ey e 58 SERVETİFÜNUN No. 1845—100 Hikâye Komşunuzun Kızını Sevmeyiniz Yazan: Reşat Feyzi O vakit yirmi yaşında idim. Yirmi yaşne demek olduğunu, yirmi yaşı geçmiş olanlar pek iyi hatır. larlar... Hatırladınız değil mii Hafızamızın tedailerine biraz yardım edeyim : “ Yirmi yaş... Mektepten yeni çıkmışsınız.. Dünyayı pembe, her şeyi ehemmiyetsiz, fakat kendinizi büyük ve ehemmiyetli görüyorsunuz. Eler şeyi bilirsiniz. Mektepte okuduğumuz edebiyat, tarih, felsefe, içti- maiyat derslerinden parlak ve satıma iyi gelen cüm- İeler, vecizeler, nazariyeler hatımrızdadır. Meselâ bir meclistesiniz.. Bahis tarih,. Artık orada bulunanlar mütemadiyen sizi dinlemeğe mahküm durlar, Ama içlerinden : — Ne uknlâ.. Ne züppel.. diyorlar. Siz hiç farkında değilsiniz. Boyunu anlatıyorsunuz, Oturduğunuz yer peresif. Meselâ Maçka, yahut Şişli, yahut Bebek... her neresi ise... Ahbap ve komşular arasında, davetler, çaylı danslar oluyor. (Şunu söyle- yeyim ki yirmi yaşında çaylı dansu, tedansan denir), Bilfarz birgün bir çaydasımz.. Evde, saatlerce ayna karşısına, geçerek İtiya ile giyinmiş ve göslenmişsiniz. Davet edildiğiniz eve gidiyorsunuz.. Bir çok misafir gelmiş. Çay işiliyor, dâhsediliyor. Sizin, evet yalnız sizin hülyanız şudur: Bu akşam en çok nazarı dikkati celbeden genç erkek #izsiniz.. En şık giyinen &iz, kadınların en çok ulükü gösterdikleri erkek siz, ön iyi danseden xiz. Jen centilmen siz. zarif vükte ve komplimanlarla. kadınları en çok tesir eden $iz.. en kibar siz. bugünkü davete lütlen icabet ederek şerol veren siz, Eülüsü her şey sir. * Bir köşede toplanmış üç kişilik kadın. grubunda mevzuu balisolan siz. methedilen, maceralarından bahsedilen siz.. sevilen, kıskanılan siz... Sokakta en iyi yürüyen, en iyi şapka giyen, vü- puta, tranıvaya, otomobile binerken eni iyi poz alan öm. Genç bir kızla sevişiyorsunuz. Fakat arkadaşları- mıza şöyle diyorsunuz: — Âfonşer acıyorum kıza.. Beni çıldıraava seviyor. Ben 'dö alâkadar oluyor gibi görünüyorum!, Herkese söylemeğe utânyarum. Hiç o kızla konuşulur mu. Geoç bir dülla münasubetiniz var... Aylaren pe- sinden koşmuş; yorulmuşsunuz. Sıksık evine gitmek için fırsat arıyorsunuz. Bu macerayı da arkadaşlarımıza, Şöyle, anlatir yorünüz : — Monşer, beni bir kere evine davet etti... İşim vardı, gitmedim. İkinci sefer de israrla tekrar davet etti. Gittim. O gün bana fazla iltifat ve ikram elti, Sıksık görüşmemizi söyledi. Kadının bana karşı bir zant hissettiğini anlayordum, Fakat tamamen ciddi ve lâkayt durüyordum. Bir gün bir davette tesulül ettim. O geçe mütemâdiyen benimle dünsetmek istedi. Benim şerefime bir akşam evinde hususi bir çay verdi. Fakat hâlâ bir şey itimi etmeğe cesaret edemiyor, kalp hisleri onu için İçin mustarip ediyor- ân. Nihayet bir kadındı, hana: — Seniseviyorum, diye açıktım açığa söyliyemezdi. Bir gün bir mektup aldım. bir kadın mektubu. İçine baktım onun imzası. Mektup şöyle bitiyordu : Kanık gururumdan fedakdrlık ederek sana itiraf ettiğim aşkım hiç süphe etmem ki, ikimizin arasında ilelebet gizli kalacak, değilmi yavrum? Sana karşı düy- duğum sevgi, gerurumu yerle bir kia gibi paraladı. Bir kadının güruru, kalbinin yegâne #ilâhi ve müdafaa öastandır. Himayesiz gönül hislerimi sana ç teslim öderken, senin kalbinden emniyet ve kutost alıyorum... Yirmi yaş. İayatinizin bu devrinde ne yaplığınızı bilmezsiniz. Kalbinizde, kafanızda fırtınalar var, Delie seversiniz... En büyük ıstirabı, nevmidiyi bu yaşta. düyarsiniz. En büyük saadeti, zevki gene bu yaşta duyarsınız. Hisleriniz karmakanışıktar. Haleti ruhiyeniz barometreye benzer. Bir saatiniz bir saati- niye uymaz. İstikbal sizin için“İspanyada hir şatodur. Halin ne olduğu belli değil., Mazi unutulmuş bir hikâye,. “ LR Yirmi yaz ne demek olduğunu hatırladınız değil mi? O halde hikâyemi anlatayım : O vakit yirmi yaşında idim, İstanbulun, güzel önyfiyelerinden birinde oturuyorduk. Bahçe içinde bir evimiz yardı.. Btrafımız güzel koruluklar, uzayan toprak yollar, şirin köşklerle süslenmişti. Yaz akşamları beyaz, spor elbiselerimi giyer, yalnız başıma gölgeli yollarda dolaşırdım. Güneş batıp ortalık serinledikten sonra komşu kızlarile o uzun yollarda gezinirdik. Büsan kuş gözleri verine, uzak- lardan kurbağa sesleri gelir, ateş böceklerinin yanan, gönen ışıklarını geyrederdik.... Ben bir kız deviyordum, Komşu kızlardan biri.. Akşamları alacn, karanlıkta onü daha gok görebilmek işin izük yollarda yaptığımız gezintileri daha gok uzatan kiz. Bu kız sanki kalbimde bir güneğti. Akşam gezmelerinden eve döndükten sonra, kosu koşa balkona" çıkar, karşı pencerelerde saatlerce omü arardım. Olyanı çıplak bir gece elbisesi ile bann gürünürdü. Bizim bahçede, dalların arasinda fısıldaşan hafif rüzgür ta onların bahçesine kadar gider, penvere kehntindaki barmellerine sarılarik, ona benden 86 lim götürürdü.