No. 3946—501 şiir ve musikişinin yarlığı ve darlığı içinde uyuşup kalmış olan ruh ve dimağlarımız medeni sanatın ebediyetine ve yüksek zirvesine şuurlu ham- lelerle uzanırken maziden miras kalan ve bütün geri zevklere hi- tab eden bu ölü musikiye artık kulaklarımızı kapamalıyız. Betho- ven'in (Senfoni) lerile Dede efen- dinin klâsik addedilen musikisi ile mukayese yapılmasına imkân olmamasına rağmen ikiside ay- rı ayrı teğdkik edildiği zaman birinde fırtınalar yaratan bir ruhun beşeri bir duygu halinde yükseldiğini görür anlarız. Hal- buki ötekinde bütün istidad ve iptidai dehasına rağmen istinad ettiği vasıtalar basit ilhamı mu- ayyen bir hissin hududunu aşa- madığı için âmiyane bir bilği. nin metotsuz ve ilimsiz bir esiri olarak kalmış ve günül hicran- larının terennümünden daha ö- tesini görememiş, derinleşeme- miştir. Dev adımlarile başardığımız bu inkilâb hareketi içinde mü- zik kültürü mühim bir yer tut maktadır. Bunu memleketimizin bütün hududları dahilinde şe- hirden köye ve köyden şehire medhi cezir dalgası halinde yaya- rak köydeki basit fakat milli havalardan şehirliye öz ve sami. mi duygular aşılamak ve şehir- den köye ve köylüye de basit- ten mürekkebe doğru giden ala- franga musikinin bafif havala- rını dinleterek kulağın bumu. sikiye alışmasını zamanla ve tedricen temin etmek 1â- zımdır. Esasen hükümetimizin bu hususda düşünmekte olduğu gibi radyodan istifade ederek her köyde bir radyo bulundur- mak bu işe elverişlidir. Fakat iş yalnız radyoyu tamim etmek- le kalmaz. Onun keyfi bir şe- kilde kullanılarak istenildiği gibi her zevke göre âyar edile. UYANIŞ rek çalınmamasına dikkat et- etmek lâzımdır. Bunun için de resmi makamlara gönderilecek olan tamimlerle radyo propra- mındaki repertuarların faydalı olabilecek parçalarını dinletmek suretile netice almak mümkün- dür. Bundan meda bahçe, kalı- ve, Sazino gibi umumi yerler- de ayni şey tatbik edilmelidir, memleketimizdeki plâk fabri- kalarının plâk neşriyatı musiki inkılâbına ve kültürüne uygun olarak yapılmalıdır. Her önüne gelenin de mu- siki kültürüne sahib olmadan ve garb musikisine vakıf olma- dan Tango Fokstrot gibieserleri bestelemiye çalışarak beyhude ye- re uğraşarak bu eserleri katletme- sine meydan verilmemelidir. Bu eserlerin güftelerini de şiir ve edebiyatla alâkası olan kim- seler tarafından yapılmalıdır. Garb tekniği ile yapılmış mü- siki parçalarının rağbet görme- sini temin etmek lâzımdır. Ti- cari bir zihniyetle hareket eden ve üstün bir zevke hitab etmi- yen inkılâbımızda geri kalmış olan musiki parçaları ve kötü alaturka ve rumca plâkların piyasaya bol ve geniş mikyas. » 255 da sürülmesine meydan verilme» melidir. Bestelenecek parçaların güfteleri için de selâhiyettar kimse- ler tarafından ve kıymetli şair ve sanatkârlarımızdan yücude gele- cek bir heyet tarafından kontrola tâbi tutulmasını temin etmek suretile faydalı bir netice almış oluruz. Çalgıcı (omahiyetinde bazı kimselerin yalan yanlış olarak musiki eşerleri vücude getirmi- ye kalkmaları büyük bir hata ve gaflettir. Bu gibi kötü me- lodilere bazı güzel şiirlerimizin de uydurularak istismar edilme- sine tehammül edemeyiz. Bu hareket esasen hakkı telif ka: nununa karşı aykırı bir şeklini ihtiva etmektedir. Bir bezirgân zihniyetile ka- reket ederek ticari menfaati için milli dava ve hasiyetimizi ve milli menfaatimize zararlı olan bu gibi hareketlerin devamına müsaade edilmemesini istemek hakkımızdır. Bundan başka radyoda ala- turka neşriyat yalnız haftada bir defaya mahsus olarak ya. pılmalıdır. (Devamı gelecek sayıda) STOKHOLM'DAN ISTANBULA — 247 inci sayıfadan devam — — Ne yapayım İştanbulunuzu çoktan görmeyi özliyordum bunu birkere aklıma koymnştum artık yoldan geri dönmek olamazdı. 'Tahayyül ettiği ve görmeyi öz- lediği bir memlekete bu sırada gelmek cesaretini nefsinde bulan bu magrur kadına karşı içimde takdirle, börmetle dolu anlatılmaz bir his duyuyorum. O sanki hisset- tiklerimin farkında olmuş gibi da- ha leb demeden leblebiyi anlıyan- lardan olacak ki, «evet ortalık biraz karışık ve dumanlı fakat bu yola çıkmamıza mani olmadı. Uzun zemandan beri binbir gece masal ve elannelerindeki gibi tahayyül ettiğimiz ve basretini çektiğimiz İstanbulu görmek arzusu okadar ağır bastıki artık buna hiç bir şey karşı koyamazdı. Esasen bu seye hattan maksat ve gayemiz İstan- bula gelmekti. Ne yazık ki çok kalamıyoruz ve bu akşam hareket edeceğiz siyasi vaziyetin bozukluğu bizi bir an evvel memleketimize avdete mecbur ediyor. Mamafi ilk fırsatta tekrar gelip bir kaç kafta kalacağız ve İstanbulu doya doya gezeceğiz.. (Lütfen sayıfayı çeviriniz)