ü KUT N3 OY SEzAET SZ ŞT TU Etmesi P_ç__âgrl Bir Bu Kadırı,îüîrîyeü Sevin NAKILI — ZİYA ŞAKİR Meor hakkı mahfuzdur — 152 — Abdülhamit, birdenbire yumu- gamış gibi göründü. Başını yavaş yavaş kaldırarak sordu : — Fakat o da beni istemiyor. O kadar zabite karşı, benden bo- şanmak - istediğini bağıra bağıra söylemiş. Hatta, benim yüzüme karşı da söyledi. — Siz ona bakmayınız efen- dim. Bu, bir sinir buhranmıdır. Arada murtopu gibi bir evlâdınız war. Sonra da mevkiiniz, vaziyeti- niz hasebile bu gibi sözlerin uza- ması doğru değildir. Sonra.. ben kendilerini çok münevver buldum. Herhalde diğer saray kadınları gibi basit düşünceli bir hanıma benzemiyorlar Abdülhamit, derhal doktoru tasdik etti : — Ooo.. Çok malümatlıdır. Evvelce Fransızca bilirdi. Dört beş senedir daba ziyade ilerlet- miş. Hemşiresi de bu sene Frun- sı> mektebini ikmal etmiş. — İşte ben de bunun için diyorum ki, bir taraftan siz ken- dilerine daha iyi bir. muamele yapsanız, biraz da kadınefendiler hüsnümuamele gösterse, zanne- derim ki, münasebetsiz bir balin övü alınabilir. Abdülhamit, ayağa kalkmış, ellerini arkasına koymuş, geziyor- du. Doktor da ayağa kalktı. Ma- saya dayanarak ilâve etti : — Eğer müsaade buyurursa- nız, Müşfika ve Naciye Kadme- fendilere ben de istirhamda bulu- nayım.. Bu Kadınefendi de niha- yet sizin zevcenizdir. Bu da on- lar gibi bir mevki ve paye sahi- bidir. Yazık değil mi ?... Çok eminim ki kendilerine hüsnüka- bul gösterilirse, arada hiçbir me- sele — kalmiyacaklır. — Hele, şu mesele hallolsun, kendilerine biraz ve yiyecek yedirilsin, şu sinir buhranı geçirilsin de, eğer arzu etmezseniz yeniden teşebbüs olu- nur.. Ya oğlunun yanmna, yahut başka bir yere gönderilir. Abdülbamit, bu makul sözler karşısında tamamen yumuşadı: — Peki... Siz, bir şişe ( Kare diyal) yazınız. Dün gecedenberi ( Asprin ) de bitti. - Reçeteye, ilâve ediniz.. Sonra, bu gece de burada kalınız. Cevabını verdi. * Yarım saat sonra Abdülha- mit pembe salona gitti. Kadıne- fendiye müessir sözler söyliyerek Gsabım teskin etti. Biraz sonra Müşfika ve Naciye Kadinefendi- ler de pembe salona celbedildi. Onlar da Behice kadmefendi ile Rörüştüler. Abdülhamit, Behice kadme- fendiye yümürtah et söyü getir- | | Seresvabi İsmet Bey (Bu zat Abdülhamide benzemekle marultur. ) beraber yenildi. Aradaki büru- det, zail oluyor gibi. * Burada küçük bir istitrat yapacağım ve Behice Kadın- efendi hakkında aldığım malü- matı da şuraya kaydedeceğim. Behice Kadınefendi, Kafkas asilzadelerinden (Elbus) B. ismin- de bir adamın kızıdır. Elbüs Bey, kırk sene kadar evvel Kaf- kasyadan hicret ederek Adapa- zarına gelmiş, orada yerleşmiş. O esnalarda Bebice, on iki onüç yaşlarnda Valar varmış. Sinni, küçük olmakla beraber gürbüz ve emsali nadir derecede güzel olduğundan bir gün çarşıda gezerken, ozaman — Adapazarı Kaymakamı olan zatın nazarı dik- katini celbetmiş. Kaymakam efen- di, zeki bir adammış. Bu kızın S e U ae Geçen Haftaki Çocuk Bilmecemizi “POARL ! $ VA LHAMI İ IN MNLERİ ..- Behice Kadınefendinin Saraya İntisap' çle_Karşılıyanla SON POSTA VaEadır rdan Biri Olmuştur kendisine ikbal ve saadet getire- bileceğini tahmin ederek derhal ailesi hakkında tahkikata girişmiş. Elbus Beyin kımı olduğunu öğre- nince hemen telgrafhaneye — git- miş. (Mabeyini kümayon) telgraf müdürünü makine başına istemiş. Abdülbamide bazı mühim - maru- zatı olduğunu söylemiş, makine başına — Esvapçıbaşı İsmet Bey elmiş. Kaymakam, İsmet Beye gehicı hakkında izahat z nefisi mülükâneye İâyi! emsalsiz dilberin ) pek ıiıd-d; ( mahzuziyeti şahaneyi mucip cağını ) arzetmiş. Mesele Abdül- hamide arzedilmiş. Kızı görmek için Mabeyni hümayundan bir heyet seçilerek Adapazarına gön- derilmiş. Kaymakam Ef. evvelâ kendi evinde bir ziyafet tertip ederek | Elbus Beyi de davet etmiş. He- yetle tanıştırmış. Buna mukabele olmak üzere Elbus Bey de kendi evinde bir ziyafet tertip ederek Kaymakak Ef. ile -Adapazarına niçin geldikleri henüz malüm olmıyan- heyet — azasını davet etmiş. Elbus Beyin evindeki ziyafette, Çerkes âdeti veçbile te kik ederek hakikaten şahane b hösae malik olduğunu tasdik ey e ciş. Ziyafetin ertesi günü beyet İstanbula avdet etmiş. Me- sele derhal Abdülhamide arze- dilmiş. (Arkası var) Doğru Halledenler ( Dünkü nüslada : devim ) Blf—; Mahtıra — Defteri Birer Albüm Kazananlar İstanbul Altıncı mektep tale- besinden 25 Hasan Ali, İstanbul 15inci mektep ikinci sımf tale- besinden 743 Rüçhan Fabri, Kanlıca ilk mektep ikinci sım- fından 21 Feriban İzzet; İstanbul ticaret mektebi birinci sınıfından 115 İbrahim Etem, Çengelköy askeri orta mektep dokuzuncu sınıfından 3858 Fuat, Kızıltoprak Reşilpaşa sokak No, 12 de Fü- rüzan Arif, Çorlu Tapu memuru oğlu Nurettin, Galatasaray lise- sinden 143 Mecdeltin Süha, İs- tanbul — birinci — ilkmektebinden 324 Yaşar, Ankara orta mektebi ikinci sımfından 294 Ragıp, İs- tanbul Son Posta kulübü azasın- dan Baryer Terzakyün, Adana İstiklâl mektebi 3üncü sınıfından 531 Celâl Nuri, İstanbul erkek lisesinden 376 Müfit, Adana lise sekizinci sınıftan 127 Hikmet, İstanbul Galatasaray Lisesi altıncı sınıftlan 1057 Numan, Ayvalık Cümburiyet Mektebi dördüncü sınıftan 336 Ahmet, Konya Erkek lisesi ikinci sınıftfan 111 Mecit, İstanbul kırk dördüncü İlkmektep beşinci sınıftan 303 Burban, Sa- Whli Esnaf” Bankası - memurların-. | terek içirdi.Akşam yemeği de bep| dan Nadire Hanım ve Beyler. İ Kazananlar Sultanahmat San'atler mek- tebi birici sinıfan - Zonguldaklı Suat, Keşan Zafer Mektebi beşinci sınıftan 69 Hüseyin Mustafa, Konya Erkek Jisesi ikinci sımıftan 636 Agâh, Ankara Erkek lisesi ikinci sınıftan 633 Abhmet, Beyazıt Vecihi Münir, Edirne San'atler Me''ebi talebesinden 79 A, Esat, K ca Mustafapaşa 298 Adeviye Fevzi, Ankara Erkek lisesi birincl sınıftan 47 Zıya, Koska Mucip B. konak 2 Özcan, -Ankara Erkek Lisesi birinci sınıftan 172 Nedim, Eyep Orta mektebi talebes'nden 57 Fuat, Ankara Erkek Lisesi birinci sınıftan 268 Zeki, Büyü- kada Şalcı sokak 1 No. da Mu- azzez, Bahçekapı, Dördüncü Vakıf Han Müammer. Könen Tütün İnhisarında Hâdi Bey oğlu Emin Âli, Adana — Ticaret Mektebi talebesinden 289 Süleyman Bahri, Vefa Orta mektebi üçüncü s- mıftan 241 Şemze'tin, Kabataş Lisesi talebesinden 608 Hasan Hayrettin, Sivas yedinci sımf talebesinden 349 Neşet Nüfiz, Keşan Zafer Mektebi beşinçi sınıf — talebesinden 89 Kasım, eeT ( Arkasivar | ŞARK Şimdiye kadar senden hbiçbir kötülük görmedim. Fakat.. Ezva verilen teminata binaen günün birinde bana da bir şey yapman ihtimalinden korktuğumu da itiraf ediyorum. Bunun için aramız aki dostluğa artık kitam veriyoru: . Çok temenni ederim ki ( Hazreti Mesih.), akzi salah “etsin: ve, femil fikirlerden esirkesin.. Amin... Morli başımın üstüne ağır bir eseydim ve bunun altında- da ezilseydim, ancak bu kadar canım yanardı. Bu mektubu - yırtmadım.. par- çalayıp atmadım. Vakti geldiği zaman, bütün bu hainane iftira- ların aksini ispat etmek için cnu mihin bir vesika gibi büktüm ve çantamda saklamağa karar verdim. yazıhanesine gi- — Gudbüy Mide:Süva — Zaten bende hesabınızı görmek için size gelecektim. SEA n '-;.İ Holivut mesirelerinde bir çok genç kadınları falcılarla T YILDIZI Holivuta Nasırl" ğaçtım... Yıldızlar Arasına Nasıl Karıştım? ç KA EPK eee a a —— raran YAZAN: Selma Z. Esasen ben başka bir pansiyona naklediyorum, dedim ve yazıha- neyi terkettim, * Küçük bir bavulumdan başka hiçbir. eşyam yoktu. Bavulumu elime aldım ve pansiyondan fır- ladım. O gün akşama kadar do- lasmadığım sokak kalmadı. Kali! değil, boş bir oda bu'amadım. Bütün pansiyonlar, tıklım tıklım dolu idi. Açlıktan ve yorgunluktan bi- ta> bir hale gelmiştim. Geceyi bir otelde geçirmiye karar v.r- dim, Fakat.. otele gitmek, orada yatmak ta bir mesele idi. Ewv-lâ Holivut otellerinin çok pahalı ol- duğunu işitiyordum. Benim gide- bileceğim ucuz oteller ise, en berbat sokaklarda idi. Bu ucuz otellerin bulunduğu - sokaklarin, bin bir milletin ipten kazıktan kurtulmuş alay alay serserilerile dolu olduğunu işitiyerdum. Bun- ların arasına girmek, epeyce dik- katle düşünülecek bir mesele idi. Lâkin, ne olursa olsun, başımı sokacak, yorgun vücüudumu din- lendirecek, geceyi geçirecek bir başbaşa görürsünüz Ben nekadar güler yüzlü bu- İanuyorsam, Misis Kılçırda oka- dar ciddi ve abus duruyordu. Ne ise, hesabı gördük. Alacağı- mız vereceğimiz kalmadı. Tam, odadan çıkmıya davranıyordum. Misis Kılçır, elinin bir hareketile beni durdurdu. Bir taraftan önündeki kalemle masanın Üstüne bafif darbeler vuruyor ve diğer taraftan da önüne bakarak söylüyordu: — Mis Silval. Dön akşam pansiyona pek geç geldiniz. Yalnız başına yaşıyan genç bir kızın, evine okadar geç gelmesi, calibişüphedir. Alelbusus, eliniz- deki evrakın düzğün olmasına rağmen... Artık, bu acvze karmın ne demek istediğini derhal anladım. Esasen Gâsabım da çok bozuktu. OÖnün söyliyeceği son sözü iİşit- mek, Gâdeta bir barat fıçısınn içine bir kıvılcım atmak- olacaktı. Onu tamamen dinliyecek olursam, muhakak pek fena bir surette mukabeleye mecbur - olacaki:m. Belki de iş büyüyecek.. ihilmal ki zabıtanın — müdahalesile netice- lenecekti. Halbuki ben, zabıta ile temasa gelmeyi hiç arzu etmi- yordum. Derhal omuzlarımı ailk- tim. Ve kısaca cevap verdim: yer lâzımdı. Şapkamı gözlerimin üzerine kadar indirdim. — Fazla olarak yüzümü gözümü de bir Fişv (bir nevi baş örtüsü) ile sardım. İk tesadüf ettiğim otelin kapr sından içeri daldım. b — Yer yok.. Hay Allah müstehakkını versin. Haydi bakalım, başka bir otele.. Orada da çapkin bir otelci ile karşılaştım. Herif bana: — Otelde yer yok, küçük.. Fakat senin güzel batırın için benim yatağımın yarısını bu gece sana verebilirim. Demez mi? Zaten sinirlerim gerilmişti. Adeta, çılgın bir hale Eelmiıüm. Hemen bu küstahın arşısına dikildim : — Maskara herif.. Senin ya- tağında yatmak için bir sokak köpeği olmalıdır. Diye — haykırmıya oldum. Üçüncü otelin sahibi, ihtiyar bir kadındı. Yüzümden ve göz- lerimden ıstıbımı. anladı. Halime acıdı. Otelinde yer olmamakla beraber, kendi odasının - sediri Üzerine bana temiz bir ı tak ya- pacağım söyledi... Artık, hiçbir şeye bakacak halde değildim. Bu leılifi derhal kabul ettim. Zavallı kadım daha yatağı hazırlarken, mecbur “benim gözlerim kapanıvermişti.