SERVETİFÜNUN No. 3305—3520 T A den “hıkdır sözünü küçük yaşda, büyük ni- N işide işide büyümüşdüm. e Balın aile ve ev görgüsü terbiyemin işizker olmuştn. Öbceleri ben ebakım»ın Giğuğanu kaviıyamamış olduğum için bir ghhinden sordum. O bana şöyle demişdi: Oğlum, bakarsan bağ olur, bakmazsan değ! ik, Bakınak burada gözle görmek mauasına de- ik ve yaşstıp verimii yepmek demekdir. Hü naşjbat kafamda yer ettikten ponra, fırsat İkmç bizim eve seyrek gelen çek yaşlı. baba Ba bizlin «dayi» dediğimiz ihtiyar hocamıza wi, €-bana daha fazla tafsilâi vermişti: —— «bakstı> kelimesi yalnız menfi şekilde deriz ama «bakımlı kelimesini #oğhm, neden diyeceksin? Sand ceva- eke Bakımı sevmeyiz de onun için! bu sözlerini babama söylediğim yamlıyor. Bakım insanda esas olan yen adam değildir sannolumurdu. de öyişğlei Azh olmak asıldır. Sand öhabiyelte «atuzv derler. Fakat mı kollanmaşlar. Gittikçe ata sözlerinden basi ve dârsiz» kelimelerini ortaya attı. eriği yüdur: «Bakım» ve «afis E& Yağimşnda esas meslbk olarak tut. onlara F ek Die henüz vaşmasışdı. Döndi iin birkadındı ve yavruya nfuni kdelle söyleniyordu, ben de zevkle #ebhii üğ adamın en yaşlısı şü gen: olduğunu senin dik tarlada, yolda, mel ta- aliş bakım eldeki malı iyi muhafaza etmez, ko- dam edemedim, gözüm açık gi kafana her yerde.şenin bakımsız Y A Z | S | Bakım, Varlıkdır — Baksana, eşeğin semerine! Dün sana bunu dik, bağla, dikmeden, bağlamadan hayvanın sırtına vurma demedim mi? İşte bütün bütün sökülmüş, kopmuş! Oğlan «baba, sen yaparsın!» dedi omuz &silkdi, oradan uzaklaşdı. İhtiyar adam torbasından çıkardığı çavaldız ve öicim ile semerin söküğünü dikmeğe ko- yuldu. Kadın yavruya ninni söylüyordu ve babasına şefkatle bakarak ; — Babacığım, sen olmazsan bizim halimiz nice olur 9 Dedi. Ben de yoluma devam eyliyordum. Her halde bu dört köylü bir baba, bir damat, bir oğul ve bir kızla onun yavrusundan teşekkül eyliyordu. Üç eşeğe yüklettikleri malı şehirde satıp kışlık öte- beri alarak köylerine dönüyorlardı. Ben yürüyordum, Kafam durmuyordu ? Çocukluğumda evimizde gör- düklerimi, biraz daha büyüyüp mektebe giderken bü- yük ninemden işittiklerimi aklıma getiriyordum. Son- ra eski köylü hayatındaki mal kıymeti bilmek has- letlerini düşünüyordum. Benim Değirmendereli rah- metli Ali ağanın: «Mal kıymeti bilen insan kıymeti bilir> diye sık sık tekrarladığı darbı meseli hatırlı- yordum ve o gamana İle ocağı terbiyesinin mutlaka canlanması lâzım geldiğine birdaha iman ediyotdum. Çünkü yetişen nesil çocukları gözlerini açtıkları kendi evlerinde «bakım» ın, «arsın hayatta asıl olduğunu öğrenerek büyümezlerse bütün emeklerin boşa gide- ceğinden korkuyordum, Ufacık kulübeden çok büyük iş binalarına kadar bütün yeni kurumlarda hizmet kendilerinin olan veys kendilerine tevdi edi- len mafları tam manfsile «bakım» şartları içinde tutmıyacaklardı. Büyük fedakârlıklarla vücude geti- rilen şeyler harab olacakdı. «Ar» denilen ahlâki ka- nunğan çekinmeğâ slışılmazsa israf ve sefahat tabiatile hüküm sürecek ve yapılan işlerin ekonomik bakasına waâni olacaktı, Hüldan şu rastladığım dört köylünün en yaşlım tarafından oğluna söylenen sözlerde çok derin hakikatler gördüm, — Acaba aldanıyor mıyım 1 Bu suali şormağa da hakkım ver; çünkü dünyada bütün siyasi, içtimai kaidelerle böraber hepsinden ziyade iktisadi akideler değişdi, değişmekde devam eyliyor. Devletçilik usulünün eb iyi sistem olduğuna şüphe kalmıyor. Milletleri kurtarıp fertleri refaha kavuşturmağa yegâne vasıta olacak olan devletçilik sistemi bile iyi verim verebilmek için mutlaka fertlerin ruhuna «bur kım» ve «ar»ı esas olarak yerleğtirmek lâzımdır ks- nastindeyim. Fertler de bakımın vegrın esas olarak vicdanlarda ve ruhlarda yerleşmesi, Şapılan ber şeyi harab olmaktan kurtaracakdır ve isret ile sefahati mutlaka uzaklaştıracakdır. Ahmed İbsan TOKGÖZ