Haftanın Sıyasası 1 — Plebisit'ten sonra Taslar Derneği konseyi işlerini bitirdikten sonra dağıldı. Bay Tevfik Rüştü Aras'ın başkanlığı altında toplanan bu seksen dördüncü içtima, ta- rihi bir toplantı olarak hatırlanacaktır. Konseyin tetkik ettiği yirmi kadar iş &- rasında en ehermmiyetlisi, Sar'ın Alman- ya'ya dönmesile neticelenen rüya müra- ttr, Bu ârüya müracaatın neticesini ri bağıl yazımızda — anlatmıştık Sar yüzde doksanı geçen biz ekseriyetle Almanya'ya geri dönmek için rey vet - Lu Arâya müracaatın — bu neticesi anlaşıldıktan sonra artık konsey, Sar'ın Almanya'ya geri verilmesi etrafındaki formalitelerle meşgul olmağa başladı. Al manya konsey müzakerelerine iştirâk etmediği için bu noktada zorluk çekilmiş- tir, Bununla beraber, Uluslar Derneği- nin teşkil ettiği Üçler komitesi, dernek ile Almanya arasında bağ vazifesini yap maktadır. Aloisin'in başkanlığı altmdaki Uçler komisyonu Sar'ın 1 martta Alman La teslimini tavsiye etmiş ve bu karar 'da konsey tarafından tastik edilmiştir. Bundan sonra artık Sar'ın Almanyaya dönmesi bir zaman meselesidir. Yani 1 martı beklemek gerektir.Her halde on beş yıldan beri beynelmilel münasebetler ü- zerinde bir kâbus tesiri yapan bu mese- lenin ortadan kalkması, barış namma büyük bir kazançtır. 2 — Habeş - İtalya Davası luslar Derneği konseyinin gör- düğü diğer işler Sar ile kıyas edilecek olursa, ikinci derece ehemmiyet *e kalmakla beraber, bunlar da hayli mü: bimdir. İlkönce Habeş - Italya davası vardır, Şunu söyliyelim ki bu meselenin Uluslar Derneğine dokunan safhaları esrar perdesine üştür. Bazı dev. leiler, Italya ile Habeşistanı Cenevrede karşı karşıya getirmemek için çok çalış- maktadırlar. Habeşistan da bunu anla dığı içindir ki İtalya'yı on birinci mad- deye dayanarak Uluslar Derneğine şi- kâyet etmekte tereddüt etmişti, Ancak Italya Habeşistan'dan tarziye ve tazmi- nat istemekte israr ettiği için nihayet dikâyet etmek mecburiyetinde kalmıştı. Bu şikâyetten sonra İngilizler tavassut ederek, Italya ile Habeşistan'ın arasını bulmağa çalışmışlardır. Her halde şu mu- bakkaktır ki Habeş - Italya davası Ce nevre'de resmen görülmüş değildir. Söy- terziye ist meieleyi hakem olmuştur. yoluyla halletmeğe razı 3 — Irak - İran Sınırı önsey, İran ile Irak arasndaki sınır anlaşamaimazlığını da gör- » Bu anlaşamamazlığın ese sı şudur : İrak ile İran arasmdaki se nir, Osmanlı İmparatorluğu zamanında da kat'i olarak çizilememişti. On doku- zuncu asrın ortalarını — doğru bu sınır ihtilâf Osmanlı İmparatorluğu ile Iran arasındaki münasebetleri hayli gergin. İeştirmişti, Nihayet iki devlet 1847 yılın- da Erzurumda bir muabede imzalad:lar. Ancak bu muahede ile de hudut mesele. si halledilemedi. o Çünkü muahedenin hükümlerini tatbik etmek kolay olmadı. Nihayet Büyüksavaştan bir kaç yıl ön- €e bu sınır ihtilâfı gene tebarüz etti. 1907 yılından sonra İran artık Rusya ve İn giltere'nin nüfuzu altma girmişti. Bu- nun içih bu devletler İran davasını be- nimseyerek Osmanlı İmparatorluğunu tazyik ettiler ve 1913 protokolü denilen anlaşma yapıldı. Bu da meseleyi halle - le Osmanlı İmparator. a ti. Tür. kiye Cumhuriyeti Iran ile arasındaki tr. Biri çizmiş bulunuyor. Irak ise henüz sizmemiştir. 1913 protoklüne göre, sınır Şattülârap nehrinin şark sahilinde olma- İıdir. Yani bu nehrin sularını Irak'a bira, kıyor. İran ise sınırın nehir ortasından geçmesi lâzimeeldiğini iddia etmektedir. WİVT$ (efrika: 83 RİMİRİRİRİ LAR — Boğulmazsın, boğulmazsın... Nazmi artık deli gibi | olmuştu. Gözlerinin bakışı bile değişmişti. Vücudu zangır, zangır titriyor, diş- leri arasmdan anlaşılmaz homurtu- lar çıkıyordu. Nine bunu hissedince yüzünde istihzadan eser kalmadı. Korkak korkak geriledi: — Bana bir sey yapma sakın... | Zaten nem varsa, vasiyet ettim, hep sana kalacak. Hem dur bura- da, kırıldama da sana biraz para miyi büsbütün ku- durtmuştu. Ha kadına saldırsın. Fa- kat gene kendini U tutabildi. Zira bu anda kafasında bir hatıranın teprendiğini — hissedivermişti, Bir sey hatırlayormuş gibi olmuştu. Şa- İşte ihtilâf budur. Mesele 1913 proto - kolünün mer'i olup olmadığı etrafında bir hukuk işi olduğundan anlaşamamaz- hk Uluslar Derneği konseyi tarafından bir hukuk istişare (o encümeni olan La Haye mahkemesine havale edilmiştir. ... 4 — Cenevre'de hususi görüş- meler luslar Derneği konseyinin Ce- nevre'de toplandığı günlerde Füzname dışında bir takım siyasi mese- eler de görüşülmüştür. En mühim me- sele tabii Roma protokollerinin Avrupa- da uluslar arası münasebetleri üzerine bıraktığı tesirlerdir. Bu protokoller ile aşağı yukarı her devlet uzaktan yakın- dan alâkadar © olmuştur. Küçük Ivisf Lubliyana'da toplanarak protokollerin bu kombinezon tarafından takip edilen amaçlara aykırı olmadığını beyan etti. Sonra Cenevrede Balkan Birliği devlet- leri toplanarak vaziyeti | Geticik ettiler. Bunların da tebliği aşağı yukarı, Küçük I&lâf tebliğine benziyor. o Yani zahiren her iki itilâf ta protokol, mişlerdir. Ancak bu, hakiki mi yoksa bu tasvibin arkasında bir diplomasi oyunu mu gizlidir? o Burası henüz belli değil, Şu muhakkaktır ki protokollerin Avrupa da statükoyu sağlamlaştıran © tarafı bu devletlerin siyasetine uygundur. Londra mülakatı yük devletlerin protokolleri nasıl telâkki ettiklerine gelin- ce; bu, ancak Fransız Başvekili Flan - din'in Londra'yı ziyaretinden sonra an- laşılacaktır. Bu ziyaret şubatın ilk gün- leri zarfında yapılıyor. Görüşülecek olan işler şunlar olduğu bildiriliyor: Ilkönce M. Flandin Roma protokolle. rinin şümulü hakkında İngiltereye iza- yi berdar edilmiştir. Ancak İngilterenin im- zalanan protokollerden ayrı şifahi görüş- dönmesi meseleleri görüşülecektir. Ger- çek bunlar biribirine bağlı meselelerdir. Almanya fileri silâhlaniyor. Ingiltere Al manyanım silâhlanmasını tanımağa müte- mayildir. Şu şartla ki Almanya Uluslar Derneğine dönsün ve genel bir silâhsiz- lanma mukavelesi imzalansın, Fransa he- Büz resmen muvafakat etmemiştir: Emri vakıa boyun eğmiyeceğini de bildirmiş. tir. Ancak şark Lokarnosunu imzalamı ğa muvafakat ederse muvafakat edeceği zannediliyor, Almanya Roma protokol- lerini bile kabul etmeğe hazır, fakat şark Lokarnosunu kabul etmiyor. Almanya i kaça satmak isteyecek? Fran- yayı kaça satn almak isteye. cek? Bütün bu meseleler Londrada gö: rüşülecektir. Bunun içindir ki Londra müzakerelerine büyük bir ehemmiyet at- fedilmektedir. 6 — Bulgaristan'da hükümet (EE ueiristan'da ansızın hükümet <2 değişti. Geçen mayısın on do- başında bulunan Geor- giyef hükümeti ansızın istifa ederek ye- rine Harbiye Nazırı o Zlatef tarafından teşkil edilen bir kabine geçli. Hükümetin çekilmesine sebep, kabine içinde ve ka- bine dışındaki hazı devlet adamlarının krala karşı olan sadakatlerinden edilen süphe olduğu anlaşılmaktadır. Başvekil ve Sofya polis müdürü İle beraber bir çok adamlardan şüphe edilmiştir. Bunla rın bir Icısmı tevkif edildi. Bir kismr da göz altında bulunduruluyor. Hükümet darbesine benzeyen bu ka- Müsilifi: Nazmi Şe'hap Sonra birden haykırdı: — Ooh! odur! mutlaka odur! Ve kadını yakaladığı gibi bir ka- napeye doğru sürükledi; — Otur şuraya — dedi — başın- dan geçeni olduğu gibi anlat ma dikkat et! bir kelime fazl kelime eksik olmayacak! Hem ko- Buşurken sitem edeyira falan deme, Be yarı tehdidin derhal tesiri gö- ildü. Birkaç dakika sonra genç, süt ninenin dolambaç © yollardan gevelediği şu macerayı öğrenmiş bulunuyordu: “Bir hafta evvel akşam ezanı o- konurken bu evin kapısı çalınmış “ve uzun — büylu bir genç ile sü nine arasında şu muhavere geçmiş- vü rü —ilanım nine... Nazmi geldi Balkan birliği perçinlendi Balkan Birliği, Roma anlaşma- sından sonraki tutumu görüşmek üzere Cenevrede bir toplantı yap- tı. Bu toplantının bitiminde, gaze- telere verilen bildirim (tebliğ) den şunu öğrendik: “Dört Balkan uluşu kendilerine dokunan bütün işleri yeniden göz- den geçirerek, görüşlerindeki yer- liği, perçinlemişlerdir. , Balkan anlaşmasının. yapıldığı günlerde kendi isteklerile bü anlaş manın dışında kalanlar ortaya bir çok dedikodular çıkardılar. Bu an- laşmanın pamuk ipliğine bağlı oldu Şuna ileri sürenler olud. Aradan geçen aylar, bu topluluğu / kıska nanların başı altindan çıhah dedi. koduların temelsiz ve köksüz oldu- ğunu ortaya koyda. Balkan Birliğinin her denemede, gücünü arllıracağına ve bu birliği kuran uluşlar ve uluslar arasndaki yakınlığı bir kat daha sağlamlaş- tıracağına umarız ki kimsenin iş- kili kalmamıştır. Balkan Birliğini o kurmakta ilk önayak olan biz — olduğum için, | birliğin gü arttırıp uluslararası işlerinde sözünü dinletir bir kurum olmasında en büyük öğünç bizim payımıza düşüyor. - Salâhaddin GÜNGÖR bine değişmesinde . dikkate değer olan nokta, ordunun krala karşı olan sadaka- tadır, Kral Boris'in rodu arasında büyük itimat ve sevgi o kazandığı biliniyordu. Hükümet değişmesile neticelenen hadi- seler de bu kanaatı bir kere daha takviye etmiştir. Hükümetin değişmesile Bulya- ristan'ın dış siyasası şimdilik değişecek değildir. Kabine buhranı sirf iç sıyasa iş- leri yüzünden çıkmıştır. Dış siyasanın eskisi gibi devam edeceği de eski dışiş- leri bakanın yeni kabineye girmesile anlaşılmaktadır. | .. 7 — Kirof'ün öldürülmesi mu. hakemesi iyet Rusya'da Kirof'-n öl rülmesile neticelenen sui kastın sonuncu maznunlar: da muhake- me edilerek cezalandırıldı, Maznunlar arasında Zinoviyef ve Kamenef gibi eski Bolşevikler vardır. Bunlar vekile Lenin ile beraber çalışmışlar ve Stalin ile ara- larında ihtilâf çıkmeaya kadar Soviyet rejiminde mühim mevkileri işgal etmiş- lerdi. Anlaşılıyor ki Kirot suikastı, Rus- ya'da sol cenah komünistlerin dallı bu- daklı bir hareketidir. Bunlar şimdiki ve- ilmi beğenmiyorlar. “Troçki, Zinoviyef, Kamenef gibi eski Bolşeviklerin de bu yüzden mubalefete geçtikleri hatırlarda- dır. Ancak Zinoviyef ve Kamenef pişman olmuşlar ve tekrar fırkaya alınmışlardı. Görülüyor ki fırkaya girmiş olmakla be. raber, gizli olarak çalışmakta devâm et- mişlerdir. Bu eski Bolşevikler hakkında ancak hapis cezası verilmiştir. Halbuki Kirof'un öldürülmesile uzaktan alâkadar olanlar hakkımda bile evvelce idam ce - zaları verilmişti. Bu da eski Bolşevikleri idam etmemek hususundaki eski anane- nin hâlâ yaşadığını göstermesi itibarile dikkate şayandır. Evli - Ev-li Evlilik bekârlık bahsi açıldı. Ev liler bekârlar her vakitki gibi kar- şılıklı cephe aldılar. Yani bekâr- lar evliliği, evlilerde bekârlığı hasretle anmağa başladılar, Bekârlardan biri dedi ki: — Şu dakikada kendime müna- sip bir kız bulsam evleneceğin. Bir evli cevap verdi: — Evlen.. Yalnız, benim gibi evlenme... Çünkü ben bir hamam- da evlendim.. Senin anlayacağın ikimizde çıplak. Ancak O hamama yaraşırdık. Evleneceğin varsa, önce evten, ondan sonra evlen... Anlamadık: — Ne demek istiyorsun? Güldü: — Diyeceğim, evi olmıyan kızı alma.. Önce evlen, ondan sonra evlen!. — Benim gibi yalnız adın “ev- li, olursa, iki yakan bir araya gel- Kulakmisafiri | ler, 20: Demir caz. 20,50: Ha vet ve arkadaşları. 21,20: Son er. 2330; Şiirler. — RLeklimlar. (Sremski Karbovcijden makil. 23: Haberler. Konser nakli, ROMA-NAPFOLİ-BARİI, 18,10; Karışık konser. — Sözler, plâk ven snire, 2İ,48; Karışık kohser. 23: Halk m kisi, 26: Haberler, Kir, KONİGSBERG, 201 m. 174 Hafif musiki, — Sözler, (20,05: Beden ' ya sayasası, 21 at, — Opera temeni. 22. ss Kıs BUDAF € dı 175 Kis MOSKOVA,I 17,40: Sözler, 18,30: Kemlar Muhtelif dillerde mesriyat. 832 Kin MOSKOY A, Siali 35; Dans ve karışık konzer. LAN NBE . | neşriyat, 22: Spor ır, 23,30: Film köşesi. 24: Ge 823 Khz. BÜKREŞ, 365 m. ündüz , 18 Salon or- kestranr, 19 Haberler, Konserin devamı, 20 Ders 20.20#Plâk, 2055 Senfonik konsere | dair sözler, 21,05 Konserin devamı, 23 Hu berler, 23.25 Plâk, Yarınkı program ISTANBUL: 18: Fransizca ders, 18,30: Bayan Azi Jimnastik. 18,30: Dans mı si plâk ile. 19,30: 19,40: Spor (Eşref Şefik) 20,10: Orkestra plâk ile. 20,50: Bayan Nimet Vahit san piyana ile. 2115: Son haberler. barın | $ A. Şükrü ESMER Kırmızı Bayan Neelâ o akşam Bay Şefiklerin konağında verilecek âile eğlencesi için ©- nikonu hazırlanmıştı. En şık tuvaletini giymiş, aynanın karşısında saatlarca uğ- raşmıştı. Buna da mühim bir sebep vardı. Çün- kü Bay Şefiğin karısı Bayan Meliha da- ha birkaç gün evvel ona, verilecek eğ lenceye bekâr bir doktorun da geleceği, ai ve kendisi için biçilmiş kaftan olduğu- nu söylemişti. Unutmayalım ki, Bayan Neclâ daha yirmi sekiz yaşındadır ve üç senedenberi duldur. Koca konağın büyük salonuna misa- firler akın ediyorlardı. Bayan Neclâ da bunlara katıldı. içlerinde tanıdık, tanı- madık simalar vardı. Bir kenara güzel bir büfe hazırlamış» lardı. Monden hayat bul, Bazan radyo- yu açıyorlar, bozan gramofonu çeviri - yorlar, gelen misafirler de çifter çifter dansedip dönüyorlardı. Bayan Meliha, Neclâ ile doktor Fikre- ti tanıştırdı. Genç kadın doktoru daha ilk görüşte kendi zevkine göre bulmuş- tu. Beraberce dansettiler, büfeye git ler, dereden tepeden konuştular. Her bi- risi laf olsun diye kendi hususi itiyatla- rından bahsetti, Doktor Fikret dedi ki: — Benim bir kadında en evvel aradı- gi Fakat bu tazelik bircilt, kendisinden kırmızı dudaklar... Her gün her yerde rastladığımız kulak- larma kadar boyalı kadmların yanında böyle bir kadınm ne kadar üstün mevkii olacağını kabul edersiniz. Bir kadın için ve mavi - Karanlıkla çantasını #$İ ile iki tüp çıkardı. Bunlafiği dakları için ruj batomu, rinin altına sürmek için idi, Bu çantada daha ralar, ponponlar, aynalar! ve. Neclâ parmaklarının le evvelâ dudaklarının h£f Sonra kirpiklerinin tırdı, Şakaklarını pen nu bol bol podraladı ve liyesini bitirdikten sonra, tısını tekrar çantasına k: açtı ve salona girdi. O mındaki diğer misafirlere diyordu: — Hiç boya sürmeyen lanan kadın! diyordu. O sırada Neclânm ren genç bir kadın Bütün başlar Necli muştı. Kekeliyerek; — Ne var, ne oluyo bildi. Beri tarafta koparılan Kİ va kahkahaların arkası lâ göz ucuyla duvar şark! diye düşüp bayıldı. Dudakları mosınordu. rujun kırmızılıkları beli pespembe idi. Hülâsa bir karnaval maskarasma © Karanlıkta bo; ki tüplerde yanılmıştı. lr Bugün matine 1 tabülikten güzel ne vardır, değil mi ha- nrmefendi? Bayan Neclâ apaçık yalan söylüyordu. Ama, dedi kiz — Vallahi beyefendi, ben de aynen sizin filerinizdeyim, Sadelik ne kadar iyi şeydir, Meselâ ben ne podra, ne ruj, ne krem kullanmam. — Ok, doğrusu buna çok memnun ol dum doğrusu, Fakat bu sırsda Neclâ duvardaki ay- naya doğru hafif bir gözattı ve içi Bürkul du. Konakta büyük avizelere ve lâba- lara rağmen henüz elektrik yoktü. O ci- vara elektrik daha getirilmemişti. Petrol lâmbalarımın sarı ışığı içinde Neclâ ken- dini büsbütün solmuş, hattâ ihtiyar bir kadın gibi gördü. O pastel kalemle çizil- miş şeftali resimlerini andıran güzel ya- naklarına, parlak bâkışlarına ne olmuş- tu? Kendi kendine düşündü: — Doktor kadında ilk evvel tazelik arıyor, Ben ki bu halimle bir acuzeye ben ziyorum. O saniyeden itibaren yüzünün tara: &ni canlandırmaktan 'başka bir şey dü- şünmüyordu. Bir kadın berberinin kü- çük bir minyatürü olan ve çantasını he men kaptığı gibi misafirlerin arasından yavaşça sıyrıldı. Önüne gelen bir kapıyı açtı, Burası bomboş ve karanlıkça bir o- d . İlk işi elektrik düğmesini aramak oldu. Fakat sonradan aklına geldi: — Sahi, dedi, bu evde elektrik yok... Canım, ne de olsa karanlıkta da yüzümü düzeltirim. Ellerim öyle alışkın ki... FREDERİ - ,, Pek y “ÖLDÜR , Filmi MELEK Siner JORJRAFT ve GAR* BARD tarafından BOLE! Fransızca sözlü süperfilmi Ayrıca: Paramouot vadisleri (küçük katli muhakemesi İ sal haberler v. i Bugün saat 11de matiğe K MARCİ akında EN AŞ inde a çırmış olacak. £ Halbuki bana söz verdi idi. Burada © büluşacaktık. Şimdi ne'yapayım ben? . nereden geliyorsun “ —— Boğazdan hanım nine... “.— Eh.. buyur içeriye yavrum. Nazminin arkadaşı benim oğlum demektir. Çapkın o gelirse ne âlâ, selmezse burada kalırsın, “Bunun o üzerine uzun boylu, nine ile karşı karşıya mükemmel bir yemek © yemiş ve yatsıdan çok soralara kadar Nazmiyi beklemiş- lerdi. i “Nihayet ikisi de esnemeğe baş- layınca nine misafir odasına bir ya» tak sermiş, “Allah rahatlık versin,, deyip odasına çekilmişti. “Ertesi gün misafir epey geç ( uyanmıştı. Nine bu sırada (o mutpakta çalışı- yordu. Onu görünce öğle yemeğine alıkoymak — istemişti. Fakat “U. zun boylu genç, acele işi olduğun. | dan, hattâ geç bile (kaldığından | demvurmuş, ve kadının elini öpüp evden çıkmıştı. İşte ö gün akşama doğru, misafir o odasındaki yatağı | kaldırmak istediği zaman nine halı ların yerinde yeller esi fark- ; odası sokak üstünde idi. Anlaşılan gece, mahallede el ayak çekilince halıları pencereden sarkıtı sarkıtı vermiş, arkadaşı da alıp gitmişti. Ve ninenin bakışlarındaki ürkeklik gösteriyordu ki kadının Nazmiden sıdkı tamamen silinmiş bulunuyor» du... Sokakta onun kol gezdiğine, halıları onun alıp götürdüğüne i- İ nanıyor ve şimdi evde yapayalnız. bulundukları için kendisine bir fe- palık yapmasından da çekiniyor- du. Bir müddet konuşmadan ve göz göze gelmeden durdular. Sonra Nazmi sinirli sinirli bir tavırla hir gibrit çakarak paketinde kalan son sigarayı yaktı; ve paketi oodanm bi: köşesine fırlatarak hiddetle a- yağa kalktı. Seri bir harketle cüz- danmı çıkarıp içinden dört tane i- ki buçukluk banknot aldı. Bunları ceketinin bir cebine soktu. Ve ge- riye kalanları avuçlayıp korkudan titreyen kadınım ayakları ucuna bi- rakarak; — Hanım... — dedi -— burada dört yüz liradan fazla para vardır. Bunları alınız. İster yeni halılar a- lir odanıza serresiniz, ister odanızı ki bu paralar benim çalışarak ka- zandığım paralardır. Ben parasız kalmış olsam bile süt ninemin ha- lılarını aşıracak dereceye düşmem. — Allaha ısmarladık Hanım... Arkasına bakmadan geniş adım- larla yürüdü. Odadan çıkarken yüksek sesle; — Sütninemin bunu benden bil- ray ne acı. —diye söyleniyor. ha Küfrederek, homurdanarak Bey- lerbeyi çarşısma vardığı zaman el- leri çantalar, zenbiller ve paketler- le dolu küçük bir kalabalığın iske. le tarafından yavaş yavaş geldiğini gördü; — Vapur gelmiş. — dedi — şu- na bir yetişebilsem bari, Ve... tabanları ( yağladı. Soluk keleye ulaştı. Gişenin açık kötü bir gaz lâmbasının ışığıle par- layan burnu gözüne ilişince rahat- ladı. On dakika sonra Çengelden dönen vapurun en alt kamarasında bir kanhpepe uzatmış ve derin bir | ninesi olduğunu ondan” kimse yoktu. Ve iyi bir defa da bu eve bit lerdi. Gene hiç şüphe Ömerof bu halıları s8 adını kullanmaktan ç€ lar Nazminindir,, başında rastladığı bahsettiği halılar he olacaktı. Karasakalı.. Kai bu karasakallı Üzeyir tam kendisi olacaktı. idi. Üzeyir, babasının © rinden bir:... Bir açıl ölülerin kefenlerini zen taz”reler kelepir ye yutturan ki, sınıf esnafı arasında az miş ve... büyücek bir nın yolunu bulmuştu. polise müracaat 7 nan eşyayı buldu Polis.. Buraya gelince Beyoğlundaki #partım kendinden çalınan on düşünceye dalmış bulunuyordu: bu halde bırakır, bunları herhangi KA el Hiç. bu . Buda caktı. Hayır hayır... Bil mete enailiğe