SERVETİFÜNUN No. 2257— 372 DÜNYA EDEBİYATINDAN | İNGİLTEREDE SEYAHAT EDECEK Bir Mesafe bakımından değil, fikir ve anane bakımından uzak bir memlekette yaşayacaksın ! Müşkül- pesend ve esrarlı bir memlekette yaşayacaksın ! İlk günlerde; « Na- file, gayretim boşa gidecek; İngi- ; lisleri tanımama imkân yok; ara- mızdaki boşluk aşılmıygcak ka- dar geniş> diye düşünecek. Korkma, bu boşluğu aşmak müm- i kündür, Seni aralarına kabul ettik- : leri zaman, senin en sadık dostun » olacaklarını kendi kendine tekrar et. Lawrence'nin «çölde İsyan» adındaki kitabını oku; kervanın geride bıraktığı sönük bir araba aramak için bir İngilizin ıssız bir göle nasıl döndüğünü göreceksin... İşte İngilizlerin en iyisinin dostlu- ğu böyledir. Harbde ben bu dost- luğu tecrübe ettim. Bu dostluk elde edilmek için biraz gayret sar- İetmeğe değer. Konuşma tarzı « Kendi derinliğini > buluncıya kadar 2z konuş. Fransada muha- vereyi kesmek terbiyesizliktir; İn- gilterede ise muhavereyi tesis et- mek bir terbiyesizliktir. Orada hiç kimse süküt ettieğin için sana sitem etmez. Üç sene ağzını aç mazsan, onlar senin hakkında: «bu genç hakikaten şirin ve uslu bir çocuk » diyeğdüşünürler. Müte- vazı ol. Bir İngiliz sana: « Köyde o küçük bir evim var» der; seni evine davet ettiği zaman küçük evin üç yüz odalı bir şato olduğu- nu görürsün.. Eğer dünya tenis şampiyonisen: «Evet, çok fena oynamam » dersin. Eğer altı metre boyunda bir yelkeniyle Atlasokya- nusunın geçdinse: « Biraz kürek çe- kerim »> dersin. Bğer kitab yazdın- sa hiçbir şey söyleme, Zamanla bizzat kendileri bu şayanı teessüf fakat tehlikesiz zaafını keşfederler; sana gülerek: « Hakkınızda bazı Gence o Andre Maurois'dan Çeviren: Fehmi Baldaş Andre Maurois şeyler öğrendik > derler ve senden hoşlanırlar. Eğer haksız bir mua- meleye maruz kalırsan ( bazan haksız yere insana hücum ederler), doğrudan doğruya kendilerine git ve şikâyetlerini onlara izah et. Kabahatlerini takdir edeceklerin- den emin olabilirsin. Bu gibi oyun- lardan zevk alırlar. Altın kaide: Xat'iyen sual sorma, Harbde altı ay bir İngilizle ayni çadır altında, ayni banyoda yıkanmak şartiyle yaşadım; bir kere olgun bana karın varmı, sulh zamanında ne yaparsın ve elin- deki kitabın ismi medir diye sormadı. Muhakkak bir şeyler söylemek istiyorsan, sözlerini nazi- kâne bir lâkaydile dinlerler. Baş kaları hakkında &8öz söylemekten .Tinde bir saray cücesi Nasihatler kaçının. Her yerde olduğu gibi burada da dedikodu vardır, fakat dedikodn burada hem çok ender, hem de çok ağırdır. Sükütla iskan- delin ortası yoktur. Onun için sü- kütu tercih et. Saygı derecesi Saygı kakkında sana bir misal vereceğim, Dostlarının evine mas- keli bir baloya davet edilen genç bir İngiliz çocuğu, Blizabetth dev- kıyafetine bürünmeğe karar vermiş. Yarı kır- mızı yarı yeşil sestenden bir kos- tüm, kısa pantalon, biri kırmızı diğeri yeşil bir çift çorab, iki muh- telif renkte bir sivri külâh ısmer- lamış. Balo akşamı bir otomobile binip dostunun evine gitmiş. Ka- nın önünde şoföre izin vermiş sonra kapıyı kapalı ve ışıksız gö- rünce biraz hayret etmekle bera- ber kapının zilini çalmış. Bir uşak kapıyı açmış, gencin yüzüne bakmış, ziyaretciyi çok iyi tanıdığı için bir kelime bile söyle- meden bütün gilenin toplu olarak bulunduğu kütübhaneye götürmüş. Burada sile efradını her akşam mü- tad olan işleriyle meşgul görmüş. Genç adam kütübhaneden içeri girince, kendisini karşılamak için hep birden ayağa kalkmışlar. Hiç kimse ziyarelcinin acaib kıyafetine dikkat etmediğinden o derece ta- bii ve tatlı bir sohbete dalmışlar ki, genç adam bile kırmızı ve yeşil elbisesini unutmuş. Gece yarısına doğru ev sahibesi kendisine : — Otomobilinizin sizi bekleme- diğini biliyorum; arzu ederseniz bu gece sizi misafir edebiliriz... Siz boyda olan oğlumun pijama- larını giyebilirsiniz, demiş. Genç adam bu teklifi kabul etmekte tereddüd etmemiş. Ertesi gün akşamki kırmızı yeşil elbise- lerini giydikten sonra misafiri bu- lunduğu aileden ayrılırken ev sa-