Tientsin adlı çinlilerifedâ ede- ceğim, o zaman yine lokantada yeriz, diyerek müdür aralarını bul- mak istedi. Hiç kimse itiraz etmedi. Sö- dece Bimbo şapkasını ensesine doğru sürerek, yarısı mahzun olan yüzüyle direktöre: — Maşallah! dedi, Çinliler en eyi oyuncularımız. Hiçbir zaman doymuyan fakir Mehalem ağzı dolu masaya vu- rarak ; — Evet! dedi. Fakat, onlara bizim hepimize verdiğinden fazla para veriyor. Onlar lokantada ti- kınıyor bizde Akil'in yabnileriyle burada geberiyoruz. Bimbo, burnu, tabağın içinde, on iki çinliyi omuzlarında taşıyan taş gibi sağlam çinli kadınının ho- şuna gittiğini düşünüyor. Ve birşeyler ümit ediyor. Nasılki Vera Goluba'dan da ümit etmişti. * Dünyânın en küçük adamı olan Bimbo tam erkek karakterli bir adamdır. Çalışmıya başlayalıdar- beri yâni otuz senedenberi o bir metelik dâhi bir köşeye koymak- sızın bütün paralarını hediye uğ- runa çiçek, şeker, inci, yüzük ve bileziğe vermişti. Vera Goluba kalıbında bir yığın kadınlar geçti bu «Royal» sirkinden. Trapezist, barist, mürebbiye, ve cüce Bimbo hepsini sevmişti ve sirkten ayrılırken ondan bir kaç bilezik almadan giden olma- mış. Onlar ise karşılık olarak Bim bo'ya resimler bırakmışlardı. Fakir Mebalem, Bercuini, üç Raspiris'ler kadınlarla vagonlarda gülüp oynuyor ve hattâ paralarını bile alıyorlardı. Akile : — Rica ederim! diyordu ona. Bugün hangi kontesle tanıştın * Gün ve gün Bimbo, kederin zehirini kalbinde sakladı ve diğer- lerile kendi arasına muhayyel bir dünyanın köprüsünü atmak ve tüö- tün bir tebessüm takınmıya çalıştı. (Bu, yüzünün bir tarafında ağlamak hıçkırığına dönmüştü) Bimbo, vaselini yüzüne yuya- rak aynada kendine bakiyor. Kel başı parlıyor. Yanakları dışarı fır- lamış. Sol tarafı büyük olan ağzı yukarı çıkmış, sağ tarafı ise bir virgül gibi aşağı inmiş. Sol gözü diğerinden daha yuvarlak fok ba- lığı Tantzi'nin ki gibi gülüyor da- ha kapalı olan sağ gözü gözyaşı ile yaş. İkişininde içinde korlar yanıyor. Burnu, vaselin gişesi ka- dar, alnına kırk genenin her biri bir çizgi çizmiş, Bimbo: — Kimini tanıdım 1 diye soru- yor. Hangi kontesi mi?” Peki be, üç metrelik aptal, bugün tanıdığım kadın kontes olmasa bile genin orangutanların gibi hizmetçi de değil | Ve cüce kolunun üzerine da- yanarak : — Bu sabah onu takib ettim, diye devam ediyor. Akil, gömleğinin sigara kâğıdı altından demir vücudünu giyıra rak sözünü keğiyor: — Bırak şu kum yığınlarını. Yine mi başlıyorsun Fakat Bimbo duymuyor. — Bir sokak. Bir diğeri. Bi- rinde ona yaklaştım. Kendi ken- dime': cesâret Bimbo, cesâret, di- yordum. Bonjur bayan! deyip şap- kamı çıkardım. © döndü. Sizmisi- niz ? Ne iyi! dedi ve elini bana uzattı. Beyaz eldivenleri vardı, Seni sirkten tanıyorum, fille gör- düm, dedi. Ben konuşuyordum, o konuşuyordu. Ayrılırken beni çaya dâvet etti. Saat altıda, tabii onun evinde. Bisküvili" bir çay içelim diye, LAf olsun! Dün saat altıda buradan gittiğimi hatırlıyorsun zan- nederim bay Akile! Akile, sdalelerini titreterek gü- lüyor: Ha! hal ha! — Bana bak çocukeağızım! Bana mı yutturuyorsun sen? Bü- tün Trupun dediği gibi belki de bir sersemim. Fakat bâzen de öy- le zekiyim ki! Bak, bugün zeki- yim. Senin yalanını şimdi yaka- larım. Söyle bakalım be, bayanın elbisesi nasıldı? —— Nasılmı giyinmişti! Lâfa bak! Ben sana birşey söyleyeyimde uzunluğunla berâber yere serili. Biliyormusun, 8 sersem, bana ne sordu? Akile efendiyi bana çay getirmek için evime getirebilir- misin ? dedi, Şimdi Akile'yi inandırdı. Demir adam derin bir soluk alırken elinin kazmasıyia alnına vurdu: — Suuus! Hem nasıl oluyorda kadınlar bir cüce olan sana bakı- yorlar da ben Akile'yi hiç görmü- yorlar? Ve bir kuzu gibi Bimbo'- yu okşıyarak: — Beni, ne zaman ona götü- receksin be? diye sordu. Cüce kel başına şapkasını ge- girerek : — Bakalım? dedi, şimdi Vera Goluba'nın yanından bir geçeyim, Vagonda yalnız kalan Akile koluna çizilmiş üç bacalı vapuru kâlpleri, dans eden kızları temaşa etti ve ağzı acayip şekiller aldı. Yanyana iki krenvirş gibi du- daklarını tersine çeviriyor ve onu otomobil Iâstiği reklâmı gibi yu- varlak bir şekle koyuyoz, alt du- dağını sarksın diye aşağı bırakı- yor, dilini çıkarıp bununla burnu- na temas etmek istiyor ve ağzını bir tek hat hâline getirerek tama- mile bir kulağına doğru çekiyor. Demir adam kül rengi madde- sini deniyor: — Acaba bu yumurcak âtıyor- mu ? Sirkte on senedenberi &yni vagondayız o hep böyle atıp tu- tar. Fakat ben onu hiçbir zaman bir kadınla görmedim, Çinli kadın da onunlaalay edi- yor, Vera Goluba'da alay ediyor, Öyleyse cüce bütün sabah ve ge- celerini nerelerde dolaşıyor Ve heyecanla: — Vay Allah müştakını versin! Nelerde anlatıyor. Zeki herif be | Geniş alnı var. Ve yine dudaklarını kıvırarak Akile iki parmağı ile kendi alnını ölçerek iftiharla : — Amabenim alnımda geniş! a — Merhaba! Kapudan Bimbo yüzünün mü- tebessim tarafını Vera Goluha'ya doğru gösteriyur. Sakallı kadın çiçekli kaputunu ilikleyerek ; — Bana ne getirdin, diye soruyor. Papağan da keskin bir sesle, gagasını tele vurarak: — Bana ne getirdin küğük! diye soruyor. Bu güzel, terbiyesiz, bütün renklerle süslenmiş bir papağan: — Anam, yatmalısın! Geç ol- du, anam! Haydi terbiyesiz! di- yerek Vera Goluba yanağını kafe- sin teline sürüyor, fakat papağan kadının sakalının tellerini çekerek bir ayağından diğerine atlıyor. küçük * . Oo — Lâtfen sayfayı çeviriniz — 47 — Servetifünun — 2312