TT ÇYU SON POSTA —— - Umumi Harp Nasıl Patladı ? Nakleden: H. R. — Kızım Doktor: Semi Ekreme — ei Yazan: Emil Ludvig Devletler, Avusturyanın Sırbistan Arazisini İşgal Etmesını Beklıyordu Yine Rusyaya dönelim: Çarskoye - Seloda bava| Larp- çıdır. Avusturyanın süküt etmesi Berlinin de kaçamaklı cevaplar | vermesi — jenerallerin — nüfuzunu arttırdı. Sazonof kendini terk edilmiş görerek — tereddüdü — bırakıyor, jeneraller günlerdenberi hazırlık- larına başladıklarından — cenubi şarki — vilâyetlerine ve Moskova, Kiyef, Odesa, Kazana seferberlik icrası emrini tebliğ ediyordu. Başlangıç bir çatlaktan ibaretti,, Fakat bu çatlağı kim kapatabi- lirdi jeneraller cesur ve azmü cezm — sahipleridir. Kendilerine yapılan vesaya üzerine bugün iade edilmekle beraber dün bir Alman vapurunun telsiz - telgraf cihazmı müsadere etmişlerdi. Bu sırada Kayserden bir telb- graf geldi. Bu üç gün evvel, hususi tarikten — istenen,| fakat gönderilmiyen bir telgraftı. Bir gün evvel Kayser fikrini değiş- tirdiği zaman Bethman töhmeti Rusyaya yüklemeyi kurmuş ve Kıyıcre bu esas dairesinde bir proje takdim etmişti. Kayser, Çardan bir Prens katilini cezalan- dırmak Üzere kendisine iltihakini talep ediyordu. * Tam bu sırada jeneral fon Chelyüs saray ricalinden Prens Trovbeerg — tesadülf etmişti. Prens, jenerala: — Elhamdülillâh! İmparatoru- nuzdan bir telgraf geldi.. Fakat vaktinden pek geç gelmiş olma- sından korkuyorum ! dedi. Jeneral: — Seferberliğinizin — Alman kuvvetlerinin seferber hale geli- rilmesini istilzam etmesi de mu- cibi hayret olamaz ya!. Cevabını verdi. Prens korktu, yerinden kalktı, Peterofa gitmek mecburiyetinde olduğunu söyledi. Bunun üzerine zeki jeneral şu cümleyi ilâve etti: — Benim intibam odur ki burada çıkabilecek hâdiselerden korkularak seferberliğe geçilmiş- tir; tecavüz fikrile değil, vücut verilen halden de ürkülmüştür. Bu netice pisikoloji noktai nazarından tamamen doğrudür ve şu devrede bir ittiham vesi- lesi olmaksızın Rusyanın mişva- rın izah eder, Bahusus - tahlil bir Alman jeneralınındır. ve e- hemmiyeti de bundan dolayı art- maktadır. Bahusus alman İmpra- torunun da buna muttali oldu- Ku zaman: — Evet, öyle, esas budur! demek suretile bunu teyit ettiği EEEE U Ekmeğinizi tartırınız. Narh tartı üzerinedir. — AHanmayınız!.. İzonzo önlerinde top sevkiyatı de malümdur. Bu hâdise, ayni zamanda Avrupa kabinelerinin ruhi hale- tini de gösterir. Meşhur müverrih Chelyüs bu hâdiselerden daha harp infilâk etmeden — herkesin — biribirine karşı duydukları korkunun, ber- taraf edilmeesi kabil bir harbe meydan veren bir avuç insanın hafifliklerinin ve — binaenaleyh devlet ricali ismini taşıyan bu efendilerde mevcut sersemleşme- | nin eserlerini bulmaktadir. * Ayın otuzu, hâlâ Avrupayı kurtarmak kabildir. Bütün dev- letler Sırbistana bir ders vermek metalibinin icrasını teminen Sır- bistan arazisinden bir kısmmı bir | zaman için işgal etmek, fakat hâkimiyetine dokunmamak şartile Avusturyaya bir hak tanımakta idiler. Bu fikir, hakikatte Sırbistanı imha etmek istiyen Bertholdun düşüncesine tamamen — muvafık değildi. Maamafih o, her tarafa tebessümler saçıyor ve ayni za- manda — muhasımlarile — beraber müttefikini de aldatıyordu. Ni- hayet Alman Başvekili Bethmann ayın dokuzunda Ayusturya sefiri Tehirehkiye şu suretle tebliğat- ta bulundu: “ Viyana hükümetinin gidişi be- ni her an daha ziyade hayrete düşürüyor. Petresburğa arari ile alâkasını kestiğini bildiriyor. Projeler, hakkında bizi — mut- lak bir tereddüt içinde bırakıyor, Romaya döktüğü güzel diller takas hakkında bir şey ifade et miyor, Londrada Mensdorff sırf topraklarından bir kısmını Bulga- ristana ve bir. kısmını Arnavut- luğa bahşediyor ve bunun Pet- resburg daki resmi beyanat - ile nasıl taaruz ettiğine ehemmiyet verilmeyor. Bu hallerden anladığım şudur ki bu hükümetin bizden saklı bir takım projeleri vardır, bizden saklı, çünkü herçibadabat Al- manyanın — muavenetini teminat altında bulundurmak istiyor...., * VMiyanalıların bu riya ve atlat- ma siyaseti harbe müheyya olan Ruslara mükemmel vesileler ha- zırlamıştı. Dünyanın en sulhçü adamı — olan — Çar, saran — silâh sesleri — arasında kalmakla beraber, tıpkı Kayser gibi memnuniyetle ric'at edebi- lirdi. Bir takım kablelvuku hislere tebaen ayın yirmi dokuzuncu gü- nü akşamı Kaysere çektiği bir telgrafta şunu söylüyordu: — “ Üzerime icra edilen taz- yiklere daha ziyade mukavemet edemiyeceğimi görüyorum.., Dünyanın en şevketli tacıdarı, tarihin son mutlak hükümdarı olan şu zatın aczini ikrar eden bu telgrafı daha ziyade hazinmi- dir, gülünçmüdür? Tayin edeme- yiz. Telgrafın muhatabı bu zâfa gülmüştür. Kendi vaziyetinin de | amzadesininkine ne kadar ben- zediğinin Ayni günün akşamı Çar ikinci bir telgraf çekmiş ve bunda en makul yolu göstermiştir. — * Avusturya - Sırp mese- lesini Lahey konferansına havale etmek — yegâne — münasip yol olurdu.. , ( Arkası var) SON POSTA 'evmi, Siyast, Havadis ve Halk gazetesi » İstanbul: Eski Za İdare : Göliçeşme sokağı 28" Telefon İstanbul - 20203 Posta kutusu: İstanbul - 741 Telgraf: İstanbul SONPOSTA ABONE FİATİ TÜRKİYE 1400 Kr. 150 » 400 , 150 » 1 Sene 6 Ay 3 » 14 Gelen evrak geri verilmez. İlânlardaan mes'uliyet alınmaz. Cevyap için mektuplara 6 kuruşluk pul — ilâvesi Tâzımdır. Adres değiştirilmesi (20) kuruştar. Son Posta Matbaası Sahipleri: Ali Ekrem, Selim Razı Neşriyat Müdürü: Selim Razı> etrafını | farkında — değilmidir? | ÂYE Bu Sütunda Hergün Nakıli: M. Feridean MA Zİ.. Bu minimini kız yedi yaşına geldidiği zaman hiçbir. şeyden korkmadığını ispat etmişti. Bir gün kaldırımın kenarında bir kemiği yalamakla meşgul küçük bir köpek gördü. O aralık büyük bir köpek zavallı hayvancağızın üstüne hücum ederek onu kor- kuttuktan —sonra kemiğe sal- dırdı. Bu haksızlığa — şahit olan küçük kız kocaman köpeğin kulaklarından — tutarak — bütün kuvvetile geri çekti ve ayağile kemiği küçük köpeğin önüne itti. Sonra büyük köpekle küçlük köpek arasında dimdik — durdu. Büyük köpek okadar şaşırdı ki, evvelâ hayretten bir şey yapa- madı. Fakat sonra ileri atılarak kız- cağızın ince, nazik bileğini dişle- rinin arasına aldı. Sıkılan bir süngerden su nasıl akarsa küçük kızın bileğinden de kan öyle akıyordu. Çocuk bağırdı. Fakat bir adım bile geri gitmedi. Nihayet sağdan soldan taşlarla sopalarla onun imdadına yetişerek büyük köpeği kovdular. Hayatta bu güzel bir başlan- giçti. Bu vak'ayı hatırlıyanlar bu kızcağızın on iki veya on beş sene sonra bir askerle evlendiği- ni işitince hayret etmediler. Kocası bir mülâzimdi. Belki bir gün size bu — zabitten de bahsedeceğim. İzdivaçlarının ilk — senelerini Şark — vilâyet- lerinde — geçirdiler. Bir gün muharebe mülâzim bacağından ağır sürette yaralandı. Emirberi onu kucaklayıp geri getirdiği zaman bayılmıştı. Doktorlar ya- rasını pek tehlikeli buldular. Ka- rısına bu hâdiseyi haber verirken: — Hafifçe yaralandı.. Merak edilecek bir şeyi yok.. Yarasi o kadar hafif ki.. Diyorlardı. Kadın kısa kesti: — Öldü mü? İtiraz ettiler: — Ne münasebet?.. Yaşıyor.. Kendiniz de göreceksiniz ya.. Kendi de gördü. Kocasının rengi balmumu gibiydi. Gözleri yarı kapanmış, yanakları çukur- laşmıştı. Ukalâ bir cerrah ona yaklaştı: — Yara biraz yukarda.. Onu kurtarmak için bacağını kesemi- yeceğiz.. dedi. Kadın cerrahı baştan aşağıya kadar süzdü: — Bacağını kesemiyeceksiniz?, Tabil kesemezsiniz. Ben kocamın tek bacakla kalmasını istemiyo- rum. O daha hirmet edecek. Diye söylendi. Kocasının ba- cağını kesmediler ve onu pür sıhhat karısına iade ettiler. Bir müddet sonra bir çocukları oldu. Karı koca onu çıldırasıya sevi- yorlardı. Bir gün evlerinin yanın- dan geçen tifo çocuğu yakaladı. Civarın en iyi doktorunu çağır- dılar. Doktor: — Hım.. Çocuk tehlikede.. Dedi. Annesi: — Onu kurtarmak için eliniz- den geleni yapınız! Diye rica etti. Doktor elinden geleni yaptı. Fakat bu kâfi ge- | retin medi ve çocuk çırpına çırpımâ öldü. Bu ailenin altı yaş daha çük başka bir oğlu vardı. Büyü- yüp sonradan bu hikâyeyi y: çocuk.. Bu çocuk ta birkaç sonra tifoya yakalandı. ayni doktoru çağırdı. — Ne yapıyorsun? Bu ad senin öteki oğlunu öldürmüştü | Dediler, — Onun yazısi öyle imiş! Cevabını verdi. Doktor yineş — Hım.. çocuk tehlikede.. Diye tekrar etti. Fakat bu çocuk ötekinden talili imiş. Çü ki tehlikeden kurtuldu ve yaşa- dı. Otuz gün, gece gündüz has- tanin yanından ayrılmıyan anne nihayet rahat ve geniş bir nefes aldı. Seneler geçti. Ve geçerkem — kadının kocasını ölüme sürükle- diler, Kadın bugün bu hikâyeyi yazan oğlile yalnız kaldı. Bu oğlu da babası gibi — askerdi. Kadın asker karısı olduktan sonra asker anası olmuştu. Ara- da büyük — bir fark yoktu. Bu rütbeye nail olabilmek için bir kadının metin olması ve hiçbir şeyden korkmaması kâfidir. Oğlunun kıt'ası Şark - vilâ- yetlerinden birinde idi. Kadın yetmiş yaşına gelmişti. Fakat hâlâ dinçti. Eskiden nasıl koca- sının yanından ayrılmıyorsa şimdi de oğlunun yanından - ayrılmı- yordu. O vilâyetin bütün evleri gibi merdivenleri karanlık bir ev tuttular. Oğlunun vazife başinda bu- lunduğu bir gün o da komşuy& gittk Eve döndüğü zaman ka- pıyı kapadıktan sonra karanlıkta merdivenin parmaklığını — aradi ve ileri uzanan eli havada salla- nan bir cisme tesadüf etti. Geri dönüp kapıyı açınca içeri giren aydınlıkta biraz evvel dokunduğu cismin ne olduğunu gördü. Bu havada sallanan bir ceset idi. O komşuya giderken evde bıraktığı fakir bir kadın zaru- verdiği — yeisle — kendini asmiştı. Bu manzara karşısında kalsa idiniz ne yapardınız ? Ben kendi hesabıma ne yapacağımı - şaşır” dım. Fakat bu kadın şaşırmadı. Derhal kendini asan kadını kur çcaklıyarak — boğazını sıkan - ipi gevşetmek için bütün kuvvetile onu yukarı kaldırdı. ve ondan sonra : — İmdatl.. Yetişint.. Diye bağırdı. Komşular yetiş- tiler. Hayatına kasteden kadıs henüz nefes alıyordu. Onu ölüm- den kurtardıktan sonra kadın biçareye bir daha kendini asma- ması için para verdi. Kadımıt zengin olmadığını söylemeyi unut- muştum. Fakat ümidini kesme- mesi için ölmek istiyen kadına çok para verdi ve ona hayattan korkmaması için nasihat etti. Evet cesur bir kadındı. Asker karısı ve asker anası.. benim içiğ dünyanın en mukaddes kıdıı—