© Sayfa Göze Görünmiyen / “so ON POSTA < Adam)| m) HİR Hakikat Ne İdi? Biliyor iyor Mısınız? Grantamın Koca Şehre — i ia, Saldırdığı ik 7 Dehşet Ve Korku Göze Görünmiyen Adama izafeten işte cinayetler Onu derhal merkeze celbet- tirdim. Onbeş dakika kadar «kı ve terleyici bir istiçvaptan sonra, hırsızlığı gürünmez hayduda atfet- mek fırsatını bulunca, bankadan zimmetine geçirdiği paraların he- sabını kapatabilmek için bu hır- sızliğı yaptığını itiraf etti. Bu itirafın karşısında bütün düşünce- lerim altüst oldu, Acaba diğer cinayetler de bu kabilden miydi ? Derhal Teylor ile Allani yakalat- tım. Teylor, vakadan sonra .sinir- lerinin buzulduğunu ileri sörerk | memuriyetinden (istifa (etmiş, Avrupaya kaçmak üzere idi. Bunu itiraf ettirmek çok müş- kül oldu, fakat bir saat manevl bir işkenceden sonra o da sirka- tini ve Barsofu katlini görünmez adama isnat ettiğini ve bucina- yeti, sırf hertürlü şüpheyi bu su- retle üzerinden defedeceği fırsa- tını bulduktan sonra tertip etti- ğini itiraf etti. Çalınan paraların kısmıazamını obavvullarında bul- masaydık Teylor hiç te itiraf ede- ceğe benzemiyordu. Allane gelince; o daha ilk su- alimiz karşısında şaşaladı ve der- hal ortaklarına karşı beslediği | derin kinini ve bunlarıngörünmez haydudun işi imiş gibi tertip ederek katlettiğini itiraf etti. Me- selenin en şaşılacak ciheti şuki bu canilerin ber üçü de diğer iki cinayetin hakikaten görün- mez adam tarafından yapıldığına kani bulunmalarıydı! Ben şaşırmıştım. (Hayretler içinde idim. Bu cinayetleri gö- rünmez adamın O işlemediğine nazaran, bunlara istinat ederek beş milyon lira istenmesi müthiş bir blöftü. oŞuhalde hakikaten görünmez bir adam mevcut mı idi? Sonra ilk defa düşünmiye başladım: Grantamın keşfettiğini iddia ettiği gibi Ohakikaten göronmemezlik gibi bir kudret, bir sır var mı idi? Düşüne düşüne, nihayet, görünmemezlik hakkında elimizdeki yegâne de- lilin profesör Grantamın göster- miş olduğu tecrübeden ibaret olduğu neticesine vâsıl oldum. Elime geçen bütün kitapları topladım ve böy- le hileli bir tecrübenin kabil olup olamıyacağını o araştırmağa baş- ladım ve biraz sonra da norma lin Kristalleri bahsini buldum ve bunların havassını öğrendim. Ar- tık İlerşey biribirine tetabuk edi- yordu. İlk tecritbeden sonra, pro- fesör Grantam başka tecrübeler- ziya bahsine alt | de bulunmamış ve bizde gerek kendisinin sözüne, gerekse gö- rünmez adamın mevcudiyetine o kadar inanmıştık ki kendisinden tecrübesini tekrar etmesini iste- meği aklımıza bile getirmedik. Bundan sonra birkaç ciheti daha tahkik ettim ve bütün hakikat meydana çıktı. oGörünmemezlik kabiliyeti olmadığı gibi, hiçbir zaman görünmez adam diye bir mevcudiyet yoktu ve olmamıştı. Şehirden beş milyonu çekmek l için bu müthiş biöfü Grantam : tertip etmiş idi. Buna evvelâ lâboratvardaki tecrübeden baş- lamış, elde ettiği neticelerden istifade etmiş ve nibayet şehrin görünmez adama © kanaatinden mütevellit vukua gelen cinayet- leri de bu kanaati bir kat daba | kuvvetlendirmek — hususunda kul lanmış. idi. Dün gece gittiği- miz ormana gittim ve bir iki dakika aradıktan sonra kayanın dibindeki gizli çukuru buldum. , Sandık ve paralar olduğu gibi i bu çukurun içinde idi. i Hiç şüphe yok ki bir müddet i sonra Grantam bu paraları ala- ! cak ve ondan sonrada, dünyaya | bir görünmez cani daha musallat etmek tehlikesini mazeret olarak i ileri sürerek bir daha tecrübesini tekrar etmek tekliflerini tamamen reddedecekti. Grey zaten bulu- namıyacak ve herkes görünmez caniyi Grey zannetmekte devam edecekti. Grantam hemen hemen mu- İ vaffak olmuştu ve polisin o alel- i usul küçük tahikatı olmasaydı, gayri ibtiyari olarak o tedbiri ittihaz etmeseydim tamamen mu- vaffak ta olacaktı. Fakat kendisi de kaybetmesi ihtimali mevcut İdare merkezi: Mezun *btiyat Galstada Karaköy px Bilümura Profesörün Tecrübesini Bir Daha Yapmaması Neye Alâmetti ? böyle işlenmişti i Biran böyle baktılar, İnanmistri FeLEMENN Barası sermayesi: 25,000,00ı Tediye edilmiş sermayesi; 5,000,00 FL. asta Telelam Beroğ'u 3711-5 İstanbul sal şubasl “Marker Postanesi itlsalinde Afnieme! han, Telefon: İşt 965 banka muamelâtı EMNİYET KASALAR! akçesi | 3,250,000 FL. olduğunu biliyordu. Çünkü, kem | disine yeni yeni malümat verece- ğim için beni burada bekleme- | sini telefonla söylediğim zaman, | her ihtimale karşı yanna zehiri almıştı. Meselenin neticesini ve işin içinden ne suretle çıktığını siz de gördünüz., Veyt hikâyesini bitirince, Kar- ton da, Elzvorsta mepbut bir halde (kendisine © bakıyorlardı. nihayet Karton: — Hiç aklımıza gelmedi! Gö- rünmez adamın mevcut olmadı ğını, olamıyacağını tahayyül bile edemedik!,, dedi. Veyt dalgın dalgın pencere den dışarısını seyrediyordu: — Mevcut olmadığını mı söy- ledim? Hata etmişim azizim. Zannederim ki Nevyorku ağırlığı ile bunaltan bir görünmez ifrit vardı, Korku azizim! Kendi mak- sadının temini için bizzat Gran- tamın saldırdığı korku... Gece düz şehre yayılan dehşet. e asıl göze görünmiyen ifrit bu idil SON ON BEŞİNCİ PATRON KUPONU No. 15 Gazetemizde on beş günde hir vermekte — olduğumuz & Patronu bedava almak istiyorsanız, bu kuponu kesip saklayınız ve 15 kupon toplayını. Patronların dan pek memnum olacaksınız. Patronlar neşre Mi lideri gün den iilbarta İştarbı! kardarinlı bir hafta, taşra harilsnie on içinde kupon'arım gönder melidirier. Bu isi geçi sonra kuponlar mmm hayal eiilmsz ŞUBESİ İCARI | Bu HİKÂYE a mmm pm my gem Hergün Moris dö Kobradan AİLE PANSİYONU Aziz dostum Mösyö “Hüg, beni “Fontainelleau,, daki sayfi- yesine davet etmişti. Onun oto- mobilile köşkün güzel bahçesinin İ önünde arabadan indik. Parmaklığa doğru yürürken hayret ettim. Yeni asılmış bir i tabelâ gördüm. Üzerinde: OTEL O EKSELSİYR Aile Pansiyonu efis tabidot- Mutedil fiatle, yazılmış bir levha zihnimi ka- rıştırıyordu. “Hüg, hayretime güliyordu. — Beğendin mi fikri mi? — Villanı bu mevsim için bir otelciye mi kiraladın? — Yok, azizim, yok!. Anla- madın. Dinle beni bu büyük evin içinde müthiş canım sıkılıyor. Komşulukta görüşecek kimse- ler yok. Otel süsü vererek, belki bir iki kişi gelir de, vaktimi boş ge diye bu tabelâyı astım. uyadan mütemadiyen otomobil- ciler geçer, her türlü müşterinin gelmesi ihtimali çok, Ben otelci rolünü yapacağım. Ucuz fiat e ye im ki, seyyahlar gelsin, ben e eğleneyim. Ne büyu- lr — Fena değil. — Fakat şimdilik bir zuhurat yok. Hiç müşteri gelmedi. Maa- daha akşam olmadı. Elbet bir iki kişi gelirler. Bu iş tuhafıma gittiğinden çabuk odama çıktım eşyalarımı ali tekrar imi indim a e » terasın öşesine ir ekilmiş muhtemel (müşterileri kliyordu, sadık ve ihtiyar hizmetçisi de, metdotel vazi- yetini almış, sokak kapısında efen- disinin garip fikirlerine şaşıyordu. Saat beşile altı arasında iki sefer a geliyor ümidile yü- reklerimiz boş yerine oynadı.Saat altıyı on geçe muhteşem on iki silindirlik bir otomobil kapının önünde durdu. İçinden nefis bir “kadın çıktı, bakındı, Hüg bana i görünce, geliyor gelmiyor, i adam girdi. getirecekler. ger ei — il en odamı; günde B İranka kir. Kadı n sordu: — Pig , bu yol “Sens,a z m gesi Evet madam dosdoğru. Kadının arabası yolun tozla- rına e gözden kayboldu. n tü züme bakmak is Ke Biraz aa alayım Meral e “Hüg, dos tum, saat daha erken. Bak göre- üzel ceksin saat yediden evvel ya Skandinavyalı turistler (o yahutta balayı seyahatine çıkmış bir çift gelecek. Bekle. Gelen, geçen yok! Metr do- tel koltuğa yaslanmış uyukluyor- du. Hüg ile ben de bir yolcu diye işi alaya vurmuştuk. Saat yediyi yirmi geçiyordu, parktan içeri şık giyinmiş bir Yürüyüşlinden her ha'de Otel Ekselisiorda bikaç gün oturacak gibi görünüyordu. — Bir oda mı istiyor sunuz? diye “Hug,, bu zatı karşıladı. — Evet, Parkın üstüne bakar bir iyi oda isterim, (o Kahvaltılı pansiyonun fiyati nedir? Hizınetçi ücreti dahil, 16 frank, efendim, — Güzel, Fakat ben burada on beş gün oluracağım. Uzun müddel oturanlara yapmaz mısınız? — O halde size 12 franga bırakırım. — Biraz bir tenzilât İ sonra eşyalarımı | “ Hug ,,, Metrdotele bir işaret yaptı, misafiri Otel Ekselsiorun en güzel odasına kadar teşyi ettirdi, ellerini de uvarak mem- il gizliyemiyordu. sırada elinde büyükçe bir bavul başka bir yolcu “Hüg,, ün yanına geldi, etrafa bakındı ve kulağına: — Bendeniz, Emniyeti umu- miye müfettişi, Konrad, ve biraz evvel otelinize gelen (prensin maiyeline memurum. Bana ona yakın bir oda veriniz. —A.. demin prens midir? — Rica ederim susun... Gayri- resmi seyahat ettiğinden, kendi- sini kimsenin tanımasını istemiyor. Polis memurunu Metr dotel odasına götürürken “ Hüg,, ku- lağıma: — Gördün mü dostum, taliimir yardım etti. Bir Prens otelimde gelen zat i misafir kalıyor. — Evet “Hüg ,, mükemmel, fakat öyle bir tertibat aldır ki Prensin sofrasına yakın bir yerde ye yiyelim de belki onunla onuşuruz. ” Saat sekiz buçuk. “Hüg, ile ben 4 numaralı sofada oturuyorduk, polis memu- ru yemek salonunun kapıya ya- kın bir yerinde, Prens de 3 numa- ralı hususi bir masada oturuyor- du, Metredotel itina ile servis yapıyordu. Prens hiç bizim tarafa bak- mıyordu. Bu hal bizim canımızı sıkıyordu. Onunla biraz görüşmek istiyorduk. Ne yapayım diye dü- şündüm. — Prens hazretleri garson hardal koymayı unutmuş. Buyu- run efendim, diye hardalı sofra- sının üstüne koydum. Prens oralarda değildi, hafif ve kuru bir: —Teşekkür ederimle iktifa etti. “Hüg, zavallı içini yiyordu. Nasıl yapıp ta prens ile görüşe- cekti. Hatırına bir şey geldi. — “Fontainebleau, şatosunu ve ormanını İsterseniz yarın siz6 gezdireyim 1. — Şatoyu ve ormanı bircok defalar gezdim. Teşekkür ederim. Dedi, yemiş yemeden kalktı odasına çekildi. Prens kapıdan çıkarken, polis memuru da kaltı. Yanımızdas geçerken, “Hüg,, sordu: — Bu zat hiç Jâkırdı etmiyor. İhtimal bizim otelden memnu5 değil? — Yok Efendim, Prens Har retleri pekjmeşgul.Müsaade edini$ de vazifeme gideyim. a *Hüg ,, odasına gitti, ben d9 bahçede biraz gezdikten sonr yatmıya m 3 Ertesi saba; dokuzda, Met redotel kahvaltısını getirdi. Yüzü asık, çehresi bozuktu. 3 — Aman efendim bilseniz? vi — Ne var?.. Prense bir mi oldu? di — Prense bir hal olma! Mösiyö “Hüg, On gümüş las”. © İrini; balik ğei Sükalars bilği hal ileri ir y — Nasıl bir ha si Za İki Geri, ved bırsızınışlar, — Mösyö “Hüg, ne yap va — Kapıdaki tabelâyı