266 - SEBİLÜRREŞAD Cilt-1. Sayı 177 cağını müjdeliyerek on beş maddelik bir tali- rifat silsilesini kaydediyor, en sonunda ise ” gayet mevsuk?». kaynaklara dayanarak (!) «kendilerine ehli sünnet uleması süsü veren bu haris, bu menfaatperest zümre; en ziyade -Osmanlı uleması arasında yetişmiştir. Bun- larım vazifeleri şer'i şerife hızmet etmek iken; bilâkis, bu kere de asırlarca ve asırlarca zu- lüm ve seyyiata sebebiyet vermişlerdir» di- yor ve rastgele misaller bulup gösteriyor. ÂAn- e itgi- yuvaları olan medreseler gibi tarihe karışıp gitmişlerdir» şeklinde bir şâmil netice çıkar- dığından bu son nokta üzerinde kısaca durul- mak gerekli olmuştur. Bütün tekkelerin kuruluşlarındaki mak-' sattan uzaklaşıp birer tenbelhane durumuna . girmiş oldukları iddiasına karşı, tekke ve ta- rikat mefhumleariyle nisbet ye bağlılığım bu slunmamak dolayısıyle, söz söylemek salâhi- ememekle beraber, Mev- sahıplerınm derslerini edenlerden, sair tarikatlere ait dergâhlarda . dahi edebiyat, ahlâkiyat ve tasavvufa müte- - allik dersler verildiğini, cogunda değerli ki- topuna birden tenbelhaneler itlâkının uygun- suzluğuna işaret eylemekten geri duramadım. Âdap ve sülükünde fırakı mühtedia ile kafa- dar ve tarikı Râfzın cazibei hevâ ve dalâle- tine meyyal bazı müstesnalarla poşttan him- met, değnekten keramet bekliyerek ak cin- ni yutup köçek oynatmakla cennete ve kev- sere kavuştuklarını sananlar haricinde kalıp ilim ve edep, ahlâk ve hikmet dershanesi. ol- mak sıfatını izaa eylememiş tekkelerin de mevcuüt olup bunların tenbelhane olmak sure- tiyle vasıf ve tarifi bir veçhile doğrü olmıya- cağının . müsbit ve mukni deliller, gelenekler ve göreneklerle tevsiki; daha, zıyade, Üstat Tahir a salahıyetlerıne dahıl mevattan olmasiyle, ' bu : hususta daha 11erıye varmıyor, şimdilik dilimi “tutuyorum. Ziyâ Şakir; «fikir adamlarının her şeyde : bir gaye ve maksat aradıkların sözünde hak- lıdır. Onun; doğruyu yanlış, yalanı gerçek * suretinde göstermekte sezilen gizli maksadı- na karşı, beğenmediği mecmuaların, muhar- rirlerin gayeleri de, İslâmlarin şeriata bağlı - arışıklıktan, zaafa düşürülmekten, <© sahih yerine yalanın, hâkikat makamına üy- | arını durmanın kaim olmasından korumağa çalış- maktir. Hem bu çalışmak; nereye bağlı bu- lunduuğnu ve neden dolayı böyle yazdıiğıni gizliyerek, aslan postuna bürünmüş tilki eda- siyle değil, «tarih»i, «icma'» ı, pılmış ve yapılacaktır Ziya Şakirin, «medreselerin cehil ve ta- 5. assup yuvaların olduğu iftirasına gelince: «Cehil» ve «taassup» tavsifi gerçekten lü- - * zumludur; ama buradaki «cehalet» in mah- mulü ne medrese, ne tekkedir, ne de onların mensuplarıdır. Doğrudan doğruya ve mutlak - olarak Ziya Şakire racidir. «Taassup» dahi diğer mâna ve tarihinden nazarı kat' ile sa- dece «bâtıla simsıkı yapışmak» mefhumuna kullanılmak şartiyle yine ona izafe ve iade olunmak üzere vaı'ıttır * Ziya Şakirin, sa yeridir. Sözlerinin; Osmanlıl, hiç de böyle yapmamış, ehli bid'at ve hevâyı yükseltmek, ehli .sünneti kötülemek üzere esnafı şütum ve mugalâtatı, envai ekâzip ve müftereyatı; sinsi ve müstehzi bir üslüp ile sıralamış olduğunu anlamakta güçlük ç çekme- mişlerdi. i: «âlimsiİn «türedin si ol- maz, «türedi» ye kılık kıyafeti - henzese de «muharririn bir cevabı»; gerçekten bir «günah çıkarma itirafır sayıl: : ar devrinin : © türedi âlimlerine matuf oldugunu kaydeyli- : ** “yorsa da tefrikayı takip etmiş olanlar; onun : - gakıl» ve - 7 «naklı 1 İntak ve işhat eylemek yoliyle ya- , «âlim»- denilmez. Her «âlim» olandan da ilmi " ile âmil olması beklenmez. Şeytan da. derin * bir âlimdi, ama ilim ve zekâsını 1dlâlde kul- landığından merdut ve muhakkardir. Makhur iblisin şer ve Melânetinden sair masum mah- lukata şin terettüp edemıyecegı gıbı, ture-v ve. hatiej: dünyeviyeye, meclup olmalarından . :