No. 1725—40 UYANIŞ 653 YALIVANIN EFSANESİ Şifa veren çamur Bir varmış, bir yokmuş, evvel zamanda İstanbul hükümdar- larından birimizi hastalıklı bir kızı varmıs. Bu kızın yüzü, gözü yaralar içinde imiş ve bu yaralar hiç geçmezmiş. Kizının bu hali hükümdarı son derece meyus ediyormuş . Nehayet birgün bütün hekim ve âlimleri rak hasta Sultanı iyi edecek bir çare düşünmelerini slam Hekimle er, âlimler düşünmüşler, taşınmış- lar ve şuna karar vermişler : hasta. Sultân İstanbul civarında en havadar yer neresi ise oraya gönderilmeli ve uzun müddet sukün içinde, saf kır havası teneffüs ederek, billür gibi gemi serin sular içerek yaşamalı. Belki ozaman bu hastalık geçebilir. Bunun üzerine hükümdarın emrile etrafa sille: göndermiş- ler, Marmaraya kayıklar çıkarmışlar ve günlerce güneş batıncıya kadar en güzel havalı mevkii aramışlar. Bu tetkik sonunda O va- kitlerde ismi «Yalakova» olan Yalıvayı bilhassa beğenmişler. Bir sabah hükümdarın kızını yanında hizmetçileri ile beraber süslü bir kayığa bindirmişler, berrak, mavi denizde (Yalakova)ya doğru selâmetlemişler Yalakova sahilleri ri pek hoşuna gitmiş. Civarda bir or- man varmış, ormanın bir tarafında anca ir havuz genişliğ ğinde, yapışkan , siyah çamurlu e bataklık görünüyormuş. İşte oracık- ta büyücek bir kulübe inşa etmişler ve hasta hükümdar kızını hizmetçilerile beraber bu kulübeye yerleştirmişler si gün kızcağız kulübenin kapısı önünde mahzun mahzun oturarak karşısındaki bataklığa bakıyormuş . Derken bir yabando- muzu gelmiş, bu hayvanın hütün |vücüdü ve imiş. Domuz kafası- kafası cılk yara içinde na kadar çamurun içine girmiş, bir çeyrek son- ra çıkip gitmiş, Ertesigün ayni saatte bu yaban domuzu tekrar gelmiş, gene ayni suretle müddet Bu hal İşte o zaman kız çamura saplanmış, bir sonra da çamurdan çıkıp uzaklaşmış. böylece tam bir hafta devam etmiş. bir hafta hasta gelen hayvan gittikçe iyileşiyor, şuna dikkat etmiş: evvel yaralı ve tüyleri gelmeğe başlıyor, yaralari birer birer geçiyor ve o hasta yabandomuzu yerine yürürken toprakları sarsan kuvvetli bir hayvan kaim . (Ressam ) Greuze (Jean Baptiste ) (Touruus) te (1725) te doğmuş ve (1805) te Pariste vefat etmiş on sekizinci asrın meşhur fransız ressam- bütün eserlerinde bulunduğu hafiflik ve ressamın eserlerinde hakikat taharrisinden larındandır. o Greuze zevk ve sefahet, servet devrini temsil etmiştir. Bu ziyade (Versailles) . hayatına has olan güzellik ve şıklık endişeleri nümayan olmaktan başka ayni ze6- manda da edip ve mütefekkir, J. J. Roussean'nun ibda ettiği ruhi ve hissi tezahürlerin tesiri görünür. His, renk ve desen itibarile hiçbir huvvetli evsafa malik olmıyan Greuze'e tarihi san'atta verilen kıymet ancak bu ressamın sevimli bir san'atkâr olarak kalışın- dan ve Fransanın müstesna bir devrinin karkteristik bir tercümanı olmasından ileri gelmektedir. 3revwze'ün eserlerini çok takdir eden kral ailesinin ve zadegânın himayesile büyük bir şöhret ve servet sahibi olmasına rağmen sefalet ve açlık içinde öl müştür. Bunun üzerine hükümdarın kızı bu çamurda bir şifa olduğuna kanaat getirmiş. Hemen çamura girmiş ve on beş gün bu yapış- iyileşerek, hiçbir kan “siyah banyoya devametmiş. Hergün biraz daha yaraları biraz daha geçerek nil kalmamış , yüzü gözü nur gibi yet on beşinci gün yarası parlamış , pirüpak olmuş. Derhal Istanbulaki hükümdara müjde iletmişler. Hükümdar kızının şifayap olmasına son derece sevinmiş ve hemen kırk kürek ile çekilen bir kalyonla Yalakovaya gitmiş, kızını sevinç gözyaş- larile bağrına basmış. Sonra o şifa veren çamurun olduğu yerde bir ılıca yapılmasını ferman etmiş. Bu kaplıca o devrin en asri, mükemmel kaplıcası imiş ! O tarihte Yalakovanın ehalisi ne müslüman imiş yan... eski Roma dinine salik imiş. Fakat bir zaman rurunda bu memlekete Anadolu içlerinden bir derviş bütün Yalakova mülhitlerini islâm dinine davet etmiş. teklifi kabul ederek müslüman olmuşlar. ne hirıstı- daha” mu- gelmiş, ve Hepsi bu Aradan kim bilir kaç asır daha geçmiş ve nihayet Yalakova ismi Yalıva'ya tebdil olunmuş. İşte Yalıva'nın efsanesi ! Ey Yİ 7 oluyor.