23 Ocak 1936 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 18

23 Ocak 1936 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

142 bf ii YAKILAN GÖNÜLLER YAZAN Mehmed Mulüsi Dosdoğru AR e in ee — Kadın, birden toplandı. Dudak- Isının yanlarında beliren sevinç izleri yüzünü doldurmuştu. Ağnk adam da tanış çıktılar diye sevi- niyordu. İnci, derin bir iç çekerek: — Şimdi tanıdım on sene ön- ceki Oğuzu! dedi. İkisinin de gözleri doldu, yürek- lerindeki yaralar sızladı. Solmuş güzel, titrek sözlerle : — Ama, siz çok değişmişsiniz, doktor!,. diyordu. a siz! Oğuz, böyle diyerek, sözünü kesmişti. Ağrık adam, oturduğu koltuğun yanlarına dayanarak doğ- ruldu: — Bana da söyleyiniz, nereden tanış çıktınız? Diye ortalarına yürüdü. Acı İ- kisini de bitirmişti. Daha çok bir- bitlerin bakamadılar. Oğuz, yaşlı bayır “inuzuna usulca dokunarak : — Evinizi söyleyiniz de bir gin başınızı ağrıtayım, o zaman İnciyle nereden tanıştığımızı anlatırım! dedi. Sonra İnciye dönerek, mırıl- dandı: — Sakın ben gelinciye kadar bir şey söylemiyesiniz ! Evlerinin adresini oyâzdıktan sonra hastahanenin dış kapısına ka- dar götürdü, uğurladı. Onlar şık otomobillerine binince kuş gibi u- zaklaştılar... XXXJI Yakacık yolunu homurdanarak tırmanan otomobil toz bulutunda ilmiliyesken; birdenbire bir fabrika- törün köslrimüin önünde durdu. Kapnlanı ileriye doğru önce güzel bir av ködeği, arkasından sarışın UYANIŞ bir erkek çocuğu koşup geldiler. Köpek kırk yıllık dost gibi Oğuza oyunlar yajiyorlu, Çocuk yakla- girken İwllarmi: açtı. Oğuz. İğlöt gelen bir "wvgiylüi yavruyu kucak ladı. Öyle güzel öyle sıcak kuinlır dı ki.. Altın saçlarının aydınlat- tığı tombul yüzünde, iri yeşil göz- lerinde, yanaklarını bir tül gibi gölgeliyen uzun kirpiklerinde hep İncinin incelikleri görünüyordu... Küçük dudaklarını bükerek bir tanış şivesiyle : — Beni biliyor musunuz kimim. dedi. Sormıya söz bırakmadan: -— Ben Çetin Alp! diye kendi- sini bir anlatışı vardı ki... İnsanın bu çocuğu yüreğine aokacağı ge- liyordu. Doktorun ku ağından atla- dı ve gelmekte olan İnciye doğru koştu. Doktor şen bir yuvada bulunu- yordu. Yaşlı fabrikatör köşede ©- tarmuş solmaz bir güler yüz gös- teriyordu. İnci bir kelebek sevin- siyle içeri dışarı uçup duruyordu. Oğuz, önce ağrık nasıl olduğunu . Evcek; Köşkün şurasından ,burasından toplanıp gelen bir sürü yeni tanış- larla koca salon dolmuştu. Kimse konuşmak istemiyor önceden Böy- lenilmiş olacaktı ki doktorun göz- lerinin içine bakıyorlardı. Oğuz, İnci ile buluştuklarından bugüne kadar başından geçenleri tatlı ko- nuşuğuyla anlatmıştı, Gözler yaşla patlıyordu. Küçük yaramaz bile 0- yununu bir yana bırakıp Oğuzun dizidibine çömelmiş dinliyordu. Doktor bütün bunları İnciyi coşturmak, onun yaşayışını Öğren- mek için söylemişti, Sözünün sonuna eriştiği zaman, İneiyi göstererek: — Sıra sizde başlayınız |. Dedi. Bütün salon kulak keğil- mişti... XXXIFHI İnci derin bir iççekerek: — Doktor, Siz gene yaşayışın yüksek, temiz lekesiz yollarında yürümüşsünüz. Aht.. Benim izle- rimde de ufak bir dinlenecek ağaç gölgesi olsaydı, azıcık serinliyecek bir su birikintişi bulunsaydı; geçen günlerime gene okadar yanmaz- dım... Neresinden tutacağımı şaşır- dığım bir yığıu paçavra... İşte on yıllık yaşayışım.. No. 2057—372 Gözyaşlarını silmekle başede- miyordu.. Gene sözüne devametti : — Bilseniz, önceden ben ne te- miz kızdım.. «Oğuzun gözlerine ba- karak» Babam küçük kulübede ti- fodan can verdiği gün, bana, genç üvey annemle iki küçük kardeşim- den başka bir şey bırakmamıştı. Kardeşlerimden büyüğü anamız da bir olan erkekdi ki o yıl ilk okulu bitirmişti. Küçük kız da üç yaşını sürü- yordu... Üvey annem, babam yatı- yorken koca peylemiş olacaktı ki, ölümünün ikinci günü küçüğü ahp gitti. Babamın doğduğu yer Konya olduğundan soyumuz orada bulu» nuyorlardı. İstanbulda bize büyük olacak kimsemiz yoktu, İlk gün- leri konu komşu biraz bakmışlardı. Sonraları onlar da yuz çevirdiler. Benim az çok okumam vardı. Li- seyi bitirmiştim. Kültür bakanlığı- na bir okula gönderilmem için yaz- dım. Gelen karşılıkta boş yer ol- madığı bildiriliyordu. İş için nere- ye buşvurdumsa olmadı, Ağrık ba- kist evlerini dolaştım. Gücülen bir arkasi yardımıyla bir oağ- tik İsileimi evine yerleştirildim. Az önce kardeşimi de bir mektebe Kuleliya *yazdırmıştım. Sasmüşbu,. Kadıncağıs yulkun- du. kileri büyümüştü, Ge- De Söze başladı; — Körolaun, şişman göbekli öperatör,, Beni ilk görüşünde gö- zune kestirmiş olacaktı ki odacısı yaptırtmıştı. Başş vestere bunu yap- Maması ıçin ne kadar yalvermış- tım. Ne yapsın «olmaz» demişti. Çünkü bunu yapmasaydı belki de o da ekmeğinden olurdu. Bir pazar günüydü. Hiç unutmam, ber yeri temizlemiş yerli yerine koymuştum. O yerde tanıdığım (o olmadığın- dan Ağrık bakımı evinde kalıyor- dum. O yerde yeni edindiğim ar: kadaşlarla toplanıp dertleşiyorduk. Birden acı acı benim pavyonun gili çalınıyordu.. Koştum. Kapıyı araladığım zaman, doktorun kor- kunç göbeğini görmüştüm. Buyu» runuz diyerek açtım. O gevrek gevrek gülerek: — Kız «Şekerden» demindeberi kapıyı çalıyorum da neden âçmı- yorsun 9. Dedi. Sakın #öjirmüytu, dok- tor kimae olmadığı #nımüi kaç kere

Bu sayıdan diğer sayfalar: