31 Ekim 1930 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4

31 Ekim 1930 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bugünün Meselelerinden| MİLLİ İRADE BU MUDUR? ( Baş tarafı 1 nei sayfada) SRTUCACARI Filhakika fırka kahhar bir za- fer kazanmıştır. ve Fransızla- rın kavlince “İyi biten her- şey iyidir! ,, Fakat hakikatte bu zafer firknın mıdır ? İşte bu sual fırkaya men- sup tetkik ve tahlil istidadını haiz zevatı pek te müsterih | etmese gerektir. Zira siyasi zafer denilen şey iki fırkanın karşı karşıya gelerek serbes ve üçüncü taraf- tan müdahale vaki olmaksızın icra ettikleri fikir, itimat ve prog- ram mücadelesinin neticesinde ihraz olunan neticeye denilir | Bu, Böyle Mi Oldu? Bir aydanberi gazete say- faları burada polisin ve jan- darmanın, orada valinin ve kaymakamın müdahalelerinden, halkla aralarında çıkan müna- kaşa ve tesadümlerden, tev- kiflerden, — yaralılardan — ve sair bu gibi ahvalden bâhis haberler ile doluyorlardı. Ve garibi şudur ki binler- ce vaki olan bu hadiselerde jandarmayı, polisi valileri ve kaymakamları hep — Serbes fırka ile karşı karşıya görü- yoruz. Beş yüz otuz intihap daire- sinden hiç olmazsa birisinde, - tek birisinde - bunları Halk fırkasına karşı görseydik ne olurdu? Ne olurdu, kıyamet mi kopardı? Hiç olmazsa zahiri kurtarmak için böyle yapıl- saydı | Hayır! Hayır! Vazife bunları başka tarafa çağırıyordu ve bu vazife o kadar mukaddes, © kadar yüksek ve mübarekti ki bir tek dakika, bir tek yer- de tegafülü caiz olamazdı! “Be- hemehal ve her ne bahasına olursa,, emri o kadar kat'i ve âlemşümul idi ki her türlü is- tisna fikri ta evvelden bertaraf edilmişti! Zaten bunun böyle olması mukadderdi, Jâbüt ve naçardı; zira ikinci fırka teşekkül eder etmez meydana bir nazariye çıktı : Bu nazariyeye göre “Ser- bes fırka,, teşekkül eder et- mez Türkiye halkı derhal ikiye ayrılmış bulundu. Halk fırkası tarafına giden- lerin kâffesi yüksek - terbiyeli, kanunperver, devlet ve hükü- metin ne olduğunu anlıyan, sokak gürültülerinden hoşlan- mıyan, devlet — kuvvetlerine itaati benimsiyen, rabıtalı, cüm- buriyete, cümhuriyetin bütün şartlarına riayet eden efendi ve centilmen öz Türklerdir !! Serbes fırka tarafına ge- çenler ise hep baldırı çıplak- lardan, ipsiz, soysuz sokak süprüntülerinden, yankesiciler- den, serserilerden, ve yahut saltanat ve hilâfet arkasında koşan, Ffesin ve Arap hurufa- fının avdetini arzu eden, dev- let ve milletle hiçbir. alâka ve münasebetleri olmıyan, tali ve saadetlerini sokak gürültü- lerinde, meydan iğtişaşlarında arıyan bir takım yeşil bayraklı ve gök sarıklı sergüzeştçu balitadan ibarettir. Halkın bu suretle ayrıldığı- 'SON' POSTA TÜTÜN İNHİSAR İDARESİ Tpi TIf BABİL KULESİ GİBİDİR | Şu manzara, memleketin tabif menbalarından daha nme kadar farla istifade edebileceğimizi göstermiyor mu? Fakat, ah şu zihniyetimizi bir değiştirebilsek ... Tütün inhisarı devlet vari- datının sekizde, onda birini teşkil eder ve bu iş bir san'at ve ihtisas işidir. Ayni zaman- da da bir hesap ve maliye işi. Eğer, bu faaliyet şubesine azami ehemmiyet verilecek olursa varidatın bir misli daha artması ihtimal dahilindedir. Bu kadar mühim olan bir işi idare eden kimselerin tütün işlerinde mütehassıs, ziral ve mali devlet siyasetine vâkıf olmaları iktiza eder. Halbuki Tütün inhisar idaresi, bugünkü şeklile insanda hayret uyan- dıran bir yerdir. Devletçilik siyasetinde bu şekil hareket- tir ki yolların en çıkmazıdır. 4 Tütün inhisarında — evvelce bir idare heyeti vardı. İçlerin- nı, malüm gazeteler günlerce, haftalarca iddia edip dur- muyorlar mıydı? O halde zabıtanın, devlıtl kuvvetlerinin polisin, jandar- manın, valilerin, ve kayma- kamların yalnız Serbes fırka ile karşı karşıya gelmeleri tabil değil midir? Bunlar devleti ve milleti muhafaza etmek — vazifesi ile mükellef değil midirler? Demek ki bunlar hakikaten vazifelerini ifa etmişlerdir. ve Halk fırka- sını kazandırmakla devlet ve milleti büyük bir tehlikeden kurtarmışlardır! Bu böyledir! Buna diyecek yok! Fakat, öteki tarafta da bir hakimiyeti milliye, bir milli irade ve bir de intihap hakkı vardır. Ona ne diyeceğiz? Hakimiyeti milliye demek, hakikatte intihabat demektir; zira yalnız intihabat esnasında- dir ki bir millet filen ve haki- katen iradesini izhar ediyor, hükmünü — veriyor. İntihabat biter bitmez milli hakimiyet artık teffiz tariki ile ve dört sene müddetle intihap - ettiği adamlara geçer. Artık bu dört sene müddetince milli iradenin yegâne vasıtai tezahürü, bu in- tihap olunanlardadır; bu müd- det esnasında millet bir tarafta kalır ve yeni intihabat zama- nını bekler ki yeniden iradesi- de, mahdut ta olsa, birkaç mütehassın bulunuyordu. Bu idare heyeti kaldırıldı, yerine murakıplar heyeti kon- du. Bu heyetin ekser azası da işten anlamaz olmak şartile. Şimdi bu zevat, idare işle- rini badelicra murakabe ede- cekler. Emrivakiler — yapıldık, tan, işler görüldükten sonrâ murakabe heyetinin verebiles ceği raporlarla ne netice elde edileceğini erbabı insafın tak- dirine bırakmak daha doğrü olur. Ayrıca bu idarenin bir de teftiş heyeti — vardır. Fakat bunun ekseri azası da arızi olarak ve insan terfih etmek için bu vazifelere getirilmiş- lerdir. Çekirdekten yetişmiş, işten anlar bir tütüncünün yapacağı — işi bu — heyet ni kendisi bizzat izhar etsin! Bedihidir ki bu iradenin hakiki ve dürüst olması için birinci şart iradenin serbes tezahürüdür. — Yalmız serbes izhar olunan, yalnız müdaha- lesiz ve maniasız ifade olunan iradedir ki milli addedilebilir ve yalnız bu suretle intihap olunmuş insanlardır. ki milli iradeyi temsil etmek salâhiye- tini haiz addolunabilirler. Ama Müli iradeyi taşı- yanlar arasında “ Ergenekon ,, dan çıkma temiz Türk kanlı Efendiler ile beraber, baldırı çıplak serserileri de varmış! Ne yapalım ki Türk Teşki- lâtı Esasiye kanunu bunlar arasında fark gözetmemiştir ve on sekiz yaşını ikmal etmiş olan,| bütün Türklere - Efendi olsun, — baldırıçıplak — olsun- intihaba iştirak hakkımı ver- miştir. Binaenaleyh millt iradenin hakiki olarak tecellisi için bu baldırıçıplaklarn — dahi — inti- haba serbes olarak - iştirak etmeleri — şarttır. şarta riayet olunmadığı halde, bedi- hidir ki milli iradenin tezahürü malül ve mecruhtur ve binaen- aleyh bu malül ve mecruh tezahürler — üzerine kurulmuş olan herhangi bir müessesenin de kanun nazarında malül ve mecruh addedilmesi lAbüt ve naçardır. pasıl murakabe eder? Kaldı ki bu zevattan birinin verdiği rapor, bazen bir memurun is- tikbal ve mukadderatı üzerin- de de müessir olabilir. Adeta devşirme usulile erkânı memu- rini teşekkül etmiş olan tü- tün inhisar idaresinden ne bekliyebiliriz. Bu zevatın içide öyleleri vardır ki ya idari bir memu- riyetten infisal etmiş, yahut herhangi bir faaliyet şubesin- den tekaüde sevkedilmişlerdir. Bu zat işe yarar insanlar idi iseler niçin eski vazifelerinde ipka — edilmemişlerdir? - Değil iseler tütün inhisar idaresinin işlerini bozmak için mi bura- ya memur olunmuşlardır? Bize kalırsa, bugünkü şekli ile idare, adama iş bulmak siyasetinin tatbik gördüğü ge- niş, amma pek geniş bir sa- Bu öyle bir hakikattir ki hiçbir safsata ve hiçbir kelime kalabalığı ile setrolunamaz. Bu hakikatin telkin ettiği endişe ile olacaktır ki devleti kurtarmak azmi ile hareket eden gayretkeşlerin erdesi olan muhterem — “ Milliyet ,, (mzetesinin muhterm sermu- iri Mahmut — beyefendi makalelerinin birisinde “Sam- sun , da Serbes fırkanın ka- zandığını “intihabatın kanuni ve serbes bir tarzda,, cereyan etmiş olduğuna ve binaenaleyh iddia olunan müdahale ve maniaların vaki olmadığına bir delil olmak üzere gösteriyordu! Makaleyi okuyan bezlegü ricalimizden — birisi — derhal: “ Evet! Samsunda vali intiha- bata —müdahale — etmemiştir. Fakat bakalım başına neler gelecek 21 ,, demiştir. Bütün Türkiyede herçiba- dabat ve her emre rağmen kanuna riayet lüzumunu ilti- zam eden vali ve kaymakam bulunmamış olsaydı ağlamak ve herşeyden ümidi kesmek Jâzım “gelirdi. Bereket versin ki o hale gelmedik ! Fakat muhterem Mahmut Bey makalesini dercettiği ga- zetenin — sahifelerine göz yez- dirmiyor. mıydı? Her — sütu- nunda burada jandarmanın, hadır. Bundan dolayı da me- mur kadrosu hiçbir zaman sa- hit değ'dir. Hatta bir sene Zarfında memurlara verilecek maaşın kat'i miktarını bile tesbit etmek mümkün olamıyor. Eski — Cemiyeti — rüsumiye, Flân gidi insan kayırmıya ya- mıyan idare, binbir devlet hizmetinden çıkıp ta kayrıl- ması İcap eden insanlarla i:lu bir Babil kulesini andırıyor. Bu kayırma hastalığından ne zaman — kurtulacağız? — Bunu ancak Cerabıhak bilir?. 'azılarımı a bu Bi Ha ll Bd manası çıkarmak doğru değildir. Bu ve bu gibi İdarelerde çalışan zevat arasında çok kıymetli kim- seler bulunabilir. Bizim itirazımız, munhasızan şekle, zemin ve za- man illetine müptelâ kimsolerle hbak kazanmış kimseleri hatıra feda edenlerin zihniyetine matuf- tur.) orada polisin, ta ötede valinin ve kaymakamın müdahalele- ' rinden bahsolunduğunu gör- müyor muydu? Polisin, jandarmanın, valinin ve kaymakamın intihap san- dıkları başında ne işleri vardı, oralarda ne gezerlerdi? Bu, nerede görülmüştür ? Ah! Biliyorum, cevap hazır- dır: Serserilere, baldırı çıplak- lara, vesaireye karşı devleti kurtarmak lâzımdı ! Demek ki Teşkilâtı Esasiye kanunumuzda devlet arasında bir tezat, bir ihtilâf vardır. Zira Teşkilât Esasiye kanu- numuz Serbes — fırkaya akın etmiş olan bu devlet düşman- larına intihap hakkı vermiştir, intihap hakkının serbes icrası ise devleti tehlikeye sokuyor! devletin selâmeti namına her şeyden evvel bu ihtilâfı, bu tezatları kaldırmak — lâzımdır. Bunun da yeğane çaresi Ser- bes fırkayı teşkil eden deviet düşmanlarından — intihap hak- kını-müstahak olmadıkları için- almak ve bu hakkı devleti koruyan Halk fırkası münte- hiplerine gene müstahak ol- dukları için hasretmektir!! Böyle bir teşebbüsü an'ar ve önünde iki kat olurum! Fakat hem hak vermek ve hem de esirgemek. İşte asıl teşevvüşü mucip olan ve anlaşılamıyan şey! Agaoğlu Ahmet Romanlardaki Gibi.. VERİNİ BULUR Afyon — Burada, en kuv” vetli hayallerin bile doğuramı” yacağı garip bir hadise muştur. Vak'a şudur: Bundan dokuz sene evvel bir adam karısından ıynh”"k ve hoşuna giden diğer kadınla evlenmek sevdasınA düşmüş, bir sebep aramış, bi” lamamış. Nihayet karısının sat” dıktan — elbisesini — almış, tarafa saklamış ve istediği karısını elbiseyi gizlic? halasına vermekle itham edif evinden kovmuş. Aradan zaman geçmiş, ©“ kek ölmüş. Boşanan kadıf başka — birisile - evlenmiş! fakat bu elbise bikâyesinil acisı yüreğinden — çıkmamıf Bunu bir gün gelip, eski kö” casına mensup bir kii =.ı&uwğiıi ümit edif Nihayoet geçen gün halatf ile bî'hh' da doli eski oıhıızu:ıuıup ae Kaf İki kadın derhal feryadı baf yt karınışlardır. Poli: y lim etmiştir. Üç Tevkif Kuyucuk'ta Beyanna” meyi Kimler Asmış?: Kuyucuk, ( Husust ) — 177 - Pi Kı Sabiyesi | hökümet — guyarsa | Yeter artık, bu. miületi em” diniz, ilh...) serlevhalı bir bt' yanname asılmıştır. Hükümdt ieeelRM el ğ fırka mensup” HALİT Aksaray İntihabı Ve ye Riyaseti lediye —bıww-..*.Hı Hadi B. belediye reişi tur. Neticenin temini için fırkası geceli gündüzlü rak hlıı birçok * iğeT KM dıkları halde, kelk rırlerlll iki timal etmemiş, yapılan ğ kanuni şekiller Jolıyıılle bi hi ildiklerini l aa e bildirmişlerdi, Sandık ancak sekiz yüz pakeata, İLHAN Mevlüt ü Henüz yirmi üç yaşında adDi ebedi gaybubetile «ile JTM ve bütün tanıdıklarını * teessürlere garkeden Girit rafından Halkalı ziraat " e tebi âlisi müderrislerinden Piy hum Bayram zade M:&l'"d', Beyin oğlu, Sanayi ve "“V bankası memurlarindan Gelsi * saraylı İbrahim Tosun B"":'İ huna ittihif edilmek üı::/ cuma günü cuma na .', sonra saat birde Babi Kapalıfırın — karşısında gll dwr Kasım camii şerifinde mef” » şerif kıraat edilecew zu eden zevatı kiramın leri rica olunur.

Bu sayıdan diğer sayfalar: