e Hakkı Mahfuzdur kışlasının - (Cümle kııuı) aı:ı:dg çalına - tiz bir sesi, havayı yırtarak fır- — Silâh başına!.. lar ve el lâmbalarile or- tenvire çalışırken, di- t taraftan, beş on dakika .'f'ndı.ıırıyın civarındaki kış- h"1lı “silâhşur, ve “yaveran,, —.duı boşalmış, ortalık altüst sarayın etrah süngü * kılıçtan mürekkep bir de- Sir çemberle kuşatılmıştı. Hal'a gelen ihtilâlcilerin va- lerini anlamak için ber hlikamete keşif postaları çıka- | ya amut olan istikametlere postalar, bir hayli ilerle- Sarayda — helecan — devam Niyor ve müdafaa tertibatında kîbk şeyin noksan kalma- asına - çalışılıyordu. Bu he- belki, sabaha kadar —'lln edecekti. Fakat aşkol- Hasan paşaya.. Tam yerine 'duğu bir sopanın mükâfatı bir zaptiye — neferliğinden | — anda müşürlüğe hak ka- bu Çorum efesi, lüâmbalar T sönmez, icap eden ter- “’ıtı almakla beraber bir te- htan da gazhaneye adamlar ıciîıırarık tahkikata başlamış, Dolmabahçe civarındaki Pelerden inen kuvvetli selle- Gazhane ile Yıldız. arasın- l",'l gaz borularını bozması L':lnden cereynin kesildiğini 'er almıştı. Ellerinde fener olduğu halde, 'Hlı yokuşuna at süren bir k zaptiye mülâzimi ile ı—. de polis komiseri bu ( ha- ıl. meserretaveri ) Sultan ide isal ettikleri vakit; mü- | yüılıuı. koııuıef de, ser- Bı ı..a... bu suretle, geç- '!. kle beraber, tesiri sultan '— m daha - ziyade %'lııınırmrmııtı()geceyî ün — idaresi, — topaneye | ğ“ıınu.'fopım MmüşÜürü vazi- K de ayni zamanda seras- Ali Saip Pş .nın uhdesinde rdu. Takdim edilen Nıılc , — havagarlarının ÜKÇ? kastin , Ali Saip Paşa k. dan kestirildiği arz ve olunuyordu. enilerin ittifak ederek Meki üni saltanattan hal'eyle- istiyenleri tam bir mücrim Nthndı elde etmek istiyen hç *& Hamit, bütün bunlara K #ekil vermeyi düşünürken hadise daba oldu. bir gün — akşama doğru, * mutat — haricinde ı.ı,u.ldıvd saraya gelmesi, hümayundakilerin mucip olmuştu. Küâ- L'—.-»-ı&ı-ı— —ın ıığnıHırîİe dalgalandı. ka'binden zail olma- |- mez, — teşrifat mucibince (Ve- zir odası ) na Âcilen hu- zuru şahaneye kabul buyrul- ması istirhamın- da bulundu ve derhal huzura kabul - olundu. Kâmil Paşa, Hünkân - telâş içinde — buldu. Bu telâşı daha | ziyade arttırma- mak - için bir- denbire maksa- dını — söylemi- yerek, o gün- Izrde Hünkârı keskin zekâsı, Kömil paşanın bu basit ihti- yatma — darbe vurdu. Hünkâr, ol- dekça — dürüst bir Tisan ile sordu : — Mutat bilâfına vürudunuz- dıın daha mühim maruzatta muxnn nnnunsıwm Sarayda Heycan n İçinde Mudafaa |: | Tertıbatı Alınmıya Girişilmişti Yazan: Ziva Şakir Abdülhamidin Çok Güvendiği Söğüt Taburundan Bir Suvari bulunacağınızı zannetmiştim Pş. Wkuı var) - SeğAz) » hazırlıyacaklardır. İstaabulun yalmz eski şeh- remaneti ,mıntakalarına ait ve çok noksan bir haritası vardır. Rehber yeni teşxilâtı da ihtiva edeceği için şehrin evvelâ w- mumi bir haritası yapılmak lâ- zımdır. Bu husüsta nümerotaj işlerini hazırlıyan fen ve harita memurları istikdam edilecektir. Rehberin mükemmel olması için büyük Avrupa şehbirlerinin rehberleri esas - tutulacaktır. Rehber için bütçeye tahslisat konmamıştır. Rehberi bazırlı- yan heyet kadastro ve musak- kafat heyetlerinin mesaisinden de istifade edecektir. BİR TAVZİH Son Posta — gazetesi ya- n işleri Müdürlüğüne: İstanbul müddei umumliğin- “den: Gazetenizin 9-10- 930 tarihli nüshasında intişar eden “Fatihte hâlâ © eski zihniyet devam ediyor,, başlıkh fıkra- nın bilâh hakikat olduğu ya- pilan tahkikattan — anlaşılmış olmakla keyfiyetin gazctenizin ilk intişar edecek nüshasında tekzibi. izinden mührümü düşürdüm. Yer:sini çıkaracağımdan eskisinin hük- mü yoktur. Belediye çavuşluğundan mütekait #Hlasan Çaıııu Çok Çocuklu Aileler Sıhhat Meclisine Müracaat Etmelidirler... Hıfnssıhha kanunu mucibince altı ve daha ziyade çocuklu aile- ler Sıhhiye müdürlü; vamtasile Bi kanla indlirl müzee ederlerse kanunun — kendilerine yaptığı para yardımını veya bir madalya alabilirler. Bu bususta hakları aranmak Üzere bize müra« esat eden karilerimizden bir ku- mınin resimlerini dercedi- yoruz 1 — Eyüp camiükebir, Ka- picı çeşme - sokak, numa- rada ateşçi Mahmut Efendi ai- lesi ve refikası Servet Hanım. Çoçukları: Mehmet Ali, Mus- tafa Cemal, Şaziment, Melâ- hat, Necmi, Nebehat H. ve Efendiler. 2 — Aydın, Bozdoğan ka- | zası belediye çöpçüsü Emin Ef. ve refikası Hafize Hanım. Ço- cukları: Fikriye, Nuri, Sabire, Selime, İhsan, Emin, Ali H. ve Ekler. 3 — Kulada, Kızılkaya ma- bal'esinde, Kabak Hasan oğlu hanal k—ıle' ağa ve d Esma Hanım. Çocukları: Vesi- le, Ali, Ümmühan, Mahmut, Kemal, Hasan Hüseyin, İsmail H. ve Ekfler. 4 — Gönen, Kurtuluş ma- hallesinde, kahveci Mustafa Ef. ve ocuklın Derviş, Fet- hiye, Ali, İsmail, Bedia, Tah- sin Hıııım ve Efendiler. 5 — Kütahya, Ahiviran ma- hallesi, 3 numarada Ali oğlu Ahmet, Ef. ve refikası Fatma H. Çocııklın. Ali, Hasan Hü- Bu Sütunda Hergün Muharriri: Necati — Yusus  YE SOBA BAŞINDA Çök eskiden, © henüz yedi sekiz yaşlarında bir çocuk iken ayni evde beraber oturuyor- duk. Babası ihtiyar ve hasta- hkh bir adamdı. Zannederim, bizden aldıkları kira ile ge- çiniyorlardı. O zaman, Lâmia bana ağabey derdi. Ve vakti- nin — çoğunu — bizim — yanı- mzda geçirirdi. Babaları öl- dükten sonra uzak bir akraba nına gittiler. Evi başkasına iraladılar. Aradan — seneler geçti. Onları tamamen unuttuk. * Geçen kış havanın gülüm- se Iıgı bir gündü. H bu güneşten payını almak için yollara dökülmüştü. O sırada akrabamdan bir kızla p ocanlı idim, Birçok nişanlılar çbâ birhiiııizi çok ıevıywddı yine birçok ibi csık kavga da :dıyun'f. © sabah er :ndeıı bııe gel- n g “Bani diye tut- t muştu. Ügıllıdc müthiş bir tejbellik vardı. Nişanlım, bu açık havada — neşesizliğime, iyarlar gibi mangal başında bi zülmeme simrleniyordu. Ça- resiz, giyindim. Gideceğimiz yeri tayin için de bir hayli çene yarıştırdık. Nihayet ânnemin tavassutu ile bir çare bulduk, Ona kalsaydı akşama kadar bana şehrin dört bucağımı dolaştıracaktı. Büyük caddeyi — dolduran ha'k arasında sari ve umumi bi meşe vardı. Bir vitrinde terhir edilen yerli mallarına ba', ıyoruuk. Birisi — kolumu tultu. İlk bakışta tanıyamadım. Bu, henüz çok genç fakat, gürbüz bir kazdı. — Artık unutuldük, değil mi efendim? diyordu. Ben, biraz da şaşırmıştım. Nişanlım garip bir tarzda yüzüme bakıyordu. — Dalgınlığımı affedin, de- dim, sizi tanıyorum, Fakat ner- den? O;biraz nadim,hâ'â kolum- da duran elini ne yapacağını bilemiyordu. Hafif bir sesle: — Lâmia değil miyim? dedi. Birden ellerini tuttum. — Böyle birdenbir: büyüyü- verirler mi ? Az kalsın tanıya- mıyacaktım . Müşkül vaziyetten kurtuldı na okadar memnundu ki derhal neçelendi. Ni ererek: —Evlendin mi ağabey? dedi. Onları sene orta mektebi iyormuş, tah- silini çok ıııhmıy içinde yapabilmiş, Ablasile birlikte sıkıntı içinde imişler. Maama- fih mektebi bitirir bitirmez tanıdıklarından birisi onu ya- zihanesine alacakmış. Bütün bunları okadar saffet ve samimiyetle söylüyordu ki; oldukça mağrur bir kır olan ıı.ınl.ııııın bile hoşuna gitti ve gezintimizi beraber yaptık. Sık sık bize gelmesi için de ısrar ettik. Bilhassa annem onu tekrar görmekten çok memnun olmuştu. * Lâmia sözünde durdu. Haf- tada iki liç defa bize geliyor ve ekseriya geceleri de kalı- seyin, Murat, Hüseyin, Mehmet, | yordu. Cafer, Musa Efendiler. 6 — Kasımpaşa, Bedrettin mahallesi, Cami sokağında 8 numarrda Seyrisefainde çımacı Rizeli Kara Hüseyin oğullarından Şükrü Ef, ve ıe('ık:fıaNecihı H. Çocukları: Hafize, Hacer, Emriye, Sakine, Hamit, Meh- met, Besim, Emin, Rebia, Mer- yem, Safiye H. ve Efendiler. 7 — Ankara, Kıbrıs karyesi Enver oğullarından Hemi oğlu Hasan ağa ve ailesi Havva H. i ocukları: — Fatma, Fıhv bdülgazi, Halil, Mehmet, H. ve Efendiler, Bir cuma günü, Henüz giyin- memiştim. — Sobanın başında bir lıedı tenbelliği ile günü geçmiş gazeteleri evirip çeviriyor, mütemadiyen sigara içiyordum. Kıl;iınu ılquıık :ldıı bizde idi. veyi çok sevdi; l için sa ılştıııbm k== çıncı defa gene kahve getirmiş ve gizlice önüme sürmüştü. Yalnız- hktan canım sıkılıyordu. Onunla biraz şakalaşmak istedim. — Artık aşağı inmel dedim. Otur biraz da konuşalım. — Şimdi oturamam. Sana yemek bazırlıyoruz, dedi. Ve birden ayağa kalktı. Lâmi- aya birürkeklik gelmişti. Gitme- süne meydan vermeden ellerini tuttum. — Bana mektepteki haya- tını anlatsana; dedim. — Bugün cumadır, diye cevap verdi, Mektepten, dersten bahsedilmez. Müsaade ediniz de annenize yardım edeyim. Bunları ı&yhrkeıı halinde artık çocuk olmadığını göse teren bir hakimiyet vardı. Lâ- mia ice bir kız. olmu: İri v:ux:ıdık gözleri, bı'rhıı kalınca, fakat, gergin ve kıp- kırmızı dudıklın henüz çok genç olmasına rağmen müte- nasip ve iyi teşekkül etmiş bir yücuda vardı. Bilhassa ensesinin beyazlığında buklele- nen kıvırcık saçları ona hususi bir cazibe veriyordu. Bütün bu teferruata ilk defa dikkat ediyor gibi idim, O da kendisini tetkik ettiğimi hisse- diyordu. — Rica ederim, ellerimi bırakmız da gideyim, diye m- rıldandı. Bu zaaf hoşuma gi Güldüm ve biraz =h kıı:m çekerek yanıma oturttum. — Benden korkuyor musun Lemia ? dedim. — A, ne münasebet ağabey, dedi ve yerden bir gözete aldı. — Fakat, dedim, ben sen- den korkmıya başladım. Bu- gün —okadar güzelsin ki.. Elindeki gazeteyi karıştırarak cevap verdi. — Galiba, bugün sizin ca- nmız alay etmek istiyor. Lâmia bugün çok güzeldi. Kanapeye rahatça uzanmıştım ve soba tatlı bir hararet ne>- rediyordu. — Lâmia! dedim; yemin ederim ki ciddi söylüyorum, bugün çok güzelsin. Senden birğey Ticü'etsom “yapar mümu? — Ne gibi efendim? Dedi. Lâmianın sesi titriyordu. İçimde gizli bir menbadan taşan ve ılık bir cereyanla bütün vücuduma — yayılan tatlı bir heyecan vardı. Hafifçe — titriyen — ellerini tuttum. Bu temas, bütün benliğimi irademden insiyakıma nakletti. Bir saniye bakıştık. —Lâmial diye inledim. Başını biraz omzuma kor musun? Lâmia baygın bir rehavet içinde idi. Yüzümde kıvırcık saçlarının ürpertici dokunuşunu, omzumda hararetli başının ağırlığını hisse- diyordum. Artık nerede yaşadı- gımın, kim olduğumun farkında değildim. Yalnız yüzümde bir ipek teması ve omrzumda ateşli bir ihtirasın ağırlığın.. Kolum buü başın etrafına dolandı ve onu daha çok kendine çekti. Sonra, birden dudaklarım, gergin ve kıpkırmın dudaklarla birleşti. Omzuma dayanan iki el, gayri tabil, tpkı mengene gibi kuvvetli iki el bir müddet sonra beni yerime'ade etti: Nişan'ım! Lâmianın gözleri söndürü- ı— bir kor Sıbı simsiyah ve geyik - telâşı ile fırlıyınk odamdan kaçtı. * ev>kte kıştan ve spordan ba! O gün ve ondan SOLrA ıenclıuı lııyıtıııdı bir değişiklik olmadı. el h