A dağ No. 2093—413 Sesini gittikçe yükseltiyor; fakat kadın din- İemiyor, artık onunla meşgul olmuyor; yalnız kalmak istiyordu. Belki ilk defa olmak üzere ızdırap hakikaten bütün kalbini altüst ederek yıkiyor veartık ona şikâyet kuvveti birakmıyordu. Birbirlerine veda etmeden, hattâ el sıkmadan ayrılmışlardı. Az bir zıman sonra Mur, Nadejda Sergiev- nanın Hans Katlen tarafından bırakılmış bütün mobilyaya temellik ettiğini, bir mücevherat kolleksiyonuna ve genç adamın alacaklılarından kaçırmak için bir kasa içinde sakladığı mühim bir paraya el attığını öğrendi. Malını istemeğe gelen kocasına: Rızam olmayınca, evimden hiç bir şey çıkamaz. demiş ve kapıyı göstermişti. Acaba, bu zıpçıktı misafiri sokağa atan Niko- lav Melikovun gölgesi, hayali miydi? Hans Katlen, alacaklılarını ayağa kaldırmak korkusile mahkemeye müracaat etmemiş ve böy- lece Nadejda Sergievna, bir defa daha muzatle- rTiyet kazanmıştı. Birçok şayialara nazaran dul kadının Paristeki evini, Nisteki villasını satı- lığa çıkararak Almanyada veyahut İtalyada ya- -şamağa karar verdiği söyleniyordu. Şimdiye ka- dar hayatı daima karanlık içinde kalmıştı. Çok ağır şüphelerden sonra Mur, Nikolay Melikovun hayatına mal olan bir faciada mü- kim bir rol oynıyan ve daima mütehatrik bu- lunan bu kadına fazla yaklaşmak, onu ittiham etmek için kendisinde bir cesaret hissediyordu. Şuursuzluk, tedbirsizlik, evin daima açık dur- ması, fazla hüsnü kabul gösteren insanlar, teh- likeli bir. mahremiyet nazarı dikkati celbetmekle bersier, bütün bunlara mukabil ortada hiçbir cürmü meşhut veyahut cürme iştirak yoktu. Ha- is£ Bey, mahkeme huzuruna çıktığı zaman, bu kadın, sırrı ile betaber Parisi terketmiş ve mah- kemeye celbi kabil olamamıştı. Murun üzerine bir sessizlik çökmüştü. Meç. hule atladıktan sonra elini dokundurduğu her şey şimdi kendisinden uzak bulunuyordu. Pa- risi, Parisin birçok renklerle karışık havayı mesimisini, zerafetini, nezaketini caulılığımı, iyi huyunu seviyor. Bu şehir içinde her fert kendi kaygusunu söylemiyerek susuyor ve diğerlerine karşı neş'eden başka birşey göstermiyordu. Fa- kat, daima kaynaşan ve faaliyet gösteren bu Pa- risin içindeki Parisliler neredeydi? Onlara he- men hemen hiç bir tarafta tesadüf edilmiyor; hattâ en işlek yerlerde bile pek az bulunu- yorlardı. UYANIŞ — LI 383 HENRİK 1BSEin şaheseri | | İ Küçük Eyolf | Gelecek sayıda başlıyor 3 Perdelik Facia Çeviren: Mahmud Şerif Dikerdem | BEKLEYİNİZ: | Bir gün Kont Dezaygalad: — Yabancılar bizim üzerimizde, ada tavşa- nının dağ tavşanı üzerinde yapmış olduğu ayni tesiri hasıl ediyorlar, dedi. Ada tavşanları der- hal yavrularile karargâhı kaldırarak başka ta- rafa giderler. Her sene yazı Puvatuda geçirmeği itiyat edi- len Kontes bu sene her zamankinden daha er- ken gitmişti. Mur, Konta, Şanzelizenin bir lo- kantasında tesadüf ederek yeni yeni almıştı. Bir Japon tayyarecisi şatonun yakınında dü- şerek ağırca yaralanınış; ihtiyar bir doktorun ve bilhassa Kontesin ihtimanılarına rağmen ö. lümden kurtarılamamıştı. Kontes cesedi ikamet- kâhın avlusuna koydurarak, Japon usulü veçhile bir âyin yaptırmıştı. Avlunun her tarafı yerden tavana kadar beyazla örtülmüş; bir küçük masa üzerindeki tabutun önüne, müteveffanın ruhunu doyurmak için, içinde balık, pilâv ve meyva bulunan bir çanak konmuştu: Kont: — Benim tabii birşeyden haberim yoktu, dedi. Bütün gün çiftçilerim arasında bir gezinti yapmıştım. Akşam üzeri evime girerken yerlere serilmiş çarşaflar ve mutantan bir yatak üzerine uzanmış ölü bir Japonun karşısında olduğumu görünce, şaşaladım. O ande gaybubetim esna- sında tabutun içine konan ben olmıyayım, diye kendi kendime sordum. İtiraf ediniz ki, o daki- kada böyle bir manzara biraz aklımı kaybetti- rebilirdi. haberler — Bitmedi —