ON ge e EMMANUEL BOÖOVE'DEN: HALiIiD FAHRi OZANSOY — — 94 — Bu defa kadın söze başladı, fakat çok tatlılıkla. Sanki, kendisi de, bir vaziyetin tersine dönüşünden zafer hissi duyan kadınlardan birisi olduğunu gös- termek istemiyormuş gibi konuşuyordu. — Zavallı sevgilim, benim elimden bir şey gel- mez. Bu kadın sana karşı zalim miydi? — Yo! hayır, o değil. Mesele daha ağır. — Kocası mı yakaladı özi? Arvold, bir bezginlik, hareketi yaptı. — Mesele o değil, daha ağır. Münasibetimiz ke- sileli çok olmuştu, O beni terketti, fakat ben bir cinayet işledim. Arnold bu kelimeleri henüz ağzından çıkarmıştı ki, etrafında her şeyin yıkılıp çöktüğünü zannetti. Genia geri çekilmişti. Kendisine dehşetle bakıyordu. Mamafih gene kendisine, ciddi mi söylediğini sormak cesaretini gösterdi. Arnold, acıkl bir halde: — Tabii canım. Dedi. — Demek deli oldun Ayağa kalktı, garsonu çağırdı, içdiklerinin para- sını verdi. Görüntiyordu ki bir tek düşüncesi vardı: İleride, lüzüm hasıl olursa, orada içki içenlerden birinin kendi lehine şahadet etmesi için, delikanlıyı gösteriş yaparak terk etmek... Bu anda garson sofra- yi kaldırırken, Arnold'a döndü ve ona, etrafindaki- ler tarafından iylee işidilecek kadar bürudetle : — Mademki böyle bir şey yapmışsın, dedi, artık geni bir daha görmek istemem. Sonra cevab bile bekiemeden, kahramanımızı şicdan azabları ve endiğeleri içinde birakarak, sür'atle çıkıp gitti. Arnold kudretsizdi. ne tarafa dönse, düşmunlar- dan başka kimseyi göremiyordu. Artık hiç kimse onu dinlemek istemiyordu. Daha söze başlar başlamaz muhatabı yanından kaçıyordu! anladıki, artık iki sureti halden birisini seçmekden başka çaresi kal- mamışdı: Ya kendisini öldürmek, yahud hapse gir- mek. Fakat ne birine, ne ötekine cesareti yoktu. Şimdi hem yürüyor, hem kuvveti tükenince hali nice olacağını dehşetle kendisine soruyordu. Bir sire- nın üstüne diişecekdi. Sonra obu nereye götürecek- lerdi 1 İşte kendi kendisine irad etdiği sual bu idi : Bu mesele kafasından çıkmıyordu. Hastahaneyemi götürülecekdi, yoksa karakolg mi * Bir kapı kemeri altında bir dilençi uyumaktaydı. Arnold ona baktı ve yoluna devam etti, Sonra tek- rar geri dönüp geldi ve ona yeniden baktı, En npi- 44 - Şervetiftunun — 2312 hayet onun omuzuna vurdu. Dilenci gözlerini açtı ve bir belediye çavuşu ile işi olmadığını görerek yerinden bile kıpırdamadı. Arnold, azapla ona: — Sana ne yapacaklar? Diye sordu. Serseri cevap bile vermedi ve tekrar uyudu. Arnold, yeniden yola koyuldu. Zaman geçtikçe, , ceza saatinin yaklaştığını ve ondan kurtulmak ça- relerinin gittikçe azaldığı histetti, Hiç şüphesiz çok geçmeden yakalanacaktı. «Ah! hiç değilse, diye dü- şünüyordü, tevkif edilmeden evvel bir adamın ha9- yatını kurtarsaydım, bir cinayete mani olsaydım, iyi bir harekette bulunabilseydim..» Bir lâbza evvel, halkın geçtiği yolda toplanan serserilerin ne olduk- larını öğrenmek İçin duyduğu ayni şiddetli arzu ile, şimdi de, iyi bir hareket yapmağı özlüyordu: öyle iyi bir hareket ki, adalete hesap vermeğe mecbur kalacağı o kaçıtılması imkânsız zamanda onunla ö- ğünebilsin! Fakat beyhude yere etrafına bakınıyor ve ne iyi, ne de fena hareketleri olmıyan yeknasak bir hayattan başka gözlerine bir şey görünmüyordu. Ah! ne olardu, sihirli bir deynekle kapılıp bir oina- yet yerine götürülaeydi, o zaman Kendisini nekadar mesud hissedecekti ? Nasıl bir mâsivadan tecerrütle, katili sitetmek için hayatını tehlikeye koyacaktı! Ne israrla kurbanı kurtaracaktı! — Devâmı ver — Halit Fahri OZANSOY'UN iki güzel eseri Baykuş 3 Perdelik manzum facia (4 üncü basılış) Sulara Dalan Gözler — aşk ve gece şiirleri — Her iki eser 30 kuruş fiatla Ankara Caddesinde Ülkü ve İkbal kitabevlerinde satılır.