| E n - E İ Kadın Bir.iği Ve vazifeleri Türk kadınına sıyasal haklarını tam ve eksiksiz vermiş olan Kurul- tay kararmdan sonra kadınlarımı- zın artık devletten isteyecek hiçbir şeyleri kalmadığı için Kadın birli- ğinin dağılması doğru ole--3ı ri birçokları tarafından ortaya a- tıldı. Bence böyle bir iddia birkaç ba- kımdan hatalıdır. İlk önce, Kadm birliğinin artık yapacak işi kalma- mıştır, denilince devrim yılları için- de kadınlarımızın kazandığı sayı- sız hakların Kadın birliğinin çalış- maları neticesi elde edilmiş olduğu manası çıkabilir ki böyle bir düşün ce, sanırım, kimsenin o hatırından geçi mış bütün iyi işler, gi çileri teşebbüsler gibi Türk kadınlı. ğının kalkınması için ona verilmiş olan sayısız hakları da memleketin | menfaatleri üzerinde daima uyanık hareket eden rejimden gelmiştir. Eğer Türk kadın birliğinin bütün çalışmaları © devlete karşı kadın haklarının avukatlığını yapmaya inhisar etmişse şimdiye kadar hiç- bir faydası olmamıştır, ve bundan böyle de büsbütün olamayacaktır, der, bu fikri ileri sürmüş olanlar gibi Ben de bir Kadın birliğinin Türkiyede mevcud olmasına artık lüzum kalmadığı fikrine âk e- derdim. Halbuki böyle düşünmeyo- rum, çünkü bence Kadm birliği i- çin memlekette yapılacak pek çok iş vardır ve böyle bir kurum Türk ülkesine pek fazla faydalı olabilir. Her şeyden önce Türk Kadın bir- liğinin yasası başka memleketler kurumlarından kı olmamak lâ- yel ve takip edeceği gayeler mem- leketimizin hususiyetleri ve ihtiyaç ları gözönünde tutulmadan çizilirse böyle bir teşekkülün süsten ibaret ve cansız bir manken halinde kal- masına şaşmamalıyız. Her şeyden önce, Türk Kadın bir iği, kadın haklarını devlete karşı değil, cemiyete karşı koruma işini kendine vazife edinmelidir. Dev- rim rejimi Türk kadınına en ileri soysal ve sıyasal hakları vermiştir. Fakat cemiyetimiz ve ananelerimiz için de ayni şey söylenemez: Türk kadınının cemiyet ve aile içindeki hakları henüz müdafaa edilmeye muhtaç bir haldedir. Yasa karşısın- da erkeğine (o müsamiolan Türk kadını, pek iyi biliyoruz ki, yurdun birçok yerlerinde, henüz örtünün ve erkeğinin esiridir. Onu saltanat asırlarının miras bıraktığı kötü a- nanelerin ve kara taassubun elin- den kurtarmak lâzımdır. Bu yolda bir mücadele elbetteki güç, yorucu ve uzun bir iş olacaktır. Fakat ben, bir protokol ve süs cemiyetini kü- çümseyerek en uzak rüyalarını ha- kikat yapacak böyle yapıcı ve ya- ratıcı bir teşekkülü başaracak ül- külü kadınlarımızın mevcud öyle bir Kadım birliği düşünüyorum ki memleketin bütün kültürlü ve ileri düşünce'i kadınlarını o koynunda toplasın ve onlara vazifeler dağıt. sın. Müşterek ülküleri oğrunda mü- cadele için bütün devrimci Türk kızları gönüllü olarak seferber e- dilsin. Neşriyatla, radyoyla, konfe- Milk tefrika: 94 doldurulan bir genç kızm dudakla- rından kan s: an, büyük yeşil gözlü kopuk kafasım bir türlü gözleri önünden uzaklaştıramıyordu. Bunların matemin' bir defa gö- rürken, bir defa da yazarken duy- muştu. Şimdi tashih ederken üçün- cü defi i acıyı yaşıyordu. Bunalııştı. Yerinden kalktı. Ak nını pencereye dayayarak cadde- ye baktı. Sonra tekrar masa başına geçti. Bu sırada gülüşen iki adam merdivenlerden çıkıyorlardı. Bun- lar ona gelmişlerdi. Biri başmüret- tibin muaviniydi, öbürü ise yirmi senedenberi matbaalara gece tel- graf taşıyan müvezzi. Makbuzu imza edince o teklif. siz bir tavırla masa üstünde duran igara aldı ve birini — İnşallah iyi havadisler getir- Bütün yurddaşları içine alan tek fırkamız var! ATATÜRK'ün fırkası, kendi bay- rağı altına girmemiş olanlara da kurultayda yer verdi. Tek fırkalı ülkelerin hiçbirinde, fırka prensipleri, bizde olduğu ha- dar yamüşak başlı değildir. Dört yıllık denemelerden sonra, prensiplerdeki bu yumuşak başlı- lık, biraz daha arttı. Tek fırkamız şimdi içine, kendi içinden olmayan- ları da alıyor. Bu, fırkamızın salt, yerinin sağ- lamlığına olan © inancından değil, kendi dışında kalmış sanılanların da kendi içindekilerden ayrı kim- seler olmadığını bir kez daha anlat mak isteyişinden doğdu. Bütün acunda, bir | başka fırka daha gösterilemez ki, kendi kalı- bına uymayanlara, arasında yer aç- sın, Atatürkün © fırkası; ise buna yapıyor. Çünkü, Türkli varlığı elinde iken, ken, dan az adam göstererek; gücünü ne de olsa eksilten bir uysallıkla, yart işlerini çevirmeğe yanaşma- sı, en sağlam yanı olduğunu bili- yor. Sıyasal fırkalar, biribirlerine nerede olsalar, diş bilerler. Çatışa vee çekişe çekişe sür git, yaşar- lar, Bizdeki tek fırka ise, karşısına geçip kendisile çarpışacak, yan- lışlarını görüp ortaya dökecek kim | seler arayor. Atatürk fırkasının bu açık alın- lığına, bu açık görüşüne, söz var mudır? Rizim fırka, başka fırkalar gibi: — Burada ben varım... demiyor, yard işleri üzerinde herkesi ayrı ayrı çalışmaya çağırıyor. Bu gidiş, apaçık, dosdoğru, sağa sola yalpa etmeden yürüyenlerin gidişidir. Salâhaddin GÜNGÖR Milliyet bu sütunda iş ve işçi isti- yenlere tavassut ediyor. İş ve işçi istiyenler bir mektapla iş büro - muza müracaat etmelidirler. İş arayanlar Me veni iinde ve ant. e iel » yen makinelerde makinistlik yaparım. Deniz şoför ve makinist ve tesviyecilik şahadetnamelerim vardır. Karada ve- Abbasağa Yıldız sokak No. 58 A. Ş. ————— ranslar ve temsillerle, aile yuvala- rına kadar sokulacak bir kontrol töşkilâtile cemiyet * içindeki kadın hakları için mücadele edilsin. Memleket böyle bir mücadeleye açtır, Türk kadınlığı gerçek kurtu- luşunu kendi cinsinden olan ileri dimağlardan bekliyor. Sanmayo- rum ki bu yolda çalışmadan kaçı- nacak bir Türk kadını — bulunsun, Yeter ki ona yolunu gösterecek, iş bölümünü yapacak ve direktif ve- recek geniş bir teşkilât kurulmuş ol sun. İşte ben Türkiye için böyle bir Kadın birliği düşi'düyorum, ve an- cak böyle bir | Kadın birliğinin memlekette yaşamak hakkı olaca- ğına inanıyorum. Yaşar Nabi NAYIR müeilifi: Nazmi Şahap mişimdir. Diye söylenerek gitti. Nazmi muavin efendi ile başba- şa kalınca ona bir sigara uzattı: — Yazılar nasıl? — Vallah O tastamam. Birinci sayfa basıldı bitti, İstersen elde- kilerle son sütunu doldurayım. İ- kinciyi de makineye verelim. Za- ten yarın herkes Mahmutpaşa me- selesini okuyacak. Bu akşam da er- ken gidiveririz. Olur.. — Şuna da bir bakta... bir hata etmiyelim. Paralıdır. — Bir ölüm ilânı... “Şehrimizin meşhur tacirlerinden Zeynelâbidin bey, dün tedavi edilmekte bulundu- ğu Şişli Fransız hastahensinde ve- Cenazesi yarın mezkür hastahaneden saat on bir raddele- rinde kaldırılacak ve namazı Ni- şantaşında kılındıktan sonra Kara. İ Nazmi cevap vermeden kâğıda İ değildi tabit... koşarak uzaklaştı; ne garsonluğu (o yapıyordu. Yirmi senedir sabah erkenden “Şenyuva,. ya (birahanenin adı) geliyor, ge- ce geç vakit müşterilerin tabaklara bıraktığı garson haklarımı saydık- tan sonra evine dönüyordu. Ah, bu eve dönmek! Yani şöy! le bir köşeye çekilmek, artık çalış- mamak, garsonluğu bırakmak, hü- lâsa serbest yaşamak nasıl gözünün önünde tütüyordu. Her ay bir kenara koyduğu para- larm daha O ziyade kabarmasını bekliyordu. Gerçi “Şenyuva,, nın sahibi fena bir adam değildi. Göz- leri ağır görüyordu. Bu da Ali Muh | tarın her susadıkça ustan cebin- | den bir bardak bira, yahud şarab dikmesine pek ziyade yarayordu. Sabahleyin gelirken şişe tamami- le emrine âmade olduğu için bi iki veya üç kadeh beyaz şarab yordu. Saat ona gelince, kend biraz yorgun * hissediyor, o zaman bir, iki veya üç kadeh kinkin, saat on birde bir kadeh amer, veyahut vermut, on ikide bittabi iştihasını ez için söwle bir iki kadeh ra- a Yemekten sonra hazmı teshil et. sin diye tevdi edilen raftaki şişeleri başımdan sonuna kadar bir defa daha yokluyordu. sişeler muhafızına tev. olduğu için, bittabi i on para verdiği (o yoktu. Geceleri de o gün kazandığı paraları cebine yerleştirerek evine dönüyordu. Yirmi senelik tasarruftan sonra paraları epey £ birikince, bir gün “Şenyuva, yı teketmeğe karar ver- li Öteki garsonlara veda etti, pat- ron da kendisine ahbapça bir ayrı. lış kadehi ikram etti. Oh, artık * nihayet © serbestti. Bu defa birahanelere giderse gar- son gibi, müşteri gibi gidiyordu. Ali Muhtar “Şenyüvâ''da alıştı- ği içki programının . tatbikine de- vam etti. Fakat müştevinin İçtiği şeyin parasını vermek gibi bir hu: susiyet olduğundan, Ali Muhtar da müşteri sıfatile böyle bir hususi. yetten kurtulamazdı. Sekiz gün böy le gitti, Sekiz gün sonra eski gar- son cüzdanının epeyce hafifledi- ğini farketti. Bunun üzerine pro- gramdan vermutla ameri kaldırdı. Sekiz gün sonra şarabı kaldırdı. En nihayet birayı da kaldırdı. Baktı ki bu, böyle — olmayacak. Bir gün tekrar “Şenyuva, ya gitti. we Harik Hayat Sigortaları UNYON Türkiyede bilâfasıla Telefon : caahmede nakledilecektir. e Allah rahmet eylesin|,, — Nasıl? bir hata var mı beyim? — Hayır... — İmza ediniz. Provayı saklaya- cağım, bir imza attı. Muavin onun kafasın da teprenen hatıraların £ farkında — Zavallı Abidin bey... — diye mırıldandı Nazmi — zaval i yi adamdı. Acaba hastalığı n. Hiddetten kan beynine sıçramış o- labilir. Yoksa delirmiş miydi? De- lirse Toptaşma göndermek lâzım- gelmez miydi? Hay Allah belâsını versin ! bugünkü felâket kâfi değil miş gibi al sana bir tane daha.. Tashih ettiği sütunu bir kere da- ha süzdü. Sonra (altını imzalayıp sepele koydu. — Bakalım . bunlarda ne var? — ded M in getirdiği telgrafı si- nirli sinirli o yırttı. Ve işte o ânda bir insan ağzından çıkabilen en acı feryad, bir Karacaahmet ıssizlığı içinde bunalan bu matbaada işitil- di. Mürettipler kumpaslarını bırak- mağa vakit bulmadan telâşla koşuş muşlardı. Bunlar, bir odada sızıp kalmış bir muharrir arkadaş, ve ya- tağından don paça fırlayan hade- Kaza Patron hesabına Ali Muhtar yirmi senedir biraha- Herkes kollarımı açarak kendisini karşıladılar, Patron elini sıktı. Ali Muhtar bir vermut ısmarladı ve â- deta çabuk bitmesin diye damla damla içti. En sonunda hesap sor- du. Patron dedi ki: — Sen deli mi oldun yahu? Hiç borcun yok. Ali Muhtar sı ksık “Şenyuva,, ya uğramağa devam etti. En sonunda patro: — Ak, dedi, sık sık geliyorsun. Artık bizim devamlı müşterimiz sa in içki paralarını Ali içtiği içkinin parasını verdi. Bir gün gene uğramıştı. Patron dedi ki: Yahu Ali, bugün burası çok kalabalık! ne olur bize biraz yar. dım etsen... — Ara sıra birer kadeh içebilir. miyim? — İç yahi; onu damı esirgeye' ceğiz? Ali o gece eski (o arkadaşlarma yardım etti. İçinden: — Ah, her gece burası böyle ka- labalık olsaydı, diye düşünüyordu. Fakat ertesi gün kalabalık yoktu. Ali Muhtarda da paralar yarıya varmıştı. Patrona dedi ki: — Ali Bey, yirmi o senedir hiz- metinizde çalıştım. Buraya garson girdim, garson çıktım. Beni tekrar alsanız olmaz mı? — İşte bu olmadı. Senin yerine biz başkasını aldık. — Canım, ben sizden haftalık is- temem. — Olmaz dedik ya... — Vallahi Ali Bey, garson hakkı nı da size bırakıyorum. — Olmaz azizim , olmaz. Ali Muhtar hergün bedava içe- ceği içkileri düşünerek kahraman- ca bir karar verdi: — Kazandığım parayı birahane- ye yatırsam, gene beni almaz mıs- nız? — O zaman olur. Hemen ertesi gün notere gittiler. Ali, hiç bir hak iddia etmemek ü- zere paralarını Ali beye sermaye o- larak verdiğine dair bir taahhüdna me imzaladı ve ondan sonra bira. haneye tekrar garson oldu. Fakat aksiliğe (bakın ki, ertesi midesinde bir sancı (o duydu. Dok- tora gitti, doktor dedi ki: — Ağzınıza bir damla bile içki koymayacaksın, yoksa ölürsün. Artık Ali Muhtar patronu hesa- bına soda sudan başka bir şey içmi- yordu. SEM ve Otomobil mızı Galatada Ünyön Hanmda Kâia SİGORTASINA yaptırmız. Kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. 4.4888, 815 me hep beraber odaya daldıkları zaman gözleri ağlamaktan kan ça- nağına dönen oNazminin başını yumrukladığını ve saçlarını tomar tomar kopardığını gördüler. Muavin hemen bileklerini oğuş- turmağa başladı. Herkes biribiri- ne kaş göz edip gencin başına na- sıl bir felâket gelmiş olabileceğini tahmine savaşırken sarhoş muhar- rir masa üstünde (duran telgrafa şöyle bir göz attı; bebi bu olmalı ... — dedi — Sakallı bir mürettip gözlüğünü düzelterek kâğıdı onun elinden al. pe yüksek sesle şu satırları oku- ” —Tekfurdağı.. Yirmi beş.. müs taceldir — hangi istikametten gel- dikleri — anlaşılamayan iki İngiliz tayyaresi, pek alçaktan uçarak şeh- re altı bomba atmıştır. Bombalar- dan ikisi sahile düşmüş, biri yalı- boyundaki evlerden birini tahrip et miş ve Rahmi bey kızı İsmet hanım şehit olmuştur. Diğer bombalardan biri boş bir arsaya ve ikisi tarlalara düşmüştür. Allaha çok şükür mü- him bir zayiat yoktur., , Sakajlı mürettip, burnunu çeken kösemsi bir o mürettibin kulağına fısıldadı: — Herhalde tanıdığı veya akra bası olacak... Ne dersin Haydar? BERLİTZ de Türkçe, Fransızca, İngilizce, İtalyanca, Almanca © Tecrübe dersi Kayıt muamelesi başlamıştır. ANKARA: Konva çadeesi Bugünkü program 18 Fransızca dere, 18,30 Jimnas tik Selim Sırrı Tarcan, 19 Dans mu sikisi plâk, 19,30 Haberler, 19,40 Ba yan Jale şan: Piyano ile, 20 Tiyatro musikisi plâk, 20,30 Balalayka orkestra» sı, 21,20 Son haberler, 21,30 Bayan Naime Ihsan şan: Radyo “orkestrası, caz ve tango orkestralar ile. ZziKbu VARŞOVA, IMS m. 18: Akordeon erksatrasıle halk dansları. 18,35; Şarkılar, — Spor. 18, li ferans, 20; Şarkılar. o 20, Piâk, — Sözler, 22: Chpinir ser 22,301 Konferanı 22407 Polonya şarkı ları, Zi: Reklâmlar. 23,15: o Dans musikisi 2405: Dans plâkları, 175 Kiz MOSKOVA,ITIA m. 18,30: Popüler Rus şarkıları, (! — Popüler İtalyan şarkıları, ve konser. 545 Kir. BUDAPEŞ 18,30, Gitar konseri, 194 Dı 221 MLEİ 18,10: Org Şeke güftelineyler ve bunların şiirleri, 18,40: Güzel sanatlar ve tarih. 20: Yeni şarkılar ÇO- ) 2: Haberler. 21,38: Genç nesil musiki vesaire. 23,10: Haberler. 23,30: Şarlak gece konseri, 686 Kh. BELGRAT, A7 m. 18: Sözler. 20: Reklâm. 20,10: Plâk, 20,16: Haberler. 20,30: Ulusal neşriyat, Zi; Ke konsari. 21.50: Jübliyanadan nakil, 234 berler, 23,15: Radyo orkestran. 638 Kir. PRAG,470m. 1745: Popüler Litvanya şarkıları, 18: Söz- ler. 18,50 Plök — Dera, 19,05: Plâk, 1946 Amele neşriyat. 19:20: Almanca neşriyat. — Hberler. 20,10: Plâk. 20,25: Ostravadan Şar- kılı kuartet konaari. 21,10: o Koro kadınlar heyeti. 21,35: Sözler, 2i Şrkalar, 24: Fransızca haberler, 823 Kur BUKREŞ, la. İspanyol Plâkları. 21,05: Piyano solo. 21435 Şarkı - solo. 22,15: Radyo smlon orkestrası. Zi Haberler. 2325: Konserin devamıs 574 Khz. STUTTGART,SZö m. 19,15: Konferans. 19,30: Eİ armonoği. mu- sikisi. 20; Sörler. 200: Güzel © eserlerden parçalar. 21: Haberler, 21,15: Sözler. (Ulusal neşriyat, ZL45 Radyo orkestrası. 23: Haber ler. 23,30: Dana, 1 - 3 Gece musikisi. Yarınkı program 17,30 İnkilâp dersleri, üniversite den nakil, İzmir saylavı prof. Esat Boz- binden alarak muavine uzattı: — Bunu böylece diziveriniz Etem efendi.. O zaman hıçkıra hıçkıra ağla- yan, bunalmış gibi, hiçbir şey duy- mayor, hiçbi anlamıyor gibi masa üstüne bıraktı. o Odadakiler gencin kalemini hokkaya ( daldır. dığını ve son derece sinirli bir oy- nayışla bu kalemin £ telgrafm son satırındaki kelimeyi karaladığnı gördüler. N Sonra genç gırtlağından güç çı- kan bir sesle; — Deyyus! — diye bağırdı — Bir de Allaha şükür ( ediyor. Hay gözü çıkası herif! Sen kıymetler- den ne anlarsı, mahvolan bir şeyin ehemmiyetini ölçebilesin! İs- metten daha mühim zayiat ne ola- bilir a mel'un serseri? .Telgrafa bir serlevha sonra mürettiplere verdi: — Çift sütuna dizilecek... — de di — Ön sekiz punto siyah çerçive içinde. İki taraftan ayrıca birer kat- rat boş veriniz. Üçüncü ve dördün. Etem., Tashihini kendin yap., ol attıktan , Bu akşam 'saat tam 9'da MELEK sinem YILDIZLAR YIL? 0 MARLENE DIETRİ tarafından emsalsiz bir surette en büyük şaheser senenin en büyük filmi. KIZIL ÇARİ Fransızca sözlü Paramount Biletlerinizi hemen aldır” (Alt kat locaları şimdiden sarti KIZIL ÇARİÇE filmi in itibarei İPEK ve MELEK örn Şimdiye kadar işidil! görülmemiş bir güzeli ve mevsimin en bü ŞOPEN ve AŞK! Büyük bir muvaffaf YILDIZ sin8 sıç devam ediyo” i a YENİ AÇILAN KURSLARİ meccs! 4 İSTANBUL 373, İstiklâl € filmi sayılan gri 7) ehir Tiyatrosu TIYAT um 25528 Sanli U p v NAZIM kurt, 18,30 Dans musikisi Haberler, 19,40 Gavin piyano ile, 20 Sıhhat ve içi Sarhoş muharrir telgrafı onun e- | maz mı? l Ve kafasına bir gür gi gibi sersem sersem zanlara dayana dayans tı. Mürettipler, bu aza?'& ice anlayamamışlı te tamamı tamamınf, le bir müddet onun bakakaldılar, Şimdi Şişlide tram” ler, 8ol elini ceketinin “if muş, sağ elinde tuttuğ” fi kide bir dudaklarına dinç ve geniş adımlı doğru yollanan şu dün gece dünyanın en sanı olduğunu duy: pl nanırlar mıydı? öyle © rüyüşü , öyle neşeli bi” ve helesağ kaşı fesindeki püskül sallanışı vardı ki yır! bu ele yeni ayrılmış, ya bir ni kavuşacak bir baht” Bılır. Tramvaydan daha o istikameti tuti laşılan bunlar da Nazi Artistlerinin bir kis! ten hastalanması sebebi temsillerine bir kaç gü” © dilmiyeceği ilân edilir, ardi Bir ölü dah& ii in öz o inen ine gi