AE Mo, Sügs—d13$ Kısa Hihâye: eme am — Bugün hava ne kadar sicak.. Belki yaz mev- siminin en alcak günü bugün. — İhtimal,. Gülnaz Hanım, Sıcaklar insanın vü- cudunu gevgettiği gibi dimağıda yoruyor. — Bereketki daireleri erken e yiyenler. Yoksa bu sıcaklarda çalışmak imkâns — Nerde çalışıyorsunuz f, — İş Bankasında.. Muhasebe şefliğini yapmakta- yım.. Siz nerdesiniz $ Genç kadın bu sorguya birden cevap vermedi. düşündü ve tereddütle cevap verdi: — Hiçbir yerde çalışmıyorum.. Bunu söylerken genç kadının yanakları hafifce kızarmış, dudaklarının rengi gözlerine vurmuştu. Bakışları önüne iyikti, Halbuki o yedi senedir durmak bilmeden çalışıyor. du, Kocasından yedi sene evvel bir ilkbahar akşamı ayrılırken hiç düşünmemişdi ki hayat onuda bir dairenin loş köşesine çekip yazı masasının veyahut yazı makinesinin önünde gözlerini beyaz kâğıtlardan ayırmadan sabahtan akşama kadar çalıştıracaktı. İşte o yalnız başına kalınca bu düşünce ile ilk def'a sarsılmış oda çalışmak hayatını temin etmek nec- buriyetine düşmüştü. Çocukluk genelerinden evlilik çağına kadar hatta iki sene süren evlilik hayatında bile yokluk nedir bilmeyen Gülnaz yedi sene evvel ilkbabarlu billur ışıkları ile etrafı aydınlattığı bir günde adliyenin loş odalarından birine girmiş, alışık olmamanın vermiş olduğu korku içinde etrafa ya- baneı nazarlarla bakarak baş memurun masası ya- nındaki masaya oturmuşdu, O gün içinde garip bir hissin doyulmaz sevinci vardı. Öyleya hayatını ken di elije, kendi sai ile kazanmak saadetin belki en tatlısı, en doyulmazı idi. Fakat gün geçdikce Gülnaz bu sevgiyi unutuyor- du.. Hayatın omuzlarına yüklediği çalışmak mecbu- riyeti Gülnazın ayaklarını istemiyerek daireye doğru sürükliyordu. Oki dahn hayatın tadını henüz duy- mıya başladığı bir zamanda saadetin enkazı altına yuvarlanmışdı. İki sene süren evlilik hayatının iyi günleri birdenbire serap olmuş, onun solgun Işığı, üzerinde çalıştığı makinenin gert sesleri arasında gaip olmuşdı. O yedi senedir makinesinin çıkardığı sesleri mu- siki diyerek dinlemesini öğrenmiş, neğ'esiz, talihsiz bahtını kirpiklerinde toplanan ince yaşlarla süslemiye aşmışdı. Talih belkide onu bir def'a daha güldürecek, du- daklarında kalan hayatın tadını ömrünün sonuna ka- dar taddıracaktı. Ama, bu ihtimali Gülnaz bir an bile düşünmemeğti. Genç erkek müşfik bakışlarını Gülnazın penbe yüzünde gezdirdi. Sonra onun tatlı mavi bakışlarına ekliyerek sordu. — Günlerinizi nasıl geçiriyorsunuz Gülnaz Hanımf gm bu sorgu ile içinin birdenbire titrediğini hissetti Sanki bu sorgu ile genç erkeğin bakışı arasında onun bütün mazisini anlamak isteyen bir birleşme vardı. Gülnaz başını Adanın denize doğru uzayan bodur çamlıklarına çevirdi. UYANIŞ 315 BİR TESADİF — Ev işlerile okumakla, dedi. — Okumayı çok sever misinizf — Çok.. Benim için kitap yegâne arkadaştır.. Onlarla başbaşa kalır adeta konuşnr gibi sabahlara kadar okurum. Bazen hayatımın bütün safhasını ken- di dudaklarımın arasından tekrar tekrar duyarım.. — Yalnız mısınız? Gülnaz bir an mavi gözlerinin cana yakın bakış“ İarını denizin uzaklarda ışıl ışıl perlıyan sularına ç6- virdi. Ona kimeesizliğini, saadetin acıları ile dolu o- lan kalbinin hatıralarını aksettiren bu gorgu uzun kirpiklerine biriken yaşları kalbinin en derin nokta» sına kadar ulaştırmışdı. Bakışlarını ondan gizlemiye çalışarak evet manasına başını önüne döğru eğdâl — Zevciniz yok mıydı Gülnaz Hanımf — Vardı.. Fakat yedi sene evvel ayrıldık. Genç kadın bunları söylerken Talat Akgün de ona doğru biraz daha sokuluyordu. ülnaz Hanım, bilir misiniz? Tesadüfler he yatta neler doğurur.. Bazen kutsi arzuların birleşme» sine ve saadetin, mes'udiyetin doğmasına yarar. Ba- zen de birbirlerine bağlı olan gönüllerin zincirini in- safsızca kırar.. Hayatı bir mezaristan şeklinde tecelli ettirir. Ben de, sizin gibi sekiz sene evvel bir tes& düfün ruhlar üzerinde gösterdiği aksi ameller neti» cesi yuvamı bozmuş, eşimden ayrılmıştım. Bu hâdise tesadüfün bir tecellisiydi, Belki benim ve karım için ışıklı bir istikbal hazırlamıya vesile olmuştu. Fakat, hiç te böyle olmadı. Sekiz sene yalnız yaşadım, Emin olun ki, yaşamak benim için gittikçe basltleşti, şe- kiisizleğti. Genç erkek, tatlı tatlı anlatıyordu. Gülnaz, onu dinlerken hayatlarının biribirine pek yakın oluşunu düşünüyor, kendi hislerile onun sözleri arasında bir birleşme arıyordu, Talât Akgün, nnlattı anlattı ve sözünü şöyle bitirdi. — Gülnaz Hanım, tesadüflerin arzuları bazen bir- leştirmeğe sebep olduğunu söylemiştim. Bizler ki, hayatın boşluğunu yakından anlamış, onun tatsızlı- ğını bedbahtlık içinde senelerce hülyalarımıızı çürül- müşüz.. Bu tesadüf bize pekâlâ hayatı çekilleştirir, pekâlâ çürüyen hülyalarımızın yeşermesine vesile ur... Senelerce boş kalan kalblerimizi, mazideki hayat- larımızı, birbirine pek benziyen zavallı ruhlarımızı yekdiğerine yakınlaştıran bu tesadüf kutsi arzuların birleşme zincirini biribirine bağlamakta bir manisi var mıdır İkisi de bir an gustular.. Yalnız bukışlarında bir- birini bulan iki ışığın parlaklığı gözlerinde canlanmıştı. Güneş yavaş yavaş Adanın çamlarından süzülür- ken onlar da yerlerinden kalktılar gazinodan sahiie doğru giden dar yola kolkola kıvrıldılar.. Sanki tabi: at şekilsiz hayatlarını yavaş yavaş şekilleştirmek için serin serin esmiye başlamıştı. Gülnaz, Palât Akgüne biraz daha sokularak onun ılıklığı içindö gübeşin son ışıklarına doğru tatlı bakışlarını çevirdi. : Naim Özel