No.1868—183 Peyami Sefa bey gibi daha birçok muharrirleri, mesela Burhan Cahit beyi, Mahmut Yegariyi, Abidin Daver beyi okuyamuyorum.. Halbuki çok değerli muharrirlermiş.. — Münekkillerimizden Refik Ahmet, İbrahim Nec- mi beyler ? — Onlarıda okumadıklarım arasına koyabilirsiniz.. — Vâlâ Nurettin bey* Nurullah Ata bey — Aman, aman dedi. Onu bırakın .. Münakaşa et- meğe vaktim yok. — Nesir mâ, şiir mi beyefendi? Siz hangisini tercih ediyorsunuz, bundan sonra edebiyatla hangisi hâkim olacak # — Bence böyle bir sual olamaz. İkiside caizdir, ikiside kalabilir.. Harp ve seyahat edebiyatı, bizdeki nümuneleri ? — Seyahat edebiyatı hakkında hiçbir fikrim yok.. Harp edebiyatı hakkında bir yazı yazmıştım.. Orada kısaca şunu söylemiştim : Bizde harp edebiyatı yoktur. Bunun en mühim sebeplerinden biri yazı yazmak kabiliyetinde olan- ların gerek umumi harpte ve gerkse istiklâl har- binde neferlik etmemeleridir.. — Bugünkü lisan beyefendi? Lisan bugünkü şeklini kimlerin elinde almış bulunuyor, Türkçenin en iyi nümunelerini kim verdi ? — Bu mes'ele o kadar uzundur ki, müsaadenizle cevap vermeyeyim. — Edebiyahmız ne gibi esaslar üzerinden inkişaf ettirilmelidir 9 — Edebiyatımızın ne gibi esaslar üzerinden inkişaf ettirileceğini bilseydim ş kendim kalkar öyle bir ede- biyat kurardım... Hiçbir büyük muharrir, hiçbir büyük şair böyle bir endişe ile yazı yazmamıştır. Biz bu gün ne söy- lesek nafiledir. — Bizde umumiyetle okumak? — Zannedildiğinden çok, arzu edildiğinden azdır. Bugün gençler arasuda avrupa lisanlarını bilenler azalmıştır. Babalarımız arapca, acemce bilir o dillerin şairlerini okurlardı, Büyük kardeşlerimiz ve biz İran- sızca okuduk. Bugünküler hiçbirini bilmiyor ve hala Ömer Seyfettin beyin hikâyelerini edebiyata dahil zannediyor. Gençler okuyor, ama ne? Karma karışık... Ken- dilerinde hiçbir tenkit hassası olmadan. Benim yer zılarımı okuyan bir takım gençler tanıyorum. Müret- tip hatalarının hiçbir mâna bırakmayacak kadar feci olan parçalarını da anlıyorlar. Demek ki bu adamlar okumayor. Çünki; manasızada mâna veriyor. — Pekâla beyefendi. Bu hastalığın önüne geçmek için ne yapmak? — Bunun yalnız ve yalnız bir çaresi var; mek- teplerde yunanca ve latince okutmak... — En genç nesil hakkındaki fikriniz nedir? — En genç yazıcılar içinde yazıları henüz kar- ma karışık fakat gün geçtikce ilerleyeceğini zanhet- tiğim bir adam var: Kerim Bundan üç dört sene evvel çıkardığı Ansiklope- dideki vahşi isimli eseri hakikaten alâkayâ şayan SERVETİFÜNUN 7 igıligfiy:l; kerane ŞİİR N igrliyetiytiy-e & ri Fenerler Gece rüzgârlarina başım duvar olunca, Bir eski aşk hasreti içimi yaktı şimdi. Yolların karanlığı gözlerime dolunca, Gönlümün mabedinde bir souk perde indi Yanan emellerimden savrulurken külleri Yaşlı kirpikler gibi kislıyor fenerler, Göğsümde kuru bir kalp, üstte sapsarı deri Beni böyle kurt gibi hep günden gine yerler, Bana yaşlı gözlerle bakar şimdi fenerler.. Namuk Kâşif bir yazı idi. Fakat henüz çok genç, yazılarını bö- lürlenen bir lisanla söylüyor. Hepimizin başına gel- diği gibi. Bu edadan kurtulduğu zaman kıymetini her kese kabul ettirecek bir adam olacağını zanne- diyorum, Son çıkardığı Namuk Kemal hakkındaki kitabıda gözel.. İçinde insanı düşündürecek bir çok noktalar var. Fakat bunlar üstünde maateessüf kendisi düşün- memiş. Ve bize yazmak istediği eserin ancak bir gölgesini vermiştir. Fakat bugünkü yazılar içinde, yani sizin en genç negil dediğiniz muhazrirlerin yazıları içinde böyle hakiki bir eserin gölgesi olanlar bile yok.. — Konuşmamız burada bitti. Nurullah Ata bey ayrılırken : — Avrupada adettir dedi. Temize çektikten sonru neşredilmeden evvel bir kerre bana gösterin. — Peki, dedim. Birkaç hafta sonra Neşredilmeden evvel yazıları Nurullah Ata beye götürdüm, okudum. Cenap bey, Peyami Sefa ve Vâlâ Nurettin bey- ler hakkında söylediklerinin çıkarılmasını arzu etti, Fakat ben onları yine çıkarmadım neşrettim. Nurullah Ata bey avrupada bu gibi anketlerin neş- edilmeden evvel görülmesi adet olduğunu söylemişti. Fakat; avrupada böyle evvelce söylenmiş sözlerin sonra çıkarılması adet mi, bilmiyorum. Sehap Nafiz Tercüme hakkı mahfuzdur.