SON POSTA TA ZA e Ahdülhamidin Hastalık Kor- kusu Vehim Derecesini Geçmiş, Bir Nevi Hastalık Haline Gelmişti NAKİLİ: ZİYA ŞAKİR Bu sabah, o Abdülhamitle erkenden karşılaştım: — Müjde.. Boğazım kendi kendine açıldı, dedi. Adamcağızın ovehmini ve endişesini nazarı dikkate alarak sevincine ben de iştirak ettim. Derhal ( doktorlara (haber gönderdik, Saat, bir buçuktu. Biraz sonra doktor Atıf Beyle doktor Andon ve operatör Selim Beyler geldiler. Doktorlar muayene ettiler, Neticede memnun göründüler. Harareti 37 ye düşmüş.. Yut kunduğu zaman hissettiği ısti- rap hafiflemişti. Hemen bir gargara tertip ettiler ve gittiler, Doktorlar, bu hadiseyi şüp- hesiz vurdukları lâpa ve pam sumanlara atfetmişlerdir. Fa» ! kat ben buna kani değilim. Bana öyle geliyor ki Abdülha- mit, doktorların elile boğazına bistoru sokturmamak için mu- hakkak kendi kendine birşey yapmış ve kendi elile boğazın- daki iltihabı açmıştır. Her ne hal ise... İki öç gündür Abdülbami- din rahatsızlığı ve kararsızlığı köşktekilerin de asabiyetini artırmıştı. Bugün herkeste ax şok bir sevinç var. Fakat bu sevinç; o (Velii nimet) erinin sıhhat ve afiyetine * vördikleri ebemmiyetten ziyade, kendi hayat ve afiyetlerine.. * Tuhaf şey.. Şu yokardaki cümleyi ikmal edeceğim esna- da, İstanbuldan emir aldım. Acele beni istiyorlar... Doğ- rusu, buna canım sıkıldı. Eğer bir daha avdet et- mezsem bu satırlar (O bura- da kalacak. OHalbuki; ben bu hatıratıma ne emellerle başlamıştım. Fakat; neçare?... Vakit yok. Hazırlanmak ve derhal hareket etmek için defterimi şu satırlarla kapatı- yorum, Temenni ederim ki bu satırlar; son olmasın... 14 Teşrinisami 325 Allah; samimi duaları kabul) eder, derler. Herhalde bu, doğru olacak. İşte benim de niyazımı kabul etti, Üç ay evvel kapadığım defterimi, bu gün yine açıyorum ve şu salır- ları yazarak hatıralımın kaydına devam ediyorum. Abdülhamit; beni . görür görmez, büyük bir iltifat ve “Teri amız » No. Abdülhamidin son ikamet, ah lığımdan şikâyet etti: Ni Birdenbire gittiniz. Bu- na, hiçbir mana vereme- dik, Fakat gittikten son- ra biç olmazsa bize bir | mektup göndermeli idi- © niz, ğ Bereket versin, beni müşkül mevkiden kurta- racak cevabı yine ken- disi verdi — Maamafi, 'mektup yazamazdınız. Hakkınız var. Bu hususta size gü- cenmiye hiç hakkımız yok. Eh, anlatmız bakalım, İstanbulda ne var ne yok? Siyasi şeyler, (artık beni alâkadar etmiyor.. Yalnız (Kolera) olduğunu ha- ber aldım, çok merak ediyorum. Şimdi anladım.. Geldiği Za- man okadar İltifat ve iştiyak göstermesine (orağmen elini uzatmamıştı. Hatta, şimdi de ayakta ko- nuşuyorduk. Hem de benden iki adım uzakta darduğu halde. Onut bu müfrit vehmine acıyarak, © koleranın şayanı endişe bir (oOhalde oolma- dığını anlattım. Fakat o, buna inanmadı, İstirahate mubtaç olduğumu ileri sürerek beni yalnız bıraktı. Ar müddet zarfında; Abdül. hamidin o sıhhat © meselesine verdiği ehemmiyeti öğe düin için bu vaziyetini tabii karşı- ladım. Ve onu evhamdan kür- HUĞAKTAN KUCAĞI SERVER BEDİ Sonra şoföre emir verdi; — Tepebaşı. Nermine dönerek sordu: — Sen hiç bara gittin mi? — Bebekte bir yer vardı, Atıf Beyle oraya gittik. — Şimdi, O evvelâ, bara gideceğiz, fakat yanımızda bir erkek olmalı, | — Öyle ise gidemeyiz. çi Dur bakayım, ben bir telefon edeyim. Nadire ciddileşmişti. Sarho- luğu pek az belli idi. Okadar kendine bâkimdi ki motördeki çılğınlıkları (o yapan (o kadının bu olduğuna kimse inanmazdı. — Sana e ediyorum, ven yer: beylerbeçi sarayı Abdülhamitle birlikte Alâtini köş- künde yaşayan cariyelerden biri tarmak için -ona ihbar edecek adamların önünde - tepemden tırnağıma kadar antisipetik ilâçlara bulandım. * Köşkte, herkesin asabı daha erğin... Hele Abdürrahim Efen- &, tamamen isyan ve tuğyan ha- linde, İstanbula nakli için gön- >. istidaya benöz cevap Sultanlar, asabiyetten biri- birine (o çatıyor... Hepsi de epeyce (o zayıflamışlar. (o Hele | Ayşe Sultan, eni konu erimiş. Hergün doktordaw mukavvi ve müsekkin ilâçlar aldıkları belde, tesirini görmüyorlarmış. Ben, bukadar asabiyeti fazla buldüm. Vakıa, köşk haricine şıkmaları memnu. Fakat köşk dahilinde istedikleri gibi yaşı- yotlar. Kimse, hiç birşeylerine karışmıyor. Hergün, en Ufak ihtiyaçlarına kadar dedi Nermin. — Niçin yavru? — Birdenbire kendini nasıl onam ben senden &z içtim, hâlâ başım dönüyor, — Himm... Sen onun sırrını sonra öğrenirsin. Tepebaşında indiler ve tele- fon etmek için bir dükkâna girdiler, Nadire iki yere telefon etti, kimseyi (o bulamadı. (Nihayet üçüncü bir yere telefon etti: — Allo... Dedi, Sami Bey ora... Ha... Sen misin Sami? — ei Kalakiamna: temin Cihan Boks Şampiyonluğu N Oniki ar e e merikin boksör Serkieg) ls Alman boksörü Sümen arasındaki maça çol yet verilmektedir. gün bk bilet satılmıştır. Bütün bik letleri satın alan bir kumpanya fiatleri yükseltmiştir. Şimdiden bilet bulmakta müşkülât çekik mektedir. Organizasyon tarafı bütün bararetle devam ederken bok- sörler de diğer taraf tan çok ehemmiyetle hazırlanmaktadır- lar. Her Iki tarafta idman kampında ( galibiyetten emin görünüyorlar. Yeni Neşriyat: Ceza Tatbikatı Geçen sene Adliye sea tarafından za müddei- umumilerine rl Hukuk mektebinde verilen kurslardan Vasfı Raşit Beyin Ceza Mu- hakemeleri Usulü Kanununun tatbikat ve sakkine ait 8 ders bu kerre Ankara Hukuk Mek- tebi tarafından O bastırılmıştır. Fiati 1 liradır. Tevzi mahalli Cihan Kütüpanesi. Asri Tavukçuluk Ziraat ve ticarete müteallik neşriyat ve telifatile tanınmış olan müderris Salih Zeki Be; milli kütüpanemize yeni Tür! basılmış » gözel bir daha hediye etmiştir. İlktamat Vekâleti tarafından asr! tarakkiyata göre yeni bir Ta- vukçuluk, kitabı yazmıya me- mur edilmiş cihanın son keş- fiyat ve tecrübeleri imei “Asri Tavukçuluk, namile iki ültlik bir eser meydana ge Ütmiştir. Birinel cildi sual ve cevap tarzında sade ve ameli olarak yazılmış ve nefis bir surette basılmıştır. Para ka- sanmak yolunu öğreten bu nafi “BLÜZ KUPONU in —1Ii— İ Gazetemizin beşinel sayfa İ sanda intişar eden blüz müsa- bakasına İştirak etmek fati- nler bu kuponları toplama” İkdirlar. Hergün bir blüz resmi bir ei neşredilecek ve bu at 15 gün devam edecek- ear 15 kupon toplıya- ellik ALTINCI PATRON KUPONU No, 4 yönü pink rine . ink gtyormanın, bu iii a akmaz. don ibare Ger bir hafta, taşra karilerimiz on gün içinde kuponlarını melidirler. Bu müddet geçtikten sonra kuş ar kabul edilme: olunuyor. Abdülhamitte yeni bir merak hasıl olmuş. Elinde dürbün. Köşkün dört tarafındaki pence- relerini dolaşıyor. yalin makam ikm kei ELİN Kam ve) İY kası var) inanamıyorum, sen misin Na- dire? — Benim ya... Telefonun içinde müthiş bir sevinç çığlığı koptu. Yayık bir erkek sesi bağırıyordu: — Yahu... Vallahi inanamı- yorum... Sen misin? koş, gel, nerede isen gel.. İstanbulda mısın? Sesin pek yakından geliyor. — İstanbuldayım. — Gel, koş, çabuk gel. — Ne var? — Gelde gör, haydi, çabuk, bekliyorurha... i HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Nakili: Safiye Peyman MASAL GİBİ na İçti ve boş ilen Re denize attı, Ay sonuna kadar altı va ve maaş çıkıncıya dar hiçbir pe bul masına imkân yı cebine sok- tu ve bozuklukları saydı: Altı kuruş on > Hemen bir kahveye girdi. (Arasız iri veya kahve- den İezzet almazdı, bir nar- gile getirtti ve Ee Bu altı iü geçirmek için mnere- den a almalı? Hayatında bundan çok daha e va ziyetlerde kalmış, hepsini at- latmış, hiç birinde ufacık bir telâş, sıkıntı, şaşkınlık veya keder duymamıştı. Bu sefer de aldırmıyordu. Ameli, becerik- li, taştan ekmek çıkaran ze kâsından emindi. » içbir ahlâk! endişesi yok- tu. İcap ederse çalıp çırpmiya, dolandırmıya hazırdı. Bunları yapmamış değildi. Fakat ihti- bi kuvvetli bir mazeret arardı, ibtiyacı varsa yapardı, yoksa bu İşleri bayağılık sa- yardı. “İhtiyacım var., dedi ve kendi kendine herşeye izin verdi. » Herşey amma ne? düşünüyor ve birtek şey bulamıyordu. Aksi gibi dışarda bardaktan boşanırcasına şiddetli bir yağ- mur yağmıya başladı. Camın kenarma Arim havanın güzelliğine aldanarak ibtiyatsız sokağa çıkan yolcuların ka- —— seyrediyordu. adar şiddetlidi YE em mele İm halini aldı. Birçok insanlar dırımın kenarına kadar ge- liyorlar, karşıya atlamak cesa- | bulamıyarak ( şaşırıyor- lardı. İçlerinde bir genç kız eteklerini çekti, biraz geriledi, bız aldı, fakat atlamıya cesa- ret edemedi. Bizimki ha kahveden dışarı fırladı, Okızın yanına gitti: — Müsande ederseniz, ben sizi ivereyim, dedi. tereddüt ederken, deli- kanlı onün elinden çantasını ve paketlerini aldı, onu belin- den kavradı ve tramvay kaldı- rımına taşıdı. Sevinçle gölüm- siyen genç kız, o teşekkür etmek için halâskârını aradı, fakat nafile. Etrafındaki telâşlı kalabalık arasinda hiç kimseyi göremedi ve utancından ba- ğırmıya bile muvaffak olamadı. Pişkin delikanli dar bir sokağa saptı. Hemen çantayı gözden geçirdi ve içinde on liradan fazla para oldu- ğunu görünce “bir biraha- neye girdi. Orada da paketi RE mmm RR RL Rİ — Ne var canım? — Sorma işte, gel diyorum. Nadire telefonu kapadı ve Nermini de kendisile beraber bızla dükkândan dışarı çekti: — Yürü, dedi, şansimız var. Hemen bir otomobile atla- dlar ve Şişli apartımanların- dan birinin önünde durdular. Nermin soruyordu: — Neresi burası? — Hiç sorma, dedimya, li ve İçinde beyar dö- du. “Âlâ gömleklk!, diye | düşündü. > Ay başını zahmetsizce buk du, maaşını aldı, ipek gömle- gide eöenkce, die A EE Ay Mİ lame doğru, arka- daşlarından birile, az tanıdığı insanlardan birinin salonuna | çaya gitti ve bir bakışta, o g kızı davetliler arasında gördü. Hiç bozmadı. Kılığını, kıyafetini iyice düzdüğü, epey değiştiği için kızın onu tan ması ihtimali yi Kız onu gi En küçük bir şüpheye bile düşmemişti. Taniştılar ve resmi konuştular. Delikanlınm üstünde kızm | ipeklisinden gömlek vardı. Sonra dansettiler. Hatta... Biribirlerine randevu verdiler, * Fakat genç kız ona müsait davranmiyordu. Onu hiç be- Zenmemiş gibi idi. Randevır | lara bin israrla geliyor, uzun | sürmiyen konuşmalardan sonra kaçıp gidiyordu. 3 , : Kız kaçtıkça" nç onun | üstüne düşüyordu. Bir gün ona sordu: i — Hayatınızda kimseyi sev- | diniz mi? “ Genç kızın gözleri kısa bir | an İçin daldı: — Size bir şey söyleyim mi? dedi, gariptir. Hayatımda hiçbir genci beyenmedim. Fa- —4 kat bir gün, Galatadan geçi” İ yordum, müthiş bir sağnak boşandı, seller akıyordu, kar- yn geçemedim, yanma bir gen e geldi, müsaademi alma” an imden paketimi, çantamı | kaptı, sonra belimden kavradı, # tramvay kaldırmına geçirdi, fakat öyle kalabalıktı ki b kaybetti. (Kimbilir oOnekadar üzülmüştür! Çünkü benim onda ketimle (çantam y Bu gencin atılışım, ocesares tini, SÜ çelik karar verme- sini, beni kavrayıp uçurmasını okadar sevdim ki hayatımda | bir kere daha ona tesadüf etseydim, kendimi kayıtsız ve şartsız teslim ederdim. * Bizim delikanlı epey tered- ER düt etti. Nihayet kararını verdi. ve bütün hakikati anlattı, Genç kız biç hayret etme mişti ve gülümsiyordu: 8 — Sizi Macit Beylerin er- lonunda görür görmez teni mıştım ve size bunu tamamile itiraf ettirmek için, şu muvak» kat arkadaşlığınıza tahammül ettim. İtiraf , etmese,diniz ben den bir; it edebilirdiniz. 1 bakıyordu. Üçüncü kat balko nunun açık kapılarından kahalar geliyordu. Bir kadı ve bir erkek balkona çıktılar, Erkeğin eli kadin"ı belinde idi, : Böyük kapı açılmıştı. cü kata çıktılar. Nermin üçüncü kat dairesin- den içeri girer girmez şaşır- mışttı. Döri köşe büyük bir koridorda on be; yirmi kadın, erkek vardı. Bun- lardan bir Olasmı, (yerde tıklar üzerine uzanı mi # laşıyor ve dudak öpüşüyorlardı. « Lürimelzez) j tl