TEMMUZ1 914 86N POSTA ' aa Umumi Harp Nasıl patladı ? Nakleden: H, R. —Kızıta Doktör: Semi Ekreme — Bütün Hudutlarda Küçük, Küçük —-T75— Yazan: Emil Ludvlş Gruplar Pusudadır — Size bu hâdiseleri haber | verişimin sebebi, hukuku düvele tecavüz edildiğini görmeniz, Fran- sanın buna mümasil diğer hare- kâta da tevessül edebileceğini islidiâl -edebilmenizdir. * Gece yarısından sonra yapılan bu münasebetsiz hareket Almanya Sefirinin Brükselde #sondan bir evvelki resmi hareketidir. Bir saat sonra Fransa sefiri Belçika hariciye nazırına telefon #tti: — “ Semada ikl tayyare var. Bunlar şüpbesiz ki Alman tayya- releridir.,, Hakikati halde Fransa e- firl hümma geçirmektedir. Se- | mada gördüğü şey tayyare değil yıldızlardır. Bunları ve bin- lercesini bu ayda herkes gör- mektedir. Fransız Sefiri Belçika hükü- metine silâh muavenetini teklif eder. Teşekkür edilir ve Alman- lara - hiçbir vesile — verilmemek | ütere ancak diplomatik —muza- heret talep olunur. İngiltereye telgraf çekilerek ( müdahale ) si istenir. Fakat Almanyanın ültimatomu sabahın yedisinde münkazı olur. Üç saat soara Belçika jandarmaları Gem- menich”e ilk Alman askerlerine : ateş açarlar. Ayni — zamanda — Almanya seliri kısa bir nota alır, bu no- tanın metai şudur: “Hükümeti kraliyenin bugün- den itibaren sizde diplomatik bir sıfat kabul etmediğini ve sizinle her türlü münasebatını kestiğini zatı — asilânelerine — bildirmekle müşerrefim.,, * | Tam bu dakikada Belçika | Krali da Almanya İmparatoruna bir telgraf çeker. Bu telgrafın metni de şudur: “Zati — haşmetpenahilerinden şerhettiğim dostluk hissiyatı ve tarafınızdan bana sık sık temin edilca ayni hissiyat zati haşmet- penahilerinin bizi Avrupa mü- vacehesinde harp ile namussuz- luk — arasında, — taahhüdatımıza sıtku vefa ile beyneddüvel va- zifelerimizi — istihkar — arasında muhayyer bulunmak İüzumu şe- didine maruz kılacağından bir dakika şüpbe edemezdim...., ALBER | * Taarruza uğramış bulunmak Fransa için daha ehemmiyetli idi: Çar marşını terennüm etmek istemiyen yalnız sosyalistler de- gildi; bankalar âlemi de harbe | lehdar olamazdı. Zaten hâkim | mevykiinde bulunan müttefik İn- Ekmeğinizi tartırınız. Narh tartı üzerinedir. Aldanmayınız !.. Karlı yollarda bir ileri yürüyüş | gilterenin de işe girmesi Fran- sanın Almanya tarafından hücuma uğramasına bağlı idi. Pariste harp — taraftarlarına uluorta muzaheret eden İsvolski- min bu sırzada çektiği bazı tel- graflar Rus — ihtilâli — sayesirde bilahare meydana çıkmıştır. Mu- maileyhe göre Fransa Harbiye nazırı Rusya ateşemiliterine: “— Maksatlarımızın — sulhper- verane olduğunu — rahatça — ilân | edebilir, ve seferberliğimizi bir an için tahfif edebiliriz, demişti. Bunlar; askerin büyük mikyaslar- da naklini bertaraf etmek şartile | hazırlıklarımızda devamımızı ve | hatta onları kuvvetlendirmemizi | menetmer.,, | , Arkası var ) az a aa aa 'Açlık Yüzünden Yuna- nistanda Bir Hâdise Aç Bir Adamın Bir Kır Bekçisi Tara- findan Öldürülmesi Gürültü Cıkardı Atina, 24 (Husus! muhabiri- mizden) — Son günlerde cinai hâdiseler adeta biribirini veli ediyor. Dün de Atina vilâyeti hududu dahilinde bulunan Tibes kasabasından gazetelere gelen bir telefonda “Burada büyük hâ- diseler oluyor, koşunuz,, diye ortalığı heyecana düşüren bir haber verildi. Mesele, Türkiyeden Yunanistana giden Rum muha- cirlerden Tasulis isminde yirmi beş yaşında ve bir valde ile iki hemşireye bakan bir gencin kır bekçisi tarafından bir okka pa- tates için öldürülmesi ve bundan galeyane gelen oradaki muhacirler tarafından bekçinin linç edilmek istenilmesidir. Maktul, —evvelce — arabacılık ediyormuş, son zamanda işsiz ve | maçar bir vaziyette kalmış, mah- sulü toplanmış bir patates tarla- sına girmiş, sahibinin gözünden kaçmış bir miktar patates bu- lursa toplayıp başında bulunduğu ailenin o günkü nafakasını temin endişesile toprağı — karıştırmıya başlamış ve bir okka kadar pa- tates bulabilmiştir. Bu sırada kır bekçisi gelmiş, maktu! kaçmak istemiş| ve bekçi de silâhını çe- virerek zavallı adamı öldürmüş. Hâdise muhacirler arasında | büyük - bir galeyana - sebebiyet vermiş, mezkür kasabada iskân edilmiş bir iki bin muhacir ka- din erkek, çoluk çocuk bir cem- migafir halinde hükümet dairesi önünde toplanmışlar bağırmışlar, çağırmışlar ve hükümetin açlara yardım etmesini istemişler, Bunların bağırdıkları şu idi: — Ekmek, iş istiyoruz. Açız, aşhaneler açılsın, tütünlerimiz sa- tılsın, Bu münasebetle malüm ol muştur ki Tibeste muhacirlerin üç senedenberi teraküim ederek — sa- tılmamış iki buçak milyon okka kadar tütünü varmış. Bu tütünle- rin satılmamasından dolayı orada büyük bir işaizlik ve bunun neti- cesi olarak derin bir açlık hüküm #ürüyormuş . Mimarların İçtimat G. $. B. Mimart Şubesinden : İdare Heyeti intihabı yasa mucibince 29 - | - 932 cuma günü saat 15 te yapılacaktır. Mukay- yet azanın - teşrifleri rica olunur. Haydar Rıfat B.in eserlerinden Ayni haklar İki lira Miras mes'eleleri — Bir ,, di borçlar kanunu ,, — ,, ş.";kbıl hanesinde HİKÂYE Bu Sütunda Hergün R Ü —i -— Nihal beyaz geceliğile karan- lık mrdiven);erdg:c birğ' hayal gibi süzülerek yavaşça altkata İndi. Kocasının odasından sızan - işık siyah gölgeli sofayı kısmen ay- dınlatıyordu. Nibal parmaklarının ucuna basarak kapının yanına kadar geldi. Kulak verdi. İçeri- den — hiçbir. ses — gelmiyordu. Işıkla beraber — dişarıya - sızan duman — ve hafif bir. — tütün kokusu genç kadının gözlerine birkaç damla yaş getirdi. Çok elgara içiyor diye eskiden kocası ile kaç kere kavga etmişti. — Acaba uyuyor mu? Diye düşündü. Ve bu soğuk gecede Üşüdüğünün Ffarkında ol- madan, ağzına götürdüğü küçük mendilile kapının önünde uzun bir zaman hareketsiz kaldı, Ne maksatle aşağıya inmişti? Kocasının yanınz girerek ayak- lazına kapanıp ondan. af mi talep edecekti? Bunun neti- cesiz olacağını ve esasen bu- | na cesaret edemiyeceğini ken- disi de biliyordu. —O halde?.. Hiç. Belki uykusuz geçecek olan bu meş'um gecede mümkün ol- duğu kadar kocasına yakın bu- kunmak istiyordu. Evet, belki bu düşünce onu yatağından kalka- rak aşağı inmeğe sevketmişti. bnb dB GŞ Nihal kocasını — sevdiğini bu gece anlamıştı. — Belki bu sevgi aşktan değil fazla bir merhamet- ten doğmuştu. — Fakat hayatta büyük izler bırakan aşklar mer- hametle başlamaz mı? Bundan üç sene evvel onunla evlendiği zaman henüz kocaya varmıyan bir mektep arkadaşına demişti ki: — İstikbal hakkında seninle ne ümitler kurardık, ne ideal kocalar tasavvur ıdeıdik.l'bııı]; hatırlıyorsun değil mi? İşte nim kısmetim.. tgıı hissiz, kaba herif mi beni mes'ut edecek? Bütün —görünüşlere rağmen o hissiz. ve kaba — adam mavaş o kadar hisli ve ince ::mıt); k.i. bugün ondan ayrıl- mak düşüncesi Nihali harap edi- yordu. Hocası kapalı bir kitap gibi idi. Ondaki bu meziyetler, İzA AA çe Tke a e nler nqdıSı çılç;yordu. Nihı.rlıu lâ-. tabı. okumadan başkasını sev- sup kibar tavırlı bir delikanlı idi. Nihal —onunla — dansetmiş, sandalda gezmiş, ızur ve inusiki- den bahsetmişti. Kocası: Sri Güzel — yazılmış — şeyleri severim. Der, fakat şiirden hoşlanmazdı. Musikiyi — sever fakat — ondan bahsedecek kadar bu ilimden anlamazdı. — Nihalin — beyendiği delikanlı kadar kürek rkımu. hele dansetmesini hiç bilmezdi. Genç kadın delikanlıyı kocasile mukayese ettiği zaman arada büyük — bir fark — görüyordu. Bütün bir yaz filen kocasının yanında fakat zihnen — daima bu delikanlı ile beraber yaşamıştı. Ufak bir tesadüf genç kadını bu delikanlının kollarının arasına atmıya kâAfi idi, öa gee mbaharda re avdet et- ıılqls::di! Bir gfııı.:ltlikınlı Nihale sokakta rasgeldi. Ayakta belki yarım saat kadar konuştular, Bi- ribirlerine anlatacak çok şeyleri | ni Nalkıli: M. Feridan YA J vardı. Delikanlı Nihale bir pas- tacıda çay içmeyi teklif etti. Nibal kol saatine baktıktan sonra kabul etti. Tenha bir pastacı dökkânının loş bir köşesine çekil- diler. Hemen ağız ağıza denecek bir tarzda konuşuyorlardı. Genç adamın dudakları ona çok yakın oturan genç kadımın - saçlarına temas ediyordu. O esnada biraz şeker almak için içeri giren Ni- halin kocası onları o halde gör- dü ve tiksinir gibi yüzünü buruş- turarak birşey söylemeden çıktı gitti. Artık berşey bitmişti. Nihal kocasının — tabiatımı — biliyordu. Onun her arzusunu mutavaatla yerine getiren bu adam bu hiya- nete katiyen müsamaha etmiye- cekti. Şimdi ondan ebediyyen ay- rılmak İâzımgeliyordu. Nihal altüst olmuş bir çeh- re ile yerinden fırlıyarak eve lı;:hı ve odıu:ı kapanarak için için ağlamağa başladı. Bu hadise onun izzeti nefsini knııır. imdi herkes ne diye- bu — düşüncesizlik.. | Nihal kendini mücrim hissediyor- du. Kocasını, yıkılacak olan yu- valarını düşündükçe çıldıracağı geliyordu. Kocası bu muameleye lâyık değildi. Bu saçma sergüzeş- tin onun hayatını — sarsmaması | lâzımdı. Ah evli kadınların etrafında | dolaşan ve daima onların zayıf anlarını kollayan bu züppeler.. Her şeyden evvel kendisini seven kocasını bu lan birile nasıl mukayese etmişti? - İ Nihâl, geç vakit eve gelip ya- zı odasına kapanan ve ozaman- danberi — dışarıya — çıkmayan kocasının kapısı — önünde ma- dim, bedbaht, ağlayarak saba- bi bekledi. Onu böyle azap için- de bekletmedense, yarın bir daha yüz yüze gelmemek üzere çıkıp gitmedense kocası onun kalbine bir hançer saplasa daha iyi olacaktı. Fakat henüz şafak 'sökmeden kocası odanın pisiıni — büyük bir. gürültü ile açarak dışarı çıktı. Nihal onun — ayaklarına kapandı. — Ne olur beni bu seferlik affet... — Hayır.: Beni bir daha gör- miyeceksin. Mademki o züppeyi sevdin, git onunla yaşa.. Ve kuvvetli bir kol geaç mişti. Bu başkası yazın sayfiyede | kadını duvara kadar itti. iken tanıştıkları bir aileye men- | eee G, in AM < Göğsünden kopan bu Nihali uyandırdı. Yanında yatan al bu gece pek rahat- sız oldun? Midene birşey mi dokundu? Genç kadın henüz gördüğü rüyanın tesiri altında idi. y e .MM ve kocasına sokularak ağlamıi Bikdün Nihal? — Çok feci birşey.. Fakat şimdi anlatamam.. Sonra, akşam anlatırım olmaz mı? Nihali ürküten bu rüya soa zamanlarda — zihnini kurcalıyan | fena düşüncelerin cezası İdi. Kocası gittikten sonra bir müddet daha ağladı. Sonra #sa- bi bozularak kahkahalarla gül- miye başladı. Gözlerinden — yaş gelinciye kadar, balsiz kalıncıya