——— SON 'POSTA © İli kan DALGAS Jafiyelerin Müstacel Jurnalları Bir- birini Takip Etmiye Başlamıştı. Hakkı Mahfuzdur — Ben bu meseleden çok pheliyim. Paşanın vefatında eceli mev'ut) tan ziyade bir sui kast ) hissediyorum. Bi- n ya. Ben çok şeyler rdüm. Çök şeyler işittim... ak, ilâçların hepsini celbet- gm rek geçiren halk, senede an- cak iki gün, iki gece coşar, ! istediği gibi yaşardı. Sarhoşlz- ra en ağır cezalar verilen öm. Bunları birer birer tahlil | | ttireceğim. Eğer seraskerin lümüne bu ilâçlar sebep ok e, bu cinayetin faillerine yapacağımı bilirim. Birin ve masanın Üzerinde uran ağn mühürlü üç şişeyi Kösterdi. Maksadı, bu tehdit #snasında Kâmil paşanın ha- İeti ruhiyesini tetkik etmekti, Halbuki, Kâmil paşanın yü- po mutat olan asabi titre- İneden başka hiçbir tehavvül husule gelmemişti. Bu meselede de hiçbir ipucu hutamıyan hünkâr, artık yavaş yavaş Kâmil Manasile sadakatine ve Erme- ilerle O müttefikan yapılacağı ihbar olunan (hal) e bir vehimden ibaret olduğuna kani olmuştu. Fakat, uzun ürmedi; bu kanaatini altüst > yeni bir hadise zühur tti, Bab:âli (makam yaverleri) n- en biri, * (müstacel) kaydile pir jurmal takdim etti. Bu urnalda, (Rusya devleti fahi- mesi baş tercümanı M. Mak- simof bugün öğleye doğru Babiâliye gelerek © sadrazam e »dasna girdi ve bir Saat kar başbaşa görüştü.) ördü. 5 wt elindeki jur- mali evirip çevirerek buna ne mana vereceğini düşünürken, zaptiye nezaretinden de (gayet müstacel ) kaydile bir jurnal geldi. Bu jurnal da Babiği takip İeden © komiser | tarafından jveriyor ve (bir müddetten- beri Rus sefirinin arabacısile görüşen Babiğin, o gün öğle- den sonra bu arabacı İle bir- leşerek sefaretaneye gittiğini ive orada iki saat kadar kak dağı) bildiriyordu. di Ve artık işin lâmı, cimi kal mamıştı. Sadrazamın, saman i altından su yürüttüğü tamamen i anlaşılmıştı. Bu adamı sadarette tutarak bu heycanları çekmek- tense, azledip evine tıkmak ve | etrafını da sıkı bir zincirle kıs- | bağlamak zamani gel mişti, j a e bunu : yapmak istedi. Ve, yapıyordu İ da... Fakat, ent bir Fikir ona ? durdurdu. Onu acaba, “cürmü j meşhut,, halinde yakalıyamaz imi idı?.. Bu fikir, kendisine i pek hoş geldi. Bunu, öyle bir zamanda ve öyle bir surette yapacaktı ki, Kâmil paşa bir apansız karşısında kalacak ve ne vaziyet alacağın acaktı. Bu ne ya Saltan Ha- mit, kendi kendine hafifçe | güldü ve başını sallıyarak mi- Ri ii SSM Kâmil Paşa.. mam gecesi seninle görü * Ağustı dokuzuncu İl yemi e şn hücra köşelerine varıncı; 1 İse va le nurlar te yordu. soy Başl. O. santa smii ÜÇ yüz altmış üç gününü, k | kak bir balik gibi snkat ede paşanın bütün | || ! Rus Sefiri Nelidof devirde, bu iki gece müstesna idi. Bağıran, haykıran, nara atan sarhoşlara şayet polis Başka günlerde, düğün ve cenaze için beş on kişinin bir araya gelmesi bile çok şüp- beli hareketler mr. rüldüğü halde, biri “vilâdeti hümayun ,, diğeri de “cülüsü şahane, ye tesadüf eden e lerde, beş on kandil ve fene- rin (oetrafında ( toplanmak, “ubudiyetin şiarı,, addolunurdu. Çok Çocuklu Ai Yazan: Ziya Şakir Cülüsü şahanenin on seki- zinci senei devriyesi idi. Yıldız tepesi “yekpare bir kütlei nur, İ halinde parlıyordu. Tebrike gelen vükelâ ile “ricali devlet, avdet etmişler- di. “Şerefsadır olan idarei seniye mucibince, akşam ye- meğine alıkonulan sadrazam Kâmil paşa ile şeyhülislâm (Bodrumi Ömer Lütfü Efendi) meydana nazır olan büyük sa- lona geçtikleri zaman, hünkârın ya ekremlerinden erviş Paşayı orada bulmuş- lardı, Henüz birbirlerinin hal ve hatırını sorarlarken salo- nun kapısı süratle açıldı ve mabeyinci: | Arkası var | ihtiyar | a Yeni Neşriyat Hanımlar, Beyler! Sinema arlisti olmak ister misiniz? Tafsilâtı haftalık si- nema gazetesindedir. Her yerde araymızl İngilizce Kitabı İbgilizce öğrenmek veya hut İngilizcenizi ilerletmek istiyor musunuz? Kanaat kütüphanesi tarafından neşredilen İngilizce kitabını alınız. Bu kitap Ga- latasaray , İngilizce O muallimi Conson tarafından yapılmıştır. Çok ameli bir kitaptır. Nişan Merasimi İstanbul mevrude dan Muhittin Beyin kerimesi Naciye Hanım ile Yarın gaze- tesi ser mürettip muavini İb- postanesi © harici dairesi o memurların- san Beyin mahtumu Saim Be- yin nişam merasimi Cuma günü Mahmutpaşada © Yeşildirekte kâin İhsan Beyin banesir* icra edilmiştir. Tarafeyne ÇIKIYOR FİKİR, SAN'AT, GÜNÜN MESELELERİ (15) günde bir çıkar. Fiatı (20) kuruş elere Yapılacak YardımdanIstifadeEtmeklstiyenler Hıfnasıkha kanunu mucibince mükâfat verilmesi kabul edilen altı ve daha ziyade çocuklu aile- lerin sıhhiye müdürlüğü vasıtasile hıfzıssıhha © meclisine | müracaat ederek haklarını aramaları lâzım- dır. İşlerinin çokluğundan dolayı | bu işi bise bırakarak resim gön- deren aileleri" fotoğrafilerini der- tediyoruz: 1 — Edirne, Şerbettar ma- hallesi No. 5 bamal Salto Ef. ve refikası Madam Dudu. Çocukları: Mişon, İsak, Danyel, Pento, Renya, Hursi Hanım ve Et. ler, 2 — Ankaranın Kıbrıs kar- Nesim | yesinden Hacı oğlu İbrahim ağa ve refikası Zühre Hanım. Çocukları: Zarife, Ali, Necibe, | Halime, Arzi, Rukiye H. ve | EF. ler. 3 — Ankar f wi Kabris kar- oğlu Ali > ve ai 4 — Meşrutiyet mahallesi | Kelek sokak 5 numarada tüti inhisarı Fındıklı deposu bekçisi Şerif çavuş ve refikası Meryem Hanım. Çocukları: mehmet, Halil, Emin, Mehmet Lütfü, | Ahmet Rıza, Nurettin, İ yesindeni eyin 5 — Karacabey, Karacaah- | met mahallesinde merhum #i: 4 Ef, ve refikası Ruhide Hanım. 'ocukları : Hakkı, Mehmet, urat, Osman,Süleyman, Elmas Hafife H. ve Ef. ler. 6 — Kurtulüşia, Taksim, Yeniyıldız spor kulübünde Kos- ti EF. ve refikası Madam Eli- zabet. ukları: Olga, Marika, Ligor, Yani, Sava, Yorgi H. ve Ef.ler. 7 —Edirne Alemdar mahal lesi 15 numarada bamal Nesim Kaneti : ve re Madam Bolisut. Çocuk a, Süzan, Raşel, Muz, Yasef H. ve Ef. le İ gibi anive çevik hareketler de İ müstait olduğunu bilirlerdi. İet temenni ederiz. < ei retçisi yoktu. Esasen ahbapları- HI BKAYE Bu Sütunda Hergün Muharriri Necati Yusuf CEZA İlk defa ilânı hürriyete, iki ! kere Seferberlikte, bir dafa da | Cümhuriyet ilânında affa uğra- | mış, fakat, iki sene evvel yine yüz bir seneye mahküm ol- | muştu. | Orta boylu, tıknaz, çok ge- niş omuzlu bir adamdı. Bu iri yarılığına rağmen vücudunun en büyük ve en kuvvetli gö- rünen uzvu ta tepesinde uzun- ca bir kıl demeti sarkan mat- ruş kafası idi, Konuşürken ka- ın ensesini müşkülâtla hareket ettiriyor gibi görünüyordu. Fa- | kat onu yakından tanıyanlar ağaç kütüğüne benziyen bu ağır gövdenin icabında bir yay Hapisanede daimi bir ziya- nın hepsini orada tanımıştı. İlk mahkümiyetinden evelki za- mana ait olan vakayi ve eşhası pek hatırlamazdı bile. Parasiz ve tütünsüz kaldığı zamanlar munis görünmiye çalişan bir hali vardı ki. Tatar Apti işte asıl © zaman korkunç olurdu. Bir eli kuşağının arasında, öbürü birşey arar gibi ensesin- de, küçücük gözlerini fırıl fırıl döndürerek, tatsız ve becerik- siz bir gülümseme ile muhate- bının ta burnunun dibine 80- kulur : — Tütün derdi. Fakat, bu, onun her zamanki âdeti değildi. Nadiren başka- sından birşey rica eder ve istediğini mutlak alırdı. Anla- şılan bu, onun için bir izzeti nefis meselesi olurdu. Herhalde birisinden yardım beklerken pek böyük bir cehit sarfediyor ve bunun için o derece sevim- sizleşiyordu. Dostlarını o ziyarete gelen nazeninler tatar oAptiyi de unutmazlar. Ona cıgara, meyva vesaire getirilerdi. Bu, biraz “Ne olur, neolmaz!, endişe- sinden, biraz da büyük işler yapan bu adama karşı duy- dukları muhabbetten ileri ge- lirdi. Varidatı yalnız bu hediye- lerden ibaret değildi. £ Hapi- sane müdürü. “idari bazı se- beplerle,, bu daimi müşterisi- ne içerde de ufak, tefek ka- zanç menbaları bulurdu. a Bir gün Tatar Aptinin bir alacak davası için vekâlet vermek üzere beni davet et- tiğini haber verdiler. Evelce, onunla hasım taraf vekili ola- rak karşılaşmıştım. Sonra ara- | mızda bir tanışma hasıl olmuş- tu. Ücretten kurtulmak için bu tanışıklıktan istifade et- mek istediğine hükmederek davete icabet ettim. Bana anlattığı dolambaçlı masala rağmen bü alacak me- selesi gayet basitti: Hapisaneye saf ve zengince bir genç düşmüş. Tatar Apti- yi bundan para koparması icap ettiğine ikna etmişler. Bir müddet tereddüt ettikten sonra bu hakkına kendisi de inannmış. Koparacakları para- yı ihvan arasında güle, oynıya yemiye karar vermişler. Ken- ver mı sende? di akıllarınca dahiyane bir plân kurarak O adamcağız o şabitli, ispatlı borçlandırmışlar. Vade- sinide hulül ettirmişler. Şimdi, deynin tesviyesini talep edi- yorlarmış. Vekâleti kabul etmedim. Fakat, bu meraklı davayı şah- sen takip etmekten de kendi mi alamadım. * Hâkim £ tarafeyni | dinledikten sonra İşin iç yüzüne intikal etti. İ Ve Tatar Aptiyi başlıyarak hu- zurundan kovdu. Müebbet kürek mahkümunun dışarda kendi mu- hitinde büyük bir şöhreti vardı Mahkemeye geleceği şayi olunca erkekli kadınlı kalabalık bir kütle onu hâkimin huzurunda bir kere daha görmek için samlin sırala rını doldurmuştu. Hâkim: — Demek artık dolandırıci- hğa başladın ! diye bağırmıştı. Bu tahkir salonda bir bombu gibi patladı. Tatar Apti utancından mosmor olmuştu. İki sene evvel ona, yüz bir seneye mahküm olduğunu tebliğ ettikleri zaman omuzlarını silkmiş, küçük bir teessür alâmeti bile göstermemişti. Fakat, dost, düşman önünde yüzüne vurulan bu zillet damgası onu en nazik noktasından yaralamıştı. Yer, yer bıçak izlerile kırşan matruş ka- fası önüne iğildi. Dolaşık adım- larla muhafız jandarmalar arasın- da bapisanenin yolunu tuttu. Herkes ondan bir isyan sayhası, bir feveran, bir fevkalâdelik bekliyordu. Fakat o, bu ağır dar- be altında okadar ezilmiş görü- müyordu ki, bana korkunç kuvve- tini kaybetmiş gibi geldi. * İyi hir dostum olan müdürden onun hakkında malâmat aliyor- dum. Tatar Apti bu vak'adan sonra höcresine kapanmış. Kimse ile konuşmak istememiş, hatırım sor- mıya gelen en samimi dostlarına bile vahşi bir hayvan gibi saldır mış ve günlerce ağzına bir lokma ekmek koymamış. Geceleri her- kes uykuda iken Tatar Apti ses- sizce” höcresinden çıkar, korido- run loşluğu içinde cehennemi bir hayalet gibi bir aşağı bir yukan dolaşırmış. Bilhassa ilk akşam, ta tepesinden sarkan saç deme- tinder tutarak duvarlara çarptığı" mı gören ihtiyar gardiyan bile hayret ve korku ile titremiş. » Geçenlerde gene bir iş için hapisaneye © uğramıştım, müdür söz arasında : — Senin Tatarı sormuyorsun ? dedi. Ansızın uyanan bir merakla yüzüne baktım, haber verdi : — Tumarsneye gönderdik ! Ben, Tatar Apti yibi bir adam için o ehemmiyetsiz obir hadise olması lâzm gelen bu davanın onu çıldırtacağına inanmadım ve hayret ettim. — Evet, dedi, bu türlü adam- larda, kendilerine omabsu& bir kibir ve azamet vardır. Onlar, kendi sınıfları içinde bir kahra- mandırlar ve hakarete güç ta- hammül ederler. Tatar Apti sabahlara kadar: “ Ben dolas- dıncı değilim! , diye haykırdı, sonra büsbütün hezeyanlar savur- mıya başladı. Fakat birşey daha söyliyeceğim ki büsbütün şaşa- caksınız: Tatar Apti, dün gec, tumaranede, bir “beyin nezfi nden ölmüş. Bu sabah haber aldık. Müdür düşünerek ilâve etti; — Her mücrim deli değil midir ? biraz