yfa K Hatıra inün JÂİNLERİN Ellilikler Nasıl Gittiler, Ne Yaptılar BİRİ ÖLÜMÜNDEN SONRA İFŞA EDİYOR aei ge Baştangıç resi teşrinisanisinin bi , Osmanlı — saltanatımın arihidir. O gün, Büyük elisinde mühim merasim 3ar rinci inbida Millet | cereya kılmaz, linde , tmiş ve bu tarih - ye amaz bir kanon şek- ;bit olunmuştu. p 338 teşrinievvelinin son gün- lerinde başlayip bir teşrinisanide bitmiş olan müzakere sahneleri, bütün cihan tarihinde misli nadir görülen yüksek manzaralardandır. Türklüğün — mefahiri meyanma girmiş o'an günlerin — kutsi heyecanını daha yatamak için, göz gezdir- mek isleriz. için de © müzakereleri istilzzam eden müte- kaddiim — vak'aları Mmecburiye'tindeyiz: Anudo'unun ta göbeğine sün- güsünü yapıştırmak istiyen düş- man, BDaşkumandanlığın — Gazi tarafından deruhde edilmesi üze- rine 23 Ağustos 337 tarihinde yaman bir sille yemiş ve 13 Eylul 337 de Sakaryanın garbına çe- kilmek jstırarında kalmıştı. 22 gün ve 22 e devam eden yük melhame, Ankarada temeli atılmış bütün mullü v idi. Bunun hatırlamak bu bü- a gösterdiği ilk şü- pek kat'i varlık hamlesi * O gündenberi Avrupanın ve Ameri larıma dikilip kalmıştı. Şu veya mensup büyük l sında birer suretle şöh- bu mil! harp sı ret k bütün zekâlar diploma!tlar, çeşit çeşit olup raller, deratını namdar miş - olan beşeriyetin bağlı muks ayan mülâha- renk renk hü- ederek Türk zalar yürüterek, kümler dehasını, Türk (e fevvüh Türk perverliğini, kârlığını ve Türk az- ında temsil eden büyük ah we böyük “siyasinisi plânlarını sezmiye savaşıyorlardı. * Tam bir sene bu tahminler devam etli ve tam bir sene me- deni dünyanın gözü, Gazinin kı- homa asılı kaldı. O kılıç, nihayet 26 Ağusto sabahı 338 Kocatepede kınından sıyrildi ve şuurlu bir alev haline inkılâp eden samadani bir şimşek gibi siperleri — yıkarak, orduları yakarak uzandı, uzandı, Akdeniz kıyılarına, Marmara sa- hillerine kadar indi, “Nihai zafer,, denilen büyük mucizeyi' doğurdu. Yine ©o şimşek, siyaset dâhisi sayılâan birçok çalımlı çelebilerin beyinlerindeki çapakları sildi ve bir türlü kabul etmek istemedik- leri büyük hakikati, Türkün ya- şamak hakkını ve kudretini ken- dilerine gösterdi. » Anadoluda bu melhameleri, ve muücizeler cereyan edip du- rurken İstanbulda da bir hükü- met karikatürü vardı. Bu mas- kara hükümetin gözü limandaki yabancı — dritnotların korkunç toplarına ve elleri de o toplar- vata - —— Defterinden : bu müzakerelere, o | bir | n yeni Türk Devletinin | m gözü Sakarya kıye | dan - sözde kuvvet alan - siyasi- lerin eteklerine sarılmıştı. Necat değil, fakat miskin bir hayat temin edebilmek içini tezellülün irtikâp ediyorlardı. Muhipler - Cemiyeti ve ve İtilâf Fırkası namı bulmmuş görünen teşekküllerde bu yardakçılığımı; her nev'ini hogiliz Hürriyet altında — vücut bir takım süfli hükümetin daha doğrusu yabancıların dalkavuklu- ğgunu yapıyorlardı. 26 Ağustosta ilk kuvvetli huzmelerini göstererek 30 Ağus- tosda eşsiz bir ihtişam ile tarihin sinesinde etmiş olan güneşi, başta Vahideddin sre, bütün bu avareleri Onlar, — ebedi ve kara bir için nefislerini tavtin et- mişlerdi. Tıpkı yurasalar gibi gecenin — koynunda yaşamak ve kanat çırpmak is- Türk gözlerini Lleressüm tafer bir karanlıklarda tiyorlardı. milletinin ĞA nur, kamaştır- miştı. * işte bu sersemlikle ortak Yorasalığını unuttu, kapıyarak — sulh müzakerelerine iştirak etmek da- vasına kalkıştı. Bu yarasalığın da Hem © nuru Babıali, zaferin — şerefine olmak istedi. göz- lerini hakikate fevkinde bir şeydi nura düşman — olmak, — hen halke meği ve cidden Millet Me 338 müzakereleri bi niyeti, bu küstah cür'e den miştir. enlerle bir hizaya gel- istemek — cidden — gülünç kurutmak için cereyan et- anatın ilgasını müzakereler, 30 t de başlamıştı. O gün hatipler birçok sözler Damat devresinden sonra Tevfik Paşa perdesinin açıldığını intaç eden şrinlevvel 338 “ birçok söylediler. Ferit i açanların idrakten edandan mahrum ol- beyan — ederek — bu kanuni talep ve bu perd mahrum, duklarını adamlara muamelenin ettiler.,, (*| lâzım — olan yapılmasını Yine o gün: “İstanbulda bü- kümet nam ve şıarını takınan adamların , “ hiyaneti vataniyo ,, kanununa — tevlikan — tecziyesine dair ,, takrirler okundu. Nihayet “Osmanlı İmparatorluğunun mun- kariz olduğunu, yeni bir Türkiye Devletinin tevellüt ettiğini, hâki miyet hakkının - Teşkilâtı E siye millete ait bulunduğunu ,, eden ve ile - ifade seksenden fazla imza taşıyan bir takrir verildi. Bu tak 338 de Teşkilâtı ve Adliye Encümenlerii zelmesile vücut bulan he- tetkik — edilecekti. Milli, tarihi ve pek ulvi maksada göre meselevin süratle hal ve intaç edilmesi lâzımdı. Gazi Hazretleri anunu rler, | teşrinisani sasiy araya yette " » İşnreti arasındaki - cümleler azretlerinin büyük zutuklarından unmaştır. Bundan ecara eyel İş dahiliade görülecek cümleler de oru muktebestir. SON POSTA İÇ YÜZÜ []; vaziyeti yakından ve bizzat takip ediyorlardı. * Üç encümen, bir odada top- landi. Müzakere başladı. * Şeriat | Hoca Efen- diler, hilâfetin saltanattan münfek olamıy encümenine mensup ğını maruf safsatalara tirerek iddia ediyorlardı. Bu müddeiyatın cerh ve nakzinde serbest istinat edenler, görünmüyorlardı. müzakerenin — maksut eye intizar idarci — kelâm ortaya — çıkar Bu tarzda olan n iktiranına | etmek beyhude idi. Gazi Hazretleri, nihayet, müş- reisinden söz terek — eacümen aldılar, önlerindeki sıranın Üstüne | çıktılar, sek natta bulundular: ğ “ Hâkimiyet ve Saltanat, hiç | kinse — tarafından hiç — kim- icabıdır , — diye münakaşa — ile Hakimiyet, — Saltanat, kudretle ve zorla alınır. Osman oğulları zorla Türk mille- tinin hakimiyet ve saltanatına va- zülyet olmuşlardı sesle şu beya- seye — “ilim müzakare — ile, verilmer. | kuvvetle, Bu tasallutla- rını altı asırdanberi idame eyle- | nişlerdi. Şimdi de Türk milleti bu cavizlerin haddini ihtar ede- ! rek Hakimiyet ve Saltanatı kendi eline bilfil almış bulunuyor. Bu, Mevzuubahs hakimiyeti bırakacak miyız, birakmıyacak mi- yız, değildir. Mesele, zaten emriv olmuş bir haki- kati ifadeden ibarettir. Bu, behe- al olacaktır. Burada Meclis vej herkes, mese- leyi tâbil görürse fikrimce vafık olur. Aksi takdirde yine ha- kikat usulü dairesinde ifade ölu- nacaktır. Fakat, bir emrivakidir ol millete saltanatı, meselesi tim içtima mu- ihtimal, bazı Gazi Hazretleri, milletin duy- gularına ve dileklerine tercüman olarak bu hitabeyi irat ettikten sonra meselenin ilmi cihetini de izah ve tenvir ettiler. Bunun üze- rine müşterek lâyihosını bazırladı ve bu lâyiha meclisin ikinci celsesinde müza- kere edilerek müttefikan kabul edildi. encümen, kanun Artık Osmanlı Saltanatı yok- | tu, Türkiye Devleti vardı. Bina- enaleyh Padişah olamazdı. Babıali | olamazdı, Sadrazam olamazdı. Fakat bu hakikati kabul suna, saltanatın ref ve defedilmiş olmasına bir türlü akıl erdiremi- | yarlar ve bucalayıp duruyorlardı. Saltanatın — ilgası yapan büyük kuvveti, o kanunun hulyasına ya- anlatmakta da çekmezdi. bir kanununu hükmünü saltanat pişıp — kalanlara bittabi güçlük kim avarelere işaretle o gömüldüğü mezarı terdi, istiyenler onu | takip edebilirler! dedi. Babıali, işte bu işaretle ka- pandı, sadrazamlık yine bu işa- retle göçtü ve güzel İstanbul, diğer aziz beldeler gibi, yarasalar elinden ebediyyen kurtuldu, (4 | teşrinisani 338 ) | flik tefrikayı bekleyini: muhteşem saltanatın etmek | g rin onlar için müşküldü. Milletin ka- | t4FAP kadehine dikti ve: mun şeklinde ifade olunan arzu- | çök 'güzüldi Vaf | güzeşt | sinden mukaddes ve tatlı Nite- | J | Dünkü Hikâyemizin Hulâsası Antnyo on sekiz yaşında bir san- daler çocuğudur. Babasınin dalile beş İngiliz seyyahını diriyor. Dört tanesi, her seyyalı Anlonyonun V- med insanlardır. kat bir tanesi, harikulâde güzel bir İngiliz kazı, Autonyo wun san- ger- İngilir tipte kalbini da altüst ediyor. kend çalışiyor, dü- şünüyor, kalbinde birdenbire do- gan bu hislerin sebebini arıyor- du. Antonyo onun kızıl dudakla- rının tatlı inhinalarımı, muntazam hatlarile bir elinden mermer lâyemut çıkmış beykeli andıran boynunu, ilâbi vücudunu görmek kalbinin esrarını okumak ihtiyacı içinde kıvranıyordu. babasının kendisini çağırdığını duydu. Yerinde doğ- rülürken mırildanıyordu: — Albergo Reyl.. Fakat ben oraya gitmiye cesaret edemem.. Ne söylemeliyim?. O zengin ve kibar kız, ise bir balıkçı oğluyum.. Yemeğe olturdukları zaman babası ( Sarelli ) nin canı sıkıl- mıştı, Söyleniyordu; Bu anda bir ben — Bu İngiliz seyyahları hiç para vermedi İnşallah paskal- geçmez.. İki saat efen- dileri gezdir. ve yumruğunu ma etti; yaları iyi sonra... Sarelli saya vurarak ilâve — Eğer bugün çok işim ol- masaydı ( Albergo ) ya giderdim. Antonya bunu denbire kızardı. Ve: duyunca bir- — Baba ( Albergo ) bura- | dan çok uzak mı? Diye sordu.. Sarelli — Ta tepede.. sen de gidemezsin. lecek dört balık ağı var. ısrar ediyordu : anı yok onları da dedi. I Tamir edi- parım.. Hem İngiliz seyyahları zengindirler, belki yirmi verirler. İhtiyar balıkçı kaşlarını çata- rak haykırdı : — Ben onlardan almazsam aptalım.. Hem öğleden lira otuz - İira | akşama kadar bu kadar sıcak | zamanlarda ha! İkisi de susmuşlardı. Sokaklar derin bir sessizlik içinde uyuyor, | denizin üzerinde uzaklardan yu- varlana, yuvarlana gelen küçük | dalgalar kumsala yayılıyor, sahile serilmiş balık ağlarını ıslatıyordu: Çocuk gözlerini yarı dolu — Bagünkü deniz mırıldanarak sofradan kalktı, odasma çıktı. Hayatının üç büyük devresi Birincisi çocukluk ! ikincisi ser- ve bu üçüncüsü de hep- olanı- dır ki o da... Yatağa girdiği zaman yanak- | ları kızarmış, başı sert bir yastı- ğın düşmüştü. Gözleri üzerinde arkaya siyah açık pencereden karanlık odaya | süzülerek, beyaz duvarla pence- reyi şeffaf, mavi bir tülle biribi- rine bağlıyan mehtabın ziyalarına daldı. Düşündü: Kibar ve zen- gin bir kız bir. balıkçı çocu- ğunu sevebilir mi ? Evet bu kadar harikulâde gü- zel birisini sevmek.. —ve onun san'atkâr | gerintisi | pancorları — yarı | Bu Sütunda Hergün Nakıi: — Esat Ş « Ger_ıçlik ” | tarafından sevilmek.. bu ne solf suz bir saadetti. Nibayet genç balıkçımın ge rilmiş ve titriyen dudaklarıt! dan saatlerdenberi — söylemeğti korktuğu birkaç kelime — mınlli gibi çıktu Seviyor ve aeviliye' ram!.. Ertesi — sabah çok iş vardk Antonyo saatlerdenberi — sahilde kızgın güneşin altında oturuyofi yelkenleri, ağları, balatları tamif etmek — için uğraşıyordu. — Bir süratile — yapılan — iş- ler — gidiyor, yerine — yapı!| lacak - işler geliyor ve — mahilr| parmaklar süratle işliyordu. Genf balıkçı birdenbire geçen gect kendisini sabaha kadar uyutmr yan hayalâta bir daha daldı. Ben onu bir daha görebile- cek miyim? Evet saatlerce onun” la beraber sandalın içinde bulur nan, onun sesini dinliyenler, tatli tebessümlerini — seyreden, — ipek saçlarının. menekşe — kokusunu koklıyan ben değil mi idim? Eğer bunların hepsi bir rüya ve hiç ise, güneş, denir ve hayat ta makine | hiçten daha fenadır.. Sarelli uzun uzun düşündükten. , şonra : — Hemen hazırlan git dedi. Fakat yollarda serseri gibi do- laşma.. Çünki çak işimiz var. Cebinden çıkarttığı bir kartı masanın Üstüne attıktan sonra ilâve etti : — Bunu uzun boylu adamlar- birine verirsin.. Çok rica ederim dünkü gibi nazik davran.. Sakın kabalık etme.. Sarelli buna söylerken gör- leri duvardaki kalın meşin kam- çıda dolaşıyordu. Antonyo: — Peki baba ben gi kalktı. Tavan arasındaki odasına çıktı. Elini yeleğinin ce- bine sokarak küçük bir anahtar çıkardı. Ve gının başucunda duran kumbarasını bununla açtı. İçinde bir kaç seneden beri bi- riktirdiği ön üç lira vardı. Bu pa- raları pantalunun cebine koyar ken memnun gülüyordu ( Arkası var ) lübümüze Aza Yazıldınız Mı? Hübümlrlün rozetlo! yakamıza taktıncı en *Son Posta Klübü,, gün- den güne mektepliler arasın- da şöhret buluyor. Her Siz klübe arza yarıldınız mi? Rozetimizi ahp yaka- nıza taktınız mi? - Almadı- mızsa, acele ediniz, aza ya- zılinız. ve rozetinizi alınız. Bu sene klüp azası için çok güzel bedava eğlence- ler hazirliyoruz Azalık şartları şunlardır : 1 — Dört kupon getirip kaydinizi icra ettirecek ve buna mubabil bir kart ala- caksınız.2—Rozet almak için de kartınızla beraber dört adet kupon getirmek kâ- fidir. 3—İstanbuldaki karile- rimiz bizzat müracant et melidirler. Taşradaki aza- mıza gelince: Onlar da ayni şeraite tâ- bidirler. Yalnız kart için pullu ve adres yazılmış bir rzarf; rozet için de 10 kuruşluk bir pul gönderilmesilâzımdır. Klübümüze: — Bilâ istisna ve yalnız talebesi aza olabi biliyorsun mektep ———