——.—-..,. — BİR MÜNAKAŞAYA DÂİR Arkadaşım Samim Kocagözün ir yazısında da temas ettiği gibi, bazılarının beslediği « Edebiyatın modası geçmiş bir nesne , olduğu fikrine tarafdar olmayanlardanım. Bence edebiyat modası geçecek birşey değildir; o sosyeteyi besle- yen, hattâ onun manevi tarafını ayakta tutan bir müessesedir, Bos- yetenin devamınca da devam ede- cektir. Yalnız ne varki, değişen dünya ve değişen devirlerle bir- likte edebiyat da zamanın icabla- rına ve kalblerine uymamaktadır, Bizde edebiyat evvelki gün - divan şeklinde ve lezzetinde idi, dün tanzimat ve Serveti fünunla hususi bir çeşni ve manzarada göründi; bugün de yine bu ihtiyaç ve icablerla, yandan yüreden yük- selen “dur!, feryatlarına rağmen yeni bir atmosfer içinde yol almak- tadır, Bu günkü edebiyatımıza (şiir, hikâye, roman..) noksanez dime- yoruz. Hayır. Şüphesiz henüz noksanı ve âksayan tarafları var- dır. Fakat iman ediniz ki aziz o- kuyucular, yarının Türk edebiyatını ancak bu hamleli yürüyüş yarata- caktır. Edebiyatımızda yeni bir ruh ve yeni bir hava; esmektedir. Bu yalnız şiirde, hikâyede görülen yeniliklerden ibaret değildir; bu yeni hava şahıslarda ve eserlerin maverasında da görülmektedir. Bu yeniliğin bir örneğini geçenlerde hafiften cereyan eden ve hemen- cecik kapanan bir münakaçada sezmek mümkündür. Sebahattin Kudret bir iki ay önceki bir «dedikodu» sında Samim den bahsetti, ve arkadaşını bir az hırpaladı. Fakat bu küçük iğnele- menin Samimdeki tesiri oldukça fazla oldu. Hikâyeci arkadaş, şair arkadaşına bir az asabi ve teva- zuundân beklenilmeyecek kadar fazla yüklü bir cevab verdi, Kar- Yazan Şemsettin KUTLU şılıklı bir az daba serzenişlerden sonra mesele kapandı. Hani bazan mavi gökte sebeb- siz, birden alelacele.bir kaç bulut kümesi birikir, göyle hafit tertib bir gök gürlemesini müteakıb top- rağa geçici bir yağmur sepiçdirir sonra bir ande hava tekrar açar. İşte böyle gecici bir hadiseye ben- zeyen bu küçük münakaşa zan- nımca bizim edebiyatımızın eser tarafının Ooötesindeki heyecanlı hareketlerin en güzel misali ol- muştur. Bilmem anlatabiliyormu, yum?1.. Bence ancak bu çeşit biraz asabi ve isyankâr çekişmeler ede- biyatta eser verme, eser bekleme ve karşılama ihtirasının ön yeni ve en orijinal örneğidir. Şabıaler hır- palanmış, şahsiyetler hırpalanma- mıştır. Karşılıklı osöyleşmelerde şimdiye kadar ki münakaşalarımız da olduğu gibi samimiyet ve hüsnüniyetten temamile âri, ağır sözler, yahud şarlatanlık ve şe- mata dolu ağız dalaşmaları yoktur. Bu biraz kıskanç ve titiz heyecanlarla dolu hamleler, ede- biyatımızın muvaffak olma ve yer- leşme alanındaki en ümitli yörü- yüşüdür. Yani edebiyatın durgun- luağunu kırmak için samimiyeti bile sarıp sarmelayıp usulca bir tarafa bırakmak vefeyizli bir mü- cadele ve didinme havası yarat- mak vardır. Sababatlin Kudreti tanırım; Fakülte arkadaşımdır, İtiref ede. yim ki şiirlerini ilk zamanlar se- vib mühimsememiştim, Ancak u- zun zamanlardan sonra onde kizli fakat tadildıktan sonra hiçde terk £dilemeyecek tatlı ve sarıcı bir bir sanat kudreti buldum. Samim Kacagöz sinif arkada- şımdır, bülyalarımızın mübim bir kısmını beraber kurduk. «Telli ka- yakdaki» (1) hikâyelerinin çoğunun doğuşlarına ve doğuşları esnasın- daki sanat iztirablarına ve titizlik- lerine yakından vukufum vardır. Samimi arkadaşlık hislerine kapıl madan bile onun, edebiyatımızın eyilerinden olucağına inanıyorum. Yakın iki arkadaş bulunan ve biri uazımda, diğeri nesirde ilerinin değerleri olacaklarını vadeden bu iki sanatkârın—tabir caizse—ka- pışmaları, bana kalırsa şiir veya bu noktai nazari söylemek, müdafaa veya himaye etmekten fazla, içle- rinde sanata karşı olan iştiyakları- nın bir az benlik duygusu karışık olarak ifade edilmesidir. Bunu kötü görmek mi lâzım?.. Bence kati- yen hayır.. Bilakis sevinmeli.. Sanat bir az rekabet, bir az benlik da- vası ve şahsi gurur ve bunlar gibi heyecanlı ve moak çekişmelerden doğar, Sanat ihtirası doğmuştur. Mademki ortada bu asabi hava esmeğo, şahıslar ve heyecanlar sa- natla birlikde yoğrulmağa ve kay- namağa başladı, artık korkmaya- lım, yakında edebiyatımız misli gö- rülmedik bir hız ve cereyan içinde bütün ihtişamile doğacakdır. Şemsettin Kutlu (0 Bu kitap hakkında uzan zamandan beri yazmağı - tasarladığım bir yazıyı ya- kında Serveti f Hayatta en hakiki mürşit ilimdir. 284 — Servetifünun — 2410