370 SERVETİFÜNUN No. 2098—413 Hajta Yazısı: Ölçüler Yanlışı Bizim Babıâli caddesinde ölçüler yanlış. Bu yanlış ölçüleri kullananlar yalnız, okkaya giden gazeteleri alan- lar değildir. Gazetesine elli kuruşa bir yazı almak isti- yenlerden tutun da bir eser veya birisi üzerinde hüküm verenlere, yazılanları okuyanlara kadar herkes: yaza- nı da, bastıranı da, okuyanı da. İade gelmiş yüzlerce kilo gazeteyi iki ayda, üç ayda bir okka ile Babıâli hamallarına satarken, yanlış tart- masınlar diye, kantarın topuzunu kendisi kullanan, veya, öbür taraftan ağır bastırmasınlar diye, kantar sırığını omuzlıyan bir gazete sahibi bilirim. Birisinin de yazdığı bir hikâyeyi ancak «fransızcadan?” dediği zaman neşret- tirebildiğini anlatırlar. Okuyanların çoğu, hattâ hemen hepsi, iyi yazı aramaz, meşhur imza arar. Babiâlinin nasibi böyle : İade gaze- teleri okka ile alan kâğıtçıların da ölçüsü yanlıştır, bir yazıya paha biçen gazete sahibinin de, bir eser hakkında i:ki yürüten muharrirın de, yazılanları oku: yan kariin Yanlış ölçülerden biri, bir yazının cinsine göre değil, azlığına çokluğuna göre satılmasıdır. Kadın resmi ile dolu mecmuaların, fransızca gazetelerden ça- anmış iki sayıfalık bir yazısı ekseriya elli kuruşa alınmıştır, çok çok bir liraya. Uzun bir çalışma eseri olarik ortaya getirilmiş bir edebiyat makalesine de hür İiadnii fazla vermezler: çünkü magazin yazısı ile edebiyat yazısı arasında, nevi itibarile hiç bir fark yoktur. Ayni « uzunlukta» ise, aynı para. Kendi yazdığınız uzun bir hikâye de en çok, en çok üç Hira eder, dikkatli bir çelışma ile tercüme ettiğiniz bir hikâye de, çalakalem tercüme edilen hikâye de. En zengin gazetelerimizde çıkan hikâyeler bile gü- zetenin mütercimleri tarafından tercüme “dimi; hikü: yelerdir. Bu mütercimin biraz hikâyecilik san'ati varsa kariin de tali var demektir... Buna mukabil gazetelerde telif hikâyelere, hele iyi hikâyecilerimizin yazdıkları hi- kâyelere gayet ender rastgelinir. Bunun sebebi, dediğim gibi, en zengin gazetelerin bile, hikâyeye az para ver- mek istemeleridir. Yani, onlarca hikâyenin cinsinin ehem- miyeti yoktur: gazetede bir hikâye olsunda, iki sütun bir hikâye olsun da... Bunun bir sebebi de şudur: yabancı bir milletin hikâyesi <her halde» bizimkilerden iyidir fikri. Buffikir lapanyaya bakarken: Sezar Hep mezar.. mezar.. mezar. Ölüm, elinde &rpan, Geçiyor kahkahayla Son savaş meydanından.. Ve uzun öir alayla Geçiyor gene Sezar Gölgesinin yanından... Halid Fahri Ozansay gazetenin başında bulunanlarda olduğu gibi, karide de vardır. İşte, yanlış ölçülerden biri de budur. Halk ara- sındaki «Avrupa malının? üstün olduğu fikri, çok şükür, milli sanayimizin gelişmesi, tanıtılmasile kayboldu, ye rine «yerli malının üstünlüğü» fikri yerleşti. Bir de bu edebiyatta olsa. Fakat bunun olması bir şeye bağlı: umumi kültüre. Bir malın üstünlüğünü, tecrübesile, herkes kendisi anlı- yabilir. Çünkü, elinde sağlam ölçüler vardır: malın iyi- liği, sağlamlığı, buna mukabil parası. İyi yazılmış bir Türk hikâyesinin fena yazılmış ve fena tercüme edilmiş bir Fransız hikâyesinden üstün ol- duğunu kestirebilmesi için, kerilk, iyi hikâye nedir bil- mesi lâzımdır. Bu da edebiyat kültürü ile olur. Mek- imiz iyi biz edebiyat kültürü ve- riyor mu? Kim «evet» diyebilir», Mek- tepden başka, edehâyat kültürü, okuma ile de alınır. Fakat hikâye üzerinde, muhtelif memleketlerin hikâyeciliği, kizim baküyecilerimir üzerinde yazılmış kaç kitipi vardır ? Hikâye için böyle olduğu gibi, şir için de böyle, roman için de böyle, tiyatro eseri için de böyle. Bu değer yokluğuna karşı bir hüküm var: ya- bancı eserler <yüksektir». Bu hükün- den istifade eden yabancı eserleri de akın akın dolup duruyor. Şiirde yabancı malına hemen hiç raitlamıyoriz ; neden? bir şiiri nazımla tercüme edecek kadar üğirüsüatük adam zor bulunur da ondan. Sonra, şir daha ziyade para için değil de içi boşaltmak için yazılır. Yanlış ölçülerden biri de yaş meselesidir. Geçen gün yeni tanıştığım bir arkadaş bana: “Yazı yazmak istiyorum ama» dedi «yaşıma bakarlar da ehemmiyet vermezler, basmazlar diye korkuyorum». Doğru değil tabii düşüncesi. Fakat şurdan geliyor: tanısınışlara ek- mek var bu caddede. Bu yanlış değil. İyi kötü hikiye veya roman yazan bir adam ele alalım. Bu adam yirmi sene yazmış olsun ve bugünkü eserleri yirmi sene evvelkin. den daha iyi olmasın. Bir de bir genç var. Ayni derecede hikâye veya roman yazıyor. Hangisinin eseri tercih olu- nacaktır? Şüphesiz ki yirmi senedenbesi yazanın. Çünkü «yirmiz senedenberi yazmıştır, kendisine şöhret yapınıştır. Yani gene değer verilen keyfiyet değil kemmiyettir... Ölçüler yanlış bizim bu Babığli caddesinde. Vahdet Gültekin