyetlerine rağmen Sırbistana ilhak olundu. Cemiyeti Akvama yaptığımız bütün muracaatlar da akim kak dı. Bugün, bütün Karadağlılar, istisna kabul etmeksizin istiklâl istiyorlar — ve nazarları veliabit prens Milo'ya müteveecihtir. Kat radağlı vatandaşlarım, asırlardan beri mevcut eski bir an'aneye tevfikan iki tüfek taşımak itiyas dındadırlar. Yugoslav Hükümeti, bu tü- fekleri, haydutların elinden silâh. larını alır gibi çekip aldı, Halbus ki bu silâhlar, onların milli gururlarının bir timsali idi. Yugoslav Hükümeti, — dabili suküneti iade etmek isterse, evvelâ Karadağın istiklâlini iade etmekle işe başlamalıdır ., Bu beyanat, çok derin tesir yapmıştır. Prens Milonun kız kardeşinin İtalyan kıralile evlenmiş olduğu ve ğnlya ile Yugoslavya arasında« ki münasâbatın gerğin olduğu düşünülürse, hâdisenin mahiyetin« bir deki ehemmiyet derhal göze çarpar . Temaşa Buhranı Paris, 2 — Temaşa müecsse- selerinin müdafaa komitesi, bütün Fransadaki ve Fransa müstemle- kâtındaki — tiyatroların protestö alâmeti olmak üzere 5 nisandan itibaren kapanacağını bildirmiştir. 5 nisanda 24 saatlik bir grev ilân edilecektir. Hükümet, buhrana mâni ol mak için tiyatrodan alınan deve let resmini yüzde iki buçuk in« dirmeyi ve sinema sanayüne 12 milyon nakti muavenette bulun- mayı teklif etmiştir. Maliye encümeni bu teklifi; tetkikten sonra yeni bir teklif yapmış, hükümet yeni teklife muhalefet etmiştir. Âyan meclisi, Maliye encümenin metnini kat'i surette reddetmiş ve hükümet projesinin ilk kısmını kabul et miştir. Bu suretle sinema, müzik-« hol, konferans, sirk ve spor mü« esseseleri muavenet elde edeme- mişlerdir. Meselenin yeni meclisin içtimama yani ta eylüle kadar muallâkta kalması muhtemeldir. Almanyada Haydutluk Hamburg 2 — Dört haydut Şlevvik- Holştayn — Bankası sene dikalarına girerek, — memurlari tabanca — ile tehdit etmiş vt 8000 mark gazpetmişlerdir. Por: lisin taharriyatı neticesiz. kak mıştır. Esirgeme Derneği Piyangosu Türk Hanımları — Esirgemt Derneği Piyangosu 8 nisan 1932 cuma günü saat onda Aksaraydi Tuvekkül hamamı civarında D nek merkezinde — çekilecektir: Arzu eden bilet hâmilleri geles bilirler. ——— kalan on kişi içinde kimi bil mağazanın adresini öğrenmekı kimi masa örtüsü aramak, kimi pişmiş yumurta satın almak kif hangi diş macununu kullanm muvafık olacağını danışmak, ki: de sadece kitapların yüzüne bi” kıp tezgâhtari boş yere lâfa to mak için gelmişlerdi x **