TTT TTT 10 Sayfa SON POSTA [___—_TEMMU 1914 | Umumi Harp Nasıl Patladı ? Nakleden: H. R. — Kızım Doktor: Semi Ekreme — —-İ5-—- Yazan Emil: Ludvig BEYLİK KULU Harp Kontları Sırbistana Yürümek İabisi ç a nn yorlardı. Titza Dayanabilecek Miydi? Ültimatom Ertesi sabah Viyanada nazır- lar Ballplatz ta müzakere ederler. Bu efendileri Berchtold kabul etmiş ve bir ziyafet varmış gibi her birine yer vermiş. kendisi de bu içtiman büyük bir neza- ketle riyaset etmiştir. Sağında — şövalye nüfuz kabil olmıyan Kont Tisza ; solunda iriyarı vü- cudu ve kır sivri sakalı ile Bethmanı andıran, fakat ondan daha zinde biri, imperatorluk ve kırallık Nazırlar Meclisi Reisi, Stirie zadegânından, tarihe vukufu böyle bir makamı nasıl olup ta işgal ettiği derecede az biri, tavırlı ve siması ile Kont Stürgkh. Esmer hatları, Polonya — şövalyesi tilki — Bili- nskinin — simasının sarılığını aksettiriyor. Bilinski memlekette ne olur. biterse bilir; bıraz da düşman memleketlerinde neler dö- nüyorsa onları da bilir. Bu masada en tehlikeli adam odur: Orada dört milliyet ve beş nezaret top- lanmıştır. — Hiçbirinin — diğerine emniyet ve itimadı yoktur. Sivil giyinmiş bu ıolgun dört diplomat kendilerile ayni masada yer almış yeşil, beyaz ve altın sarısına mm'ıîık diğer üç şah- siyetin şu dakikada meshuru gibi idiler. Harbiye nazırı Krobatin, bahriye nazırı — mümessili bir amiral; Avusturya ordusunu 18- lah eden, İtalyaya karşı bir plân hazırlıyan, memleketin harp mefahirinden Baron Conrad von Hötzendorf. Baronun siması fera- gati nefs, sür'ati karar, şiddeti azim makesidir. Bu, daha ziyade bir mütefekkir başıdır. Kont Berchtold herşeyi ha- sırlamıştı. Bu harp meclisini açar- ken “Bosna Saray faciasile Bos- na - Hersekte maalesef tahaddüs eden dahili, siyasi vaziyeti boğan pis havanın tasfiyesi için çareler düşüneceğiz... , demiştir. Müteakiben noklai nazarinı anlattı: “ Kuvyet islimal etmek nn tecavöz — kabiliyetini en yok etmek ,, Berlinin "Kat'i surette müemmen- iştiraki * dir. ,, zarbe kat'i olmahı, benplır ıörlllmelıdv.. Avusturga- Alman anlaşması işte böyle tes'it edilmişti Emsali fikirler arasında şu hakikat ta itiraf olunuor : “Vehme kapılmıyorum. Sırbis- ltan ile harp, Rusya ile harbi istilzam etmesi melhuzdur.,, Kont bilâhare müzakerat zabıt ceride- sinden kat'i bir mana ifade eden bu cümleyi tashih ediyor ve kendi elile şu şekle ifrağ etmiş- tir: “Kabildir ki Sırbistana karşı silâh istimali Rusya ile harbi istilzam etsin... ,, Kont Tisza'nın cevabı: “Öyle görünüyor ki Sırbistanla evvelâ müzakerata girmeden nagi- hani hücum — edilmek düşünü- lüyor. Ben buna razı olamam. Evvelâ şiddetli ve “tahakkuku imkânsız — metalipte — bulunmalı, bu mutlak lâzımdır. Ama Sırbis- tan kabul edermiş, âlâ, lehimize çok parlak bir muvaffakiyet kay- dedilir. Balkanlarda nüfuzumuz artar. Yok Sirbistan kabul et- mezmiş, o zaman ben de harp taraftarıyım. Ancak şu noktada şimdiden israr ederim ki hedefi- miz Sırbistanın kökünden yok edilmesi — olmamalıdır.. Çüönkü Rusyanın son — nefesine kadar buna mubhalefet edeceğine şüphe yoktur, yine çünkü Macaristan Meclisi Nüzarı reisi sıfatile Sır- bistanin memleketimize velev bir kısmının dahi — ilhakına hiçbir vakit muvafakat edemem. ,, Zaten harp şimdilik hiç te- menni edilecek birşey değil, kor- kulan birşey olarak — mütalea edilmelidir. Sturgkh — ve Bilinski harp lehinde söylediler, ikisi de esas olarak Petiorek'in Bosna müşkü- lâtını ancak - kılıç küvvetile ber- taraf etmek hususundaki - nazari- yelerini terviç ediyorlardı. Har- biye Nazırı da bu ekseriyete ilti- hak etmiş ve şu yaveyi de yuyar- Jamıştırı “Diploması muvaffaki- yetinin kıymeti yoktur., — Harp taraftarıdır. Tekaddümen dera- kap başlanmak fikrindedir: “As- keri nazardan şu noktada israr ediyorum ki, harbe bemen baş- Tamak âzımdır. Şimdiye kadar iki fırsat kaçırıldı. Derakap gö- rüşmezsek cenup İslâv vilâyetleri- miz bunu zafımıza hamledecek- Kont Sturgkh daha ileri gi- diyor :“Sırbistan saltanat haneda- nını teb'it ederek tahtı. Avrupalı bir prense tavsiye etmek te mü- sip olur. ,, Kont Tısza her taraftan mu- hasara olunduğunu görmekle mü- cadele ihtiyacı arttı. Harp Kont- ları ve Şövalyeleri Sırbistan bakkında kabulü kabil olmıyan efkâr ve metalipte — ittihat et- mekte olduklarından şu mukabe- lede bulunuyor: “Metalibin çok şiddetli olma- sını ilk söyliyen benim. Fakat onları, kabul edilememeleri mak- şadile dermeyan ettiğimizi his- settirecek olursak harp ilânına müteallik hakkımız zayıflar, Mü- taleam kabul edilmediği halde neticelerin mes'uliyetine iştirak edemem.,, Ve Bilinskiye tariz ve Bosnasaray suikastından kendisi- nin mes'ul bulunduğunu - ilâve eder. Şimdi söz sırası askerlere gelmiştir. Harbiye Nazırı harbi üç muhtelif cephe — Üzerinden yapmanın imkânından bahseder, Bulabileceği asker miktarından ve bir Avrupa harbinin infilâkı melhuz bulunmasından görüşülür. Ayrıldıkları zaman bir karar verilmemiştir. Tisza faciayı bertaraf edecek surette sebat gösterebilecek mi? (Arkası var) l Günün Takvimi I BUGÜN — 227 teşrinisani 931, Cuma, Rumi 14 teşrinisani 1347, 15 Recep 1350. GÜNEŞ — Doğuşu T Batışı 16,43 NAMAZ VAKİTLERİ — Sa- bah 4,59, öğle 12,1 ikindi 14,29, akşam 16,43, yatsı 18,21. ALKAZAR — Sinyorita ALENDAR ARTİSTİK ASRİ EKLER ELHAMRA — Volga sahillerinde ETUVAL — Güzetlik Kraliçesi FERAH — Konser, varyete FRANSIZ TİYATROSU — Bulgar operetl GLORYA — Meçhul şarkıcı KEMAL B. — Şafak MAJİK MELEK MİLLİ — Vutan Halnleri $IK — Kırık Kalp DARÜLBEDAYİ — Mukaddes alev Kadıköy Süreya — Küçük Daktile çiftlikte ölmeğe gayret ediyor, fa- kat bir türlü ölemiyordu. Dadının bu haline göre yazın sütçülerin yanında ufak bir mut- fak, kışım, beyler şehire indikten sonra, evin sofalarının birinde bir köşe tayin edilirdi ve böylece, dadı gelecek bahara kadar ölmi- ye çalışırdı. Baharın güneşli ilk gününde ağaçların arasında ipi gererek kefenini havalandırırdı. O gün dadı için mukaddes, en mühim gün idi. Hizmetçileri gülüşüyorlardı . * Dadıcığım, artık gömleğin bir seneden fazla dayanmaz., Yenisini dikmelisin ... Kışın boşalmış evin içinde yapayalnız kahyordu. Sabahtan akşama kadar dolabın arkasında, loş bir köşesinde oturuyordu. Akşam ev bekçisi gelince ha- tunla çay İçmiye mutfağa kadar sürükleniyordu. Ateş başına — geçer, yarım cümlelerle, sonunu — girmediği saçma sapan bir masal anlat- mağa başlardı. Bekçi hatunu bir müddet dinler ve birşey anlama- dan kızar ve dinlemez olurdu. Dadı anlatmıya devam edi- yordu : — Mendili tam iki sene işledi- ler. 4 tane tenteneci kız herbiri köşesi ayrı ayrı iğne ördüler, Hanımımız valde sultan huzurunda görünmek için saraya gidiyordu.. Bir tane hanımımız vardıl. Kız- lara sağ elile dünyada vur- mazd. Çünki hepimiz tenteneci idik. Amma, sol kollarımız. çim- dikten alacalı tavuk gibi olmuş- tu. Beş yaşlarında gergefe oturt- turdu; kimi kambur, kiminin sağ omuzu yukarı, solu aşağı idi.. Rabmetlik Paşa, © pek uslu idil! Sessiz oturur, resimlikleri işlerdi. Konağımıza, soysop ak- rabalarına boyuna işlerdil.. Pek ağır başlı idi.. Küçük bey öyle değildi: Şakavandı. Bir defa sey- yahatten pek neşeli buyurdular; gergelçi kızlarımızdan bir tanesi on iki yaşlarında ancak, cılız, amma saçları tam topuklarına kadar uzun- du.Küçük Bey iki örgüyü koluna makaraya iplik sarar gibi yakaladı, ta Üst katltan aşağı kadar kızı indirdi, sonra ona * Çiftetelli ,, oynatmak istemişti. Halbuki kız, Allahın budalası Beylerin şakalarını anlıyacak gibi değildi.. hemen kendinden geçi- verdi... — Katıldık — gülmekten... Hi- hi - hi... Sonra sakat kaldı: Vakit vakit bayılma gelirdi. Çok şakacı idi küçük bey! Beni de, gözlerim gergel- ten bozulduktan sonra, küçük beyin gelinine verdiler. Gelinimiz de pek iyi idil Nazik, merha- metli.. Parmaklarının ucuna ba- sarak yürürdü... Fakat küçük bey Allah rahmet eylesin, canavardı, Dövmiye başladı mı, hiçbir şey gözüne girmezdi. Gelinimizin bir zaman süt kar- doıi gelmişti... Avrupada tahsil Bu Sütunda —Hergün Rusçadan Nakıli: NİHAL | görüyordu. Bu da sessiz salak — bir şeydi. İki süt kardeş karşı kar” şıya oturup ağlaşıyorlardı. Birkaç gün gelmezse, gelin, hanım ha — nımcık mektup yazar, beni yok lardı; süt kardeşinden gelen mek- tupları da bana saklatırdı. Bevi pek severdi! Herşeyi bana emanet ederdi... Bir de onu severdik. Bir gün küçük bey köye hars man bakmıya gitmişti. Biraz sonra gelin hanımın salak süt kardeşi geldi. Yemek odasına oturup dertleşiyorlardı. Bir de baktık ki- Küçük beyl.. Yolda sıtması tutmuştu, beti benzi sap- sarı. Karısını süt kardeşi ile ye- mek odasında görüverince büs- bütlün kudurdu! Sofrasında ne var ne yoksa aşağı indirdi! Sa- lak süt kardeşi nasılsa kurtuldu, kaçtı... Bizimki de: —“Karımı baştan çıkarıyorsun!... Seni Avrupalı bo- zuntusu, senilli. ,, diye haykırı- yor. Ben de bunları duyunca: “Eyvahli... Şimdi bize de sıra ge- liyor!...,, dedim. Onun azıcık ölf- kesinin geçmesini bekledim, sonra gelin Hanımın mektupları bob- çamdan çıkarttım ve doğru kü- çük Beyin yanına koştum. Ayak- larına kapandım: — " İş böyledir, dedim, — velinimetimin — karısının - baştan — çıkarılmasına — yardımcı değilim... Beylik kuluyum, bey- lerime ihanet edemem...,, dedim. O vakit ne olduğunu görmeli idin!!.. Gelinciğimiz, - Allahın melâikesi, - bir seneye varmadı; bep o salak süt kardeşinin mek- tupları yözünden oğlan kendini — tüfenkle vurdu... İşte sana Av- rupa terbiyesi... Hi - hi- hi,.. Pek güldük !... 4 Yal.. Gelinciğimiz — öldü. Nurlar içinde yatsın, Allahın me“ lâyikesi! Besbelli cennete de parmaklarının —ucuna basarak girdi, yavrucak... Pek yıkınd’ inşallah ona kavuşacağım.. Mer- hametli gelinimiz cennet kapısın” da beni karşılıyacak ve fedekâr kulu dadısı için cennet sarayla” rinın bir köşeciğinde, ufak yerce” ğiz ihsan eylemesi için Allahâ yalvaracaktır! Amin. SON POSTA « Halk garet)t Çalslçeşme sokağı Telefon İstanbul - 2003 Posta kutusu | İstanbul - Yi Telgrafi İstanbal SON POSTA ABONE FlA'l'l —— Gelen evrah Çedi verilmak Dânlardan mes'üliyet alınmaz Cevap İçin mektuplara 6 Kuf pul lâvesi Adree değiştirilmesi (20) isaraytulf