“MÜNEVVEK, Ağoğlu'nun dialoglarına imre - niyorum, çünkü dialog... Hayır, bu sefer de dialogun iyiliklerini sayarak asıl söylemek istediğim- den uzaklaşmağa razı değilim. O bahsi başka bir gün açarız. Gele Hin geçen gün pek sevdiğim diye andığım mevzua; ancak, onun ü- zerinde düşündüklerimi dialog şeklince anlatmağı bir deniyece- ğim. Okur » yazar Li takımından üç kişi idiler; her nekadar biribirle- rine sevgi ve saygı gösteriyorlarsa da yine, bu ülkenin “münevver, rın da her biri, içinden, öbür ikisi nin birer budala olduğuna ki di. En kibirlileri olan Feh kötü dillileri olan Kadri'y — Hani, dedi, senin “okur - ya- | okur - intikal eder,, de- | zar de; diğin Said yok mu? Son günler- de iyi bir iş gördü: Ruskin'in Se- same and Lilies'ini dilimize çevir- — İngilizce bilmez kil — Fransızcasından çevirmiş. O da iyi. — Fransızcasından, yani Proust" tan... Fransızcayı da o kadar bil- mez. Üçncüleri olan Selim içinden dü- « — Gerçi Said bir para etmez a- ma ri kıskançlığından söylü- yor. ide aralarmda birşey LE karıştı: — Hele kitab bir çıksın, Said'in onu anlayıp anlamadığını o vakit söcürüz. Bari tamammı bitirmiş ME böyle bi rniyet eş Si izim ül kemizde iyice anlaşılmıyacak yer- lerini geçerek şöyle dolgunca bir hülâsasını çıkarmış. . — Hülâsasmı mı? Bizim ülke- © © mizde pek anlaşılamıyacak yerle- de bunu rini çıkarmak mı?... Ben pe iyice anlıyamadım. Said de ülkenin çocuğu değil mi? O an- ladıysa demek ki anlıyanlarımız ; hepsini dilimize çevirse idi. Yak, kendisi kitabın bazı yerlerini ise öbür yerlerini an- nasıl inanalım. Fehmi, şöyle yukardan gülümsi- yerek; — Paradoks yapıyorsunuz, dedi. o kitabı benim için, sizin için bu “sizin için,, karşısında» Ünin hatırı kırılmasın diyeidi) türkçeye çevirmiyor, aslını veya vi Roman 21 tekrar söze atıldı. Fakat bu sefer öfke ona naziklik gerekliğini u- nutturmuştu. — Paradoks, Haydi oradan w! paradoks, dedi... Senin, be. dimize verdiğimiz payeye kendi- miz de inanıyor, herkese yukar- dan bakmağa kalkıyoruz. Kadri kıskıs gülüyordu; bilirdi ki Selim de, kendi kendine verdi- An ği payeye İnananlardandır. cak öfke ona doğruyu söyletiyor du. — Evet, dedi, bir şeyi tamam yapmaktan âciziz; yalnız buâ- cizliğimizi söylemekten çekiniyo- ruz, onu kibirimizle örtmeğe kal- kıyoruz. Said, Ruskin'in kit bütün olarak dilimize ise bu, gerekli görmediğinden de- gil, beteremediğindendir. Fehmi: “Ben sizin gibi terbiye- siz adamlarla konuşmam, diy çıkıp gitmişti. Selim, kötüdülli Kad. ri'ye: — Bayın işine gelmedi! dedi. Sonra biraz düşündü ve: — İşte en büyük yaramız, dedi: Kendimizi pek yüksekten görüyor ve artık ilerlemez-ize lüzum kal. madığını sanıyoruz. Buna da, ken- dimizden küçüklerini yetiştirmek isteği üşünü veriyoruz. Bu ülke- nin “münevver,i, yaldızlı adlar bularak hep asıl ödevinden kaç- mak istiyor. “Dün mektebe varmış, bugün üstad olayım der,.. İşte her okur - yazarımızın karakteri, Fikret: “Hepsi lâzım bu yurda, hepsi mü- fid,, diyor. Hayır, bu yurda yalnız tamam olan şey lâzım, yani onun isteği lâzım. “Bu kadarı da yeter”, “hiç yoktan iyidir,, sözlerini fikir hayatından atmalıyız. Kadri: “O kadar ateşli sözlere hacet yok, dedi. Bugün “münev- verlerimiz,, yurdda bir renaissan- ce yaptıklarını söylüyorlar; on be- şinci asır filosofları, yazarları bi. zimkiler gibi düşünse, meselâ bir Erasmus bizim Fehmi gibi kendi- sini artık ileri gitmek ödevinden kurtulmuş bir adam saysa idi. Renaissance olur muidi.? Önce gürbüz ve güçlü bir “intelligenzia,, yetişir, sonrâ orta - halli okurlar sınıfı kurulur. Biz önce ortahalliler yetişsin, sonra filosoflar gelecek sanıyoruz. Biz “münevver,, olmağı değil, “münevverliğin,, imtiyazlı- larını seviyoruz ve istiklâl ilân e- der gibi, kendimiz'n, birer bilgin olduğumuzu ilân ediyoruz... Nurullah ATAÇ (TAN)ın Küçük İlân Tarifesi Kuruş Ban sütl sir ilân bir Salatı iki defası üç defase Her fazli' satır (on kelime iti- berile) bir defası Pek yakında çıkacak olan Türkiyenin bu en büyük gazeteri sevgili okurlara birmet etmek makeadile hir ilin sütüm e gazaltı. Ba eltemda ühnlarmı meyrettir. ek ieyenler daha şimdiden Dülliyet ida 3 55 “0 $ vesine müracaatla ilânlarını verebilirler, Fedakâr Bölük Büyük harbin sonlarına doğru. 1917 senesinin son günleri.. Muh- telif cephelerde düşmanla çarpı- şan müttefikin orduları süratle ric- sat ediyor... Düşman mütemadiyen ilerliyor... (A...) cephesinde Ingi - Bizlerle kı çarpışan 04 > kerlerimiz son kudretlerini sarfedi yorlar... Dört senedenberi saf kani İe çarpışan kahraman Türk askeri fevkalbeşer kuvvetinin artık gaye- ye vâsıl olduğunu hissetmiştir. Düş manın azim ve faik kuvvetleri kar gısıinda kanını son damlasına ka- dar akılınaya azmetmiş kahraman Türk askeri aziz vatan toprakları- nı dünyada misali görülmemiş bir fedakârlikla müdafaa ediyor. Fa- kat heyhat!.. Netice daima bizim Zine zuhur ediyor ve.. İngi- ler ıhütemadiyen ilerliyorlar... “. my Yüzbaşı Cevdet o gün kuman- u n yeni bir emir almıştı, Ken gönderilen bu emirde der- civarda bulunan YAZAN: YILDIZ şato yüzbaşının emrinde bulunan bölüğün bulunduğu mevkiden tak riben dört saat kadar ilerde ve bir tepenin üzerinde ki'ndi. Burası es kiden bir kale idi; uzun zaman ge- çirdikten sonra harab olmuş ve ter kedilmişti. Kalenin bulunduğu mev kiden takriben beş saat ilerde bir ardı, Bu köyün ağalarından birisi vardı ki çok zengindi. Ayni zamanda tahsil ve terbiyesi olduk- ça yüksek olan bu adam kaleyi a- İnrak onu küçük bir şatoya tahvil etmişti. Ken rada ikamet edi Kreş Eski şoval- ye hikâyelerine pek meraklı olan bu adam bu şatoya muhayyelesin- de ibda ettiği bir şekil vermiş ve o- nun mahfuz ve metin olmasına dik kat etmişti. Kumandanlıktan ge - len emir mucibince yüzbaşı bura- da mütemadiyen ilerlemekte olan İngiliz ordusunu karşılayacak, on- larla a Tabii bu çarpış- manın neticesii mağlübiyet mu- hakkaktı. Fak: eye bir gelebete « ran karısı Afifenin 8-4-935 tarihinden “Öz dilimizle Çok kıyıcı olduk! Bütün hayvanların kendini bi: tanıtan huyları vardır. Sözgelişi kedi tırmalar, köpek ısırır, eşek çifte atar, horoz öler, koç toslar, aslan parçalar, yılan sokar, insanların başlıca huyanu orta- ya dökmek istersek, onlar için de; | bir kelime ile: — Öldürür! demeliyiz, Yaratılanlar içinde insan kadar; kana susamış olanını boş yere a- ramıyalım, bulamayız. Karnını doyurmak için, hergün yeryüzünü milyonlarca hayvanın kızıl hanına bulamaktan çekinmiyen insan, bü a da İkanmıyarak eline ge- ii bıçak, tabanca, su le, kendi o kardeş 5 durur. ğı gündenberi hiçbif h soyundan gelenlere insanın Hayvanlar i- gazlayanlar, oz insanlar, bu kan dök bile yaparlar. Yok yere, bir hiç yüzünden, girt- lak gırtlağa gelmiş bunca adamoğ: lu, gözümü önünde dururken; insanlığın yüksek erdeminden söz açmağa nasıl oluyor da dilimiz va- rıyor? Hayöanlar, yaradılışları bakı, mandan hakkın ne olduğunu bil- mezler. Ve yaşamak için biribirle- rini yerler. Biz hi, sözde hakkın bulması için sözbirli Hak için; o milyonlarca kitaplar yazmış, yasalar kurmuş; başkası- nın kanına girenlere ağır cezalar kesmişiz. Kendimizde hayvanlardan nasıl bir üstünlük bulabiliriz ki, hayvan. ei yaptıklarından daha kötü- zi ortadan yok etmek için, kafa- muzdan şeytanların bile düşüne mediği şeyler, geçiyor. Top, tüfek, uçak, bomba; mitral ? yöz, ağulu g. yetişmiyor. Her- gün yeni bir ölüm makinesi yapı- lıp, ortaya çıkarılıyor, Peki, ama, hak gözetme; bir mu- dur? Acımak duygusu, erdemli yaşamak kaygusu nerede kaldı? Salâhaddin GÜNGÖJ) 5 Beülüryen O sakura 1 ve ğe tak yenlere tavassut ediyor. Iş istiyenler bır mektupla iş iş arayan'ar İngilizce, franarzca ve türkçe tercüme ye muktedir kuvvetli bir muhasip iş a- riyor. Şersit suven, Gazeteye ingilizce den: Yedikule haricinde Gazlı çeşme demirhane caddesinde Şemsiye soka ğenda 2 No. lu evde oturan ve elyözm Balerköy © omrazı | alliye ve asabi ye hastahanesinde tedavi edilmekte 0- lan Halil oğlu Fevziye ayni evde otu” itibaren vasi tayin edildiği ilân olu- (10343) wa birkaç il kendi ve | bu suretle Türk ordusunun ricatini temin etmekti, Eğer Türk ordüsu geriye çekilmek için müsait bir za man bulursa düşman hücumuna ma | ruz kalmadan ricat edebilecek ve | bu suretle binlerce insanın hayatı kurtarılmış olacaktı. Belki, şatoda | düşmanla çarpışacak olan bir bö- | lük, bir avuç kahraman bu uğurda hayatlarını feda etmiş olacaklardı. Fakat ne beis var! Bu bir avuç kah raman binlerce kardeşinin hayatı- nı kurtarmış olacaktı... Yüzbaşı bu emri almca derhal faaliyete geçti. Askerlerin yanına gitti; bu kahra- man insanlar yüzbaşılarma derin bir hürmet ve sevgi ila bağlı idiler. Derhal selâm vaziyetinde durdu - ğerli bir san'sikâr idi. e 244 1d) İ Bugünkü program EERANBUL : kılâp dersi! Universiteden nakil, Iz eri Bozkurt. 18,30: Jimnastik, yı 1850: Muhtelif plâkli ira ve şan. “130. Haberler. 1840: Operet 832 Ks, MOSKOVA, (Stalin) 316 m. 18/10; Darşomlakinin “ROUSSALKA,, «- 4Sı Dans mucik 686 Kh. BELGRAD S7 m. 19,30: Plik. 19,45: Reklimler. 1958: Sözler 2 Duyumlar. 20,30: Ulu: k Khz. LEİPZİG, 382. 20: Halk şarkıları ve mı N ii yayım. 1950: Du: — Pihk. 20,15 21,08: Çek konseri, 234 Duyumlar. 23,15: Rusça deri. 20301 Hat mari Acıklı bir ölüm 14-15 senedenhe- ii Birind Velıf anında 14/15 mw wrada terzilik yar ığı müteakip vefat atniştir. Merhum igüzarlığı, © noza- Famine > FOX JURNAL gm Lilnaşşam SUMER Ssiromasında xet ve dürüstlüğü | 7 sinemasında ÇİLD R 0: 'evkalâde film başlıyor , GEORGES ARLİSS BORİS KARLOF Oynayanlar: SİTöREKTA YOUNO milyonlara mal olan bu #msaisiz renkli film! herkes görmelidir. Yerleri. nizi evelden aldırınız. Telefon; 41656 8 Bu MARTHA EGGERTH'i seven yüzlerce muhterem müşterisini memnun etmekiçin M E Ek E K sineması. bugün matinelerden itibaren bütün seanslarda FREDERİK MARCH - MİRYAM HOPKİNS ve GEORGES RAFT tarafından temsil edilen YAŞAMAK KORKUSU Filmine, geçen hafta en büyük muyaffakiyeti kazanan MARTHA £ GGERTH'in VİYANA BÜLBÜLÜ İma ommznan, filmini de ilâve edecektir. İlk defa olarak gösterilen ve MARE BELL - PİERRE RİCHARD WİLLM - CHARLES VANEL ile FRNCOİSE ROSAY i tarafından bir sureti fevkelâdede temsil edilen BUYUK OYUN Şaheseri görülmemiş bir muvaffakiyet kazanmıştır. Bu filmi genç kızlardan manda herkesin görmesi lâzımdır. İlâveten FOX JURNAL suvareler için rlerin evelden aldırılması riea olunur. Telefon 42851 YENİ NEŞRİYAT ürkçe ile Bi mecemiz Osmanlıca karşılıklarını yazdığımız keli » melerin öz türkçe mukabillerini bularak şek: slain boş haneleri 3 yerleştiriniz ve keserek seklile birlikte (Milliyet bilmece memurluğu” denler © arasında çekiyor ve kazananlara hediyeler veri” Yedisün'ün dördüncü cildi Her hafta kıymetli yazılar ve resim- lerle çıkan Yedi Günün dördüncü cil. di de zarif bir kapak içinde toplanmış tır. Bu güzel ve itinalı cildi karileri- mize tavsiye ederiz. HAFTA Haftanın dün çıkan sayısı da kıy- metli yazılar ve mütenevvi mevzular üzerinde güzel fıkralarla doludur. Her müshasmda daha güzel bir halde intişar eden Haftayı okuyucularımıza tavsiye ederiz. YAPURCULU. TÜRK ANONİM ŞİRKETİ İstanbul Acentalığı Limau Han, Telefon: 22925 *ZMİR SÜRAT YOLU SAKARYA imreler “a) gönderiniz. Doğru yoruz. Müddet; Bugün akşama kadardır. Yeni bilmecemiz 1 21 «6759 1011 6 na kendini sev- Keayane hafta PERŞEMBE ş el 16 da İstanbuldan İZMİRE ve Lir çok talsbe yetiştirmiş , kıymetli bir nıdıklarını teessürler tir. Cenazesi 9 Nisan salı günü Erenkö- yünde Sahrayi Cedidde Sultan sokağın- deli 53 rumaralı köşkünden kaldırıla- rak Sabrayi Cedid mezarlığını defne dilmiytir. Senelerin mahsulü bir duğu büyük müessese sai ğu gibi ayni teskilit ve dülüslüğü ile faaliyetine devam edecektir. Sayrt değer yni şernitle müsssmse- PAZAR günleride İZMİR- DEN İstanbula kalkar. © MERSİN YOLU SOLDAN SAGA İ — Bir mevi çiçek 3, Bir gölümüzün adı ? işlik 2 Duvar 4 gocuk 8. — Laz kayığı 4 Vali 8 — Not. 2, Berf 3. Rabat edatı 2. 9 < Kulp 3, Baçak kalıfı 3, dallarının çocu! 'arı 5. Bir vaki im soyadı 4 11 — Şart edatı 2. Temersüh eden 5. i devamlarını kederli YUKARDAN AŞAĞI 1 — Gelmekten emir 3. Bir nevi oyun 4. 2 — Şeref 2. Cet 3. Nota 2. Kevüt 3 ZA Nea 2 Musikişinas Ali Rifat Çağatay , Z Zı mk göl 4 uma çabuk 4 Kapan 3. > Hür 4, Çek değil 2. 8 — Beysir 2. Kurna & 8 “Vekil 5, Bir kümes hayvanı 3, 10 — Bir Bayan Saylav 6. 4 — Nota 2. Yaman 4. 12 Nisan cuma günü öğle nama- zında Kadıköy Osman Ağa cami- sinde musikişinas “Ali Rifat Ça - ğatay,, ruhuna mevlüt kıraat edi- İecektir, Ailesi — Çocukları bi sen mi: Memleketimin topraklarında ve Ihtiyar, titrek bir sesle cevab O kendi bayrağım, bd ölmek isti Asrın umdesi “MİLLİYET” tir. ampli ak ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye işin Hariç için LK LK. 3 aylığı $ ” Li Gelen erek geri verilmes.— Middeti Gazete 750 “setini kabul etmez fuz etmiş ve onu heyecanla titret- mişti. Yüzbaşı ilk defa sevdiğini hissetti; ve şimdiye kadar duy - lar, Yüzbaşı onlara vaziyeti izah et ti ve derhal hazırlanmalarını em - retti. Bir çeyrek saat sonra bölük yola koyulmuş bulunuyordu. Mesa fe sür'atle katedildi. Şatonun önü- — Mi apıai yüzbaşı askerlerini dur urdu. Ve kendisi içeriye doğru i- indi Şato sahibi ve ailesi şato- da oturuyorlardı; askerlerin ir ni hayretle seyrediyorlardı. yasakla Deyi yaz i Bu ihtiyar şatonun deliği idi, Viz. başı ona sordur verdi: yorum. Zabit kaşlarmı çattı, sert ir > — Evet,, yüzbaşım.. fakat tatlı bir sesle: madığı tatlı bir heyecanın, taşlı bir — Senai lenle ir burada mı O — Olmaz, dedi. Sonrasordu: | seyalenin damarlarında dolaşan oturuyorsun? i o — Kaç kişisiniz? kanla beraber vücudüne yayıldı — Evet yüzbaşım.. İ| — Ben, karım ve bir de kızım.. | ğını hissetti. EN Yüzbaşı birdenbire hatırlamış gi . Üç kişiyiz.. Bu sırada ihtiyar şato sahibi yüz bi: — O halde dedi. derhal hazırla | başının yanma gelmişti. | Kızmı — Bak sormayı unuttum, dedi, | nınz... takdim etti: i adın ne senin? Şato sahibi daha fazla israr et- | — Kızım Meliha. | — Bana burada Ali Baba der - ler, yüzbaşım.. Yüzbaşı eliyle ihtiyarm omuzu- na vurdur — Ali baba, dedi; sen, bugün derhal buradan ayrılacaksın.. Ben buraya askerlerimi yerleştirece - ğim. Yakında düşman hücum ede- cek... Senin ailenle beraber burada daha fazla kalman doğru değildir, derhal şehro hareket edeceksiniz. İhtiyarın gözleri yaşarmıştı: Demek burasını terketmek mecburiyetindeyim? —— müteessirdi: — iel baba... dedi; bir kaç tn lee lüşman buraya hü cum edecek... Ve biz burada düş - niz lâzım... | İ çehreli, be manla çarpışacağız... Sizin gitme- - 3 hafilçe pembeleşmişti. Yüzba- diz pedi ir bilmiy ye fakat.. Denizler im ee ee ir ilmsiyor ei menin doğru olmıyacağını anladı; Yüzbaşı hürmetle selâm verdi, çekildi. Yüzbaşı dışarı çıktı, Biraz ve elini uzattı. Genç kızın eli ateş sonra tekrar içeri girdiği zaman şa bu ellerde aş - to sahibini ve ailesini hazırlanmış | kın ateşini i, Fakat bu hissi ği buldu. Dışarıda bir araba an uzun nn Yüzbaşı derhal yüzbaşı askerlere şato sahib vazifesini hatırladı. Onları araba- yasmı arabaya yükletmelerini em- | ya kadar teşyi etti. Araba ayrılır. j retti, ken yüzbaşmın gözleri yaşarmış Askerler, kendilerine verilen | &, arabanm içinde sakit duran genç vazife başına koştular. Herşey | kız ayrılırken gözlerinde akaniki | hazırdı; tam bu sirada tekrar şa- | damla yaşı göstermemek için bar | toya dönen'yüzbaşı kapı önünde | sını ellerinin içinde saklamıştı. Ve genç bir kızla karşılaştı. Bu 18 yaş- İki kuvvetli atın çektiği araba ya- | a çok güzel bir kızdı. Yüz - | vaş yavaş uzaklaşmıştı. başınm gözleri bu kumral güzeli- e EE nin mavi gözlerile karşılaşmca tit- redi. Kalbi heyecanla çarpmıya başladı. Genç kız başını eğdi. Yü- Askerler şatoya yerleşiyorlardı. Burası hakikaten mahfuz bir yer- di. Ufak tepenin üstünde ( yalçın bir kaya silsilesi halinde yükselen şato şimdi zirvesinde dalgalanan bayrağımın göl zamana kadar sevmemişti. Aşk