konuşmalar) 1. Yanmış bir köşkün taraçası önünde Burası yanmış bir köşkün taraçası, Her taşda ürpermiş bir yosun parçası, Arkada, yukardan sahile inen sed — « Yalnız sütunları ortada bir bir mâbed > Su kemeri gibi altı dehlizinden Bir dilim alıyor Ada denizinden. Ne hazin bu sessiz taraça, bu kemer! Gün batmış, iniyor yavaşça gölgeler! Hayat bir sır gibi uçmuş bu tepeden, Bn yalnız ruhlarla dolu harabeden. Bu hüzne gittikçe gözlerim alıştı, Burada vaktile kimler yaşamıştı? Kimlerin dolmüştu kimbilir çilesi? Belki de eski bir paşa ailesi Kaygusuz yaşadı bu köşkte bir zaman, Kaç yaz bu taraça çınladı sazlardan! Ahenkle titrerken yukarda yıldızlar, Yaşmaklı hanımlar, yeldirmeli kızlar Kimbilir o zaman neler hissederdi! Ne hulya içinde udlar inilderdi! Ne hoştu nefesi kimbilir rüzgârın! Mercan terlikleri genç halayıkların Bu taşlar üstünde kimbilir ne tatlı Yumuşak seslerle uçardı kanatlı! Şimdi duyuluyor, derinden derine, Bir mezar sükütu '© genler yerine! Tabiat tasvirlerinde, çok kere, o andaki duygu- Iarımıza göre tabiate bir çekil vermekteyiz. Meselâ yorgunuz, çok okamakftan gözlerimiz yanıyor ve ağrıyor, uyku ihtiyacı içindeyiz. O zaman, hayali- mizde, durgun bir gu dibinin manzarası parlayabi- lir. Suları aydınlatan parılti, mehtabın akislerinden doğmaktadır. Gözler, bir çamlıkta gizlenen böcek- ler gibi sinmiş, ufalmış ve sinsi mehtaplardan tatil bir ışık yalvarmaktadır. Mehtap tedayisi, bu böcek tedayisi ile birleşince şiirin atmosferi, bir çok yer- leri müphem bırakılan ve ancak okuyana terkedilen tabiat levhası içinde kendiliğinden açılabilir. Gözlerim Duvarlarda levhalar silindi, Gece indi Etajerdeki kitaplara... Ah uyusam, gözlerim ağrıyor: Şiirde Ne Yapmak İstedim ? | Yazan Halid Fahri Ozansoy | Gözlerim, bebekleri içinden, Kırda geceleyin böcekler gibi, Sinsi ve gizii mehtaplara Tatlı bir ışık yalvarıyor... Ay sızan durgnn bir deniz dibi Uykusunu gözlerim arıyor... Bazan tarihi veya mitolojik hatıralar da, bir ak- sam intibal karşısında bir takım tedayilerie zihinde bir facia yaratmaktan geri kalmaz. Meselâ diyelim ki ihtiras, zinefre vurulmuş bir Ülis gibi bağrımı doldurmuştur. Ufuktaki kızıllık kanlı diş yerletidir, Ufukla kalbim arasında bir münasebet bulabilirim ve giir yine kendiliğinden doğar, Ülüs Kolları eşarptan, başları sisten Hayaller oynuyor sahil boyunca. Bir haber geliyor sanki Ülis'ten, Bsatir beyleri kana doyunca, Ufukta son kizıl diş yerleri var, ; Kahraman yaşıyor, fakat esirdir. Dağ kovuklarını örten dumanlar Ülis'i bağlıyan birer zincirdir. » Esatir akşamı! Sen kalbimdesin, Hislerim birer dev bu uçuurmda, Kahraman! derinden geliyor sesin, Sana ben içimde zincir vurdum da. Şiirin mevzuları nerede haşlar ve nerede biter Böyle bir suale verilecek cevap, sadece sualin boş» luğudur. Çünkü her hâdise şaire bir mevzu verebi- lir. Cemiyet içinde yaşıyan insan gibi tabiat içinde yapyalniz dolaşan münzevi de, ayrı ayrı günlerde ve saatlerde ayrı ayrı hadiselerle karşılaşabilir. Bu- na göre ilhamı da mütemadiyen yenileşir. Meselâ hastans mevzuunu ele alalım. Bu mevzu, bizim ken- di hasta halimiz veya hastanede şahit olacağimız başka bir hadise ile değişerek daima yenileşebilir. Gece koridorda rastlanan bir kara kedi ve uzaktan buttarit bir sa damlayışı.. veya, yaşlı bir hastaba- kıcının tembelliği yüzünden küçük bir kızcağızı bir ölüyü soymağa göndermeleri ve kızın duydağu âeh- şetin btiyüklüğü., sonra yiue hastanedeki odanızın penceresinden gördüğünüz ağaçlar. bütün bu lev- halar ve hadiseler, sizi derinden sarsabilir ve o z8- man bu sarsıntıları mısralarınızla. tesbite çalışırsınız. 287 — Servetifünun — 72410