Allahın cadiğiniz zaman ne kasti arzusu ediyorsunuz ? Büyük bir fen adamı Allah hakkında ne düşünüyor ? Amerikanın Jeneral Electric Gompany isminde bir elektrik şirketi vardır. Bu dünyanın en k sınai teşebbüslerinden ir. Bu müessese muazzam Laboratuvarlarında mütemadiyen yaptığı tecrübelerle fen âlemine büyük hizmetler ifa eder. Bu Laboratuvarların yetlerine nezaret eden bir taharriyat mü- dürü vardır; Dr. Vhitney bey- nelmilel . şöhrete malik bir fen adamıdır. Bir muharrir kendisile yaptığı çok şayanı dikkat bir mülâkatr şöyle anlatıyor : “ Büyük fen adamını ziyaret etmeden evel | laboratuvarları görmemi tavsiye ettiler. Bir mu- cizeler odasından ' diğerine gö- türülmem, hayretten hayrete do- laştırılmam iki gün sürdü. 1,000 votluk bir lâmbanın telsizle kuv- vet nakli suretile yakıldığını gördüm. Elektrikli bir kitabın kendi kendini okuduğunu dinledim. 10 santim kalınlığında bir çelik lâv- hadan geçen kuvvetli rontken şuaları; damarlarda kanın devra- nı üzerinde garip tesirler yapan esrarlı lâmbalar; bir sinek kuv- veti kullanarak bir çok beygir kuvvetinde © makineleri (idare eden kudret lâmbaları gördüm. Bir sabah gün doğmadan kalk- tım. Ve Avusturalyada Sidney şehrindeki" bir adamla konuş- tum. Her saat yeni bir mucize görüyordum. — Elektrik © gözler benim gelip gitmemi takip edi- yor, elektrik kulaklar emirle mi yerine getiriyor, elektrik el- ler önümde kapıları açıyordu. Bütün bu harikalar “insanda bunların yaratıcısı olan büyük fen adamını görmek arzusunu arttırıyor ve aynı zamanda sana kudretli adama karşı az da korku ilham ediyordu. Bürosunun kapısı bu korku hissini derhal tadil ediyordu. Kapının üzerinde şöyle yazılı idi. ni bir Dr. V. R. Vhitney Taharriyat müdürü Herkes her zaman girebilir. Bu samimi daveti görünce cesaretle içeriye | girdim. Dr. Vhitney o taharriyat — kısmının hem amiri ve hem de mütehas- sısı bulunmaktadır. Arkadaşları böyle açık bir davetiyeyi kapıya yapıştırmasına çok itiraz etmiş- ler, gelenlere dert anlatmakla iş yapmağa vakıt bulamıyacaklarını söylemişlerdir. Dr. Vhtiney bu lâvhayı koymakta ısrar etmiş ve bu hareketi ile bilhassa yanında çalışan genç müdekkiklerin kal- bini kazanmıştır. Ufak büyük laboratuvarlara nisbetle mütehassısın odası çok mütevazidir. Bi merakı fen tecrübe- lerine münhasır olan mütehassı- sın şahsi hususiyetleri de bu va- sıflardır. Bir köşeye | çekilmiş derli toplu bir masada da ayni tevazü görülür. Masanın üzerin- de muazzam bir o Ültraviyolet lâmbası “asılıdır. Dr. © Vithney kendi şahsı ve vücudu üzerinde de tecrübeler yapmaktan hali değildir. Hayat onun için | bir tacrübe. silsilesinden ibarettir. Bir çok | âlimlerin hilâfına olarak 62 senenin yükünü taşıyan hassaslaşmış, buronzlaşmış vücu- du dinç ve çalaktır. Gayet hoş sohbetle bütün: ziyaretiniz esna- sında sizi ağzına baktırır, lakır- dısında bir tek yanlış noktaya tesadüf olunmaz. Milli fen akademisi azasi ya- rım düzüne darülfünundan dok- tora sahibi, bir çok nişan ve madalyalara malik, bir çok fenni kitapların o muharriri olan Dok- tor Vhitney beynelmile fen âle- minde yüksek bir yer tutar. Fakat bütün bu yüksek mevki- lerin insana verdiği soğukluk büyük fen adamının harareti karşısında eriyiverir. Bir iskemle çekerek ikram eder. Davetkâr ve samimi bir bakışla yüzünüze bakar, Sualinize mukaddemesiz, dolgun cevaplar verir, fakat söz- leri süslü nüktelerden de hali değildir. Sizin sualinizle müşkü- lünüzle candan alâkadar olur. Şöyle ki bir âlimin karşısında oturduğunuzu unutur, dertleri- nizle alâkadar olam bir adamla hasbühal ettiğinize kani olursu- nuz. Bir kere Dr. Vhitneye, yük- sek bir idare mevkii, bir darül- fünunun reisliği teklif olunmuş ise de fen adamı yüksek bir mevkiden idare etmektense, mü te bir muallim olarak tale- be, Lalfiil öğretmeği tercih et- tiğini söylemiştir. Dr. Vhitney orta tahsilini bitirdikten sonra fenne merakı olduğuna karar vererek Ameri- kanın en meşhur fen mektebi © lan Masochisoets institüte Techa- olpygye girmiş, fakat uzun müd- det fen şubelerinden biri tihap © hususunde © mütereddit kalmıştı. Evvelâ hayatiyatı in- tihap etmiş, sonra kimyaya geç- miştir. Kimya şubesini bitirdik- ten sonra Almanyaya giderek felsefe doktorası almıştır. Dr. Vhitney mezunu bulundu- ğu fen mektebinde henüz genç bir kimya muallimi iken Ame- rikanın büyük elektrik şirketi olan Ceneral Eletrik Company- nın direktörleri kendisine bir taharriyat laboratuvarının başına geçmeyi teklif etmiştirler! Dr. Vhitney elektrik mesleği olma- dığını - söyliyerek reddetmiş ise de meslekten ziyade adam ara- yan direktörlerin ısrarı karşı- sında kabule mecbur olmuştur. Bu vazifeyi kabul etmekte tereddüt etmiş olan genç kimya muallimi bugün dünyanın en bü- yük elektrik taharriyat labora- tuvarlarından birinin başında mü- tehassıs bulunmakta ve maiyetin- de500kişi çalıştırmakta, yüzlerce genç yetiştirmektedir. Dr. Viht- ney 30 senedir bu işin başinda bulunuyor, ve © esrarlı elektrik ülkesine meraklı keşif seyahat- leri yapıyor. Dr. Vhitney şöyle diyor: — Artık tamamile “anlamış bulunuyoruz ki, elektrik hakkın- daki bilgilerimiz çok nakıstır, o kadar nakıstır ki hiç bir şeyi tamamile bildiğimizi iddia ede- meyiz. Mamafih artık öyle gö- rünüyorki elektrik hakiki ma- hiyeti ne olursa olsun her şeyin vücut ve vukuuna sebep olan esas ruhu teşkil etmektedir. Bu esas'ruh dediğiniz şeyin kendisi nedir? — Bunun hakkinda bir çok nazariyelerimiz var. Fakat ispat etmekten aciziz. (Masasının üze- rinden bir çıbık miknatis alarak) bunu çelik bir iğneye yaklaştırı- nız. İğne Miknatisin üstüne zıplar. Kimse © sebebi bilmez; fakat mulak izahlar yapmışızdır. Kuvvet (o batlarından bahsede- tiz, miknatis. sahasının şeklini çizeriz Pek âlâ biliyoruz ki hat filân yoktur., “saha, ise cehale- timizi örtmek için seçilmiş bir kelimedir. Miknatısı tahta içine gömülü er bir mikndtısın üstüne koy- du ve üstündeki mikhatis bir işçi ve esnafın C. H.F. namına İzmirde teşkilât yapmıya gelen meb'us beyler | faaliyettedirler. Vasıf beyin bu hususta verdiği İza- hata göre, fırkanın semt ve ka- za teşkilâtı yapılacak ve sonra vilâyet kongresi toplanarak lâyet idare heyetini intihap €- decektir. İdare heyetleri. için namzet gösterilmiyecek. İntihap serbesolarak yapılacakmış.Meb'us beyler şimdi serbes meslek €s- habından muallimler, avukatlar, doktorlarla ve diğer taraftan da esnaf ve amele gruplarile te- maslar yapacaklar, arzu ve ih- tiyaçlarını dinliyeceklermiş: Halk fırkasının mahalle ve nahiye teşkilâtı azaları bu maksâtla Salı günü Milli kütüphane Sine- masında bir içtimaa davet olu- nacaklardır. Halk fırkasının nihayet halk- la temasa girmeğe karar verme- sini biz memnuniyetle karşılarız. Yalnız, bu fırka erkânının daima iki ölçü esasına sadık kaldıkla- rını hayretle görmekteyiz. Karşı fırka için yanlış olan hareketler şimdi kendileri için doğru ol- maktadır. Meselâ, muallimlerin Serbes fırkaya intisap etmeleri değil ya, ka ve temayül göstermeleri bile bir cinayetti. (Bu yüzden bazı muallim © arkadaşların © vazife- lerine nihayet verildi. Siyasetle uğraştıkları vesile olarak ileri sürüldü. Şimdi Halk fırkası mu- rahasları resmen muallim bey- lerle temas edecekler, onları si- yasete karıştıracaklar. Halk fır- kasına intisap etmek, bilâkis mükâfat sebebi olacak. Biz, mnallimlerin mektep hâ- ricinde siyasi kanaatlerinin icâ- bına göre hareket etmelerini pek tabii görürüz. Memleketin münevver sınıfı memleket işle- rile alâkadar olmazsa kim alâkâ- dar olabilir? Fakat Halk fırkası karşı fırkaya intisap eden mu- allimler hakkında o kadar şid- detle hareket ettikten sonra bı y iç yere temas etmeden durdu sözüne devam etti: — Bunu muallakta tutan ne- dir? Sir Oliver Lodge göre bu kuvvet her yerde hazır olan e- sirdir. Einstein ise esir diye bir şeyin vücudunu asla kabul et- memektedir. . Han; doğru? Ben diyorum ki miknatisi hava- da yüzdüren Allahın arzusudur. Ve zannetmiyorum ki. daha sax) rih bir iddiada bulunabilec: bir adam çıksın « — Allahin arzusu dediğiniz zaman he kastediyorsunuz ? — Ziya dediğiniz zaman ne kastediyorsunuz ? Bir yıldızdan kopan şuâ yüz- lerce sene müthiş bir süratle yol giderek sizin göz âsabıniza çarpıyor ve sizde yıldız görü- yorsunuz. Bu nasıl vukua | geli- yor? Zıya hakkında zerre naza- riyemiz, mevce naz: şimdiki o kemiyet var, fakat bunlar hepsi ancak ilmileştirilmiş tahminlerden iba- rettir. Zıya allahın arzusile ge- liyor, demek de her hangi bir faraziye, her hangi bir naza- riye kadar doğrudur. Bugün bütün fen adamları kabul etmeğe mecburdurlar ki kendileri kâinatın azameti karşı- sından ancak sırlarla oynıyan çocuklardır. Ecdadımız da bun- dan başka bir şey değildi. Ah- fadımız da daha fazla bir şey olamıyacaklardır. Bir hükümet dairesi labora- tuvardan bazı tecrübelerin ya- pılmasını istedir. Daire böcekle- ve © Iktidar mevkiinde laklarını kapayan H. F. onlardan ne alâka bekliyebilir ? dileklerine ku- araftar ararken samimi olabilir mi? ” Meb'us beylerin amele ve es- maf gruplarının “ ihti dinlemek ,, kararını da öğrendik. Bu ın ihtiyacını enelerdenberi dinliyen ve ikti- dar mevkiinde olduğu halde on-| lara cevap vermiyen bir fırkanın | bundan sonra daha faal olaca-| ğından şüphe edilebilir. Takip edilen taktik kuru vaitlerle ta- raftar avlamaktan ibarettir. senelerdenberi ame- kanunu yapmak iste- miyen bir fırkanın hâlâ işçilerin ihtiyaçlarını — dinlemekten dem vurması acı bir istihzadır. On- ların dilekleri | değişmemiştir. Ötedenberi malümdur. İş saatle- ri meselesi, şirketlerin keyfi ha- reketlerine karşı himaye, yette istikrar ve serbes teşkilât Bir iktidar fırkası iptida bun- larla alâkadar olur ve sonr: çilerden mukabele bekleyebilir. Esnaf hakkındada öyle. İk- tısadi buhranın en ağır darbesi esnafa isabet etmiştir. Vergile- rin ağırlığı altında ezilen onlar- dır. Takip edilen inhisar siste- minin tabii neticesi olan hayat pahalılığı onların işini sekteye uğratmıştır. Memleketin düçar olduğu fakrü zaruret küçük es- nafı ve işçileri herkesten evel müteessir eder. Halk fırkası bun- lar için şimdiye Kadar ne yap- mış ki şimdi onlardan alâka bek- lemeğe hakki olsun ? Halk fırkası, ortada kendi- sinden başka fırka olmadığı için işçi ve esnaf teşkilâtının, serbes meslekler erbabının kendisine meyledeceklerini ümit ( ediyor- 8a yanılıyor. Bu alâka mevcut değildir.Çünki hiç bir istinatgâ- hi yoktur. Halk fırkası bir mu- halefet fırkası değildir ki vi lerinin tahakkuku (atiye taallük edebilsin. İktidar.mevkiinde olan bir fırka, vaitlerle değil, icraa- e kendisine taraftar bulabilir. İcraatile, etrafında muhalefetler vazi- miyi, bir halâyi ve yüksek te- vettürlü elektrik intişarını nasıl karşılıyacağını soruyordu. Doktor tecrübeyi hamam bö- cekleri üzerinde yapmağa karar verdi, ve muavinlerine söyledi Güldüler; yalnız hidrojende ha: yatın devam edemiyeceğini, ha- vasızlığın ölümü intaç edeceği yüksek tevettürlü bir intişara hiç bir nescin .mukayemet edemiye- ceğini birer fen hakikati olarak söylemek istediler. Dr. Vhitney kendi de tecrübenin eyi netice- ler vereceğinden çok şüpheli ol- makla beraber ver: sözü tut- mak için bu tecrübeleri yaptı. Bir hamam böceğini bir tüp içine koyarak tüpün havasını tahliye etti, böcek öldü. Hava- sızlık idame edildikçe böcek ölü kaldı. havaya iade edilince hayata döndü. Bunu izah şüphe- z güçtür, fakat bu bir' haki- kattır. Büyük fen adamına makine devrinin insanın saadetine hiz- met mi ettiğini zarar mi diğini sordum? Şöyle dedi: — Makinenin ver- saadetimize kaniim. Makine insanın yaşamak için yapmağa mecbur olduğu değersiz ve maddi işlere hasr edilen zamanı azaltıyor, fikri ve- ruhi inkişafımızla meşgul olma- mıza, vücudumuzdan ziyade ka- famız ve ruhumuzla yaşamamıza imkân vermektedir, bittabi bu imkânı görmek ve ondan istifa- .İağır hapse Hapishanede kumar Yazılarımıza kumardan baş- liyoruz. Hapishanede kumar, sal- an halini almıştır. Mevcut yedi Kahaskde, birisi müstesna ol- mak üzere her ferhanede kumar| oynanmaktadır. - Yalnız, ambar) ferhanesinin oda taksimatı olm dığından burada kumar oyna- mak ve oynatmak kabil değil-| dir. Diğer ferhanelerin alt kısım- larında oda taksimatı olduğu için buralarda; kumar oynamak çok mümkündür. Kumarı, hapis- hanenin odacıları ve ferhanelerin azılıları oynatır ve idare eder. İzmir hapishanesinde en ziyade beşinci ferhanede kumar oynanır. Bu ferhanenin mevcutları esasen mahküm oldukları gibi 6-7 senedenberi bu ferha neden ayrılmamışlar ve kendileri- ne ahlâklarına uygun arkadaş- lar bulmuşlardır. Kumar ne zaman oynanır? Ferhanelerde kumarlar; kü- çük odalarda ve ekseriya öğle zamanı ile gece yarısından son- ra başlar. Kumar iskambil kâ- İğıdı, dama, domina ile oynan- maz. Vakia, mahkümlar ağaçlar. dan dama ve kâğıtlardan domi- na yaparlar ve oynarlar. Bunlar- İa oynanan kumar değil, vakıt geçirmek içindir. Fakat, asıl kumar; tavla zarı ile oynanir. Kumarbazlar; ufak bir odaya toplanır; paralar meydana çıka- rılır. Badehu odacı tarafından zar meydana çıkar ve atılmağa başlar, Kumara başlandığı zaman (Manaci) ayakta durur. Kapıda kendilerinden nöbetçi bulunur. Bir nöbetçi de ferhane kapısın- da dolaşır. Eğer, bir gardiyanın ferhane- ye girdiği görülürse kaş, göz ve öksürük işaretlerile kapıda bu- lunan nöbetçiye haber verilir. O da kapıya üç kere yumruk vurur ve kumarbazlar zarı de- likten atar ve uykuya'dalarlar. Gardiyan, kumar oynanan odaya girerse hiç birşey farke- demez Hapishanede, kumar oynıyan- lardan kazananlar; lira başına (Manaj olarak yirmi kuruş bi- rakmak mecburiyetindedir. Bu para odacı ve ayni zamanda ele başılara verilir. Kumarda kaybedenlere ve parası kalmıyanlara odacılar fa- izle para verir. Parayı alan mah- kümun “dışarıdan parası geldiği zaman, elini bile sürmeden pa- Her çeşit insanların "toplan- dığı yerde kumar Ne mahkumlar var ki. Şurası gariptir kiz Evet; şurası garip ve calibi © dikattir ki, hapishanede yapılan taharriyatlarda; bıçaklar, kamalı esrarlar ve hatta bombalar bu- lunduğu ve sahiplerinden bazıları yakalandığı ve haklarında taki” batı kanuniyede bulunulduğu hal- de; şimdiye kadar kumar oyna» yanlar hakkında hiç bir taki: batta bulunulmamış ve hiç bir mahküm da ele geçirilmemiştir. Vakıa; gardiğanlar filân ve falan ferhanelerde kumar oynan» dığını bilmiyorlar değil! Fakat kumarbazları ele geçirmeğe mu- vaffak olamamaları gariptir. Bizim bildiğimize göre ha- pishaneden kumarı “ kaldırmanın imkânı yoksa da, yalnız biraz tenkis edebilmenin kabili vardır. Elyevm, hükmü cari olan hapishane nizamnamesinde çok güzel ve düşünülerek kaydedil- miş bir madde vardır. Bu mad- deye göre, hapislerin üzerinde yirmi beş kuruştan fazla para bulundurulması © menedilmiştir. Gerçi bu madde; bu gün için kabili tatbik değilse de bir mahkümun eline de beş, On, otuz ve hatta yüz'lira da ver- mek hiç doğru değildir. Ne mahkümlar vardır ki Ne mahkümlar vardır ki; mem- leketinden yüz; iki yüz lirası ge- lir bu para sahibine verilir, Vakıa, müdüriyet kasasında emaneten hıfzı ve kendisine lâ- zmgelen miktarda bir para ve- rilmesi icap (o ediyorsada külli- yetli parası gelen bir mahkümun ayni günde beş on tane alacak- ısı çıkar. Ve hepsi de paraları nı ister ve zaruri olarak paralar verilir. Fakat bu bir manevradır. Ne o adamın borcu ve'ne de berikinin alacağı yoktur. Böyle bir dalavire ile kendisine parası verilen mahküm, o gece kuma- rın başından kalkmaz ve o pa- raları uçurur. Hapishanede, kumar yüzün- den mahvolmuş ve hatta köyün- deki mallarını bile bu uğurda sattırmış bir çok mahkümları el ile gösterebiliriz. Ekseriya, noter memurları hapishaneye çağırılır, ve mi kümlar tarafından memleketin- deki emval va sairesi satılmak üzere hariçten birisini vekil ta yin ettirir. Satılan malların pa- raları mahkümlara getirilip ve- rilir. Mahkümlar da kumara ba- yılır. Hem kendisi ve hem de malları mahv ve heba olur, Bu- rayı odacı alır. Zi de edebilmek şartile.. MORiS ŞOVALYE tasavvurun fevkinde beye nilmekte ve rağbet ka- Milli Kütüphane Saat 12,45 - 2,50 «5 rası muhakkak böyledir. Ümidin, tahminin ve anmaktadır. ELHAMRA ii. Sinemasında Bugün seanslar: ve 9,30