koymak bile istemiyordu. Biri camına vuruyordu. — Şimdi geliyorum, Deyip «Royal» sirkinin bahçe denilen yerini aşarak gidiyor. Ayı, Grisley, sinirle mırıldanı- yor, ağzını demirlere sürerek pen- çeleriyle işâretler yapıyordu. Direktör ayıya doğru bakarak: — Ne o ayyaş? diye soruyor. Temsilde yiyip içtiğin kâfi mi gel- miyorf Hakikaten, ayı Grisley bütün hayvanlar ve hattâ bütün trup içinde en imtiyazlı olan : Sirkin ortasında bisikletle do- laşıp bir tiroles dansı yaptıktan sonra mürebbi: — Bayanlar baylar! diyordu. Bizim Grisley acıktı... Ona bir zi- yâfet gekmek nezaketini kim gös- terebilir * Halk arasından; — Ben! Ben! diye sesler işiti. liyor. Ve Grisley ağzının hunusine doğru sandviç, simit ve krenirvş atan hâmilerine karnında bir uçu- rum bulunduğunu igpât ediyor. Diğer hayvanlarla aynı tarzda doyuralamıyor. Kurtların her iki- side demir kafeslerinde bir et par- çası arkasından ağız suyu dökü- yorlar. Kalan yegâne arslan daha çok yaşamıyacak, Adamaky bunu ars- lanın yatış süretinden ve kaburga paketinin şişip inmesinden anlıyor. — Hey, ben Alif Hey, duy- muyormusun 9 Arslan, samanlar arasında bir gözünü açıyor. Nazarını sislendiren gözyaşının arasından Adameky bir 46 — Servetifünun — 2312 camdan geyredermiş gibi ben Ali'yi vücüdunu geniş yeşil iskemleler arasından, ateş halkaları içinden atlarken, arkasında diğer arslanlar, kırbacı pençesiyle denerken görü- yor. Yakınında boş hücreler var! Bunları ne diye yanında taşırsa * Beyaz ayılardan sâde üç tane kaldı. Biri demirlere sürünüp, hüc- reyi sallıyarak kaşınıyor. Bunları biribirinden ayırması icabedecek. Odundan için su dolu bir sandıkta kadife tok balığı Tanri, sualler ve oyunlar dolu gözler taşıyan bir başı dışarı çıkarıyor. Vera Goluba'nın yılanı camdan bir vitrinde uyuyor. Vitrinin bir köşesinde beyaz bir ev tavşanı Grişa'nın ağzının mezbahasının açılışını korku dolu titreyerek bek- liyor. Vera onunla temsillerine Ro- giori de Vede kasabasından beri, yâni sakallı kadının boğazını kuv- vetle sıktığı yerden beri ki zavallı kadın bayılmıştı, nihâyet vermişti. Bu yılanıdirektör satmalı. Çok yiyor. Günde üç ev tavşanı, Ama bu yılanı kim satın alır? Büyük Tantini direktörü görür görmez hortumunu uzatıyor cebi- ne, Direktör buraya daima Tantini ve beyaz atlar için iki üç şeker oyar. — Royal irkinin büyük hay- vanat kısmı. Aman Yarabbi. Aman yarabbi! diyerek demir adam AkiV'in ekonomi dolayısıyle mut- tsk hâline getirilen vagonuna gi- riyor. Bir masanın etrafında mükem- mel akrobat ve hizmetçisizlik yü- ROMEN EDEBİYATINDAN : GE 2 Ex Yazan : Neagu RADULESCU Çeviren : Cavit YAMAÇ zünden hayvan bakıcı üç Raspi- riş'ler, Turnu Severin kasabasında trupa dahil olan bari ilüzionist Uribari 127 oruç gününde dili bir tahtada çivilenmiş olarak halka takdim edilen fakirler kralı Me- halem, bir zamanlar Freneh Ga. zino New York'ta çalışmış olan at koşturan ve trapezist Mia İrene, Mürebbi ve müzik çefi Bercuini, ayni zamanda bilet satıcı, jonglör, shırcı ve herşey olan bir kaç pal- yaço ve nihâyet bir yığın yastık üzerinden başında bir gambet şsp- ka Vera Goluba'ya sakallı bir ilâ- h tablosuna bakar gibi hayran kalan cüce Bimbo. Zavallı Akil boğa ensesine takılmış bir önlükle küçük bir sobanın gözünden bir tavayı kulaklarından büyük elle- riyle kaldırarak: — Bu bayanlar, diyor, Mis İre- ne ve Vera bana yardım etsinler! Mis İrene, yerinden zıplıyarak: — Pardon! diyor. Her akşam ellerimi bozuyorum. Vera Goluba parmaklarındaki yüzükleri seyrederek : — Rie$ ederim! diyor, Fakir Mehalem elindeki tabağı masâüya vurarak: — Karnım aç! Karnım aç! di- ye bağırıyor. Ve bütün gün pate- tes temizleyip, biletleri damgalat- mak üzere wealiye şubesine koşan ve temsilde bir yığın çivili tahta üzerinde sırt üstü gelerek üstünde on adam taşımış olan demir adam Akil şimdi tabaklara yabni dağı- tıyor. — Bırakın, çekişmeyin. Bu ne çingenelik, yarabbim.