142 bf ii YAKILAN GÖNÜLLER YAZAN Mehmed Mulüsi Dosdoğru AR e in ee — Kadın, birden toplandı. Dudak- Isının yanlarında beliren sevinç izleri yüzünü doldurmuştu. Ağnk adam da tanış çıktılar diye sevi- niyordu. İnci, derin bir iç çekerek: — Şimdi tanıdım on sene ön- ceki Oğuzu! dedi. İkisinin de gözleri doldu, yürek- lerindeki yaralar sızladı. Solmuş güzel, titrek sözlerle : — Ama, siz çok değişmişsiniz, doktor!,. diyordu. a siz! Oğuz, böyle diyerek, sözünü kesmişti. Ağrık adam, oturduğu koltuğun yanlarına dayanarak doğ- ruldu: — Bana da söyleyiniz, nereden tanış çıktınız? Diye ortalarına yürüdü. Acı İ- kisini de bitirmişti. Daha çok bir- bitlerin bakamadılar. Oğuz, yaşlı bayır “inuzuna usulca dokunarak : — Evinizi söyleyiniz de bir gin başınızı ağrıtayım, o zaman İnciyle nereden tanıştığımızı anlatırım! dedi. Sonra İnciye dönerek, mırıl- dandı: — Sakın ben gelinciye kadar bir şey söylemiyesiniz ! Evlerinin adresini oyâzdıktan sonra hastahanenin dış kapısına ka- dar götürdü, uğurladı. Onlar şık otomobillerine binince kuş gibi u- zaklaştılar... XXXJI Yakacık yolunu homurdanarak tırmanan otomobil toz bulutunda ilmiliyesken; birdenbire bir fabrika- törün köslrimüin önünde durdu. Kapnlanı ileriye doğru önce güzel bir av ködeği, arkasından sarışın UYANIŞ bir erkek çocuğu koşup geldiler. Köpek kırk yıllık dost gibi Oğuza oyunlar yajiyorlu, Çocuk yakla- girken İwllarmi: açtı. Oğuz. İğlöt gelen bir "wvgiylüi yavruyu kucak ladı. Öyle güzel öyle sıcak kuinlır dı ki.. Altın saçlarının aydınlat- tığı tombul yüzünde, iri yeşil göz- lerinde, yanaklarını bir tül gibi gölgeliyen uzun kirpiklerinde hep İncinin incelikleri görünüyordu... Küçük dudaklarını bükerek bir tanış şivesiyle : — Beni biliyor musunuz kimim. dedi. Sormıya söz bırakmadan: -— Ben Çetin Alp! diye kendi- sini bir anlatışı vardı ki... İnsanın bu çocuğu yüreğine aokacağı ge- liyordu. Doktorun ku ağından atla- dı ve gelmekte olan İnciye doğru koştu. Doktor şen bir yuvada bulunu- yordu. Yaşlı fabrikatör köşede ©- tarmuş solmaz bir güler yüz gös- teriyordu. İnci bir kelebek sevin- siyle içeri dışarı uçup duruyordu. Oğuz, önce ağrık nasıl olduğunu . Evcek; Köşkün şurasından ,burasından toplanıp gelen bir sürü yeni tanış- larla koca salon dolmuştu. Kimse konuşmak istemiyor önceden Böy- lenilmiş olacaktı ki doktorun göz- lerinin içine bakıyorlardı. Oğuz, İnci ile buluştuklarından bugüne kadar başından geçenleri tatlı ko- nuşuğuyla anlatmıştı, Gözler yaşla patlıyordu. Küçük yaramaz bile 0- yununu bir yana bırakıp Oğuzun dizidibine çömelmiş dinliyordu. Doktor bütün bunları İnciyi coşturmak, onun yaşayışını Öğren- mek için söylemişti, Sözünün sonuna eriştiği zaman, İneiyi göstererek: — Sıra sizde başlayınız |. Dedi. Bütün salon kulak keğil- mişti... XXXIFHI İnci derin bir iççekerek: — Doktor, Siz gene yaşayışın yüksek, temiz lekesiz yollarında yürümüşsünüz. Aht.. Benim izle- rimde de ufak bir dinlenecek ağaç gölgesi olsaydı, azıcık serinliyecek bir su birikintişi bulunsaydı; geçen günlerime gene okadar yanmaz- dım... Neresinden tutacağımı şaşır- dığım bir yığıu paçavra... İşte on yıllık yaşayışım.. No. 2057—372 Gözyaşlarını silmekle başede- miyordu.. Gene sözüne devametti : — Bilseniz, önceden ben ne te- miz kızdım.. «Oğuzun gözlerine ba- karak» Babam küçük kulübede ti- fodan can verdiği gün, bana, genç üvey annemle iki küçük kardeşim- den başka bir şey bırakmamıştı. Kardeşlerimden büyüğü anamız da bir olan erkekdi ki o yıl ilk okulu bitirmişti. Küçük kız da üç yaşını sürü- yordu... Üvey annem, babam yatı- yorken koca peylemiş olacaktı ki, ölümünün ikinci günü küçüğü ahp gitti. Babamın doğduğu yer Konya olduğundan soyumuz orada bulu» nuyorlardı. İstanbulda bize büyük olacak kimsemiz yoktu, İlk gün- leri konu komşu biraz bakmışlardı. Sonraları onlar da yuz çevirdiler. Benim az çok okumam vardı. Li- seyi bitirmiştim. Kültür bakanlığı- na bir okula gönderilmem için yaz- dım. Gelen karşılıkta boş yer ol- madığı bildiriliyordu. İş için nere- ye buşvurdumsa olmadı, Ağrık ba- kist evlerini dolaştım. Gücülen bir arkasi yardımıyla bir oağ- tik İsileimi evine yerleştirildim. Az önce kardeşimi de bir mektebe Kuleliya *yazdırmıştım. Sasmüşbu,. Kadıncağıs yulkun- du. kileri büyümüştü, Ge- De Söze başladı; — Körolaun, şişman göbekli öperatör,, Beni ilk görüşünde gö- zune kestirmiş olacaktı ki odacısı yaptırtmıştı. Başş vestere bunu yap- Maması ıçin ne kadar yalvermış- tım. Ne yapsın «olmaz» demişti. Çünkü bunu yapmasaydı belki de o da ekmeğinden olurdu. Bir pazar günüydü. Hiç unutmam, ber yeri temizlemiş yerli yerine koymuştum. O yerde tanıdığım (o olmadığın- dan Ağrık bakımı evinde kalıyor- dum. O yerde yeni edindiğim ar: kadaşlarla toplanıp dertleşiyorduk. Birden acı acı benim pavyonun gili çalınıyordu.. Koştum. Kapıyı araladığım zaman, doktorun kor- kunç göbeğini görmüştüm. Buyu» runuz diyerek açtım. O gevrek gevrek gülerek: — Kız «Şekerden» demindeberi kapıyı çalıyorum da neden âçmı- yorsun 9. Dedi. Sakın #öjirmüytu, dok- tor kimae olmadığı #nımüi kaç kere