SON I’OSTA TEMMUZ 1914 Umumı Harp Nasıl Patladı ? Nakleden : — Kızım Doktor: Semi Ekreme — İşte Salonda Oturan Bir Nazır Bir. K Yazan: Emil Ludviş Harp Tahayyül Etmişti! Her şeye rağmen sivillerle Jeneraller arasındaki münasebat Viyanada başka, Berlinde başka idi. Berlinde — Jeneraller, diplo- matlardan daha faal olduğundan kumandayı ele geçirmişlerdi; Vi- yanada kaziye berakis olduğum dan hatta harbin başlangıcında bile diplomatlar Jenerallere ku- manda etmek tecrübesinde bu- lunmuşlardır. Bir dosyadan çıkarılıp ahlâfın ibret mazarına arzedilen bir telğrafname buna misaldir. Sırbistanın fethine memur edi- miş olan topçu kumandanı Poti- orek noelde Viyanada — bulur- mak üzere yola çıktığı bir sırada bir telgraf almıştı. Bu telgrafta: “— Sırbistana karşı şimdilik küçük —müfreze — muharebelerile iktifa edilmesi müreccah bu- lunduğu ve çünkü — herhangi muvaffakiyetsizliğe müncer ola- bilmesi itibarile büyük müsade- melerden — tevakki — olunması, bildiriliyordu. İşte salonunda oturan bir nazır bir muharebe tahayyül etmiş, fakat kendisinden daha kuvvetli nazırlar karşısına çıkıp — hstediği — harbi me- nedecek bir konferans aktedilmesine lüzum görmüşler, © da bu kabil ricalin müdahale seslerini top tarrakalarile boğa- | bilmek fikrile ateşin biran evvel başlamasında — menfaat bulmuş ve derbal cepheye “ileri!,, emrini telgraflamış, fakat Jenerallar ha- zeratına da itimadı — olmadığın- dan büyük müsademeler de ba- şına bir. dert çıkmasından kor- karak bunlardan tahazzur edi- nesini bildirmiş. Maksadı Avı'upıyıW aldatmak ve hasım menfaatine * Sırplar muhasamata başlamış olduklarından İngilterenin talebi- | nin geç kaldığını , söylemek için havaya birkaç el tüfenk boşak tılmasını emretmek gibi bir şey- dir. İ Maamafih Berhtold bu sıra- da Petresburg da - bir teşebbüs- te bulunmaktan hâli kalmadı. Avusturya sefirinin şimdi Sazo- nof ile “mükâleme,, ye başlama- sına müsaade etmiştir. Yalnız ülümatomdan bahsolunacak, fa- kat hukuku mesail mevzuu bah- sedilmiyecektir! Beş mühim gündenberi reddet- | tiği şeyi şimdi ne sebeple ihtiyar ıdıywş Çünki artık Ruslarla A[nıınlırın bozuştuklarından emindir. Küçük Metternih — Avustur- ya lehine şimdi biraz ricat gös- terebilirdi; netekim müteakip gün- ler bu tabiyenin şahididir. * Berlinde temmuzun otuz bi- rinci günü “ Harptehlikesi hali ,, ilân edilmiştir. Bu, erkânıharple- rin yeni icat ettikleri bir tabir idi ki, seferberlikten evvel, se- ferberlik yapmak bahanesini teş- kil ediyordu. Aşkeri sınıf Viyananın sebat- kâr tavrını alkışlıyordu. Berh- told'un — Petresbourg'da — yaptığı Ekmeğinizi tartırınız. Narh tartı üzerinedir. Aldanmayınız!.. içinde, çöllerin son teşebbüsü malümdu. Fakat Rusya ile alâkası olan Almanya değil, Avusturya idi. Binaenaleyh | bu teşebbüsün —Almanyayı da her törlü hareketten alıkoyması lâzımdı ; fakat kumanda asker | elinde idi. Yagofu, İngilterenin son tek- lifini şu dakikada bile kabul ede- bileceğine ikna için İngiltere sefiri bir saat müddetle uğraştı. Yagof: — Rusyaya on iki saatlik bir ültimatom yollamış bulunuyoruz. cevabınmı verdi. Goscheu: — Şu halde Rusyadan ce- nupta seferberlikten vazgeçmesini ne maksatla istiyorsunuz ? — Bütün seferberliği Avus- | turyaya karşıdır gibi bir söze de mahal kalmaması için ! runa göre Berlin Hariciye neza- | | | | * Kont Cerchenfeld in bir rapo- | Harbi çıkaran, menfaatleri biribirine zıt Avrupn milletleri oldu. Ax xamn sakin ve kavrulmuş genişliklerinde yaşıyan İnsanlar da firtinaya kapıldılar, badire tam umumi! bir mahiyet aldı retindeki ruhl vaziyet şu şekilde idi: " İngiliz - Alman teklifi Viya- nada kabul olunabilirdi. Fakat Jeneral Moltege daha birkaç ay evvel zamanın harbe pek müsait olduğunu ve böyle şeraitin bir daha uzun zaman ele geçemiye- ceğini ifade etmişti. Gösterilen sebepler şunlardı: Alman topçuluğu- nun faikıyeti, Alman piyade tü- fenginin faikıyeti, Fransız süva- risinin kifayetsizliği. Sosyal - Demokratlar - vazife- leri icabı sulh lebine nümayişler- de bulunduülar, fakat şimdi rahat duruyorlar. İmperator birkaç ke- re fikir değiştirdi;. ancak şimdi pek ciddi ve pek sakindir, ,, Petresburg'da da artık karar verilmişti. Almanya sefiri îşrı görmek üzere öğleden sonra Pe- terhofa gitti. ( Arkası var ) Zafiyeti umumiye, İştihasızlık ve kuvvetsizlik halâtında büyük faide ve tesiri görülen: FOSFATLI ŞARK MALT Hulâsası Kullanınız.. Her eczanede satılır ı EMLÂK ve EYTAM BANKASI İLÂNATI İ Emlâk Ve Eytam Bankası İstanbul | i Şubesinden: Peşm ve Taksitle Satılık Emlâk Mevkif ve Nev'i ..XJ Beylerbeyi Bostancıbaşı Teminat — mahallesinde Cazhane sokağında 3 numaralı 8 dönüm bostan. 316 caddesi 33 No, 55 iratlı arsa. 110 Beyoğlu Firuzağa hane, Ketencilerde Tahtakale caddesinde 2. No. 50 mahallesi Beyoğlu 250 Büyükadada Rıhtım caddesinde üstünde iki odayı havi 26 N. dükkân (ev halinde de kullanılabilir. ) emlâk pazarlıkla Pazartesi günü saat on altıya kadar Balâda 25-1- 1932 müracaatları. yazılı 125 taliplerin şubemiza satılacağından Tunda — yalnız | karısına döndü: Kinenusani 18 HİKÂYE Bu Sütunda Hergun Nakıli: M. Feridan BİRKAÇ ÇİZGİ. Seyfi bu ılık odada kendini | mes'ut hissediyordu. Etrafına göz ! gezdirdi ve memnuniyetle gülüm- sedi. Karısı kanapeye o(urmuş' dikiş dikiyor, çocuğu yerde i- kambil kâğıtlarile oynuyordu. Şeyfi kütüpanesine kitap yer- leştirmekle meşguldü, Bu kitap- lar evvelce Pendikte babasının evindeydi. Pendikteki ev satıld- | ğı için Seyfi onları buraya getir- mişti. Sevimli bir zevce, güzel bir çocuk, kıymetli kitaplar.. Seyfi için bu saadet kâfi idi. Kitapları yerleştirmeden evvel birer birer tozlarını alıyor, bazan içlerinden birin açarak birkaç satır. oku- yordu. Karısı bir an işini sordu: — Pendikteki ev satıldı. Ar- tık onun bahçesinde gezemiye- ceğiz değil mi? — Gezemiyeceğiz Füsun. Fa- kat, biliyorsun, © evden istifade edemiyorduk. Sattığımız iyi oldu. — Orada ne çok hatıralar bıraktık.. Biribirimizi a - evde sevmiştik. Evet, orada tanışmışlar, orada sevişmişlerdi. Seyfi o evde doğmuştu. Füsun babasının ah- baplarından bir komşunun kızı idi! Çocukken daima beraber oynarlardı. Seyfi mektepten çık- tıktan sonra senelerce Beyoğ- yaşamış ve Fü- bırakarak sunu âdeta unutmuştu. Bir gün | bir telgraf alarak eve koştu. Çok geç kalmıştı. Babasıo gelmeden ölmüştü. Meyus, teselliye muhtaç olduğu bir sırada genç bir kız onun yanına gelerek elini tuttu. Bu Füsun idi. O da Seyfi gibi kimsesiz kalmıştı. Kederle yumu- şayan bir kalp belki daha hassas olur. Seyfi Pendikte bir hafta kalacaktı, bir ay kaldı. Pendik- ten avdet ettiği zaman meyus fakat mes'ut, öksüz fakat nişanlı idi . . Şüphe yokki Seyfinin karısı- na olan aşkı Pendikte, babasının evinde doğmuştu. Gülümsiyerek — Biz eskisi gibi sevişmes seydik o zamanki aşkımızın bir hatırası olarak Pendikteki evde kalmamız — lâzımgelirdi. — Fakat | aşkımız ilk günlerin taravetini | muhafaza ediyor, oturduğumuz her evi onunla süsliyebiliriz. Dedi. Ve karısının yanına giderek onu şefkatle kucakladı. Kitapları yerleştirirken bir tanesi nazarı dikkatini — celbetti. Bu Shakespsare'in eserlerinin Üçüncü cildi idi. Diğer ciltlerini aradı bulamadı. — Ne yazık! Diye — mırıldanarak — kitabı karıştırmıya başladı. İlk sayfalar- da gözüne ilişen bir cümle onu hayrete düşürdü.. O cümlede bazı kelmelerin altı kurşun kale- mile çizilmişti. Müteakıp sayfa- larda da birçok Aaltı çizilmiş kelimelere tesadüf ederek güldü. Bu şüphesiz gizli bir muhabere | usulü idi. Eline kâğıt kalem alıp altı çizilen kelimeleri yanyana - sıralı- | yarak şu cümleyi buldu : “ Bir günah işledim, (fakat mütecasif değilim, Aşkın beni okadar mesut ediyor ki.. Artı beklemek istemiyorum. Gel, İht yatsızlıktan bahsetme, Bu akşat bacam evde yok.. , Bu hararetli bir aşk mektub idi. Babasının gençlığıne ait bi hatıra.. Seyfi vak'ayı görür git | oldu: Bu mektubu tertip eden ka din evli olduğundan — Seyfini: babası onunla istediği gibi ser bestçe görüşemiyordu. Mektup | laşmak ta güç idi. Ne yapsınlar Muhabere için bu çareyi bulmuş lardı. Kadın belki elinde bı kitapla kocasının yanında Seyfi | nin babasına demişti ki: — Size geçende bahsettiğin kitabı getirdim. Hoşunuza gide ceğini ümit ederim. Babası da kitaba göz gezdir- miş ve akşam randevuya icabel etmişti. Fakat sonra ya sahibine iade etmeği unutmuş veya onu bir hatıra olarak saklamış olacak ki kitap bugün Seyfinin elina düşmüştü. Seyfi kitabı karısına rak: — Bak! Dedi. Ve Füsun kitabı alarak elinde evirip çevirdikten sonra: — Evet, dedi, bu annemir kitabı., Şimdi hatırladım. Seyfi sarardı. Kekeledi: — Ne diyorsun?.. Annenin kitabı mı? — Evet.. annem de senin gi- bi kitap meraklısı idi. Ne güzel bir cildi var, dikkat ettin mi? Bütün kitaplarına imzasını atars dı.. Bak ilk sayfasında imzası var. Sanki Füsunun annesi Seyfi- nin babasına gönderdiği mektu- bu imzalamıştı. Fakat bu günah acaba ne zaman İşlenmişti? Fü- sun dünyaya gelmeden evvel mi yoksa sonra mı? Seyfi yüzü- nün sarılığını göstermemek için başını kütüphaneden yana döndü. Bütün vücüadü sarsılıyordu. Yer- de oynıyan çocuğa baktı, kendi çocuklarına.. düşüncelerini sıra- lamıya gayret ediyordu. — Bu nasıl olur? Diye zihnini yoruyordu. Niçin ona vaktile haber vermemişlerdi. Fakat kim haber verecekti? Fü- sunla evlendiği zaman genç ka- dının annesi ve kendi babası vefat etmişlerdi. Bu izdivaçta bir günah varsa nasıl mâni ola- bilirlerdi? Bu elim Mmaceradan şimdi ancak bu kitabın içinde birkaç çizgi kalmıştı. Füsun bu macera- dan evvel mi yoksa sonra mı dünyaya gelmişti? Ah bu kor- kunç muamma.. Füsun kocasına baktı: — Seyfi bugün bu kitaplar seni çok yordu. Biraz istirahat et. Gel.. Yanıma otur.. Seyfi bir tek kelime söyleme- den yerde iskambillerle oynıyan çocuğun önünden geçerek vücu- du kaskatı, karısının yanına otur- du, Karısının... Belki de hemşi- resi olan bu kadının! uzata- Yeni Neşriyat Emine Suat Derviş Hazımın son ese- ridir. Bir şehit yavrusanun hazin macerası güzel bir Uslupla yazl- mıştır.