— dır. Bu mesafe SATTARTTTZ A n Kü CEYE .ıı-ım—.ı YÖEAEZ k&ıg% GSENE Kâır lar, Efganlılar Bunlara Hayretle Bakıyorlardı ——YAZAN: GüÜğSLEe Kâbil Yolunda Ağustosun 25 inci salı günü sabahı saat onda muntazam ve muhteşem bir kafile halin- de hazırlandık. Evvelâ Server hana giderek teşekkürde bulun- duk. Sonra da mihmendarımız kaymakamın Efgan adeti mu- ' cibince muyaffakıyetimiz için okuduğu duayı dinledik. Daha /genra da teşyiimize koşan hal- ka veda ederek yola çıktık. Vali namma refakatimizde bulunan zevat ta ovaya kadar likte geldiler ve ancak ovaya “dahil olduktan sonradır ki veda ederek geri döndüler. * — (Herat) ile (Kâbil) arasında (800) kilometrelik mesafe var- dahilinde ilk menzili — (Pehlivanpiri) — adını — taşıyan iki yüz evlik bir köy © teşkil ediyordu. (Server Han) m (Kâbil) e ka- -— dar bize mihmandar tayin et- tiği (Abdürrahman) han bu kö- “ye bizden evvel varmış. — Hanın toprak zeminli ka- oranlık odalarını temiz göster- — mek için elinden gelen her 'Mi yapmış, her tarafı temiz — geccadeler ile donatmıştı. ç * L A _—_ı'.iia !ıi y — Burada ilk defa &ht ettim: — Efganistanda — köy kadınları tesettüre riayet etmezler, başlarında — siyahlı beyazlı dokumadan bir örtü Ovardır. Ziynetleri bizim Arap olarak - ve Kürt kadınlarının takındık- lari ziynetlere benzer, Burun- îı.llıü kulaklarında halkalar, boyunlarında paradan ve bon- — cuktan gerdanlıklar, kolların- İıdı bilezikler vardır. Buna nukabil şehir kadınlarının kı- yıfeh acınacak bir haldedir. — Tepelerinden ayaklarının uç- Tarına inen bir örtünün içinde — gmacıya benzerler. Sabahleyin erken uyandık; '“hgün Herat ile Kâbil arasın- da ikinci menzili teşkil eden M) köyüne gideceğiz. Ev- — welâ kafilenin ağırlıklarını yola — çıkardık, bir saat sonra da | biz. hareket ettik. Köy halkı yola dizilmiş, *N'ıl hem seyir, hem de teşyi Idîyordıı. İlınf edenın ki ga- - İNGİLİZLERİN YAKIN ŞARKTA CASUS TEŞKİLÂTI ; -Yazan: Makenzie - Bu listenin düşman eline geç- ııeıı bu — casusların akibeti — İçin müthiş bir şeydi. Bilâhare öğrendiğimize göre hakikatta kuriye çantalarından — ancak bir tanesi alınmış, diğer- Terini ise bir Amerikalı kadın alarak muhafaza etimiş. Fakat ü lort Kiçnere teslim ede- ğ söyliyerak — Romadaki imize bile — vermekten ıuınrluııııı hususi — muhal M. KÂZIM Efganın merkezi rip bir manzara gösteğiyorduk. Filhakika — Almanlar — kim- bilir nereden öğrendikleri yan- lış ııulümıiı i t ederek Kâbilin varuşları güya halka yabancı görünme- mek için sakal sahvermişler, bulenan” dar biret verk (l çiımi;lerdi Buna mukabil He- -d rat valisi namına bize refakat eden mihmandarın başında ko- caman bir İngiliz şapkası vardı. Takip bir zeminden geçiyorduk. Bu ettiğimiz yola düz yolun sağında ve solunda ara sıra kavun ve karpuz tarlaları- na rastgeliyor. Bazan da ova- nın ortasından geçen nehirden istifade için kanalların açılmış olduğunu görüyorduk. — Öğle üzeri yolumuza bir han ıs,beî etti. yemek yedikten sonra .ımm.ı Burada biraz dinlenc dngm konak yeri olan “Mer- » köyüne vardık. Dün ak- şam olduğu gibi köyün hanı- na 'yerleştik. Kalilenin hayvan- larını da abıra çektik, (Mabadı yarin) VEREM , Bizi Bidden Kemırıyor (Baş tarafı 1 inci sayfada ) remiyor? Görsek te niçin sön- dürmiye — koşmıyoruz? Güzel yurdumuza düşmân gelirse ka- mımızın son damlasına kadar foda ederek çarpışırız, O ha de neden ciğerlerimizi kemi- ren asıl düşmana saldırmıyo- ruz?7? Türk doktoru! Türk hocası! İhtişam ve debdebe içinde yaşıyan Türk kızı! Memleketin mukadderatı. omuzlarına yük- letilen ey Türk genci |.. Hasta, aç çocuklar! Zavallı ümitsiz. genç kızlar!... Kan tüküren cesur dehkıuhlul'. Üksürüklü — titrek — ihtiyarlar! Derdinizi, ıstırabınızı gördük- ten, dinledikten son bende yaşayan bir gam oldum. Yük- sek — bir dıgın yamacından olanca sesim ve kuvvetimle haykırarak senin kanıyan ıstı- rabını anlatmak isterim. Aziz, asil Türk milletil! Bu ıstırap senin ıstırabın, bu felâket senin Felâketindir! Ne- redesin??? Ateşler püskürerek ağzına gem vuürmak, mağrür — alnıni yerlere sermek - istiyen vahşi kurtları içindeki hürriyet aşkı- nin sönmez alevi içinde kül ettin. Esaret yolunun ıztırap, elem, hicran şarkılarını bu No. 76 ta olduğunu tayin etmekte idi, Eger denize atılan çanta kur- şunsuz çantalardan birisi ise © halde o kadar merak etmiye lüzüm yoktu. Çünkü V nin listesini ve asıl mühim evrakı havi olan çantalar hep kur- şurmlu idi ve denize atılır atıl- maz derhal batardı. Avustur- yalıların eline ran her balde talardan, Takei e yani — sefarethane güııılıklr Blllknn mezar taş- larma kazdın. Bütün Bünları yapmıya kadir olan sen hemen her vatandaşın ciğerlerini ke- miren bu dört ağızlı düşmana kızıl süngünü neden uzatmı- yorsun ?? — Güzel toprağının her hangi bir köşesinde yan- gin çıkınca olanca kuvvetinle orıya koşar ateşleri, alevleri söndürmiye çalışırsın; o halde neden buraya koşmiyor, bü günahsız insanların imdadına niçin yetişmiyor gözünün önün- de tahte parçaları, sigortalı binalar, pırıltılı eşyalar değil bakımsız Türk yavruları asil ruhlu Türk — anaları, — silâhım omuzuna vurarak her türlü Tülmete göğüs geren fedakâr Türk erkekleri yanıyor, kül oluyor. Ufuklarıni — tutuşturan bu kara yângmı neden göre- miyor.. Görsen de niçin sön- dürmiye koşmiyorsun?? Nüfus siyasetine verdiğimiz kiymet senede en az verem- den kırk bin kurban verişi- mizle mukayese edilirse nere- ye doğru yürüdüğümüzü ve nasıl yuvarlanacağımızı görmek kolaylaşır. Saadete, ışığa - iriş- mek için hep beraber yürü- mek en büyük bir ihtiyaçtır. ratını taşıyan çantalardan biri olacaktı. Maamafih bunun da ele geçmesi hoş birşey değildi. Çünkü sefaret memurlarından bazıları hususi mektuplarında boşboğazlık etmekten kendile- rini alamıyorlardı. Spetzai vapuru tekrar pire- ye avdet ettiği vakit kaptanla görüşüp vak'anın nasıl cereyan ettiğini tespit etmek için Tuc- keri gönderdim. Tuckerin bil- âhare bana anlattığına nazaran vapur tam Korent körfezinden İyonyan denizine gireceği es- nada karşılarına — Avusturya bayrağını hamil bir tahtelba- hir çıkmış ve vapurun baş tarafından geçmek üzere bir gülle savurup durmasını işaret etmiş. I İlerıyu doğru giderken içimiz- deki bu kara dumanlı yaagını söndürmezsek geri dönmemiz, hatta boğulmamız muhakkaktır. Muayene etmek, ilâç ver- mekle mücadele olmaz. Ve- rem... Medeniyetin aczi olan bu — hastalık — memleketimizi baştan başa sarmıştır. Koca İstanbulda sade iki dispanser- 'le ne iş görebiliriz. ki?.. Dis- panserlerin tahakkuk ettirdiği veremliler İçin nevi ve şekille- rine göre hastaneler, sanator- yomlar, her birinden başka başka istifadeler edilecek mü- esseseler açmak ve bu zaval- hları oralara yerleştirmek, et- raftakilerle temastan alıkoy- mak bir ihtiyaçtır. ve bu ihti- yaç zaruridir. Uyumak, şunu şöyle yapa- hm, bu böyle olsun demek zamanı geçmiştir. Eğer müca- deleyi hakkile yapmazsak de- gil senede - (40000), en ax (80000) bin kurban vereceği- miz aşikârdır. O halde yürüyelim! Bu ka- ra dumanlı yangının sönmesi için hepimiz birden Ufliyerek yürüyelim !! Meliha Avni — S K TAre eçi Temmuz 4 Karıler Muharrirleri Nasıl Görüyorlar ? Anketimize Gelen Cevapları Muntazaman Neşrediyoruz Anketimiz şudur: Matbuatta — imzaları kendilerini Vilâ Şimdi size soruyoruz: 1 — Bu mul (Genç mi, ih başlı mı falan. ) yar mı, — güzel çok görülen, tanrıp sevdiren muharrirler vardır: Nâzım Hikmet, Nürettin, Peyami Safa, Mahmut Yesari, Ahmet Haşım gibi. birçok — eserlerile — size irleri hayalinizde nasıl tasavvur ediyorsunuz ? mi, çirkin mi, züpbe mi, ağır- 2 -- Ne kazandıklarını tahmin edersiniz? 3 -- Nasıl yaşadıklarını zannedersiniz? Bu üç sualin bir de resminizi dilecek ve ankı iç sualin, gaze Hakikate en ziyade yaklaşan fotoğrafisi ile, imzalı eserleri * cevabini yi ilâve ediniz. Nâzım Hikmet Bey Genç. Güzel. Ağırbaşlı " gör fakat züpbe., 2 — Ayda yüz lira kadar kaz. 3 — Rüyalarında Rusyaya seyahatler yapar. Gündüzleri şiir yazar, geceleri müstakbel bir fırkanın plânını hazırlar. Vâlâ Nureddin 1 — Genç. Çirkin. Züpbe. 2 — Ayda 250 lira kazanır. 3 — Gece ve gündüz âlem- de, daimayazar. Kışın cuma ve pazar günlerij ( Kız Kollejine ) boza ve şeker taşır. Gördüğü, duyduğu genç kinn arkasın- dan koşar. Güzel, nikâhlı ka- dınları baştan çıkarır, uzun sözün kısası vaktini av avla- | Zit lşl—,r ıp bire gönderiniz.” Arzu ederseniz Gelen — cevaplar sıra n sonunda bu muharrirlerin her biri hakkında bu mür tarafından, h ile neşre- cevapları — verilecektlir. karilere © muharririn imzalı bir hediye edilecektir. kla ve kazandığım onlara tmekle geçirir. Poyami Safa Bey 1 — Orta yaşlı, güzel de- nemez, züpbe değilse de ağır başlı da sayılamaz. 2 — Ayda 150 lira kazanır. 3 — Vaktini yazı yazmakla geçirir. Darülbedayiden tutu- nuz da hususi mektep temsil- lerinin aleybinde yazı yazmak için fırsat bulursa oralara ko- şar, Ahmet Hâşim B. 1 — Orta yaşlı, güzel değil, çirkinde değil, ağır başlı. 2 — Ayda 200 lira kazanır. 38 — Vaktini yazı yazmak ve hayır cemiyetlerine uğra- i makla geçirir. O. A. Mehmet Uşaklılar Barem, Kıdemi Kabul Afyon Vılnyetıne İltihak Etmiştir. Halbuki Aksi Yapılıyor.. Ankara, 2 (Husüsi) — Bas rem Kanusu, men fii için ali tahsil görmüş me- murlar da iki, ali tahsil gör- miyenlerde üç sene çalışmayı şart koymuştur. Maliye Vekiâ- leti memurlarını imtihanla al- dığı ve Barem Kanununda memurların terfii için imtihan kaydi olmadığı halde sadece Maliye Vekâleti memurlarının her terfii için imtihana mecbur tutmaktadır. Bu gayri kanuni muamele memurları mütcessir etmektedir. NİŞAN MERASİMİ Ankara Maarif Müdiri ve Albayrak çay depoları Mustafa Nezih Bey kerii zahat Hanım iİle muharririnden Şemsi Beyin Nişan merasimi bu gün Bebek'te Turkuaz'da İicra kılmmıştır. LA vi gi arın ter- Etmek İstiyorlar Uşak, (Hususi) — Halk bin imzalı bir istida ile Dahbiliye Vekâletine müracaat ederek yeni mülki teşkilâtta Uşağın Afyonkarahisar vilâyetine rap- tedilmesi ricasında bulunmuş- hrdxr. Ti_ı/afro Ve Sinemalar I ALKAZAR -- Sibirya ve dinamit Hoi ALENDAR — Cenmet bodur ASRİ —— Sessiz hane ARTİSTİK — Don Petreyçe ETUVAL — — İki kalp birleşince ELHAMRA — muamma EKLER — Geril ye yavrucuk GLORYA — Bedavaaılar şata MAJİK — Deli Şarkıcı MELEK — — Bir kadın MELİ ”- SNiT FERAH — — Mahtelif temeliler OPERA — — Eğlence ŞIK — İspanyot Aşkı Taksim — — Varyeto Çiftlikpark— Hafız — Yaşar ve Aleke efendiler Kız külesi parkında - Darüttalim SAHİR OPERETİ — — Lozan — sulhu (Beşiktaşta) D.ılıa yaşlı ve daha lecrd- | beli olan Colonel Napier biç sükütünü bozmamış ve mübim evrakı imha etmek için derhal komarasına inmiş. — Captain Wilson, — bilâkis fena halde telâşa düşmüş ve kuriye çan- talardan birini kaldırarak va- purun kıçından denize atmış. Fakat çanta batmamış. Bu sırada tahtelbahir suvarisi, bir flil indirilerek yolcu liste- sinin kendisine — getirilmesini istemiş ve listeyi okuduktan sonra flikanın tekrar vapu- ra giderek Colonel Napier'le Captain Wilsonu getirmesini emretmiş. Bunlara gelince, kendilerini esir telâkki etmelerini tebliğ etmiş fakat eşyalarını alıp geti ırmck için tektar vupura avdet etmelerine müsaade e.- miş. Colgnel Napier o kadar sakin, © kadar soğuk — kanlı haraket etmiş ki Spetyainin kaptanı onu meth ede ede bitiremiyormuş Wilsonla Napier oşyalarını — almıya — gittikten sonra tahtelbahirin — suvarisi denizde yüzmekte olan çanta- yı görmüş ve alınıp getirilmesi için bir flika — göndermiş. Vapuri — taharri — etmemişler. Çünkü - tahtelbahirin — suvarisi tekrar dalmak için istici asabiyet gösteriyormuş.'Wilso- nün'diğer çantalarını Bir Ame- rikalı kadin muhafaza etmiş. Onu adeta piliçlerini müdafaa eden bir tavuk gibi saklamış ve kimseye vermemiş, y Wilsonun niçin batabilecek kurşunlu çantalardan birini at- mayıp ta, kocaman ve hafif çantayı attığını bir türlü halle- demedik. Napier de Wilson da Avuo- turyada hayli zaman esaret çekmişler, fakat birkaç ay sonr ra Vilson mübadele edilmişti. Belki de meb'us olduğu — için mübadele edilmişti. Fakat bazı rivayete göre de esir bu- lunduğu müddetçe Avusturya- hları mütemadiyen traş etmiş | olduğundan, — bunlar nihayet müdafaai nefis kabilinden ken- disini mübadeleye tabi tutarak başlarından defetmişlermiş ! (Arkası var ) af in üİüla eli i